Kubilay: AKP deprem paralarını çaldı ve ölümler önlenemedi

HDP Sözcüsü Günay Kubilay, "Doğal afet değil ama ölüm önlenebilir" diyerek, AKP iktidarının deprem paralarını çaldığını belirtti. Kubilay, AKP'nin Suriye'de işgale son vermesi gerektiğini söyledi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Günay Kubilay, partisinin genel merkez binasında gündeme dair değerlendirmede bulundu. HDP Merkez Yürütme Kurulu’nun (MYK) devam ettiğini vurgulayan Kubilay, “Bu zaman dilimine kadar MYK toplantımızda görüşülen ve sonuçlandırılan bazı konu başlıklarını kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. Öncelikle depremde yaşamını yitiren bütün yurttaşlara rahmet, ailelerine ve yakınlarına sabırlar diliyoruz. Yaralılara acil şifalar diliyoruz” dedi.

'DEPREM, ÜSTÜ ÖRTÜLMÜŞ YARAYI GÖSTERDİ'

“Deprem Türkiye’de iyileşmemiş, sadece üstü örtülmüş bir yaranın yeniden deşilmesine yol açtı” diyen Kubilay, “Türkiye birinci dereceden deprem bölgesinde yer alan bir ülke olmasına rağmen, bütün bilimsel veriler ve uyarılar dikkate alınmaksızın, ranta dayalı bir kentleşme, deprem realitesi göz ardı edilerek gerçekleştirilen yapılaşma devam ediyor. Böyle devam ettikçe de her depremde hepimizi büyük acılara boğan insanlık trajedileriyle yüz yüze geliyoruz” diye konuştu.
Halka hesap vermek yerine halkın tehdit edildiğini dile getiren Kubilay, despotik iktidar anlayışının hayatın her alanına sirayet ettiğini vurguladı. “Halk soruyor: Deprem vergilerini nereye harcadınız?” diyen Kubilay, “Soylu soru soranları susturmak için tersliyor, tehdit ediyor, soruşturma açtırıyor ediyor. Erdoğan: ‘Hesap verecek zamanımız yok. Harcanması gereken yere harcadık' diyor. İyi de nereye harcadınız? Anlaşılan o ki, 20 yılda toplanmış olan yaklaşık 73 milyar lira depreme harcanmamış. Bu paranın akıbeti de belli değil. Çünkü, ortada halka hesap veren, halkın parasını halka hizmet olarak döndüren bir iktidar yok. Depreme en küçük yatırım yapılsaydı, gece gündüz ballandıra ballandıra anlatır, dururlardı. Yatırım yapılsaydı Elazığ’da bunca insan ölür müydü" şeklinde konuştu.

'AFET DEĞİL, ÖLDÜRMESİ ENGELLENEBİLİR'

Türk Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın “depremi önlemek mümkün değil” sözlerini eleştiren Kubilay, “Deprem bir doğal afet, önlenemiyor. Ama bir doğal afetin ölümcül bir felakete dönüşmesi pekâlâ önlenebiliyor. Bunun için ranta değil, insana ve yaşama öncelik vermek gerekir. Ne var ki, böyle bir siyasi anlayışı bu iktidarda aramak nafiledir ve derin bir karanlık kuyuda mumla iğne aramak gibidir” dedi.

'HDP YARDIMLARI ENGELLENDİ'

Kubilay, şu değerlendirmelerde de bulundu:
"Bildiğiniz gibi HDP’li belediyelerin yardımları ‘Kızılay ve AFAD ile işbirliği olmadığı’ gerekçesiyle reddedildi. Basına yansıyan haberlere bakıldığı zaman Elazığ’da yüzlerce depremzedeye yardım ulaştırılmadığı görülüyor. Özellikle Fevzi Çakmak ile Yıldızbağlar Mahallelerinde yaşayan Alevi yurttaşlara hala yardım ulaştırılmadığını, çadır temin edilmediğini belirtmek istiyoruz. HDP olarak sadece yardımlar değil, deprem vergilerinin nereye harcandığının araştırılması için verdiğimiz önerge de yine AKP-MHP oylarıyla reddedildi.

'DEPREM PARALARINI ÇALDILAR!'

Peki, halkın vergilerini ve kamu kaynaklarını halkın yararına kullanan, açık ve şeffaf bir iktidar hakikatin açığa çıkmasına neden karşı çıkar... Bu gerçeği birkaç gün önce kamuoyuna yansıyan Kızılay’ın aracılık ettiği para transferiyle ortaya saçılan hakikat, halkın vergilerini ve kamu kaynaklarını çalmak, yandaş sermaye gruplarına, vakıflara, derneklere aktarmak için yasaların nasıl istismar edildiğini, etik değerlerin nasıl yok edildiğini ibretle görmüş olduk.
Başkentgaz adındaki özel şirket 2017’de Kızılay’a 8 milyon dolarlık bağış yapmış. Ancak şirket bu paranın 75 bin dolarını Kızılay’a, kalan 7 milyon 925 bin dolarını da Ensar Vakfı’na transfer edilmesi şartını koşmuş. Bu şirket AKP’ye yakın, adı pek çok kez çocuk istismarına karışmış, şaibeli dinci bir vakfa neden doğrudan bağış yapmamış da Kızılay’ı payanda olarak kullanmış? Doğrudan yapmamış çünkü, vergiden muaf kamuya ait bir dernek statüsündeki Kızılay’a 75 bin dolarlık küçük bir rüşvet vererek ‘yasal payanda’ olarak kullanmış. Bağış Kızılay’a yapılmış gösterilmiş. Böylece hem şirket 1,5 milyon dolar vergiyi kaçırmaya yasal kılıf uydurmuş, hem de adı şaibeli bir vakfa Kızılay vasıtasıyla kamu maliyesinden para aktarmış.

'MİLYONLARCA İNSANIN ELEKTRİĞİ, DOĞALGAZI KESİLDİ'

Bu kış doğalgaz faturası 2018 kışına kıyasla tam yüzde 59,3 daha fazla. İki yıl içerisinde elektriğe yüzde 71, doğalgaza yüzde 62 zam yapıldı. Faturasını ödeyemediği için 14,5 milyon insanın elektriği, 5,4 milyon ailenin doğalgazı kesildi. İnsanlar kredi kartıyla, taksitle doğalgaz alıyor! Bu Berat Albayrak’ın ‘ekonomi iyi gidiyor’ sözlerinin nasıl büyük bir yalan olduğunu açıkça gösteriyor.

CEZAEVLERİ

Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri son dönemlerde çok ciddi bir artış göstermektedir. Tutsakların en fazla maruz kaldığı hak ihlalleri;  tek kişilik hücrelere konulmaları, süngerli oda uygulamaları, cezaevi görevlilerinin uyguladığı kötü muamele, yiyecek miktarının azlığı, yemeklerin hijyenik olmayışı, disiplin cezalarının keyfi bir biçimde uygulanması, mektupların tutsaklara ulaştırılmaması, kalabalık koğuşlar, hasta tutsakların tedavi süreçlerinin aksatılması, kelepçeli muayene dayatması, ilaçların verilmemesi, kitap ve yayınların verilmemesi ve toplatılması, sohbet hakkı, spor ve kültürel faaliyetlerin kısıtlanması, kaloriferlerin yanmaması, anneleriyle birlikte cezaevinde kalan çocukların ihtiyaçlarının gözetilmemesi, ziyaretçilere yönelik onur kırıcı davranışlar gösterilmesi, ziyaret hakkının engellenmesi, çıplak arama uygulamaları, mahrem alanlara kameralar konulması gibi en temel haklarına ilişkin ihlallerdir.  
İnsan Hakları Derneği'nin Ekim 2019 verilerine göre, 220 bin kapasiteli Türkiye cezaevlerinde kapasitesini aşan bir şekilde yaklaşık 280 bin kişi bulunmaktadır. Bunlar arasında 457'si ağır olmak üzere 1334 hasta tutsak bulunmaktadır. Hasta tutsakların yaşadığı bu hak ihlalleriyle ilgili gerekli işlemler yapılmalı ve cezaevinde yaşama koşulu bulunmayan hasta tutsakların infazı bir an önce durdurulmalıdır.

SOÇİ VE ASTANA

Suriye’de Türkiye-Rusya ilişkilerinin de bir eşiğe gelip dayandığını görüyoruz. Erdoğan Rusya’ya ilk defa açıktan sert tepki gösterdi.
HDP olarak, en başından beri Soçi ve Astana’nın amacına ulaşmasının mümkün olmadığını söylemiştik. Bizim defalarca dile getirdiğimizi, Erdoğan dün dile getirmiştir. Çünkü sahadaki hakikatten kaçacak bir yol kalmamıştır. Çünkü Soçi ve Astana’daki hesap İdlib’de tutmamıştır.

'İŞGAL SONLANMALI'

Daha önemlisi iktidarın IŞİD artığı bu örgütleri hala direnişçi olarak görmesi ve bir süre sonra Türkiye’de büyük bir iç sorun haline gelmesi yüksek olasılık olan bu örgüt mensuplarına toz kondurulmuyor oluşu. Türkiye yan yollara sapmaktan vazgeçmelidir. Suriye topraklarından çıkmalıdır. Askeri varlığına son vermeli ve barışçıl politikalara dönmelidir. Suriye halklarının iradesine dayalı demokratik bir siyasi çözüme katkılı olacak girişimlerde bulunmak, Kürtler dahil, Suriye halklarına gereken insani yardımı yapmak, komşuluk bağlarını güçlendirmek olmalıdır.

'YÜZYILIN ANLAŞMASI!'

24 Ocak’ta ABD Başkanı ve İsrail Başbakanı Netenyahu Washington’da ekranlar karşısına çıkıp birlikte ‘Yüzyılın Anlaşması’ adlı bir plan sundular. Bunun adı olsa olsa ‘Yüzyılın Dayatması’ olabilir. Her şeyden önce anlaşma olabilmesi için tarafların karşılıklı rızasına dayalı olması gerekir. Bu bir anlaşma değil, dayatma olduğu için Filistin devlet başkanı Mahmut Abbas sert bir dille bu dayatmayı reddetti ve ‘direnişe devam’ dedi.
Erdoğan eğer Filistin’in kendi kaderini tayin hakkını göz boyamak için değil de ilkesel olarak ele alıyorsa, bu yaklaşımı bölgenin ezilen kadim halklarından olan Kürtlerin de kendi kaderini tayin hakkı için de göstermesini ve Kürtlerin doğup büyüdükleri ülke halklarıyla eşit haklar temelinde birlikte yaşam taleplerine saygılı olmaya çağırıyoruz.

KAYIPLAR

Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde yaşayan ve 11 Ocak’tan beri kayıp olan Süryani yurttaşlar Hürzüz Diril ile eşi Şimon Diril’den bugüne kadar haber alınamamıştır. HDP olarak, bu yurttaşların bir an önce bulunması ve hangi güçlerin kaybolmalarında parmağı varsa derhal açığa çıkarılmasını istiyoruz.
5 Ocak’tan itibaren Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku’nun akıbeti ile ilgili net bir bilgi yoktur. 26 gündür 7-24 izlenen ve takip edilen kentte ‘Gülistan Doku’ya ne oldu?’ sorusunun yanıtı verilmiyor.

METAL İŞÇİLERİ SELAMLANDI

Bu vesileyle 5 Şubat’ta Birleşik Metal İş Sendikası öncülüğünde insanca yaşanacak bir ücret ve sosyal haklar için greve çıkacak olan metal işçilerini selamlıyoruz."