Ortadoğu coğrafyasının siyasi haritasının değişmesinin an meselesi olduğu bir zaman aralığından geçmekteyiz. Bütün dengelerin alt üst olduğu, anlık güç değişimlerinin olduğu perde önünde farklı perde arkasında farklı hesapların döndüğü, tam anlamıyla kaotik bir döngüye hesapların döndüğü ve siyasi olarak güçlü olanın kazanacağı bir zaman aralığı...
Özellikle Suriye toprakları üzerinden geliştirilmek istenen bu karmaşık ve çelişkili ilişkiler bütün ortadoğuya hakim olma gayretinin bir ürünü olmanın ötesine geçememektedir. Adeta kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı güçlerin birbirlerini sınayıp kandırdığı ve özgürlük güçlerini tasfiye etmenin gayreti içinde olduğu bir süreçteyiz.
Suriye-İran-Türkiye üçlüsünün bütün olağanüstü düşmanlıklarına rağmen Kürt gerçekliğinin siyasi bir irade olmaktan çıkarılması ve gerekirse fiziki tasfiye de dahil her türlü yola baş vurularak etkisizleştirilmesi noktasında gizli bir anlaşmaya vardıkları ortaya çıkan pratiklerle kanıtlanmış durumdadır.
Özellikle Cezayir'in tarihi karanlık anlaşmalardaki arabuluculuğunu yeniden ortaya koyması ve bu tasfiyeye öncülük etmesi akıllara acaba tarih tekerrür mü edecek sorusunu getirmektedir. Bu üç ülkenin son dönemde yürüttükleri siyaset göz önünde bulundurulduğunda bu anlaşmanın boyutları açıkça ortaya çıkmaktadır.
Türkiye siyasetinde despotik dönemin ağırlaşarak devam ettiği bu son dönemlerde tam anlamıyla topyekün savaşa hazırlık havası hakim durumdadır.
Bilindiği gibi kış aylarında yoğun bir askeri ve siyasi saldırısı başlatan saray ve onun uşakları kış boyunca başaramadıkları ve Davutoğlu'nun görevden alınması ile sonuçlanan büyük yenilginin intikamının alınması için başlattıkları dokunulmazlıklarının kaldırılması önerisinin kabul edilmesi ve bu yolla Kürt sorununa siyasi çözüm arayışının tamamen ortadan kaldırıldığı ve bütün yolların savaşı dayattığı bir dönemi başlatmıştır.
Siyasi olarak kendini bitirme gayretine giren Erdoğan adım adım kendi sonunu hazırlamaktadır. Kürtlere karşı ahlaksızca bir işbirliği ile saldıran muhalefet dokunulmazlıkların kaldırılmasında evet oyu vererek ileri süreçteki Kürt düşmanlığını ilan etmiştir. Kendi başına hükümet karşısında hiçbir şahsiyeti kalmayan muhalefet bu yolla uşaklığını kanıtlamıştır.
Diğer yandan İran ise kendi içindeki ortaya çıkan rahatsızlıkları bastırmak için ürkütücü bir korkutma ve sindirme politikası izlemektedir. Siyasi tutuklulara karşı sürekli idam sehpasını işaret ederek onları susturmaya çalışmakta ve bu yolla olası bir ayaklanmanın önüne geçmeye çalışmaktadır.
Asırlar boyu kendini korku ile yaşatmaya çalışan bu devlet anlayışı ile şimdi Kürtleri tam hedefine almış ve bu yolla ikinci bir Suriye olmanın önüne geçmeye çalışmaktadır. Ülke içinde en güçlü denge unsuru olan Kürtlerin olası bir halk ayaklanmasına öncülük etmesi ya da çıkabilecek ayaklanmaları yönlendirmesi ihtimali İran devletini tedirgin etmektedir.
Suriye ise Kürtlere yönelik gerçekleştirilen saldırılara sessiz kalarak zayıflamasını sağlamak istemektedir. Özellikle Şahba, Afrin ve Şêx Maqsûd üzerine gerçekleştirilen saldırılardaki pozisyonu bunu desteklemektedir. Diğer yandan Qamişlo ve Hesekî'de saldırıya geçmesi hem bir açıdan kendi gücünü görme ve Kürtler ve onların dostlarının gücünü sınama amaçlıydı.
Şüphesiz olası bir başarı elde etmesi halinde bütün bir Rojava'ya yayılacak bir saldırı dalgası geliştirmesi muhtemel bir durumdur. Fakat özellikle savaşan bir güç olan QSD güçleri askeri anlamda kendini kanıtlamış başarılara sahip ve uluslararası alanda kabul görmüş bir güç olmasından dolayı bu tür saldırılara karşı hazır bir konumda olduğundan bu planları başarısızlığa uğramıştır.
Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda ortaya çıkan sonuç yoğun bir saldırı ile karşı karşıya olan Kürtler ve dostlarının ciddi bir siyasi hamle ile kazanılan askeri başarıları taçlandırması gerekmektedir.
Diplomatik olarak son dönemlerde başarılı adımlar atan Kürtler, tarihten hiç ders çıkarmamış olan bu düşük seviyeli ve küçük düşünen siyasetçilerin bitiremeyeceği kadar büyümüş ve ulus olgusunun ötesinde ortak yaşam felsefesi ile diğer halklarla kardeşliğini pekiştirmiştir.