'Kürtçe’nin kamusal alanda kullanımı önündeki engeller tespit edilmeli'

'Kürtçe’nin kamusal alanda kullanımı önündeki engeller tespit edilmeli'

Tutuklu Van Milletvekili Kemal Aktaş, Kürtçenin kamusal alanda ve günlük yaşamda kullanılmasının önündeki engellerin tespit edilmesi ve bu engelerin kaldırılması için gerekli adımların atılması talebiyle meclis araştırması önerdi.

BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan aracılığı ile araştırma önerisini ileten BDP Van Milletvekili Kemal Aktaş, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde birlikte, dayanışma içinde bulunan halkların, etnik ve farklı inanç gruplarının kapitalist modernitenin bir ürünü olan ulus devlet anlayışı içinde tek ulus, tek inanç yaratma zihniyetiyle eritilmeye ve asimile edilerek yok edilmeye çalıştığına dikkat çekti.

Bugün sayıları 30 civarında olduğu bilenen etnik grupların hepsinin Türklük adı altında, farklı inanç grupları da Müslümanlık adı altında asimile edilerek eritilmeye çalışıldığını vurgulayan Aktaş, “Bu uygulama herhangi bir dönemin politikası olarak değil devlet politikası olarak her dönem uygulana gelmiştir. Bu politikanın sonucu olarak gerek etnik gruplar gerekse de farklı inanç toplulukları trajik olaylar yaşamışlardır”dedi.

1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması ile kimi etnik ve dinsel grupların varlığının kabul edilip, kısmi haklarının yasal güvenceye kavuşturulmuş olumasına rağmen, bu toplulukların dahi yaşanan bu trajedilerden kendilerini kurtaramadığının da altını çizdi.

“Yaşamın her alanında dayatılan Türklük ve Müslümanlık anlayışı toplumsal dayanışma ve bir arada yaşama arzusunu her geçen zedelemiş ve sayısal olarak azınlıkta bulunan etnik gruplar ve inanç topluluklarının önemli bir kesimi kendi anayurtları olan yerleri terk ederek başka ülkelerde mülteci yaşamı sürdürmek zorunda kalmışlardır. Ne yazık ki bu tekleştirme anlayışı hem Türklük hem de Müslümanlık kavramlarında da önemli aşınmalar ve tahribatlar meydana getirmiştir” diye devam eden Aktaş şunları belirtti: “Bu tekçi ve asimilasyoncu politikadan Kürt halkı ve Kürt dili de payına düşeni fazlasıyla almış bulunmaktadır.”

1991 yılında ilk olarak bakanlar kurulu kararı ile Kürtçe şarkı söyleme ve günlük yaşamda Kürtçeyi kullanma yönünde bir karar alındığını ve günümüze kadar kısmi düzenlemelerle Kürtçe kurs açma, radyo, televizyon yayını, seçmeli ders, Kürtçe tercüman vb. hakların tanınmış olmasına rağmen, bunların sorunu çözmeye yeten adımlar olmadığını vurguladı.

Halk nezdinde bu adımların hep şüphe ile karşılandığının da altını çizen Aktaş, “Çünkü bu hakları teminat altına alacak kalıcı düzenlemeler bir türlü gündeme getirilmediği gibi; mevcut düzenlemelerde de ısrarla Kürt ve Kürtçe demekten kaçınılmıştır. Öyle ki bir yandan TRT 6 Kürtçe yayın yapılırken öte yandan Kürtçe, mahkemelerde anlaşılmayan dil olarak değerlendirilmektedir. Bir yandan seçmeli Kürtçe ders verilirken öte yandan belediyelerin parklarındaki Kürtçe isimler mahkemelerce yasaklanmaktadır. Halen Q,W,X, harflerinin içinde geçtiği isimler alfabe kanununa muhalefet sayılmakta ve verilmemektedir” dedi.

Aktaş, Kürtçenin hem kamusal alanda, her türlü hizmetin alınması, verilmesi süreçlerinde hem de vatandaşların günlük yaşamlarında kullanırken karşılaştıkları zorlukların tespit edilmesi ve bu hakkın kullanılmasının yasalarla güvence altına alınması için alınacak tedbirlerin tespiti için meclis araştırması açılması gerektiğini kaydetti.