‘Kürt halkı bayram coşkusunu umut dolu günlere sakladı’

‘Kürt halkı bayram coşkusunu umut dolu günlere sakladı’

Türk devletinin inkâr ve imha politikalarıyla 30 yıldır sürdürdüðü kirli savaş nedeniyle her gün yeni ölümlere uyanan ve yaşadıðı acılarla bayram kutlayamayan Kürt halkı, 45 gündür bedenlerini ölüme yatıran tutsaklarına sahip çıkarak bu bayramı da kutlamıyor. Belediye Başkanı Bekir Kaya’nın da aralarında bulunduðu seçilmişlerinin cezaevlerinde olmasından dolayı Van halkının bayram coşkusunu yaşayamadıðını belirten BDP Van Ýl Başkanı Ataş, “Kürt halkı bayram coşkusunu, direnerek haklarını elde edeceði ve siyasal güvenceye alacaðı o umut dolu günlere sakladı” dedi.

Türkiye ve bölge cezaevlerinde PKK ve PAJK’lı tutsaklar tarafından 12 Eylül’de başlatılan ve 700’ü aşkın Kürt siyasi tutsakla devam eden süresiz-dönüşümsüz açlık grevi 45 gündür devam ediyor. KCK adı altında yapılan siyasi soykırım operasyonları kapsamında tutuklanan ve aralarında Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde tutulan BDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan BDP Mardin Milletvekili Gülseren Yıldırım, Van Belediye Başkanı Bekir Kaya, BDP Van eski Ýl Başkanı Cüneyt Caniş gibi Kürt seçilmişlerinin de katılımıyla 45 gündür devam eden açlık grevlerindeki durum gün geçtikçe aðırlaşıyor.

Siyasi tutsakların, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun çözümündeki etkin rolü için saðlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının saðlanması ve anadilde eðitim ile savunma hakkının tanınması talepleriyle bedenlerini ölüme yatırmaları karşısında Türk devleti adım atmazken, Kürt halkının cezaevlerinden çıkacak bir ölüme daha tahammülü yok. Çocukları cezaevlerinde bedenlerini ölüme yatıran anaların, ‘Çocuðum açken ben nasıl tok olayım’ diyerek direnişe geçtiði dışarıda, eylemler büyürken 30 yıldır süren kirli savaş nedeniyle her gün yeni ölümlere uyanan, yaşadıðı acılarla bayram kutlayamayan Kürt halkı, bu bayramı da kutlamıyor.

‘HER GÜN BOMBALAN BÝR COÐRAFYADA BAYRAM ANLAMSIZLAŞIYOR’

BDP Van Ýl Başkanı Yakup Ataş ANF’ye yaptıðı deðerlendirmede, “Her gün bombalanan bir coðrafyada insan ne kadar mutlu olursa Kürt halkı da o kadar bayram coşkusu taşıyor. Tam da bu sebepten bayramın kutlanması anlamsızlaşıyor. Bu halkın milyonlarca imza ile siyasi iradesi olduðunu beyan ettiði Sayın Abdullah Öcalan üzerinde devam edem tecrit ve izolasyon, Kürt halkı ve özellikle siyasi tutsaklar tarafından yoðun bir protestoyu doðurdu. Aynı süreçte hem Sayın Öcalan üzerinde devam eden tecrit ve izolasyon hem de siyasi tutsakların ana dil de eðitim ve savunma hakkı taleplerinin kabul edilmemesinden kaynaklı başlattıkları süresiz dönüşümsüz açlık grevi ölüm orucuna dönüştü. Müzakere ve diyalog yollarını kapatan AKP, yeni bir şiddet sarmalına dönüştürdüðü bölgede baskı ve dayatmalarla sonuç almaya çalışıyorken siyasi tutsak yakınları, gerilla aileleri ve devrimci demokrat çevrelere 90'lı yılları hatırlatma amacına yönelik girişimleri ile bir korku imparatorluðu yaratmak istemektedir. Ancak yaşanan gelişmeler her iki tarafta da can kayıplarını arttırırken savaşın ahlaksızlıðı daha çok gördüðümüz gelişmelere gebe bir atmosfer yaratıyor” diye konuştu.

Gerilla cenazelerine yapılan işkenceler, tecrit ve izolasyon, anadilde eðitim ve savunma hakkının gasp edilmesi, siyasi ve askeri operasyonlarla Kürt halkının en temel taleplerinin şiddet ile bastırılmaya çalışıldıðını vurgulayan Ataş, Kürt halkının ve özelde Van halkının yaşadıðı bu acılar nedeniyle bayram coşkusunu yaşayamadıðının altını çizerek, “Kürt halkı bayram coşkusunu, direnerek haklarını elde edeceði ve siyasal güvenceye alacaðı o umut dolu günlere sakladı” dedi.

‘KÜRT HALKI KÝMSEDEN BÝRŞEY DÝLENMÝYOR’

Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in 24 Ekim günü Ankara Sincan Cezaevi’ne gerçekleştirdiði ziyaretin ardından yaptıðı açıklamada, tutsakların seslerini duyduklarını, bu konuda çalışma yaptıklarını söyleyerek eylemlerine son vermelerini istemesine de yanıt veren Aktaş, siyasi tutsakların esas amacının seslerini duyurmak deðil, adım atılmasını saðlamak olduðuna vurgu yaptı.

Aktaş, Bakan Ergin’in, “Maksat sesinizi duyurmaksa o ses duyuldu ve çalışmalar yapılıyor. Kendi bedeniniz, kendi saðlıðınız ve aileleriniz için bu eylemden vazgeçin” sözlerini ise, “Biz Adalet Bakanı Ergin’in açıklamasından, durumun vahametini anlamış ve çözümü toplumsal uzlaşı ile çözme çabasında olduklarını deðil, ‘zaten anadil ile ilgili talepler çözüldü ne gerek var’ tavrını yakaladık. Bu tavrı zaten yasal dayanaðı olmayan TRT 6 ve Yaşayan Diller Enstitüsü anadilde eðitim yerine seçmeli bile olup olmadıðı belli olmayan Kürtçe dersini bize yutturmak istemelerinde bir kez daha görmüştük. Oysaki olup biten şey bir halkın siyasal ve kültürel haklarını talep eden siyasi tutsak durumundaki evlatlarının görkemli direnişidir. Bu halk kimseden bir şey dilenmiyor. Aksine bu güne kadar direnerek elde ettiði haklarının yanına en temel hakkı olan anadilde eðitim ve savunma hakkını da çocuklarının bedenlerini ölüme yatırmasıyla tekrar kazanıyor. Adalet Bakanı’nın anlamadıðı, bu halkın meşru taleplerini direniş geleneði ile elde edişidir” deðerlendirerek sözlerini tamamladı.