'Laiklik' mi dediniz?-Cahit Mervan
Kaldı ki AKP, DAİŞ, El-Nusra gibi çete mensuplarını bizzat laik ordu ile birlikte Kürdistan’da savaştırıyor. Yakıp-yıkıyor. Soykırım uyguluyor.
Kaldı ki AKP, DAİŞ, El-Nusra gibi çete mensuplarını bizzat laik ordu ile birlikte Kürdistan’da savaştırıyor. Yakıp-yıkıyor. Soykırım uyguluyor.
İdeolojik kodları Turancı-ırkçı olan TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın, "Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım. Dini olarak bahsetmesi lazım... Yeni ve dindar bir anayasa olmalı" demesi 'büyük bir tartışmanın' fitilini ateşlemiş durumda!
Her şeyden önce Kahraman’ın zihnindeki ‘’dinin’’ Türk-İslam sentezi olduğunu, Müslümanlıkla alakalı olmadığını, özü itibarıyla da farklı inançlara ve dillere kapalı olduğunu belirtmek gerekiyor. Kendisi 1996 yılında Kültür Bakanı iken Müslümanların kutsal kitabı Kuran-ı Kerim’in Kürtçe mealini yasaklamakla ün yapan bir kişidir. O ‘’din’’ derken bile dinin Türkleştirilmiş halinden bahsediyor.
İkincisi; Türkiye, tarihinin hiçbir döneminde gerçek manada laik bir devlet olmadı. Laiklik Türkiye’de esas olarak da Türk-İslam sentezinin bir zuhuru olarak kendisini gösterdi. Dinin devlet tarafından tekelleştirilmesi için bir kalkan görevi gördü. Laiklik ilkesi adı altında devletin din üzerindeki egemenliği sağlanmaya çalışıldı. Resmi ideolojiye hizmet etmeyen bütün inançlar ve topluluklar, farklı diller ve kültürler baskı altına alındı.
Laik denilen devlet Kürdistan’da egemenliğini sürdürmek için dini bir hançer gibi Kürtlerin kalbine sapladı. Kürtçe tekke ve medreseleri kapatan, Kürt yurtsever din adamlarını ve kanaat önderlerini ‘’şeriat istiyor’’ diye dar ağaçlarında sallayan yine aynı devletti. Çok değil, 12 Eylül’ün beş ‘’laik’’ generali Kürdistan’ı fethetmek için en çok dini kullandılar. General Evren de çıktığı Kürdistan gezisinde en çok dinden-imandan bahsetti. Muş mitinginde Kuran-ı Kerim'i elde salladı. Aynı şeyi Erdoğan, 35 yıl sonra Kürdistan illerinde düzenlediği mitinglerde yaptı.
Suudi Arabistan ile olan ‘’derin ilişkiler’’ -bunun adına Rabıta deniliyordu- laik denilen cuntacı rejim döneminde kökleşti. 12 Eylül sonrası cunta yurt dışında Kürt ve sol hareketin önünü kesmek, işçi olarak Avrupa’ya çalışmaya gelmiş göçmenleri birer sadık ‘’Türk’’ yetiştirmek için gizli ödenekten milyonlarca dolar harcadı. Bir dönem Kültür Bakanı olan Fikri Sağlar Ankara’da yayımlanan Siyah-Beyaz adlı gazeteye bu konuya ilişkin yaptığı açıklamada, hayrete düştüğünü söylüyor ve yüz milyonlarca dolardan bahsediyordu.
Yani devlet işine geldiği zaman laik, işine geldiği zaman da amansız bir şeriatçı oldu. Bugün medyadan üniversitelere kadar savunulan sözde laiklik ilkesinin özünü bu oluşturuyor. Laiklik de, din de Türk devletin fetişizm haline getirdiği varlığının ve ceberut yapısının bekası ile alakalıdır. Demokratik hiçbir yanı yoktur.
Türkiye’de hiçbir dönem Türk Hanefi-Müslüman olmayanlar özgür olmadılar. Laiklik ilkesi Kürt Müslümanlar, Aleviler, Êzidîler; Hıristiyan, Yahudi ve inançsızlar için kağıt üzerinde kaldı. Çoğu kez de laiklik ilkesi tam tersine işleyerek Türk-Şafi olmayanlar üzerinde baskı mekanizmasına dönüştü. Devlet eşit mesafede olması gereken inanç ve toplulukları Türk ve Hanefi olmadıkları için baskı altına aldı. Şu anda esas olarak da böyledir.
Dünyanın hiçbir laik ülkesinde Diyanet İşleri Başkanlığı gibi, birkaç bakanlığın bütçesinden daha fazla bütçeye sahip olan bir devlet kuruluşu yoktur. Ama Türkiye’de bu var. Ve bu devletin bir anlamda dindeki ‘’ajan örgütlenmesi’’ bizzat şimdi laiklik elden gidiyor, diye feveran eden kesimlerin eseridir.
Halbuki laikliğin temel ilkesi devletin din işlerine karışmaması, herkesin inancına saygı duyması, inançlar arasında fark gözetmemesi, hepsine eşit mesafede durması, isteyenin inancını istediği şekilde ve dilde yaşamasını öngörüyor. Bunun zerresi dahi Türkiye’de yoktur. Hiçbir zaman da olmadı.
Şu an Tayyip Erdoğan yönetimdeki cunta öncesi Kemalist-laikler her dönem iktidardaydılar. Ancak onlar da Erdoğan’dan farksız düşünmüyorlardı. Örneğin cemevlerinin ibadethane olması için hiçbir şey yapmadılar. Aksine okullarda verdikleri eğitim ile Alevileri, Ermeni, Yahudi, Rum-Pontus toplumlarını ‘’kafir’’ ve ‘’öcü’’ olarak gösterdiler. AKP, laik Kemalistler tarafından eğitilen bu ırkçı-Türk-İslamcı kitle üzerinde var oldu.
Şimdi bu değneğin iki ucu-laik olanı ile dinci olanı-Kürdistan’da tam bir yıkım ve vahşet savaşı yürütüyorlar. Bu konuda pek de güzel anlaşıyorlar. Yani gerici AKP ile laik Ergenekon ve eski devletin bu konuda arasından su sızmıyor. Sloganlarını bile birleştirdiler. AKP çetelerinin ‘’Allahu ekber’’ diyerek Kürdistan’ı yakıp yıkmasına şu an şu ırkçı Meclis Başkanının yaptığı açıklama karşısında feveran edenlerin itirazı var? Yok.
Kaldı ki AKP, DAİŞ, El-Nusra gibi çete mensuplarını bizzat laik ordu ile birlikte Kürdistan’da savaştırıyor. Yakıp-yıkıyor. Soykırım uyguluyor.
Demek ki Kürdistan ve demokrasi söz konusu olduğunda devletin eski ‘’laik’’ sahipleriyle, yeni sahipleri ‘’dinciler’’ arasında fark ortadan kalkıyor. Aralarındaki fark, saçın rengi veya başını bağlama gibi simgesel dar bir alana iniyor.
Bu nedenle TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın başlattığı tartışma ne laiklikle alakalıdır, ne de din devletini kurmakla alakalıdır. Bu Erdoğan’ın faşist cuntasını sağlama almak için ortaya attığı yeni suni bir gündem yaratma hikayesidir.
Çünkü ortada olmayan ve elden giden bir laiklik söz konusu değil. İkincisi, Erdoğan ve adamları dini bütün Müslümanlar değil. Onlar için laiklik de, din de kendi cuntalarının geleceğine hizmet ediyorsa vardır. Unutmamak gerekir ki, Hitler de bir laikti. Ama 6 milyon Yahudiyi ve 1 milyon Roma-Sintiyi inanç ve etnik kimliklerinden dolayı yaktı.
Kemalistler yıllarca ‘’Türk tipi’’ ucube bir laikliği kitlelere yutturdular. Şimdi Erdoğan cuntası ‘’Türk tipi’’ faşizmi şeriat diye yutturmaya çalışıyor. Yok böyle bir şey. "Laiklik elden gidiyor" demenin anlamı yok; olmayan bir şey elden gitmez.
Erdoğan, sözüm ona Müslüman, öyle değil mi?
Ama şu an yaptıklarıyla Koçgiri, Zilan, Dersim’de Kürtleri soykırıma tabi tutan laiklere rahmet okutmuyor mu? Onun ecdatlarından yüzyıllar önce Müslüman olan Kürt halkını kıyıma tabi tutmuyor mu? DAİŞ çeteleri gibi insanları infaz etmiyor mu? Diri diri bodrumlarda yakmıyor mu?
Daha basit bir soru: Laik olduğunu iddia eden CHP’nin lideri neden şeriatçı olduğunu ileri sürdüğü Erdoğan ile birlikte gerçek manada özgürlükçü ve demokrat laikliğin yegane temsilcisi HDP’lilerin dokunulmazlıklarını kaldırmak için ‘’evet’’ diyeceğim diyor?
Önce bu soruya cevap versinler.
Esas mesele budur.