Kürt sorununda çözüm tartışmaları ve provokasyonlar

Kürt sorununda çözüm tartışmaları ve provokasyonlar

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununda demokratik barışçıl çözüm çabaları gerek Ýmralı sürecinde gerekse de Ýmralı öncesinde sürekli devam etti. Kürt sorununu çözümü için bu güne kadar defalarca tek taraflı ateşkes süreçleri ilan edilirken, ateşkes süreçleri devlet tarafından yapılan veya yaptırılan provokasyonlarla sürekli bozuldu.

PKK 20 Mart 1993’te ilan edilen ilk ateşkesten bu yana 7 defa ateşkes ilan etti. Öcalan’ın devlet heyeti ile yaptıðı görüşmeler de sürekli provokasyonlarla sekteye uðratıldı. Peyanis’te 9 kişinin yaşamını yitirmesi ile sonuçlanan provokasyonun ardından geçtiðimiz günlerde yeniden başlayan görüşmelerde Öcalan çözüm konusunda kararlılıðını ortaya koyarken, bu defa da Paris’te 3 Kürt kadın siyasetçi suikast sonucu vahşice katledildi.

20 Mart 1993’te ilk tek taraflı ateşkes ilanını yapan PKK aradan geçen 19 yılda toplam 7 kez ateşkes kararı aldı. 1993, 15 Aralık 1995 ve 1 Eylül 1998'de alınan ateşkes kararları Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın uluslararası komplo sonucu Kenya'dan Türkiye'ye kaçırılması tarihi olan 15 Şubat 1999'dan önce alındı. Öcalan, 1 Eylül 1999’da Ýmralı’da yeniden ateşkes ilan etti ve PKK’ye gerilla güçlerini Türkiye sınırları dışına çıkarma çaðrısında bulundu. 5 yıl süren bu ateşkes döneminde PKK 1 Haziran 2004’te AKP hükümetinin Kürt sorununa kayıtsız kalması, Öcalan’ın cezaevindeki koşulları ve askeri operasyonlar nedeniyle ateşkesi sona erdirdiðini açıkladı. 1 Ekim 2006’da beşinci ateşkes ilanında bulunan PKK'ye yönelik askeri operasyonların devam etmesi ateşkesi sonuçsuz bıraktı. KCK, 13 Nisan 2009’da “meşru savunma” temelinde ateşkes kararı aldıðını açıkladı. Bu dönemde AKP’nin “Kürt açılımı” ile birlikte Kandil ve Mahmur’dan dördü çocuk olmak üzere 34 kişi Habur sınır kapısından giriş yaptı. DTP’nin kapatılması ve BDP’ye yönelik operasyonun ardından KCK 1 Haziran 2010’da ateşkesi sonlandırdıðını açıkladı. Yedinci ateşkes, PKK'nin 13 Aðustos 2010’da aldıðı 40 günlük eylemsizlik kararıyla başladı. Ateşkesin daha sonra 2011’deki genel seçime kadar uzatıldıðı açıklandı. Ancak KCK Yürütme Konseyi yaptıðı açıklamada eylemsizlik sürecinin AKP hükümetinin izlediði "inkar-imha" politikaları nedeniyle geçerliliðini yitirdiðini duyurdu. Ateşkeslerin barışa dönüşmemesinde en büyük etken ise Türkiye tarafından ateşkeslerin sürekli zafiyet olarak görülmesi oldu. Ateşkes süreçlerinde de sürekli çözüm için girişimlerde bulunan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın görüşmeleri ise sürekli devlet tarafından yapılan veya yaptırılan provokasyonlar ile engellenmeye çalışıldı.

1993 ATEŞKESÝ VE 33 ASKER PROVOKASYONU

Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Talabani ile yaptıðı görüşmelerde PKK’nin ateşkes ilan etmesini istemeye başlamıştı. Ankara’da ve Şam’da yaptıðı üst üste görüşmelerle ateşkese giden süreci hazırlamıştı. Bu görüşmelere karşın Türkiye’de ise siyasilerin ortamı geren açıklamaları devam ediyordu. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in ilk tepkisi, “Devlet kan dökenle pazarlıða oturmaz. Kan döken devlet deðildir. Bunlar yol yakınken gelip teslim olsunlar, diyorum. Hukuka, adalete teslim olun” tepkisini vermişti. Bu süreçte Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, YNK Lideri Celal Talabani ile Lübnan’da basın toplantısı düzenleyerek 15 Nisan 1993 tarihine tek taraflı ateşkes ilan ettiklerini açıkladı. Ateşkesin bitiş tarihi olan 15 Nisan yaklaşırken Turgut Özal yeniden devreye girerek Talabani’yi Ankara’ya çaðırdı. Mesafeli durmasına raðmen, Demirel de Talabani ile görüştü. Öcalan, Lübnan’da yaptıðı ikinci basın toplantısında ateşkesin süresini uzattıklarını açıkladı. Bu toplantıya Talabani’nin yanı sıra dönemin HEP Genel Başkanı Ahmet Türk ve Kemal Burkay gibi isimlerde katıldı. PKK’nin ilan ettiði tek taraflı ateşkes süreci daha bitmeden Cumhurbaşkanı Turgut Özay yaşamını yitirdi. Öcalan o dönemde Özal’ın öldürüldüðünü açıklamıştı. 25 Mayıs 1993 günü ise Şemdin Sakık çetesi yönetiminde silahsız 33 Türk askeri vurularak öldürüldü. Öcalan tarafından provokasyon olarak yorumlanan Özal’ın şaibeli ölümü ve 33 asker olayı, tek taraflı ateşkesi sona erdirdi. Öcalan, 33 askerin öldürülmesine ilişkin 2008 yılında avukatları ile yaptıðı görüşmede, O gün Bakanlar Kurulu’nda genel af tartışılıyormuş. 33 asker otobüse binmek istememiş. ‘Biz korumasız ve silahsız gitmeyiz’ demişler ama zorla bindirilmişler. Niye bindirdiler, kim bindirdi, kimin adına yapıldı bunlar? PKK adına da Şemdin, bunları Zeynel’e yaptırıyor. Zeynel’e talimat vererek öldürmelerini söylüyor. Defalarca sormama raðmen Şemdin, ne şekilde olduðuna dair her defasında farklı şeyler söylüyordu. Şemdin’e direk Ergenekon’la baðlantılıdır, onların adamıdır demiyorum. Ancak kullanılmıştır. Bu dönemde ateşkes vardı zaten. O ateşkes döneminde nasıl böyle bir şey oldu? Ateşkesi istemeyenler kimlerdi? Bunu anlamak benim için zor oldu” demişti.

1995 ATEŞKES SÜRECÝ VE SUÝKAST GÝRÝŞÝMÝ

93 sürecinin ardından çatışmalar sürerken Türkiye’nin çatışmaları Kürtler arasına yayma girişimleri de hızlandı. Bu süreçte ABD’nin de devreye girmesi ile Dublin’de yeniden saldırı temelleri oluşturuldu. Ardından ise Dublin’de PKK ile KDP güçleri arasında çatışma çıktı. Çatışmalar yaklaşık 3 ay sürerken, 15 Aralık günü ateşkes ilan edildi. Bu ateşkeste barış sürecinin yaşanması için Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan Türkiye’ye karşı da tek taraflı ateşkes ilan ettiklerini açıkladı. Ardından ise PKK’ye karşı askeri operasyonlar hızlandırılırken, faili meçhul cinayetlerde etkin bir şekilde uygulandı. Bu dönemde dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve ekibi tarafından Öcalan’a yönelik suikast girişimi yapıldı. Tüm bu süreçlerden sonra ateşkesin sürmesinin ortamı kalmadıðı için ateşkes sona erdi.

1998 ATEŞKESÝ

Kürt halk önderi Abdullah Öcalan Türkiye’de birçok kesimin dolaylı olarak kendisi ile temas kurması ve dönemin Başbakan Necmettin Erbakan’ın girişimleri sonucunda 29 Aðustos 1998'de MED TV'de yayınlanan basın toplantısına telefon baðlantısıyla katılarak 1 Eylül 1998 tarihinden itibaren ateşkes ilan ettiklerini duyurdu.Bu süreç Türkiye açısından ise Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun startının verildiði süreç oldu. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, Suriye sınırında yaptıðı açıklamada adeta Suriye ile savaşacaklarını açıkladı. Bunun ardından ise askeri operasyonlar tırmandırılınca ateşkes fiili anlamda son buldu. Uluslararası komplonun devreye sokulması ile birlikte Öcalan Suriye’den çıktı. Öcalan Avrupa sürecinde de 1 Eylül’de başlattıðı ateşkesi sürdürdü. Öcalan 15 Şubat 1999’da uluslararası komplo ile Kenya’dan Türkiye’ye getirildi. O sırada 6. kongresini yapan PKK, tek taraflı ateşkesi bitirdiðini ve topyekûn savaş ilan ettiðini açıkladı. Kürtlerin yaşadıðı bütün ülkelerde protestolar yapılırken, çatışmalar ise arttı.

ÝMRALI SÜRECÝ VE 1999 GERÝ ÇEKÝLME ÇAÐRISI

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesi ile birlikte ortam gerginleşirken, Öcalan2 Aðustos 1999’da PKK’nin silahlı güçlerini Türkiye sınırlarının dışına çekme çaðrısı yaparken 1 Eylül’de de dördüncü sefer tek taraflı ateşkes ilan etti. Çekilme sırasında askerler tarafından kurulan pusularda çok sayıda PKK’li yaşamını yitirdi. Öcalan, 2 Aðustos 1999'da ateşkesin sürdürülmesini ve silahlı güçlerin Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırlarının dışına çekilerek, sembolik barış gruplarının iyi niyetin bir göstergesi olarak Türkiye'ye gelmelerini istedi. Ardından, PKK biri Kandil’den biri de Avrupa'dan olmak üzere iki barış grubu gönderildi. Sekiz kişiden oluşan birinci barış grubu 1 Ekim 1999 yılında Kandil’den, ikinci barış grubu da yine sekiz kişiyle 29 Ekim 1999'da Avrupa'dan geldi. O dönem barış grup üyelerinin cezalandırılması barış umudunu kıran ilk gelişme oldu. Buna raðmen Kürt Halk Önderi Öcalan, ateşkes sürecini yargılandıðı dönemde süresiz ateşkese çevirdi. Bu ateşkes durumu devletin hiçbir adım atmaması üzerine 1 Haziran 2004 tarihinde bozuldu.

2000’li YILLARIN BAŞINDA YAŞANANLAR

PKK 7. Olaðanüstü Kongresi’nde karar altına alınan “Demokratik Barış Projesi” gereði çeşitli tarihlerde barış çaðrıları ve diyalog arayışını sürdürdü, projeler sundu. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 20 Ocak 2000'de Barış Projesi, 4 Kasım 2000'de Demokrasi ve Barış için Acil Eylem Planı, 19 Haziran 2001'de yeni bir savaşın gündemleşmemesi ve çözüm sürecinin gelişmesi için acil talepler bildirisi, 22 Kasım 2002'de Acil Çözüm Bildirgesi ve 2000'in başında ve 2002'nin sonunda olmak üzere iki defa Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Genel Kurmay Başkanı ve tüm siyasal partilere Kürt sorununun çözümü konusunda düşünceleri ortaya koyan mektuplar gönderdi. Tüm bu süreçlerde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit devreye sokuldu. Öcalan ile avukatların görüşmelerine, “koster bozuk”, “hava muhalefeti” gibi gerekçeler sunulmaya başlandı. 1 Haziran hamlesi ile ateşkes fiilen ortadan kalktı. PKK’den o dönem yapılan açıklamada, bunun savaş kararı deðildi, sadece 1998 yılında ilan edilen ve sürdürülen tek taraflı ateşkesin sürdürülmesinin zemini kalmadıðı için alınan bir karar olduðu vurgulandı.

2006 ATEŞKESÝ

Kongra-Gel Yürütme Konseyi Eylül 2004'te üç aşamadan oluşan “Demokratik ve Kalıcı Barışın Yol Haritasını” sundu. Geniş kapsamlı deðerlendirme ve çözüm önerilerini sunan yol haritasında Kürt sorununun çözümü için çeşitli çevrelere çaðrılar yapıldı. Türkiye'nin içinde bulunduðu çıkmazı gören PKK, 10 maddeden oluşan yeni bir barış projesini daha sundu. En makul ve çözüme yakın olarak ifadelendirilen altı madde ile ateşkes kararının gerekçeleri de ortaya konuldu ve 1 Ekim 2006’dan geçerli olmak üzere ateşkes ilan edildi. Ateşkese raðmen askeri operasyonlar hız kesmeden devam etti. 5 Kasım 2007 Washington anlaşmasıyla başlayan yeni dönemde Meclis’ten savaş tezkeresi çıkartıldı. 21 Şubat 2008 tarihinde Güney Kürdistan ve Medya Savunma Alanlarına işgal harekâtı düzenledi. Ýşgal harekâtı Zap'ta HPG’nin direnişiyle karşılaştı ve Türk askerlerinin bozguna uðratılması ile sona erdi. Tıkanan süreçte Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 2009 yılında yeniden devreye girerek, çözüm sürecini başlattı.

2009 SÜRECÝ VE ‘KCK’ OPERASYONLARI

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çaðrısı ile KCK, 29 Mart yerel seçimler sonrasında ortaya çıkan siyasi sonuçları dikkate alarak 13 Nisan'dan geçerli olmak üzere çatışmasızlık kararı aldı. Bu karara AKP ise “KCK” adı altında yapılan operasyonlar ile cevap verdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “iyi şeyler olacak” söylemleri ile birlikte hükümetin arayışları devam ederken 5 Nisan 2009’da ABD Başkanı Barack Obama, Türkiye’ye ziyaret yaptı ve hükümet ilk olarak projesini ABD yönetimi ile paylaştı. Ardından ise AKP hükümetinin “Açılım” adı altında başlattıðı projenin ilk ayaðı olarak “KCK” adı altında yapılan operasyonlar devreye sokuldu. 14 Nisan 2009 tarihinde başlayan siyasi soykırım operasyonları kapsamında DTP, BDP yöneticileri, belediye başkanları, sendikacılar, öðrenciler, kadınlar, insan hakları savunucuları birer birer gözaltına alınarak tutuklandı. Çatışmasızlık kararının ilkinin süresi 1 Haziran'da dolmasının ardından, karar 15 Temmuz'a kadar uzatıldı. Ardından 1 Eylül'e kadar uzatılan çatışmasızlık kararı, yapılan yeni bir açıklamayla Ramazan bayramı sonrasına kadar uzatıldı.

OPERASYONLAR SÜRERKEN ÖCALAN’DAN YOL HARÝTASI

Tüm bu süreçler yaşanırken Kürt Halk Önderi Öcalan, 156 sayfalık "Yol Haritası"nı 15 Aðustos 2009 tarihinde cezaevi idaresine teslim etti. Öcalan'ın sorunun çözümünü 10 temel ilke başlıðında topladıðı Yol Haritası ancak 1 buçuk yıl sonra kamuoyuna ulaşabildi. Öcalan, "çekileceðim" sözünü ilk kez Yol Haritası'nı teslim etmeden önce söyledi. Öcalan, 2 Aðustos 2009 tarihinde çekileceði uyarısını şu sözlerle dile getirdi: "Ben 15 Aðustos'ta kendi yol haritamı sunduktan sonra çekileceðim. Artık çözümün nasıl olacaðına ilişkin Kürtler kendi kararını verir, PKK kendi kararını verir, DTP kendi kararını verir, Kürt halkı kendi kararını verir. Herkes kendi kararını kendisi verir. Ben buradan daðdaki adam hakkında karar verecek durumda deðilim. Orada her gün eziyeti çeken kendisi. Sorunun içinde olan kendisi. Ben burada daðdaki insan için karar veremem. Hatta Kandil merkezi dahi karar veremez. Her grup, her kişi kendi kararını kendisi verir. Çünkü eziyeti kendisi çekiyor, kendisi ölüyor, kendisi mücadele veriyor. Benim bu şartlarda bu konularda bir şey belirtmem doðru olmaz. Kürtlerin de 40 bin şehidi var. Deðerleri var. Çok büyük maðduriyetleri var. Kürtler kendi kararlarını kendileri verirler."

ÝKÝNCÝ BARIŞ GRUPLARI

Öcalan'ın bu açıklamasından bir ay sonra "demokratik siyasette ciddi bir tıkanma yaşandıðını" belirterek, sürecin önünün açılması için "Barış Grupları"nın Türkiye'ye gelmesi çaðrısında bulundu. Öcalan'ın çaðrısı üzerine 19 Ekim 2009 tarihinde Kandil ve Maxmur Mülteci Kampı'ndan 4'ü çocuk 34 kişiden oluşan Barış ve Demokratik Çözüm Grubu Silopi'deki Habur Sınır Kapısı'ndan Türkiye'ye giriş yaptı. Grubun girişini ilk gün olumlu deðerlendiren hükümet, daha sonra tavrını bir anda sertleştirdi. Böylece Avrupa Barış Grubu'nun Türkiye'ye girişi gerçekleşmedi.

BARIŞ GRUPLARINA CEZA YAÐDI

Habur'daki ifade verme biçimini ve grup üyelerinin serbest bırakılmasını "normal" karşılayan hükümet, daha sonra grup üyelerinin tutuklatarak haklarında dava açtırdı. 6 Nisan 2010 tarihinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılıðı, Barış ve Demokratik Çözüm Grubu üyesi 30 kişi hakkında 490 yıl hapis cezası istemiyle dava açtı. 16 Nisan 2010 Diyarbakır 5. Aðır Ceza Mahkemesi, Barış ve Demokratik Çözüm Grubu Üyesi Lütfü Taş'a "örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla açılan davanın ilk duruşmasında 10 ay hapis cezası verdi. 1 Haziran'da ise, grubun sözcüsü Mehmet Şerif Gençdal, "örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla tutuklandı. 15 Haziran'da ise, Şırnak'ın Cizre Ýlçesi'nde pasaport başvurusu için karakola giden grup üyesi Emine Sıðar, ifadesi olduðu gerekçesiyle Cizre Ýlçe Emniyet Müdürlüðü'ne götürüldü. Barış ve Demokratik Çözüm Grubu Sözcüsü Mehmet Şerif Gençdal, Habur'dan girişle birlikte Cizre'de yaptıðı konuşmadan dolayı hakkında "Örgüt propagandası yapmak" iddiası ile Diyarbakır 4. Aðır Ceza Mahkemesi'nde açılan dava karar baðlandı. Duruşmada mahkeme Gençdal'a "Örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla 1 yıl 8 ay hapis cezası verdi. Gruptan 13 kişinin yargılandıðı davada, 11 kişi hakkında yakalama emri çıkartıldı. Kimsenin katılmadıðı duruşmada yaşı küçük olan Ý.S.'nin dosyasının dava dosyasından ayrılmasına karar verildi. Yaşanan baskıların ardından bazı barış grubu üyeleri yeniden Kandil’e döndü.

ÖCALAN’IN ÇAÐRISI ÝLE YENÝDEN EYLEMSÝZLÝK KARARI

1 Haziran 2010 da KCK yaptıðı açıklamada Öcalan’ın ve kendilerinin barış ve demokratik bir çözüm için attıkları bütün adımlarının AKP tarafından boşa çıkarıldıðını, cevapsız bırakıldıðını belirterek AKP'nin bu adımlarını PKK’yi tavsife politikasına bir zemin oluşturma temelinde kullandıðını ve bunun için de 13 Nisan 2009 tarihinde tek taraflı olarak ilan ettikleri eylemsizlik kararını sonlandırdıklarını açıkladı. Türkiye'de yaşanan aðır savaş bilançoları karsısında STÖ'ler, Aydınlar, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve Barış Demokrasi Partisinin (BDP) çift taraflı ateşkes çaðrıları oldu. Bu temelde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan da KCK'ye diyalog ve müzakere surecine vesile olması için eylemsizlik surecinin başlatılmasını önerdi. KCK Yürütme Konseyi bu çaðrılar Kürt Halk Önderi Öcalan'ın önerisi üzerine geniş bir tartışma ardından yeniden eylemsizlik kararını açıkladı. KCK bu süreçte tek taraflı ateşkesin çift taraflı olması için de çaðrılar yaptı.

ÖCALAN: PEYANÝS PATLAMASI BURADAKÝ GÖRÜŞMELERE YÖNELÝKTÝR

KCK, ilan ettiði ateşkesin kalıcılaşması için ise 4 maddelik "Barış Planı"nı açıkladı. Öcalan'ın devlet heyetiyle yaptıðı görüşmeler devam ederken, 16 Eylül 2010 günü Hakkari'nin Geçitli (Peyanis) Köyü'nde bir minibüsün geçişi esnasında patlama meydana geldi, 9 kişi yaşamını yitirdi. Patlamanın, heyet ile Öcalan arasında yapılan görüşmeye denk gelmesi dikkat çekti. Öcalan, patlamaya ilişkin avukatları ile yaptıðı görüşmede şu açıklamayı yaptı: "Yapılan bu son patlamayla buradaki görüşmeler dinamitlendi, bombalandı. Bu görüşmeler oldukça verimli geçiyordu, umutluydum." Öcalan, ardından 31 Ekim 2010 tarihine dikkat çekerek, 31 Ekim'de devlet tarafından çatışmasızlık kararına karşılık verilmediði takdirde aradan çekileceðini söyledi. Mart 2011’de AKP hükümetinin Öcalan'ın yaptıðı uyarılara karşı kayıtsız kaldıðı dönemde, devlet heyetiyle görüşmelerini sürdüren Öcalan, heyetin yetkisi hakkında kafasında oluşan soru işaretlerini ortaya koyarak, AKP hükümeti tarafından sorunun çözümüne yönelik pratik adımların atılmaması ve sürece kayıtsız kalınması durumunda çekileceðini uyarısını yaptı.

ÖCALAN’IN ÇAÐRISI ÝLE EYLEMSÝZLÝK UZATILDI

Kısa süreli tıkanan sürecin ardından Öcalan, Ýmralı'da heyet ile yaptıðı görüşmelerin ulaştıðı boyutu şöyle açıkladı: "Burada bir diyalog devam ediyor. Kimi pratik öneriler aşamasına gelmiş bulunmaktayız. Bu pratik öneriler çerçevesinde yaz başına kadar gelişmeleri takip etmek gerekiyor. Diyalog ve müzakere yöntemine şans veriyoruz. Bu yöntem pratikleşirse 2011 yılı çözümün geliştiði yıl olacaktır. Eðer bu diyalog ve müzakere yöntemiyle sonuç alınmazsa 2011 yılının ikinci yarısından itibaren topyekûn direniş ve özgürlüðü saðlama sürecine girilecektir." Ýmralı'da görüşmeler pratik önerilere dönüşürken, Türkiye'nin 12 Haziran genel seçimlere kilitlendiði dönemde KCK de eylemsizlik kararını 15 Haziran tarihine çekti. Ardından Öcalan, "15 Haziran'dan sonra herhangi bir erteleme ya da uzatma durumu söz konusu olmayacaktır. Bu nettir. 15 Haziran son tarihtir. Ben 12 yıldır burada sürekli demokratik-barışçıl çözüm için elimden gelen her şeyi yapıyorum. Bu tehlikelerin önüne geçmeye çalışıyorum. Başbakan'ın 2005'te Diyarbakır'da çözüme dönük yaptıðı konuşmadan sonra başlatmış olduðu tehlikeli süreç gibi bir süreç başlatılırsa, söylediðim gibi çekileceðim. Halkımız böyle bilsin."

DEVLETÝN HABUR VE SÝLVAN BAHANNESÝ!

Öcalan, tüm bu gelişmelerin ardından 6 Temmuz'da avukatlarıyla yaptıðı görüşmede, daha önce süreçten çekileceðine dair verdiði 15 Temmuz tarihinin anlamını yitirdiðini, heyetle "Barış Konseyi"nin kurulması için mutabakata vardıklarını belirtti. Öcalan, yine 6 Temmuz görüşmesinde, devlete sunduðu "protokollere" de açıklık getirdi. Öcalan, heyete ve Kandil'e sunduðu protokollerin karşılıklı imza şeklinde deðil de çözüme ilişkin üzerinde mutabakata varılan metinler olduðunu kaydetti. Bu süreçte medya bu gelişmeyi sınırlı da olsa verirken, AKP hükümeti açıklamalar karşısından kayıtsız tavrını korumaya devam etti. Askeri operasyon sonucu Diyarbakır Silvan'da çıkan çatışmada 13 asker ve 2 HPG'linin yaşamını yitirmesinden dersler çıkarma yerine ne iktidar ne de muhalefet ezberi bozmadı. Siyasi atmosferin gerildiði ortamda avukatlarıyla görüşen Öcalan, sorunun sürüncemede bırakılması durumunda demokratik çözümün gelişemeyeceði ve çatışmaların şiddetlenerek devam edebileceði uyarısında bulundu. Demokratik Toplum Kongresi (DTK), yıllardır hazırlıðını yaptıðı ve daha önce duyurduðu Demokratik Özerkliði ilan ettiðini açıkladı. Öcalan, şiddeti tırmandıran Başbakan Erdoðan'ın açıklamalarını eleştirerek, mevcut durumda ortamı sakinleştirmek ve yumuşatmak gerektiðini ifade etti. Heyetle Silvan çatışmasının ardından da görüştüðünü dile getiren Öcalan, şu çaðrıyı yaptı: "Gereði neyse yapmak istiyorum. Bunun için çok açık Sayın Başbakan'a buradan sesleniyorum: Bana rolümü oynamam için gerekli pratik araçların sunulması gerekir. Daha önce Parlamento'nun bu konuda karar alması gerektiðini belirtmiştim. Ben Meclis'in tatile girmemesini bunun için istemiştim. Gerekirse Meclis acil toplanıp bu konuda görüşüp çaðrı yapabilir. Veya Başbakan bir çaðrı yapabilir. 'Biz bu işin silahlarla çözülmeyeceðine inanıyoruz. Bu meseleyi demokratik anayasal yöntemlerle çözeceðiz' derse, bir haftada hallederiz." Ardından ise AKP hükümeti, Habur ve Silvan’ı gerekçe göstererek Oslo’da PKK ile yapılan görüşmeleri ve Öcalan ile yapılan görüşmeleri sonlandırarak Öcalan’a aðırlaştırılmış tecrit uygulamaya başladı.

YENÝDEN GÖRÜŞME VE PARÝS KATLÝAMI

Başbakan Erdoðan, TRT'de katıldıðı programda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile Ýmralı’da görüşmelerin yapıldıðını belirterek, “Hala görüşmeler var. Çünkü netice almamız lazım. Işık olduðu sürece devam ederiz” dedi. Ardından Öcalan ile görüşmeler Türkiye gündemine oturdu. Erdoðan’ın açıklamalarının ardından MÝT Müsteşarı Hakan Fidan’ın yılın son günlerinde Ýmralı Adası’na giderek Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüştüðü ortaya çıktı. Öcalan ile MÝT Müsteşarı Fidan arasında yapılan görüşmenin detayları merakla beklenirken, 3 Ocak günü sabah saat 08:00’da DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk ile BDP Batman Milletvekili Ayla Akat, Ýmralı Adası’na giderek Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüştü. Ardından ise Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattıðı sürece ilişkin kamuoyunda tartışmalar yürütülürken, Öcalan’ın çözüm konusundaki kararlılıðı vurgulandı. 9 Ocak günü Fransa’nın başkenti Paris’te Gare du Nord’da bulunan Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda PKK'nin kurucularından Sakine Cansız ve KNK Paris temsilcisi Fidan Doðan ve gençlik çalışanı Leyla Şaylemez düzenlenen suikast sonucu katledildi.

Katliamın ardından açıklama yapan KCK, olaydan uluslararası arka planı olan Türk Gladyosunu sorumlu tuttu. KCK açıklamasında Kürt sorununun demokratik çözümü önünde engel olan sömürgeci-faşist odaklara karşı mücadele çaðrısında bulundu. BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak ise, "Hem görüşelim, hem de katliam yapalım diyorlarsa yanılıyorlar" dedi. Katliamın hemen ardından AKP’li yetkililer ve Türk basını ise katliamı PKK’ye yıkmaya çabaladı.