Komployu derinleştiren ikizler: İngiltere ve Almanya
Komployu derinleştiren ikizler: İngiltere ve Almanya
Komployu derinleştiren ikizler: İngiltere ve Almanya
Kürt halkı 9 Ekim 1998 günü başlayıp , 15 Şubat 1999 günü Kürt halk önderi Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesi sürecini “uluslararası komplo” olarak adlandırıyor. Her yıl protestolar ve kınamalarla hatırlatılan bu günü “uluslararası” kılan nedenler ve bu komploya dahil olan devletlerin rolü, hala araştırılmaya ve derinleştirilmeye muhtaç.
Fakat eldeki belge ve tanıklıkları yan yana getirdiğimizde, komplodan öte ABD’nin ve AB’nin bugünkü Kürt politikasını anlamak da kolaylaşıyor. ABD, İngiltere, İsrail, Almanya, Türkiye, Yunanistan, Rusya, Fransa…
Bu kadar çok ülkeyi, Öcalan ve PKK karşıtı bir amaç için birleştiren ortak amaç neydi?
"ORTADOĞU'DAKİ DENGEYİ VE HEGEMONYAYI TEHDİT EDİYORDUK"
Öcalan, AİHM’ne gönderdiği savunmasında uluslararası komplonun amacına ve derinliğine dikkat çekiyor:
“İngiltere, 1925’ten beri Türkiye’ye verdikleri sözü (Güney Kürdistan’a dokunmamak şartıyla Kuzey Kürdistan’ı feda etmek) tutmak durumundaydılar. Türkiye bu temelde NATO’ya girmiş, kendisiyle bu temelde Kürt sorunu üzerinde anlaşmışlardı. Konumumuz ve stratejimiz, geleneksel ve güncel olarak büyük önem arz eden Ortadoğu’daki bu dengeyi ve hegemonyayı tehdit ediyordu. Ya bu hegemonyanın yörüngesine girecektik ya da tasfiye edilecektik”.
ABD, Irak’a müdahale için kararını vermişti. Irak’ın işgali ile başlatılacak “Ortadoğu’nun Yeniden Düzenlenmesi” planı uzun vadeliydi. Önce Irak, sonra Suriye ve ardından İran’ı da kapsayacak müdahale, ABD ve AB’nin uzun vadeli ekonomik çıkarlarını güvenceye kavuşturma amacı yanında, İsrail’in geleceğini ve güvenliğini garanti altına almayı hedefliyordu.
Bölge devletlerinin büyük çoğunluğu bu planın işbirlikçisi olmayı çoktan kabul etmişti. Ortadoğu’da , bir çok devletten daha etkili olan başka bir aktör de PKK idi. PKK ideolojisi, stratejisi ve toplumla ilişkileri bakımından tamamen sistem dışıydı. Bu nedenle bertaraf edilmeliydi.
Türk Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş’in 16 Eylül 1998 günü, sınırda Suriye’yi tehditi ile, Öcalan’ın “NATO Gladiosu’nun operasyonu” dediği süreç başlatılmış oldu.
İSRAİL DEVLETİ OPERASYONUN İSTİHBARAT VE TAKİP BOYUTUNU ÜSTLENDİ
Süreç, istihbarat bilgilerinin oluşturulması ve takibi ile hızlandırıldı. Bu çalışmayı üstlenen İsrail devleti, başından sonuna kadar bu operasyonun içinde ve aktif bir rol oynadı. İsrail, istihbarat ve takip işini bizzat yürüttü. Fakat uluslararası komplo öncesinde de İsrail’in, Öcalan’la irtibat kurduğunu Öcalan’ın, “çıkışın az öncesinde İsrail istihbaratı dolaylı yoldan ve ısrarla Suriye’den çıkmam gerektiği mesajını vermişti”açıklamasından öğreniyoruz.
İMRALI'DA ÖCALAN'I KARŞILAYAN ABDLİ GENERAL
Öcalan’ın anlatımlarından, İmralı adasına getirildiğinde, kendisini Clinton’ın özel danışmanı General Galtieri, AB siyasi komiserliği adına kadın bir yetkili ve Türk Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı temsilen de General Engin Alan’ın karşıladığını öğreniyoruz.
General Galtieri, bu operasyonu bizzat Cliton’ın emri ile yürüttüklerini sözlü olarak Öcalan’a iletiyor. Bu bakımdan, bu uluslararası operasyonda Türk devletinin ve Engin Alan’ın basit ve sıradan bir rol oynadıkları tartışma götürmeyecek bir şekilde anlaşılmış oluyor. Dönemin başbakanı Ecevit’in,”Öcalan’ı bize niye teslim ettiklerini anlayamadık” sözleri, bu etkisiz konumu daha iyi açıklamaktadır.
Kürt halk önderi Öcalan yakalandığı ilk günden itibaren bu operasyonun uluslararası niteliğine vurgu yapmış; operasyonun planlayıcısı ve uygulayıcısının ABD olduğunu, AB ve diğer devletlerin de bu operasyona yardımcı olduklarını açıklamıştı:
“9 Ekim1998’den 15 Şubat 1999’a kadarki dört aylık süreç müthiş geçmişti. Dünya hegemonu ABD dışında hiçbir güç bu süreçte, bu dört aylık operasyonu düzenleyemezdi. Türk özel savaş güçlerinin(bu güçlerin başkanı General Engin Alan’mış) bu süreçteki rolü sadece beni uçakla İmralı’ya, o da kontrollü olarak taşımaktı”.
KÜRT KARŞITI OPERASYONUN GÖNÜLLÜSÜ ALMANYA
“Almanya 16 yıldır Türk hükümeti ile birlikte bir özel savaş hükümeti gibi çalışmaktadır. Kürt halkına yönelik olarak yapabileceği bütün kötülükleri yapmış, PKK’ye karşı da özel ve sinsi bir savaş yürütmekte; özel tutuklama senaryoları geliştirmekte, bunları politik bir koz gibi elinde tutmaktadır. Umarız yeni hükümet yeni bir sayfa açar.”
Kürt halk önderi Öcalan, 3 Ekim 1998 günü MED TV’de katıldığı bir programda Alman devletinin Kürtlere ilişkin politikalarına ilişkin bu tespitlerde bulunuyordu.
Almanya 1990 yılında PKK Genel Başkanı Öcalan hakkında bir yakalama ve tutuklama kararı çıkarmıştı. Bu karar, İnterpol Genel Sekreterliği tarafından 1990 yılının Haziran ayında, tüm ülkelere gönderdi. Tutuklama kararı, Carlsruhe Federal Mahkemesi’nin 12 Ocak 1990 ve 1 BSJ 195/ 88-3 BGS 9/ 90 sayılı kararıydı.
Öcalan İtalya’ya ayak bastığında, İtalya hükümeti, uluslararası hukukun kendisine verdiği bir “sorumluluğu” yerine getiriyor; “bir terör örgütüne üye olmak ve cinayete suç ortaklığı yapmak” suçlarından Almanya’da aranan Öcalan gözaltına alınıyordu.
Bu kararla birlikte İtalya’nın önünde üç seçenek vardı:
Kürt halk önderi Öcalan İtalya’da gözetim altında idi. Ancak ABD, İngiltere, Fransa ve Türkiye’nin İtalya üzerindeki dörtlü kıskacı her geçen gün artıyor, hükümeti zor durumda bırakıyordu. Öcalan’ın anılarında, “iyiniyetli ama güçsüz” dediği İtalya Başbakanı Massimo D'Alema, sık sık PKK yetkilileri ile görüşüyor, yaşadığı zorlukları Öcalan’la paylaşmaları amacıyla onlarla konuşuyordu.
İkinci Bölüm:
- İtalya – Almanya Kürt sorununa çözüm ve Öcalan’ın durumunu görüşüyor.
- İtalya ve İngiltere Öcalan’ın ve Kürt sorununa çözüm amacıyla bir araya geliyor
-Almanya devleti uluslararası komployu derinleştiriyor.