Komployu derinleştiren ikizler: İngiltere ve Almanya

Komployu derinleştiren ikizler: İngiltere ve Almanya

Kürt halk önderi Öcalan, Carlsruhe Federal Mahkemesi’nin 12 Ocak 1990 ve 1 BSJ 195/ 88-3 BGS 9/ 90 sayılı kararı gereğince aranıyordu. Bu karar gereğince İtalya’da gözaltındaydı. Yasalara göre gözetim altında tutulan kişinin, İtalya dışına çıkması mümkün değildi. Bu kararın doğal sonucu; Öcalan ya Uluslararası bir mahkemede ya  İtalya’da yargılanacak ya da Almanya’ya verilecekti. Her üç olasılık bakımından, yargılama sonuçlanıncaya kadar, “sanık” konumunda olan Öcalan’ın can güvenliği ve AİHS’den kaynaklanan tüm haklarını koruma yükümlülüğü İtalya ve Almanya’nın sırtındaydı.

ALMANYA VE İTALYA BAŞBAKANLARI ÖCALAN'IN DURUMUNU GÖRÜŞÜYOR

27 Kasım 1998 günü Almanya Başbakanı Gerhard Schröder ve İtalya Başbakanı Massimo D’Alema Bonn’da acil ve özel bir gündemle bir araya geldiler. Kürt sorunu ve Öcalan konusunda ortak bir tutum belirlemeye çalışılacaktı. İki saatlik görüşmeden sonra her iki başbakan ortak bir açıklama yaptılar. Kürt sorununun barışçıl çözümü için  Avrupa’nın harekete geçeceği, bu amaçla Almanya ve İtalya dışişleri bakanlarının çalışmalar başlatmak üzere görevlendirildikleri belirtiliyordu.

ABD, İTALYA - ALMANYA GÖRÜŞMELERİNE MÜDAHALE EDİYOR

Bu görüşmeden 24 saat sonra  28 Kasım 1998 günü ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Sandy Berger,  İtalya hükümetine suçlamalarda bulunarak Öcalan’ın iç hukuk çerçevesinde yargılanmak üzere Türkiye’ye iadesini istiyor, böylece Bonn’da yapılan Almanya – İtalya görüşmesini tanımadığını ifade etmiş oluyordu.

ÖCALAN'IN YARGILANMASI İÇİN ULUSLARARASI MAHKEME KURULMASI KARARLAŞTIRILIYOR

29 Kasım 1998 günü İtalya Dışişleri Bakanı Lamberto Dini ve Almanya Dışişleri Bakanı Joschka   Fischer, Roma’da bir araya geldiler. İki bakan, Kürt Sorunu’na Avrupa Çözüm İnisiyatifi çalışmalarına başladıklarını açıkladılar. Her iki bakan, Öcalan konusunda, uluslararası bir mahkeme kurulması konusunda görüş birliğine varıldığını açıkladı. İki ülke uzmanlarından oluşacak komisyonların, mahkemenin oluşturulması ve işleyişini incelemek üzere bir hafta içinde çalışmalara başlayacakları belirtiliyordu.

ALMAN DEVLETİ ULUSLARARASI MAHKEME KARARINDAN VAZGEÇİYOR

3 Aralık 1998 günü AGİT Bakanlar Konseyi toplandı. Toplantı sonrasında bir açıklama yapan Almanya Dışişleri Bakanı Jocka Fischer, “İtalya ve Almanya Öcalan konusunda uluslararası bir mahkeme kuramazlar” diyordu. Bu açıklama, Almanya’nın Öcalan hakkında 1990 yılında verdiği tutuklama kararının kaldırılmasıyla doğrudan ilgiliydi. Almanya hükümeti, beş gün önce ortaklaştığı bir karardan,  yani uluslararası mahkeme fikrinden vazgeçiyordu.  

İTALYA'NIN İNGİLTERE İLE ÇÖZÜM ARAYIŞI DA SONUÇSUZ KALIYOR

Almanya’nın tutarsız bir şekilde  önceki kararlarından vazgeçmesi üzerine, İtalya Başbakanı D’Alema, İngiliz Danışmanı Philip Robins’i, bir dizi görüşmeler yapmak üzere, 7 Aralık 1998 günü Londra’ya gönderdi. Philip Robins İngiltere Başbakanı Tony Blair ile görüştü. Robins, Blair ve diğer İngiliz yetkililerin kendisine, “Avrupa’nın Öcalan’ı kabul etmeyeceğini” kesin bir dille belirttiklerini söylüyordu. Böylece İngiltere, İtalya’da gözetim altında tutulan Öcalan için uluslararası hukukun değil; hukuk dışı korsanca bir müdahalenin yolunu açıyordu.

ALMANYA KOMPLOYU AKTİFLEŞTİRİYOR

Alman devleti 17 Aralık 1998 günü, Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı olduğunu açıkca ilan ederek, uluslararası komplonun aktif bir aktörü olduğunu ilan ediyor. Carlsruhe Federal Mahkemesi’nin 12 Ocak 1990 tarihli, Öcalan’ın tutuklanmasına ilişkin kararını, kendi hukukuna aykırı bir şekilde kaldırıyordu. Böylece, İtalya’da gözetim altında tutulan Öcalan’ın can güvenliği ve adil yargılanma sorumluluğu da Almanya ve İtalya’nın omuzlarından kalkmış oluyordu.

Almnaya’nın bu kararından sonra, İtalya İstinaf Mahkemesi de bu karara dayanarak, Öcalan için uygulanan “gözetim altı” kararını kaldırdı. İtalya hükümeti; “Öcalan artık özgürdür, dilediği yere gidebilir” açıklaması yaptı. Günlerdir meydanları terketmeyen Kürdistanlılar, sonrasında gelişecek aşamalardan habersiz,  bu kararı sevinçle karşıladılar.

Oysa peş peşe gelen bu iki karar, ABD ve İngiltere’nin  gerçekleştirmekte kararlı oldukları komplonun tırmandırılması anlamına geliyordu. Almanya ve İtalya, bu kararın yol açacağı sonuçları  çok iyi biliyordu. Bugün bakıldığında, komployu derinleştiren sürecin, Suriye’den çıkışla değil, Avrupa’nın resmi tutumu anlamına gelen “Öcalan’ı Avrupa’dan çıkarma” kararı ile başladığı daha net görülmektedir.  

Eğer Almanya, Öcalan hakkında verilen tutuklama kararını, hukuk dışı bir yöntemle kaldırmasaydı Öcalan ya İtalya’da yargılanacak, ya Almanya’ya gönderilecek ya da uluslararası bir mahkeme tarafından yargılanmak zorunda kalınacaktı. Alman hükümeti, uluslararası bir korsanlık operasyonu olduğu şüphe götürmeyen bu komplonun gerçekleşmesi için, kendi hukukunu ayaklar altına alarak komplonun aktif ortağı olmuştu.

TÜRK DEVLETİNİN RUSYA VE İRAN'DA İŞLEDİĞİ İKİ SİYASİ CİNAYET

Kürdistan’da ve Kürtlerin yaşadığı tüm kıtalarda, Kürt halkı şimdiye kadar görülmemiş bir direniş ve yaygın bir protesto eylemi geliştirmişti.  Bir çok ülkede Kürt halkının dostları ve insan hakları kuruluşları harekete geçti. ABD, İngiltere, İsrail, Yunanistan, Rusya, Almanya ve Türk devletlerinin içinde yer aldığı Kürt karşıtı komplocu cepheye karşı, Kürt halkının dostları da bu gözönündeki haksızlığa karşı harekete geçiyordu. Dolayısıyla Kürt sorunu uluslararasılaşıyor ve sempati topluyordu.

Türk devleti Kürt sorununun tüm dünyada gündemleşiyor olmasından rahatsızdı. Bu gelişmeyi engellemek için Türk gladiosu harekete geçti.  Rusya ve İran’da dört gün arayla iki cinayet işlendi. 17 Kasım 1998 günü Rusya’nın, Petersburg şehrinde, Rusya Devlet Başkanı Yeltsin’in Azınlıklar Danışmanı Galina Starowojoya evinin önünde katledildi. Starowojoya Rusya’da, Öcalan’a siyasi statü isteyen siyasetçilerden en önde geleniydi.  İkinci cinayet 21 Kasım 1998 günü İran’da işlendi. İran Eski Çalışma Bakanı Dariush Forouhar ve eşi Pervaneh öldürüldüler. Forouhar, öldürülmeden birkaç gün önce, İran hükümetine başvurarak, Öcalan lehine bir miting izni istemişti.Türkiye gazeteleri  bu cinayetleri, “İtalya’ya Gözdağı” haberleriyle duyurdu. İki cinayetin failleri de yakalanmadı. Rusya ve İran, ciddi bir takibat ve soruşturma yapmaksızın bu cinayetlerin üzerini örttüler.