MATUHAYDER: İmralı'ya dair kaygılar arttı

MATUHAYDER, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a dönük tecride dikkat çekerek, "Görüşmenin kesilmesi kaygıları artırdı" dedi. Dernek, tecride karşı herkesi ses çıkarmaya çağırdı.

Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma Derneği (MATUHAYDER), Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük ağırlaştırılmış tecride karşı tutsakların 27 Kasım 2020'den beri devam eden süresiz-dönüşümlü açlık grevleri ve artan hak ihlallerine ilişkin basın toplantısı düzenledi. Aksaray’da bulunan dernek binasında yapılan toplantıya, çok sayıda tutsak yakını katıldı.
MATUHAYDER Eşbaşkanı Esin Çelik, cezaevlerinde açlık grevi eyleminin 120. gününe girdiğini hatırlattı. Tutsakların taleplerine dikkat çeken Çelik, “2020-2021 yıllarının tıpkı bir önceki yıllar gibi, cezaevleri açısından bir bütünen hak ihlalleri yılı olduğu gün gibi gerçektir. Zira, cezaevlerinde pandemi tedbirleri adı altında, mutlak bir tecrit hali ve ceza içinde ceza politikası uygulanmaktadır. Mevcut veriler ve yıl boyunca sivil toplum örgütleri tarafından yayınlanan raporlar, bir arada değerlendirildiğinde; cezaevlerinde bırakın pandemi tedbirleri uygulamayı, pandemi mevcut ceza infaz rejimi tarafından bir fırsat olarak değerlendirilmiş ve cezaevleri tümden tecrit altına alınmaya çalışılmıştır” dedi.
Tecrit politikasının hukuksuz bir uygulama olduğuna vurgu yapan Çelik, “Tecrit insanlık suçudur ve bir an evvel tecride son verilmesi gerekir” diyerek cezaevlerinde artan baskılara değindi. Sosyal medya hesaplarında Öcalan'ın yaşamına dönük ortaya atılan iddialara dikkati çeken Çelik, “Yaklaşık bir yıldır yasal anlamda her türlü koşul olmasına rağmen, görüş yapılmaması ve tam tecrit halinin en ağır haliyle devam etmesi nedeniyle, sosyal medya üzerinden üstüne atılan iddialar, kamuoyunda üst düzey bir kaygı yaratmıştır. Her ne kadar 25 Mart 2021 tarihinde ailesi ile çok kısa süren telefon görüşmesi yapıldıysa da, telefon görüşmesinin kesintiye uğraması ve Sayın Öcalan'ın görüşmenin gerçekleşebilen kısmında talebin yerine getirilmemesinin kabul etmediğini, bu durumun hukuka aykırı olduğunu beyan etmesi mevcut kaygıları daha da derinleştirmiştir. İmralı Cezaevi’ne ivedilikle görüşme gerçekleştirmesi talebimizi ısrarla devam ettiriyoruz. Bu kaygıların giderilmesinin yegane yolu, tecridin tüm etkilerinin kaldırılmasıdır” ifadelerini kullandı.

 CEZAEVLERİNDE ZULÜM POLİTİKALARI

Tecrit ve açlık grevleri devam ederken cezaevlerinde tutsaklara dönük baskıların ve hak ihlallerinin de arttığını ifade eden Çelik, Silivri 5 Nolu Kapalı Cezaevi ve Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutsakların aileleri aracılığı ile sürekli ağır baskılara maruz kaldıklarını dile getirdiklerini söyledi.
Çelik, şöyle devam etti: “Hücre cezaları, koğuş baskınları, fiziki ve psikolojik işkence dış dünya ile iletişimi kesme mektup-dilekçe hakkının kısıtlanması vb. keyfi disiplin cezaları başta olmak üzere, hak ihlallerinin arttığını dile getirmektedirler. Başta Silivri ve Edirne cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, tüm cezaevlerinde yaşanan ihlaller aslında topyekun bir tecrit politikasının ürünüdür. Bu temelde; tutuklu ve hükümlülerin cezaevi içerisindeki her yasal talepleri, keyfi bir şekilde birçok disiplin soruşturmasının başlatılmasına ve sürekli disiplin cezaları almalarına sebep olmaktadır. Yine cezaevlerinde sağlık hakkına erişim tamamen kısıtlandığı gibi hasta, tutuklu ve hükümlülerin hem tedavi koşulları ortadan kaldırılmış, hem de infazlarının ertelenmesi politik gerekçeler ile engellenmektedir.
Güvenlik gerekçesi adı altında ceza evlerinde birçok sürgün yaşanmaktadır. Yine tutuklu ve hükümlüler hem ailelerinden hem de yargılamaları yapılan illerden çok uzak yerlere sevk edilerek adil yargılanma hakkı, aile ve özel hayata saygı hakkı başta olmak üzere temel hakları ihlal edilmektedir. Pandemi gerekçesi ile bütün cezaevlerinde yaşanan temel ihlallerin başında ortak alan, sosyal faaliyetlerin sürdürülmemesi durumu gelmektedir. Aynı koşullar altında bulunan tutuklu ve hükümlülerin sosyal faaliyetlerinin engellenmesi, hem hukuka hem de temel insanlık kurallarına aykırıdır. Bu, haliyle pandeminin tam bir tecrit haline dönüştüğü birçok kurumun raporları ile de tespit edilmiştir.”

TALEPLER

Çelik, ayrıca, cezaevlerinde yürürlüğe konulan “İyi Hal Kurulu”nun iyi halli olma şartını daha da problemli hale getirdiğini, koşullu salıvermeden faydalanıp tahliye olması gereken onlarca hükümlünün idare ve gözlem kurulunun bahane içerikli, taraflı ve keyfi raporları ile tahliye edilmedikleri bilgisini verdi.
Çelik, taleplerini ise şöyle sıraladı:
 “ *  İmralı Adasında Sayın Abdullah Öcalan şahsında geliştirilen tecrit politikasına son verilerek, açlık grevi eylemcilerinin yasal ve hukuki olan talepleri yerine getirilmelidir.
*  Uygulamadaki başta İyi Hal Kurulu olmak üzere, adil-hukuki olmayan ve toplum vicdanını zedeleyen tüm uygulamalardan vazgeçilmelidir.
*  Ceza evlerinde yaşanan her türlü hak ihlaline son verilmeli ve hak ihlalleri kapsamında suç işleyenler hakkında yasal işlem başlatılmalıdır.”
Daha sonra tutsak aileleri söz aldı. İki kızı cezaevinde olan Zeynep Çalıhan, “Bir kızım Şakran’da 9 gündür açlık grevinde. Taleplerinin kabul edilmesini istiyoruz” dedi.
Yakını cezaevinde olan Şerafettin Kılıç da “Haksız yere tecrit uygulanıyor çocuklarımızın üzerinde. Bu haksız tecridin sonlandırılmasını istiyoruz” diye belirtti.
Tutsak yakını Feleknaz Karabaş da “Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve cezaevlerindeki haksızlığı biz kabul etmiyoruz. Buna herkesin ses çıkarması gerekiyor” çağrısında bulundu.
Konuşmaların ardından açıklama alkış ve “ Biji berxwedana zındana” sloganıyla son buldu.