Madeleine Albrigth’a verilen ödül tartışma yarattı
Madeleine Albrigth’a verilen ödül tartışma yarattı
Madeleine Albrigth’a verilen ödül tartışma yarattı
10 Eylül 2003 tarihinde Stockholm’de uğradığı bıçaklı bir saldırı sonucu yaşamını yitiren İsveç Dışişleri Bakanı Anna Lindh’in anısına her yıl verilen ödülün bu yıl Irak’ta çocukların öldürülmesini savunan demeciyle hatırlanan ABD eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’e verildi. Ödül törenine İngiltere eski Dışişleri Bakanı Jack Straw, İsveç Dıişleri Bakanı Carl Bildt gibi savaş suçlusu olarak yargılanması gereken politikacılar davet edildi.
ABD eski Dışişleri Bakanı Madaleine Albright, ABD’nin Birleşmiş Milletler Büyükelçiliği görevini yürütürken 500 bini çocuk 1 milyondan fazla insanın ölümüne yol açan Irak’a yönelik ambargonun da sorumlusuydu. 1996 yılında Bir tv kanalındaki söyleşisinde gazetecinin ”Irak’ta ölen çocukların sayısının Hiroşima’ya atılan atom bombasından ölenlerin sayısını geçmesi sizi kaygılandırmıyormu?” sorusunu ”Zor bir tercih ama biz bu bedele değer görüyoruz” diyerek yanıtlamıştı.
Ödül törenine davet edilen İngiltere eski Dışişleri Bakanı Jack Straw, Tony Blair Hükümeti’nde Irak’ın işgalinden sorumluydu. Şimdiki İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt ise o zamanlar Irak’ın Özgürlüğü Komitesi’nin lobicisiydi ve Avrupa Birliği ülkelerini Irak’ı işgal etmeleri için ABD ile birlikte davranmaları için ikna etmeye çalışıyordu.
500 bin çocuğun ölümünü savunan Albright 15 Kasım 2008 günü G-20 ülkeleri toplantısına katılmak için ABD’de bulunan Recep Tayyip Erdoğan ve o zaman Başdanışmanlık yapan Ahmat Davudoğlu’yla da Obama’yı temsilen görüşmüştü.
İNSAN HAKLARI ÖRGÜTLERİNDEN TEPKİ
Ruanda’da soykırım sırasında 800 bin insanın katledilmesini soğukkanlılıkla izleyip tepki göstermeyen, 500 bin çocuğun ölümünü savunan Albright’e Anna Lindh Ödülü’nün verilmesi insan hakları örgütlerinin tepkisine yol açtı. Ödülün Albright’a verilmesini ABD’nin ambargosu ve savaşı sırasında Irak’ta yaşamını yitirenler ve yakınlarına yapılan bir hakaret olarak değerlendirdiler ve ödülün veriliş amacıyla çeliştiğini belirttiler.
İnsan hakları örgütlerin eleştirilerine rağmen Anna Lidh Ödülü’nün ABD emperyalizminin sembol isimlerinden birine verilmesi ile Anna Lindh’in bakanlık yaptığı dönemde İsveç Hükümetinin izlediği politika arasında bir çelişki değil paralellik bulunuyor.
Anna Lindh görev yaptığı süre içinde her ne kadar Kürt ve Filistin sorununda olumlu bir tutum takınsa da aynı tutumu emperyalist ülkelere karşı gösteremedi. Palme döneminde izlenen tarafsız politikadan uzaklaşarak tercihini ABD emperyalistlerinden yana yaptı. İsveç’in Avrupa Birliği’ne katılmasının sözcülüğünü yapanların arasında yer aldı. Irak işgali öncesi de ABD’nin Irak’a müdahalesinden yana tutum benimsedi. Ancak Irak işgaline karşı İsveç kamuoyunun tepkisi ve Stockholm’de 100 bini aşkın kişinin katıldığı savaş karşıtı eylem sonucu tutum değiştirmek durumunda kaldı.
Irak’ın işgaline karşı olduğunu söyleyen Sosyal Demokrat Hükümet ve onun Dışişleri Bakanı Lindh, ABD’nin “terörle mücadelesine” aktif destek verdi. CIA’nın emriyle İsveç’te yaşayan 3 Somalilinin tüm mal varlıkları donduruldu. Çalışmaları yasaklandığı gibi sosyal yardım almaları da engellenerek açlığa ve sefalete sürüklendi. İsveç yasalarına aykırı olmasına rağmen Lindh’in Dışişleri Bakanlığını yaptığı hükümet işgalci ABD ve İngiltere’ye silah satışını sürdürdü.
ŞARKISININ OKUNMASINA İZİN VERMEDİ
Anna Lindh Vakfı, İsveçli ünlü şarkıcı Mikael Wiehe’den Lindh’in yaşamını yitirmesinin 10. yıldönümünde yapılacak ödül töreninde “Cesaret” adlı şarkısının okunması için izin istedi. Wieche, 2001 yılında iki Mısırlı ilticacının CIA’ye teslim edilmesi kararının altında Anna Lindh’in imzası bulunduğu için cesareti konu alan şarkısının okunmasına izin vermeyeceğini açıkladı.
Ünlü sanatçı, İsveç’in en yüksek tirajlı gazetesi Aftonbladet’te 11 Eylül 2001 günü Pentagon ve İkiz Kuleler’e yapılan saldırının ardından ABD’nin teröre karşı mücadele bahanesiyle işkenceyi meşrulaştırdığını, Guantanamo ve gizli işkence merkezleri açtığını ve tüm bunları yaparken de “Ya bizdensiniz ya da bize karşısınız” diyerek herkesi taraf olmaya zorladığını belirtiyor.
İşkenceyi onaylama talebinin insan hakları ve batılı değer yargılarını savunan hümanist ve demokratları zor bir seçimle karşı karşıya bıraktığını belirten Wiehe, “Bu işkenceci ile işkence gören, cellat ile kurbanı arasında bir seçimdi. Bu seçim bir yandan en kötü ihtimalle yaşama mal olabilirdi, öte yandan da gelir, kariyer ve ünün kaybedilmesine neden olabilirdi. İnsanlar boğun eğme veya ezilme alternatifleriyle karşı karşıya bırakıldı. Bu bir seçimdi ki, Allahtan bir çoğumuz bunu yapmaktan kaçındık. Ama Anna Lindh kaçınamadı” diyor.
LİNDH YENİLGİYİ KABUL ETTİ
2001 yılında ABD’nin İsveç’te yaşayan iki Mısırlının teslimini istediğini, Ahmed Ağiza ve Muhammed Alzery’nin CIA ajanlarına teslim edildikten sonra, bayıltıldıklarını ve Mısır’a götürülerek işkenceye tabi tutulduklarını hatırlatan Wiehe, “Sınırdışı etme kararının altında dönemin Dışişleri Bakanı Anna Lindh’in imzası vardı. Lindh yenilgiyi kabul etti. Boğun eğdi. Daha önce yaptıkları için ne denilirse denilsin ama bu konuda cesur davrandığı iddia edilemez” dedikten sonra, bu nedenle cesareti konu alan bir şarkısının söylenmesinin uygun olmadığını söylüyor ve Lindh’i anma töreninde işkencelere karşı yazdığı ve Uluslararası Af Örgütü’nün işkence karşıtı kampanyada kullandığı şarkısının okunmasını öneriyor. Ancak bu öneri Anna Lindh Vakfı tarafından reddedildi.