'Kürt çocuklar kandırılmıyor; bir şey anlatmak istiyorlar'
'Kürt çocuklar kandırılmıyor; bir şey anlatmak istiyorlar'
'Kürt çocuklar kandırılmıyor; bir şey anlatmak istiyorlar'
Çocuk Gelişimi ve Eğitimcisi Koman, çocukların her alanda şiddete maruz kaldığını ve geçtiğimiz yıl devletin 33 çocuğun ölümüne sebep olduğunu belirtti. Çocuklara dönük şiddetin yasak olmadığını vurgulayan Koman, Kürt çocukların tutuklanmasına tepki gösterdi. "Çocuklar eyleme veya dağa çıkarken kandırılmıyor, bir şey ifade etmiş oluyorlar; bir talepte bulunmuş oluyorlar ama kimse anlamak istemiyor" diyen Koman, bir yılda 71 çocuğun iş cinayetine uğradığını da kaydetti.
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesiyle Gündem Çocuk Derneği'nden Çocuk Gelişimi ve Eğitimcisi Ezgi Koman ile konuştuk.
DEVLET 2013'TE 33 ÇOCUĞUN ÖLÜMÜNE SEBEP OLDU
Çocukların şiddete uğradığı alanlar sabit mi?
Her yer, çocuğun şiddet gördüğü alan olabiliyor. Birleşmiş Milletler'in (BM) belirlediği beş alan var; ev, okul, sokak, kapalı kurumlar ve iş yaşamı. Türkiye'deki çocuklar bu alanların tamamında şiddet görüyor. Şiddet sürekliliğini koruyor sadece psikolojik, fiziki ve cinsel olarak bazen ayrılıyor; herhangi biri ağırlık kazanabiliyor. Mesela siyasetle ilişkili Kürt çocukların kolluk güçlerinin şiddetine sıklıkla maruz kalma gibi bir özgünlüğü var. Şiddet gösterenin faili de değişebiliyor; bazen baba, bazen devlet-polis, bazen hastanedeki bir kamu görevlisi de olabiliyor. Erk sahibi gücünü kötüye kullanmış oluyor. Çocuk her zaman güçsüz, korumasız olduğundan iktidar olan gücünü kolaylıkla gösterebiliyor.
Geçtiğimiz yıl devlet eliyle ortaya çıkan yaşam hakkı ihlallerini incelediğimizde; 33 çocuğun ölümüyle karşılaşıyoruz.
Her fiziksel şiddet aynı zamanda duygusal birtakım incinmelere yol açıyor. Etkisi; çocuğun bütün hayatını kapsayan nitelikte. Çocuğun hayatı kesintiye uğruyor ve devam edeceği zaman ise travmatik durumlarla devam etmek zorunda kalıyor.
'TERBİYE EDİLMESİ GEREKEN VARLIKLAR!'
Şiddetin varlığını korumasında mevcut çocuk algısının payı var mı?
Evet. Özellikle Türkiye'de çocuğa şiddet meşru görülüyor. Çocuk 'terbiye edilmesi gereken varlık' olarak ele alınıyor. Haliyle bu, şiddeti yaygınlaştırırken, mağdur olan çocuğun tedavi edilmesiyle ilgili bir süreci de engellemiş oluyor.
Türkiye'de çocuk algısı çarpık. Masum, korunmaya ihtiyacı olan, zayıf, güçsüz varlık olarak da algılanıyor, tam tersi de! Mesela Kürt çocuklara ilişkin tanıklığımızdan yola çıkarsak; 'terörist' olarak tanımlanabiliyorlar. Yani çocuk algısında iki uç var; ya güçsüz ya da Kürt çocuklar örneğindeki gibi 'terörist' olarak çok tehlikeli!
Kürt çocuklara değinmişken; çocuk tutuklamalarıyla ilgili son günlerde artan bir bilanço var. Meselenin yargı boyutundan bağımsız olan kaynağı ne?
Bir ara 'taş atan çocuklar' olarak gündeme girdiler, şimdi de Kobane eylemlerinin ardından benzer bir süreci yaşıyorlar. Otuz yıldır devam eden çatışmalı süreç Kürt çocukları kesintisiz olarak etkiledi. Bir süre sadece şiddete maruz kaldılar. Anadillerini kullanmalarına izin verilmediği için etkilendiler. Sonra anne ve babalarını kaybettiler, ölümlere tanık oldular, çatışmaları gördüler.
2005 yılında Mersin'de sonradan provokasyon olduğu anlaşılan bayrak yakma meselesi vardı. O dönemin Genelkurmay Başkanı doğrudan çocukları hedef gösterdi. 2006'da, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan 'çocuk da olsa kadın da, gözlerinin yaşına bakmayacağız' dedi, 6 çocuk öldürüldü. 2006'dan sonra çocuklar daha fazla sokakta olmaya başladı ve tutuklamalar oldu. 'Taş atan çocuklar' dediğimiz grup oluştu ve binlerce çocuk cezaevine kapatıldı, ama tahliye olduklarında da şiddet devam etti; çok ağır idari para cezaları verildi. Cezaevine kapatılmaları başlı başına bir şiddetken, Pozantı, Şakran örneklerinde olduğu gibi cezaevinde de ayrıca şiddet görmeye devam ettiler. Kobane eylemlerinden önce de 'dağa çıkan çocuklar' mevzusu konuşuldu.
Anadilde eğitim almamaları da bir bakıma şiddet. Kendisini ifade etmesinin önüne geçiliyor, dünyayı anlama ve anlamlandırmasına sınır konuyor, duvar örülüyor. Gelişiminin önüne böylece engel konmuş olunuyor. Anadili olmayan bir dili anlayamadıklarında bu, zekaları üzerinden rapor bile edilebiliyor.
'KANDIRILMIYOR; BİR ŞEY ANLATMAK İSTİYORLAR'
Kürt çocukların pratiği mütemadiyen 'kandırılma' üzerinden formüle ediliyor. Sizin yargınız ne?
Anlaşılamayan şu; çocuklar bize hep bir şey söylüyorlar ama kimse dinlemiyor. Çocuklar eyleme veya dağa çıkarken kandırılmıyor, bir şey ifade etmiş oluyorlar; bir talepte bulunmuş oluyorlar ama kimse anlamak istemiyor. Barış süreci konuşuluyor ama çocukların aktif şekilde rol almadığı süreç sıkıntılı olabilir. Çocuklarla ilgili ama onların özne olduğu sürecin kurgulanması gerekiyor. Bu konuda, çocukların yetişkinler tarafından kandırıldıkları yönündeki algıya katılmıyorum. Çocukların da dünyayı değiştirmeye dair talepleri olabilir. Özellikle siyasetin çok yoğun yaşandığı yerlerdeki çocuklarda farkındalık yüksek. Onların da sürece, Kobane'ye, Kürt sorununa ilişkin talepleri var. Çalıştığımız çocuklardan biliyoruz ki, hayatla doğrudan ilgili oldukları gib, onu değiştirmeye dönük de beklentileri var. Devlet talep eden çocuğu hedef alıyor; Kürt illerinde veya Gezi'de...
Çocukların ilkin 'birey' olarak kabul edilmesi mi lazım?
Çocukların tıpkı yetişkinler gibi hakları, özgürlükleri var ama bunlar göz ardı ediliyor. Yetişkinlerden farklı olanak ve araçlara ihtiyaçları var ama onlarla eşitler. Çocuk ne devletin, ne de anne-babanın sahip olduğu bir varlık. Kendi başına birey olarak kabul edilmeli. 'Anne-babanın çocuk üzerindeki hakları' demek yerine, 'anne-babanın çocuk üzerindeki sorumlulukları' denmeli. Bu ayrıntı çok önemli.
Ailenin veya devletin sorumluluğunu yerine getirmemesi nasıl sonuçlanıyor?
İhmal sonucunda geçtiğimiz yıl yaşamını yitiren çocukların sayısı; 406. Bunlardan 182'si trafik kazalarında, 44'ü ev içi fiziksel güvenlik/ev kazalarında, 46'sı yangınlarda, 9'u soba gazı zehirlenmelerinde, 13'ü normal zehirlenmelerde, 5'i elektrik çarpmalarında, 101'i kentsel ve kırsal alanda yaşamını yitirmiş durumda.
KIZ ÇOCUKLAR
Kız çocukların erkeklerden daha şanssız olduğu söylenebilir mi?
Kız çocuklar erkeklere oranla daha fazla sorunla karşılaşıyor. Cinsel şiddet -erkek de uğruyor olsa da- bunların en sık olanı. Çocuk evliliklerin büyük kısmına maruz kalan da yine kız çocuklar. Okula erişim konusunda da kız çocuklarına ayrımcılık yapılıyor. Din ve vicdan özgürlüğü açısından da -başörtü meselesi gibi- yine kız çocuklar dezavantajlı.
Peki, çocuk neden şiddet uygular?
Büyük olasılıkla şiddet yaşantısı veya ihmal vardır. Yani bunun kaynağında çocuğun kendisinden ziyade yetişkinler var. Duygusal, psikolojik gereksinimleri karşılanmadığında da çocuğun şiddete başvurması söz konusu olabilir. Şiddeti deneyimleyen, mağduru olan çocuklarda da şiddet yansıtma hali var; yani hak ihlallerinin sonucu olarak bu örneklere rastlıyoruz. 2013'ten bir örnek daha verirsek; 7 çocuk akran şiddeti sonucu yaşamını yitirdi.
'ÇOCUK POLİTİKASI YOK'
Yasal düzlemde ne gibi eksikler var?
Çocuk Koruma Kanunu var ama pek çok eksiği de var. Belli mücadeleler sonucunda yasal bazı düzenlemeler yapıldı; çocuk evliliklerde yaş yükseltildi, çocuk işçiliğinde yaş yükseltildi. Veya yetişkinlerin prosedürlerine uymaları gerekse de, çocuklar kendi derneklerini kurabiliyorlar. Fakat Türkiye'de hala çocuğa şiddet yasak değil. Bu çok önemli. Bir an bunu yasaklayan bir yasanın çıkması lazım. Mevcut yasalar daha çok çocuğun başına bir şey geldikten sonrası için gündeme geliyor; önlem almıyor. Ayrıca Türkiye'nin bir çocuk politikası yok. Her kurum kendi başına bir şey yapıyor ama bu politikanın olması lazım.
BİR YILDA 71 ÇOCUK İŞ CİNAYETİNE UĞRADI
Çocuk işçilerle ilgili nasıl bir tablo çiziyorsunuz?
Son 10 yıldır çocuk işçiliğiyle ilgili en ufak bir düşüş söz konusu değil. Aksine bazı birimlerde yükselme var. Önlemek için yapılan birtakım uygulamalar, projeler de göstermelik. Kayıtdışı çalışan çok fazla çocuk var. 15 yaşın üzerinde olanlar için yasal ama öyle bile olsa güvenlikli şekilde çalıştırılmıyorlar. 2013 yılında en az 71 çocuk iş cinayetine uğradı. İş yerlerinde ise aynı yıl 18 çocuk yaşamını yitirdi. Çocuk emeğinin sömürüsü de devam ediyor. Maalesef yetişkinlerin sosyal haklarını konuşmadan çocuk işçiliğini konuşmak yüzeysel kalıyor.
'BİRLİKTE YAŞAM ÖĞRETİLMELİ'
Türkiye kentlerine göç etmek zorunda kalan Suriyeli çocuklar özelinde ne yapmalı?
Onlara yeni yaşam kurgulanması gerekiyor. Suriyeli çocuklarla birlikte Türkiyeli çocuklara da ortak yaşamın, birlikte yaşamın öğretilmesi lazım. Çünkü nefret söylemi çok yaygınlaşmış durumda. Yetişkinlerin durumundan çocuklar muaf değil. Böyle bir medya ve toplumda yaşayan çocuklar da nefreti benimseyebiliyor.
Aileler sorumluluklarını ihmal etmemeli ama asıl yükümlü devlet; hak ihlaline uğramamasının mekanizmasını kurmalı ve kendisi de hak ihlaline başvurmamalı.