Kubilay: Her şey Kürt düşmanlığı üzerine inşa edilmiş

HDP Sözcüsü Günay Kubilay, AKP'nin ülkede ve Suriye'de Kürt düşmanlığını esas aldığını söyledi. Kubilay, "AKP, tabanının eridiğinin farkında" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Günay Kubilay, Parti Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyla gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

'ÖNDER VE TÜM ARKADAŞLARIMIZ BIRAKILMALI'

Kubilay, Anayasa Mahkemesi’nin eski milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder’e ilişkin verdiği tahliye talebine dair konuştu. Kubilay, kararın olumlu bir karar olduğunu belirterek, “Önder'in derhal tahliye edilmesi ve Demirtaş'la birlikte bu dosyadan haklarında berat kararları verilmesi gerekiyor. Sırrı Süreyya Önder'in cezaevinde bir gün bile kalması zaten hukuksuzdu. Sadece Sırrı Süreyya değil, cezaevindeki tüm milletvekili arkadaşlarımız düşüncelerini ifade ettiği için rehin alındılar” dedi.

HDP’li milletvekillerine yönelik yapılan 4 Kasım Darbesi'nin üzerinden 3 yıl geçtiğini hatırlatan Kubilay, “Bu zaman diliminde görülen tüm duruşmaların siyasi iktidarın istediği biçimde sonuçlandığına ve yargıya direktif verildiğine pek çok kez tanık olduk. Cumhurbaşkanının da ‘onları bırakamayız’ gibi cümlelerle yargıya doğrudan müdahale edilmediğini kim iddia edebilir. Eğer bu ülkede hala hukuktan ve adaletten geriye en küçük bir kırıntı dahi kalmışsa milletvekillerimiz, eş belediye başkanlarımız dahil tüm HDP’lilerin derhal serbest bırakılması gerekir” diye belirtti.

‘KÜRT DÜŞMANLIĞI!'

Kayyumların atandığı günden beri iktidarın spekülasyon ve demagojilerin devam ettiğini belirten Kubilay, ileri sürülen iddialara ve suçlamalara dair tek bir hukuksal kanıt ve meşru dayanak gösterilmediğine dikkati çekti. Kubilay, “Tek gerçek var: İktidarın Kürt düşmanlığı. Tek gerçek var; belediyelerin yağmalandığı, talan edildiği, kentlerin geleceğinin ipotek altına alındığı gerçeğidir. Her şey Kürt halkının siyasi iradesinin gasp edilmesi, seçme ve seçilme hakkının ortadan kaldırılması, Kürtlerin kendi kendilerini yönetmelerine son verilmesi üzerine inşa edilmiş bir süreçten söz ediyoruz. Söz konusu Kürtler olunca hiçbir hukuksal gerekçeye, yasal dayanağa, toplumsal meşruiyete gerek duymuyorlar” dedi.

Kubilay’ın açıklamaları şöyle:

“İktidarın HDP’ye yönelik saldırıları kayyımlarla sınırlı değil. Meclis açılır açılmaz, Eş Genel Başkanlarımız Pervin Buldan ve Sezai Temelli'nin de aralarında bulunduğu 44 HDP milletvekiline ait dokunulmazlık dosyaları TBMM Başkanlığına sunuldu. Amed İl Binamızın önünde annelerin eylemi ısrarla devam ettiriliyor. Annelerin evlat acısının iktidar tarafından istismar edildiği, çözüm üretilmek istenmediği ve iktidar tarafından HDP’ye yönelik saldırıların bir parçası haline getirildiği her geçen gün daha fazla anlaşılıyor. Biz bir kez daha bütün anneleri Meclis’e çağırıyoruz.

'YARGI PAKETİ ÇÖZÜM OLAMAZ'

1 Ekim’de Meclis’in açılmasıyla ilk gündem yargı paketi oldu. Ancak Yargı Reformu Stratejisinin birinci paketinin Meclis gündemine gelmesiyle görüyoruz ki bu pakette adalet, ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığına ilişkin aslında esastan hiçbir şey yok. OHAL uygulamalarının kalıcı hale getirildiği, TMK ve TCK’dan kaynaklanan ağır haksızlıkların giderilmediği, adalet sistemine reform düzeyinde en ufak bir katkının sağlanmadığı bir paketin bu toplumun sorunlarına çözüm olması mümkün değildir.

'AKP ERİYOR'

Ne yazık ki Meclis, 71’i HDP milletvekili olmak üzere 75 fezleke ve Erdoğan’ın operasyon ve savaşa devam mesajlarıyla iktidarın ne ülkenin geleceğine ne demokrasisine ne de adaletine ilişkin bir adım atma iradesini göstermeyeceğine dair sinyaller vererek açılmıştır. Meclis açılışında Erdoğan’ın, yüzde 40 artı 1’e dair muhalefetten bir teklif gelirse tartışmaya hazır olduklarını ifade etmesi, aslında tabanlarının eridiğinin ve yüzde 50 artı 1’e bir daha ulaşamayacaklarının kendileri tarafından da çok açık bir şekilde görüldüğünün itirafıdır. Diğer yandan da başkanlık sisteminin çöktüğünün görülmesi üzerine Anayasada buna yönelik değişiklikler yapılmasının önünü açmaya yönelik manevralar, yoklama hamleleridir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen bu otokratik rejim bir yıl gibi bir kısa zaman diliminde iflas etmiş, lime lime dökülmeye başlamıştır. Yamalarla, pansumanlarla iyileştirme çabaları boşunadır.

SURİYE VE İŞGALCİ TEHDİTLER

Son günlerde Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimine yönelik tehditlerin dozu giderek artıyor. Ankara’da yapılan 3’lü zirveden beri bu tehditlerin dozunda ciddi bir artış var. Erdoğan, BM Genel Kurulu’nda bölgenin haritasını göstererek, açıktan işgal girişimini ilan ettikten sonra ‘Sabrımız kalmadı, kendi göbeğimizi kendimiz keseriz, bir gece ansızın gelebiliriz’ şeklindeki açıklamaların ısrarla devam ediyor olması, meşru temellere dayanan bir Suriye politikasının olmadığının ilanından başka bir şey değil.

Özellikle Rusya 3’lü zirveden bu yana Türkiye’yi Kuzey Doğu Suriye’ye saldırtmaya ve bu yönde cesaretlendirmeye çalışıyor. Rusya ne söylerse söylesin Türkiye bu tuzağa düşmemelidir. Türkiye’nin başka bir ülkenin toprağına saldırmasının hiçbir haklı yanı, meşru gerekçesi ve kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Bu saldırganlığı meşru gösterenler, Türkiye’yi Kürtlere saldırtmaya çalışanlar bu iki ülkenin de iki ülke halklarının da dostu değildir.

Güvenli Bölge dedikleri, Kürtsüz Bölge yaratmaktır. Kuzey Suriye’nin demografisini değiştirmektir. Erdoğan’ın, BM’de sunduğu harita çok açık bir şekilde bir dönem Suriye rejiminin yapmak istediği ‘Arap Kemeri’ politikasının Türkiye eliyle güncellenmesidir. Bu politika sadece Türkiye’ye sığınmış olan Suriyeli mültecileri ‘Kürtsüz bölge yaratma’ stratejisinin bir aracı olarak kullanmakla kalmayacak, bölge halkları arasında uzun yıllara yayılacak bir husumeti de başlatacak, düşmanlık tohumları ekecektir.

AKP’nin bu gerçeği gizlemeye çalışması boşunadır. Savaştan kaçıp gelen insanlara dönecekleri güvenli bölge yaratmak istiyorlarmış güya. Eğer, Suriye’den Türkiye’ye sığınmış insanlardan bir kısmı, bir siyasal çözüm sürecinden sonra kendilerini güvende hisseder ve ülkelerine dönmek isterlerse, onların nereye döneceklerine, nerede yaşayacaklarına Erdoğan ve Bahçeli mi karar verecek?

Bir kez daha ısrarla altını çizerek söylemek isteriz ki, Suriye’nin Kuzeyinde Türkiye’ye tehdit oluşturan herhangi bir şey yoktur. Suriyeli Kürtler Türkiye’nin düşmanı değil, kardeşidir. Türkiye Suriyeli Kürtlere husumet beslemek yerine, oradaki ortak yaşam anlayışını, demokratik yönetim biçimini örnek alarak, Kürt sorunu dahil yaşanan demokrasi eksenli sorunları çözebilir. Kuzey Suriye modeli sorunların eşit haklar temelinde kurulacak ortak yaşam modelleriyle aşılabileceğinin iyi bir örneğidir.

'KÜRTLER TEMEL TEHDİT OLARAK GÖSTERİLİYOR'

Son MGK toplantısında yine Kürtler temel tehdit olarak gösterildi. MGK’nın ülkenin yönetiminde birinci dereceden belirleyici rol oynadığının teyit edildiği toplantıda Türkiye’nin gerçek anayasası olarak kabul edilen ‘Kırmızı Kitap’ın güncellendiğini de öğrenmiş olduk. Türkiye’nin gözü aydın. Hani ‘Biz askeri vesayete son verdik, siyaseti sivilleştirdik.’ gibi böbürlenmelere ne oldu? Yine bildiğimiz ‘Kırmızı Kitap’ alttan alta hayatlarımızı belirlemeye, Türkiye’nin siyasi geleceğine yön vermeye devam ettiğine bir kez daha bu toplantı ile öğrenmiş olduk.

EKONOMİK ÇÖKÜŞ

Türkiye’de kriz derinleşiyor. İşsizlik, enflasyon ve yoksulluk içindeki ekonomisi 9 aydır küçülmeyi sürdürüyor. Geçen gün açıklanan ‘Yeni Ekonomi Programı’nda ülke ekonomisinin binde 5 büyüyeceği ileri sürülüyor. Peki bu büyüme nasıl olacak? Yeni yatırımlar mı yapılacak? Üretim mi artacak? Hayır! Binde 5’lik büyümenin sulama ve sera yatırımları gibi, özel tüketim harcamalarında artış gibi esas olarak tüketim yoluyla yakalanacağı varsayılıyor. Anlaşılan o ki, ekonomiyi büyütmek için halk daha fazla borçlandırılarak tüketimin artırılması sağlanacak. Böylece faizlerin indirilme nedeni de daha net anlaşılmış oluyor. Bundan böyle hane başı borçluluk oranı katlanarak büyüyecektir.”