MATUHAY-DER'den rapor ve tutsakları sahiplenme çağrısı

MATUHAY-DER, Marmara Bölgesi'ndeki cezaevlerinde 2 ayda yaşanan hak ihlalleri raporunu açıkladı, zindan direnişini sahiplenmeye çağırdı.

Marmara Tutuklu Aileleri Yardımlaşma Derneği (MATUHAY-DER),  Marmara Bölgesi'ndeki cezaevlerinde yaşanan 2 aylık hak ihlalleri raporunu açıkladı. Fatih’te bulunan dernek binasında düzenlenen basın toplantısıyla açıklanan raporu MATUHAY-DER Eşbaşkanı Esin Çelik okudu.
Çelik, salgın bahanesiyle başta İmralı olmak üzere ağır mutlak bir tecrit sisteminin cezaevlerinde yaşandığına dikkati çekti. Tüm cezaevlerinde yaşanılan hukuksuzluğa karşı tutsakların kayıtsız kalmayıp,  27 Kasım 2020 tarihinden itibaren süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi başlattığını hatırlatan Çelik, açlık grevine başlayan tutsakların durumunun aileleri endişelendirdiğini belirtti.

'SAĞLIK HAKKI ENGELLENİYOR'

Çelik, hak ihlallerini şöyle açıkladı:
“* Pandemi süreciyle sağlık hakkına erişim engellerle karşılanmakta. Özellikle salgın gerekçesi ile hasta tutukluların tedavisi ertelenmiş, buna ilişkin Tekirdağ Cezaevi’nde Sıtkı Bektaş ve Hadi Yalçın yaşamlarını yitirmişlerdir. Metris Cezaevi’nde iki engelli tutsağın Engin Aktaş ve Serdal Yıldırım’ın bir arada tutulması ceza içinde ceza durumuyla izah edilebilir.

BASKIN, İŞKENCE, TECRİT

* Yine açlık grevlerinin başladığı ilk günlerde, Kandıra ve Gebze cezaevlerinde koğuşlara ani baskın yapılıp tutukluların el yazısı, kitap ve radyolarına kadar özel eşyalarına el konmuştur. Hijyenik koşullara aldırış etmeden, baskınlar maskesiz bir şekilde yapılmıştır.
* Gündemde olan ve her daim cezaevlerinde çıplak arama dayatması yaşandığı gerçeği raporlardan tespit edilmiştir.
* Pandemiyle birlikte sosyal faaliyetlerin ortadan kaldırılması tecrit ve izolasyonu derinleştirmektedir. Bu anlamda bölgede bulunan bütün cezaevlerinde sosyal faaliyetlerin ortadan kaldırılması tutsaklara cezaevinde cezaevi dayatmasıdır.
* İnfazı bitmiş hükümlülerin tahliye edilmemesi yaşanıyor. Düzce Cezaevi’nde tahliyesi gelmiş, infazı bitmiş Yakup Veda ve Fikret Karakoç halen tahliye edilmiş değil.
*  Kovid-19 hastalığını bahane ederek mahpus haklarına kast yapıldı. Tutsaklar yaşam hakları başta olmak üzere Anayasal haklarından mahrum bırakıldı.
* Bazı hastanelerde salgın başlangıcında hapishanelerde belli aralıklarla düzenli bir şekilde dezenfekte edilirken son dönemde rehavete kapılarak dezenfekte edilmiyor. Bu da tutsakların yaşamlarını tehlikeye attığı açıktır.
* Hapishanelerde bazı koğuşlar karantina koğuşu olarak kullanılıyor. Karantina koğuşları havasız, hijyensiz ve hastalık riskini altında.
* Karantina koğuşlarında birden fazla tutuklunun olması koronavirüs riskinin artmasına neden oluyor.
* Bazı hapishanelerde havalandırma kapıları geç açılması ve erken kapatılması mahpusların olumsuz etkilenmesine neden olurken, tutsaklar koğuşlara hapsedilmiş durumda.
* Bazı hapishanelerde kaloriferlerin açılmaması, bazı hapishanelerde az yanması tutukluları olumsuz etkiliyor hastalanmalarına neden oluyor.
* İnfaz koruma memurları fiziksel mesafeyi dikkate almadan arama adı altında koğuşlara baskın yapması tutsakları salgın tehlikesiyle karşı karşıya bırakmaktadır.
 *Yine tutsaklara gönderilen eşyalar pandemi gerekçesiyle günlerce verilmemesi hak ihlallerine neden oluyor.
*Cezaevlerinde günde rutin olarak yapılan sayım sırasında fiziksel mesafeye uymamaları ve gardiyanların maske takmamaları Kovid-19'un bulaşmasına neden oluyor.

HİJYEN SORUNU

* Bazı hapishanelerde hijyen malzemeleri verilmiyor veya az veriliyor.
* Koğuşlara sabun, çamaşır suyu, tursil gibi hijyen malzemeleri az veriliyor.
* Bazı cezaevlerinde dezenfekte ücretsiz yapılırken, bazı cezaevlerinde ücretsiz dağıtılan malzemeleri yetersiz veriliyor.
* Kantinden alınan temizlik malzemeleri çok pahalı olmasından dolayı alamadıklarını aileler aracılığıyla iletiliyor.
* Bazı hapishanelerde telefon görüşmesi yapan tutsaklar maske, eldiven verilmiyor.
* Bazı cezaevlerinde maske verilirken, eldiven verilmiyor. Aksesuarlı telefonları akşama kadar yüzlerce insan elliyor bu da mahpuslar için riskli oluyor.
*Maddi durumu olmayan mahpuslar telefona çıkamıyor.
* Faks, mektup gibi haklardan mahrum kalıyor.
* Bazı cezaevlerinde doktorun revire gelmemesi veya düzenli gelmemesi mahpusların sağlık müdürlüğü ve sağlık bakanlığına doktor ve revir talepleri için dilekçe yazdıkları halde cevap alamıyor. Revire çıksalar da gerekli ilaçlara erişememeleri, raporlu ilaçlarını alamamaları ve tahlilleri yapılmamaları, yapılan tahlil verilen ilaçları gününde zamanında verilmemesi sağlıklarını olumsuz etkiliyor.
*Revir doktorların hastayı hastaneye sevk ettiklerinde ya geç götürülüyor ya da hiç götürülmüyor.
* Birçok cezaevinde diş ünitelerinin hizmet vermemesi diş hekimlerinden hizmet alınmaması yalnızca antibiyotik ve ağrı kesicilerle geçiştirilmesi tedavilerinin yapılmaması, tutukluların hastane sevkleri yapılmadığı için dişten kaynaklı şikayetlerin artmasına neden oluyor.
* Hastaneye sevk edilen ağır hasta tutukluların hastanede yeri yok denilerek tekrar hastaları cezaevine geri götürüyorlar.
* Bazı tutukluların acile kaldırıldığı hastane doktorlarının yatırılması gerekli gördüğü halde cezaevine geri götürülmesi sağlıklarını olumsuz etkiliyor.
* Kronik hastalıkları bulunan tutsaklar, pandemiyi bahane edilerek hastaneye götürülmediğini, bu sebeple kronik hastalıkların artmasına neden oluyor.
* Birden fazla tutuklunun ringlerde taşınması bulaşı riskini arttırıyor.
* Tutukluların götürüldükleri hastanelerin bulundukları cezaevlerinden uzak olması sebebiyle ringlerde kalma sürelerinin ve hastalık riskinin bulaşması artıyor."

'TUTSAKLARIN SESİNİ SAHİPLENELİM'

Çelik, tecride dikkat çekerek, şunları da ifade etti:
"Tecrit politikalarının derinleşmesi başta tutukluların yaşam hakkı başta olmak üzere birçok hak ihlaline neden olduğu açıktır. Tecrit uygulamalarının sonlandırılması talebiyle cezaevlerinde başlatılan açlık grevi eylemlerine kamuoyu kulak vermelidir. Cezaevlerindeki tecrit uygulamalara nezdinde başlatılan eylemin toplumun geneline sirayet eden tecrit ile bağlantılı olduğunu artık herkes görmelidir. Bu anlamda daha önceki açlık grevi eylemlerinde yaşanan acıların yaşanmaması için yetkililer çözüm arayışında olmalıdır. Daha önceki eylemlerde görüldüğü gibi yetkilileri çözüm arayışına götürecek olanda; toplumsal duyarlılıktır. Bu minvalde tüm topluma açıkça; cezaevlerinde yükselen sesi sahiplenmeye çağırıyoruz. Tutsakları yaşatacak olan dayanışmadır."