'Kürt halkı örgütlü mücadele ettiği sürece başaramayacağı bir şey yoktur'

Açlık grevinde olan tutsakların direnişine dikkat çeken KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Elif Ronahi, tutsakların mücadelesine destek verilmesi gerektiğini belirterek, "Kürt halkı örgütlü mücadele ettiği sürece başaramayacağı bir şey yoktur" dedi.

Dengê Welat Radyosu’nda özel bir programa konuk olan KCK Genel Başkanlık Konsey Üyesi Elif Ronahi, "Özgürlüğü sağlama zamanı" hamlesi kapsamında PKK ve PAJK'lı tutsaklar öncülüğünde başlatılan açlık grevlerini, gelişen halk mücadelesi ve muhalefetin sessizliğini değerlendirdi.

Değerlendirmesinde öncelikle 15 Şubat uluslararası komplonun 22. yıldönümü sebebiyle komployu geliştiren güçleri kınayan ve ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ şiarıyla fedai eylem yapan tüm şehitleri anan Ronahi, aynı zamanda 2019 yılında tecridi protesto etme amacıyla yaşamını defa eden şehit Zülküf, Ayten, Zehra, Medya, Yonca, Mahsum, Siraç ve Uğur'u da andı.

Komplonun devreye girdiği günden beri zindanlardaki tutsakların her zaman direniş ve Öcalan üzerindeki tecridi kırmak için her zaman mücadele içindeki olduklarını dile getiren Ronahi, "Özgürlüğü Sağlama Zamanı" hamlesi kapsamında direnişe geçen, Kürdistan ve Avrupa'ya yayılan direnişin öncülüğünü yapan tüm devrimci tutsakları selamladı.

MÜCADELE MUTLAKA BAŞARIYA ULAŞACAKTIR

2018 Kasım'ında “Tecridi Kıralım, Faşizmi Yıkalım, Önder Apo’yu Özgürleştirelim” hamlesiyle başlayan ve süresiz-dönüşümsüz açlık grevlerine evrilen eylemleri hatırlatan Ronahi, devletin bu direniş karşısında Kürt Halk Önderi Öcalan ile görüşmek zorunda kaldığını vurgulayıp, bu eylemlerin Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla sona erdiğini belirterek, "Bu süreçte de Türk devleti Kürdistan’ın tüm parçalarında yoğun saldırılar geliştirdi. Önderliğimiz üzerindeki tecridi derinleştirerek onun dışarıyla tüm ilişkisini kesmeye çalışıyorlar. Aynı zamanda İmralı’da Önderliğimizi farklı durumlara zorlamak istediklerini biliyoruz. Kendi istedikleri çözüm noktalarına çekmek için çok yoğun bir savaş yürütüyorlar. Bunu tahmin etmemek mümkün değil" diye konuştu.

Abdullah Öcalan'ın mutlak özgürlüğü için başlatılan bu direnişte aynı zamanda gerillaya yönelik saldırıların, Kürt halkına yönelik soykırımın da etkisinin olduğunu vurgulayan Ronahi, tecridin kaldırılmaması ve Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğüne kavuşamaması durumunda bu faşizmin sadece Kürtler için değil tüm Ortadoğu için bir tehdit olacağının görülmesi gerektiğini belirtti.

Ronahi, "Zindandaki arkadaşlarımız, Kürt halkı, Kürt kadını; Önderliğimizin özgür koşullara kavuşması durumunda onun mevcut duruma müdahale edeceğini, var olan faşizmi durduracağını çok biliyor ve iki ayı aşkındır bu direnişlerine devam ediyorlar. İnanıyorum ki bu mücadele mutlaka başarıya ulaşacaktır. Ve hem Önderliğimiz hem zindandaki arkadaşlarımız özgür koşullarda tarihi bir buluşmayı gerçekleştireceklerdir" dedi.

KÜRT SİYASETÇİLER DEVLETİN İŞBİRLİKÇİ TEKLİFLERİNİ REDDETTİKLERİ İÇİN TUTUKLANDI

2018 yılında Leyla Güven öncülüğünde başlatılan ve tüm dünya kamuoyunu etkileyen açlık grevlerine de değinen Ronahi, faşist Türk devletinin, zindanlardaki direnişin Kürt halkı ve kamuoyunu nasıl etkilediğini ve bunun kendisi için nasıl bir tehdit oluşturduğunu fark ettiğini, bu yüzden, aile ve avukatları Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüştürmek zorunda kaldığını belirtti.

Türk devletinin daha sonra bu görüşmeleri kestiğini hatırlatan Ronahi, "Zaten kesmemesi beklenemezdi. Çünkü Önderliğin bu görüşmelerde Türkiye’nin durumuna, mücadelemize yönelik verecekleri perspektifler ön açıcı olacaktı ve mevcut duruma müdahale olacağı için bunu istemediler. Çünkü PKK'yi 'terör örgütü' olarak gören ve yok etmek isteyen, kendisi için bir beka sorunu olarak gören ve geleceğini bunun üzerine inşa eden bir devlet var. Türkiye’de özellikle AKP-MHP ile beraber gittikçe kurumsallaşan bir faşizm var. Cezaevlerindeki arkadaşlarımıza yönelik teslim almaya, gerillayı dağa tıkatmaya çalışan ve yine Kuzey Kürdistan’da legal zeminde siyaset yapan Kürtleri cezaevlerine atan bir süreç geliştirdi. Tüm bu boşluklara da AKP çizgisinde olan işbirlikçi Kürtleri yerleştirdi. Ama bunun başarılmadığı ortadadır" diye konuştu.

Ronahi, 2009’da Türk devletinin KCK operasyonları adı altında yaptıkları siyasi soykırımların da bu amaçla yapıldığını hatırlattı ve o zaman da şimdi de Kürt siyasetçilerin devletin işbirlikçi teklifini reddettiklerini, bu yüzden AKP-MHP faşizminin kendini daha da kurumsallaştırıp hem zindanlarda hem İmralı’da baskıyı ve tecridi artırdığını söyledi.

MUHALİF BASININ ÇEKİMSERLİĞİ

"AKP-MHP faşizmine zindanlardan ekmek çıkmaz" diyen Ronahi devamla şunları belirtti: "Burada başarmak istedikleri politikalar tutmaz. Onlar ne kadar Kürt siyasetçilerini, aydınlarını zindanlara koysalar da demokrat, aydın Kürt siyasetçileri yurtseverlik görevlerini yerine getirerek boşluklarını dolduruyor ve bu mücadeleye sahip çıkıyorlar."

Türkiye'de muhalif basının direnişler konusundaki çekimserliği ve sessizliğine de değinen Ronahi, "Kurumsallaşan faşizmin yarattığı Türkiye’de özgür basın ya da tarafsız basının Kürt mücadelesi ve cezaevlerine ilişkin bir haber yapmaları dahi RTÜK tarafından bir ceza konusudur. Cezaevlerindeki direnişlerin talebini dahi haber yapamayan bir durum var. Kendi basınlarında konuk olarak katılan siyasetçiler dahi özgürce fikirlerini dile getiremiyorlar. Açık bir şekilde ‘RTÜK ceza vereceği için örnek veremem, değerlendirme yapamam’ diyebiliyorlar. Erdoğan ve AKP mevcut iktidarını kaybetmemek için tümüyle MHP’nin faşist çizgisine teslim olmuştur. Yapılan bir araştırmaya göre dünyada cumhurbaşkanına en çok küfür edilen ve aynı zamanda cumhurbaşkanının yurttaşlar hakkında en çok dava açtığı ülke olarak Türkiye birinci sıradadır" diye belirtti.

Durum böyleyken insanların bir konuşmayı yaparken yıllarca cezaevlerinde kalmayı göze alarak yaptığını söyleyen Ronahi, muhalif basından bazılarının biraz sesini çıkardığını fakat yoğun cezalardan dolayı cesaret edilemediğini belirtti. Ronahi, bu duruma ilişkin, "Bu böyle devam etmez, herkes gerçekleri dile getirmek zorunda. Ne zamana kadar korkulacak ne zamana kadar RTÜK neyi reddeder, neye izin verir diye kaygı duyulacak? Muhalif kesim, muhalif basın örgütlü bir şekilde mücadele ederlerse, zindanlardaki direnişlerin sesleri de olurlar, taleplerin yerine getirilmesinde ve Türkiye'nin demokratikleşmesinde önemli bir rol de oynarlar.  

Muhalif parti olarak kendini tanıtan CHP’nin zindanlardaki grevler konusunda süren sessizliğine de değinen Ronahi, "CHP, ‘binlerce insan neden cezaevlerinde direnişte, talepleri nelerdir’ yönünde bir değerlendirme yapmaktan, mevcut hükümete bir çağrı yapmaktan korkuyor. Çünkü kendi çapında muhalefet yapan partiler bunları dile getirdiklerinde terörle damgalanıyorlar. Erdoğan siz teröristsiniz dediğinde CHP’nin içinde bazıları nerdeyse titriyor. AKP-MHP faşizmi Boğaziçi öğrencilerinin en doğal taleplerini dile getirdikleri direnişler için bile PKK’nin yaptığını söylüyorlar. Bu anlamda muhalif basın ve muhalif partiler ses çıkardıkları sürece AKP-MHP’ye geri adım attırabileceklerini bilmeleri gerekir. Bunun için cesur ve iradeleri olmaları gerekiyor" diye vurguladı.

PKK MÜCADELEYE BAŞLADIĞINDA İĞNE UCU KADAR İMKAN YOKTU

Son olarak zindandaki tutsakların ‘Özgürlüğü Sağlama’ hamlesi kapsamında nasıl direniyorlarsa, kendilerinin de üzerlerine düşen rolü oynayacaklarını ve Kürt Halk Önderi Öcalan ile mutlaka özgür koşullarda buluşmanın mücadelesini sürdüreceklerini vurgulayan Ronahi, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Burada en çok Kürt halkının bunun bilincinde olması ve hem zindan hem de gerilla direnişlerini çok iyi sahiplenmeleri gerekiyor. AKP-MHP çökme aşamasına gelmiş demek yetmez. Mücadele ile faşizm yıkılır.

Bu anlamda özellikle Kuzey Kürdistan’da Kürt halkı ve tüm demokrat kesimler ellerine geçen her fırsatı değerlendirmelidir. Düşmanın çok yönelimi var, nefes aldırmıyor hatta iki Kürdün yan yana gelmesini engelliyor biliyoruz. Fakat bu mücadele ilk başladığında bizim elimizde iğne ucu kadar bir fırsat ve imkan yoktu. Tüm imkanların değerlendirilebileceği koşullar vardır. Kürt halkı örgütlü mücadele ettiği sürece başaramayacağı bir şey yoktur" dedi.