Meclis'te 'Suriye' tezkeresi görüşülüyor

Meclis'te 'Suriye' tezkeresi görüşülüyor

"Suriye'ye TSK güçlerinin gönderilmesini" içeren savaş tezkeresi TBMM'de görüşülmeye başlandı. Erdoğan'ın imzasını taşıyan tezkere MHP tarafından desteklenirken; BDP ile CHP 'hayır' oyu verecek.

TBMM Genel Kurulu'nda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla 1 Ekim’de Meclis'e gönderilen ve hükümetin “Suriye’ye TSK güçlerinin gönderilmesi" yetkisinin bir yıl daha uzatılmasını öngören tezkere görüşülmeye başlandı.
Genel Kurul'da ilk sözü alan MHP Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş, tezkereyi destekleyeceklerini açıklarken;  BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken ise 'hayır' oyu vereceklerini bildirdi.

BALUKEN: AKP SURİYE'DEKİ SAVAŞ SÜRECİNİN AKTİF BİLEŞENİDİR

Baluken, Suriye politikasının tamamının yapılan yanlış analizler neticesinde iflasın eşiğine geldiğine dikkat çekerek, "Bu savaş tezkeresinin parlamentonun onayının alınması için bir prosedür olduğunu biliyoruz. AKP hükümeti uyguladığı politikalarla Suriye'de yürütülen savaşın fiili bir tarafı olmuştur" dedi.

"Bizler bugün görüşülen bu savaş tezkeresinin Parlamentonun onayını almak üzere burada yerine getirilmesi gereken bir prosedürün onayı olduğunu biliyoruz çünkü AKP Hükûmeti uyguladığı politikalarla zaten uzun bir süredir Suriye'de yürüyen savaş sürecinin aktif bir bileşeni, fiilî bir tarafı olmuş durumdadır" diyen Baluken, şöyle devam etti:

"Suriye'deki iç çatışmalarda El Kaide bağlantılı, El Nusra bağlantılı çeteleri destekleyen bir anlayış maalesef ülkemizi Suriye'deki iç çatışmaların ve savaşın bir tarafı konumuna getirmiştir. Bırakalım bu iç çatışmayı ya da bu savaş müdahalesini, özellikle Akçakale'ye düşen top mermileri, Hatay'a düşen havan topları, Suriye tarafından düşürülen Türk savaş uçağı, Türk savaş uçakları tarafından düşürülen Suriye helikopteri tablosunun kendisi de zaten Türkiye'nin büyük bir oranda bu savaşa taraf olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, bugün yapılan şey, gayriresmî olarak başlatılmış olan, taraf olunan bir savaş sürecini resmiyete kavuşturmanın bir çabası, bir gayretidir.

Buradan biz sayısız defa şunları söyledik: Orta Doğu'da yeniden şekillenme süreci olurken küresel anlamda iki hegemonik bloğun şekillendiğini ifade ettik. Amerika, Avrupa ülkeleri, körfez ülkeleri, Suudi Arabistan, Katar'ın başını çektiği bir blok -Sünni eksenli, mezhep eksenli bir blok- ve bu bloğun karşısında da Rusya'nın desteklediği, Çin'in, İran'ın, Lübnan'ın, Irak Şii yönetiminin olduğu bir Şii bloğun olduğunu, bu iki blok arasında hegemonik güç çatışmasının halklara kan, gözyaşı ve savaş dışında herhangi bir fayda getirmeyeceğini belirtmiştik. Bizler Türkiye'nin, AKP Hükümetinin yapması gerekenin bu iki hegemonik blok arasında bir taraf olmak değil, bir üçüncü yol olarak Suriye halklarının, Orta Doğu halklarının özgürlüğünü, barış içerisindeki özgür geleceğini esas alan bir politika olması gerektiğini söylemiştik. Maalesef, AKP Hükûmeti başından beri Amerika'yla birlikte, hegemonik Avrupa ülkeleriyle birlikte, Suudi Arabistan ve Katar'la birlikte elleri kanlı olan bir hegemonik blokta kendi yerini, kendi bölgesel misyonuna denk düşecek pozisyonunu almıştır ve o günden bugüne de Türkiye'nin bütün Suriye politikası halkların iradesini esas alan, halkların özgürlüğünü, demokrasiyi, özgürlüklerin genişletilmesini, kardeşliği esas alan bir yörüngeden, maalesef, çıkmıştır."

'DİKTATÖRYAL REJİMLER BAŞKALDIRILARA HAZIRLIKSIZ YAKALANDI'

Baluken, Ortadoğu'daki 'tek adam' yönetimlerine dikkat çekerek, şunları kaydetti: "En temel haklar bile bu zalim diktatörler tarafından yasaklandı. Bu süren baskı politikası bir yönü ile bölgesel hegemonik güçlerin çıkarlarını beslerken, bir yanıyla ise halkta büyük bir tepki oluşturdu ve Tunus'ta bu değişim başladı. Bu halk iktidarının esas alınması doğrultusunda şekillenmesi yönünde insanlık adına mücadele yürütenlerde büyük bir beklenti oluştu.

Ortadoğu'da halkların başkaldırılarına Türkiye ve diktatöryal rejimlerin hazırlıksız yakalandığını belirten Baluken, özellikle batılı güçlerin bunu savaş politikaları ve saldırılar ile dengelemeye ve Ortadoğu'daki hegemonik dengelerini sürdürmeye çalıştıklarını ifade etti. "AKP de Kaddafi ve Mübarek'in kısa sürede tahtından olması üzerinden Suriye politikasını şekillendirdi ve halklarımızı savaşın eşiğine getirdi. Bir bütün olarak Ortadoğu politikasının ve Suriye politikasının tamamen yapılan yanlışlar nedeniyle çökmenin eşiğine gelmiştir" diyen Baluken ekledi: "El Nusra çetelerini destekleyen anlayış, Türkiye'yi savaşın tarafı yapmıştır. Bugün yapılan şey gayri resmi olarak başlatılan ve taraf olunan savaş sürecinin resmiye kavuşturulmasının çabasıdır."
Suriye'yle ilgili yürütülen dış politikanın ana merkezinde tarihî olarak Kürt karşıtlığı, anti Kürt politikaların AKP Hükûmeti tarafından devreye sokulma çabasıyla şekillendiğini belirten Baluken, Halk düzeyinde bir tabanı olmayan, Suriye halkları düzeyinde meşruiyeti olmayan El Kaide çetelerini ve El Nusra çetelerini Kürt halkına karşı savaştıran, Kürt halkının özgürlük iradesini teslim almaya çalışan bütün politikalar bu süreç içerisinde AKP Hükûmeti tarafından devreye konmuştur. Ceylanpınar, Kızıltepe, Viranşehir, Nusaybin ve Akçakale hattında sınır koridorları Kürtlere karşı savaşan bu El Nusra ve El Kaide çetelerine sonuna kadar aralanmış ve buradan âdeta Suriye'deki iç çatışmayı koordine eden bir savaş karargâhı pozisyonu bugün karşımıza gelmiştir" diye konuştu.

Suriye'de 2 hegemonik bloğun oluştuğunu, Türkiye'nin yapması gerekenin ise bunların dışında; halkların yanında yer alan blokla olması gerektiğini belirten Baluken, "ancak Türkiye'nin elleri kanlı olan bir hegemonik blokta yerini aldığını" ve Türkiye'nin Suriye politikasının kardeşliği esas alan bir yörüngeden çıktığını söyledi.

'TİGEM ARAZİLERİ ÇETELERİN BÖLGESİ OLDU'

Baluken, konuşmasına şöyle devam etti: "Başta 4 parça Kürdistan'da yaşayan Kürtler olmak üzere, Irak, İran ve Suriye ile diplomatik temasların çökme noktasında olduğunu görüyoruz. Özellikle Suriye'de 'kardeş Esad' konumundan 'düşman Esad' konumuna gelinmiştir. Suriye politikasının ana merkezinde Kürt düşmanlığının şekillendiğini görüyoruz. Halk düzeyinde bir meşruiyeti olmayan El Kaide çetelerinin, Kürt halkına yönelik saldırtan bütün politikalar AKP tarafından devreye konulmuştur. Sınır hakkında sınır koridorları bu çetelere sonuna kadar aralanmış ve buradan adeta Suriye'deki iç çatışmayı koordine eden bir savaş karargahı önümüze gelmiştir."

Ceylanpınar'da bulunan TİGEM arazilerine değinen Baluken, "Bu süreç başladığı günden bugüne kadar bu araziler El Kaide ve El Nursa çetelerinin rahat bir şekilde kullandığı ve bütün lojistik destekleri alarak savaşını yapıp geri geldikleri bir bölge haline gelmiştir. Bir hafta önce Ceylanpınar'daydım. O arazi kapalıdır ve yüzlerce kamera ile korunmaktadır. Reyhanlı ve Akçakale'de kendi vatandaşını bombadan koruyamayan AKP, TİGEM arazisi üzerine kurduğu güvenlik koridorları ile bu çeteleri başarılı şekilde korumaya devam etmektedir. Bu yaralıların tamamı da Ceylanpınar ve Viranşehir'de tedavi altına alınmaktadır" diye konuştu. 

'AKP ROJAVA'DAKİ KÜRTLERİ AÇLIKTA TERBİYE ETMEYE ÇALIŞTI'

Rojava Kürtlerinin hiçbir küresel gücün denetiminde olmadan kendi öz iradeleri ile öz yönetimlerini açığa çıkarmanın çabasında olduğunu hatırlatan Baluken, "Kendi öz gücü ile sadece Kürtlere değil, Ortadoğu'daki bütün halkalara bir üçüncü yolun mümkün olduğun gösteren Rojava Kürtlerine karşı bu düşmanca politikanın kabul edilmeyeceğini söylemek istiyorum. AKP hükümeti en temel ihtiyaçların geçmesine bile müsaade etmemiş, Rojava Kürtlerini açlıkla terbiye etmeye çalışmıştır. Müslim'in Türkiye'ye gelişi ve Türkiye'de yaşayan Kürtlerin tepkileri ile bu yardımların geçişine kısmen izin verilmiştir. Ancak her geçişte bizler günlerce telefon görüşmesi yapmak zorundayız" dedi.

Afrin'e bir an önce insani yardım koridoru açılmasını isteyen Baluken, Urfa Valisi'nin toplanan insani yardımların, Rojava'da savaşın bir tarafı haline gelmiş olan kişilere ve kurumlara iletilmesi için çalışmaları engellediğini bildirdi. "Rojava'da halk meclisleri sadece Kürtlerden değil, Araplar, Türkmenler ve gayri Müslümanlar'dan oluşmaktadır. Yardımlar bunlar eliyle ulaştırılmalıdır" diyen Baluken, 5 aydır 2 ambulans ve 2 değirmeni Rojava'ya ulaştırmayan bir pratikle karşı karşıya olduklarını belirterek, "Bu düşman hukuku değilse sayın bakan buraya çıkıp açıklasın" dedi. 

CHP: UZLAŞIYA İHTİYAÇ VAR

CHP Grubu adına söz alan, Adana milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ise AKP'nin Suriye politikasının 'sakat' olduğunu dile getirerek,  "Bölgemizin yeni savaşlara değil, barışa ve uzlaşıya ihtiyacı vardır. Suriye konusunda çare ve ihtiyaç bir savaş tezkeresi değil, AKP Hükûmetinin Suriye politikasını baştan aşağı değiştirmesidir dedi.

Baluken, konuşmasını şu sözlerle noktaladı: "Değerli milletvekilleri, belirtmiş olduğum çerçevede Türkiye'nin ve AKP Hükümetinin bugüne kadar uygulamış olduğu Rojava ve Suriye politikasının halklara herhangi bir faydası olmayacağını; barışı, özgürlüğü, demokrasiyi, kardeşliği esas alan politikalara ihtiyaç olduğunu; Suriye halklarına, Kürtlere ve Türkiye'ye halklarına kazandıracak olanın da savaş tezkeresi değil barış politikalarını olduğunu tekrar vurgulayarak bu tezkereye 'hayır' oyu kullanacağımızı ifade etmek istiyorum."