Midyat'ta unutulmayan geçmişin güncel acıları: Kayıplar

Midyat'ta unutulmayan geçmişin güncel acıları: Kayıplar

1990larda bir devlet konsepti olarak uygulanan kaçırarak kaybetme vakaları Kürdistan coğrafyasında bir dönem hayatın günlük bir gerçekliği olarak yaşanıyordu. Mardin'in Midyat ilçesi de devletin JİTEM çeteleri eliyle yürüttüğü bu konseptin uygulandığı, kaybetmelerin sayısal olarak da yoğun olduğu bölgelerden biri olarak dikkat çekiyor.

İHD Mardin Şube Başkanı Av.Erdal Kuzu'nun 2009 yılında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına, Albay Hilmi Kahraman'ın Midyat Jandarma Komutanı olduğu 94-96 yılları arasında JİTEM tarafından kaçırılarak kaybettirilen sivillerin akıbetlerinin ortaya çıkarılması, faillerinin tespiti ve kaybetmelerin bir devlet konsepti olarak örgütlü bir biçimde yapıldığına yönelik olarak sunduğu suç duyurusu dosyası Savcılık tarafından kabul edildi.

Midyat Sulh Ceza Mahkemesi, Midyat’a bağlı Budaklı (Kerşafê) köyünde 1995 yılında gözaltında kaybedilen Mehmet Emin Atuğ, Abdulkadir Demir, Hizni Bilmen ve Şakir Demir için köy içerisinde kazı çalışması yapılmasına karar verdi. 

Gözaltına alınarak kaybedilen Mehmet Emin Atuğ, Şakir Demir, Hizni Bilmen, A.Kadir Demir, M.Sait Zengin, Nihat Aydoğan, Tevfik Ay, Abdüllatif Şahin, Hüsnü Çankaya ve Şehmus Erol'un aileleri o günleri ve sonrasında yaşananları ANF'ye anlattı.

Bir sabah asker ve korucular tarafından Midyat'a bağlı Mizizağ (Doğançay) köyündeki evi basılarak götürülen ve kendisinden bir daha haber alınamayan Nihat Aydoğan'ın eşi Halime Aydoğan(57) o dönem 39 yaşında olan eşinin asker ve korucularca dipçiklerle dövülerek evden götürüldüğünü söyledi. Eşi götürüldükten sonra bir kaç el silah sesi duyduklarını aktaran Aydoğan, daha sonra silah sesinin geldiği yere gidip baktıklarını ancak herhangi yaralanma veya ceset izine rastlamadıklarını ifade etti.

Dönemin Midyat Kaymakamı ve Jandarma Karakoluna defalarca başvurmasına rağmen bir sonuç alamadıklarını kaydeden Halime Aydoğan, “o günden bugüne 19 yıl geçti. Eşimden herhangi bir haber yok. En son iki yıl önce Midyat Jandarma Karakol komutanı köy muhtarını çağırarak eşimin öldüğüne dair nüfustan düşümünü yaptırmış” dedi.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturmanın bir an önce sonuca ulaşmasını isteyen Halime Aydoğan, “Eşim ve diğer kayıpların akıbeti bir an önce aydınlatılsın. En azından gidebileceğimiz bir mezarları olsun” diye konuştu.

'EŞİMİ DİPÇİKLERLE DÖVEREK GÖTÜRDÜLER'

Eşi Nihat Aydoğan'ın 31 Kasım 1994 günü sabah saatlerinde askerler ve korucular tarafından evleri basılarak alındığını söyleyen Halime Aydoğan, gelenlerin yaklaşık iki yüz kişilik bir grup olduklarını ve yanlarına komşularını alarak kapıyı ona açtırdıklarını kaydetti. Aydoğan daha sonra yaşananları şöyle aktardı: “Eşime ‘sen PKK'ye yardım ediyorsun. Onlar da bizi vuruyor’ diyerek yanımızda dipçiklerle vurmaya başladılar. Ardından da alıp götürdüler. Götürdüklerinde arkalarından bakıyorduk. Yürüyerek geldikleri gibi yürüyerek gittiler. Gözden kaybolmalarından sonra 3 el silah sesi duyduk. Bir süre sonra silah sesini duyduğumuz yere gittik ancak herhangi bir ceset veya yaralanma izine rastlamadık.”

“Bizim köyümüzde korucu yoktu bu yüzden çevre köylerden korucuların sürekli olarak bize baskısı vardı” diyen Aydoğan, “Köyümüzde çevre köylerden 15-20 korucu her zaman bulundurulurdu. Bunlar bize zulüm eder zorla yemek alırlardı. Eşimi aldıklarında askerlerin yanında bu koruculardan “Sarhoş Kemal” olarak bilinen korucubaşı ve Faik Haydar ile Süleymané Mısto olarak bilinen korucularda vardı” şeklinde konuştu.

JANDARMA KARAKOLU 'BIRAKILACAK' DEDİ AMA...

Eşi götürüldükten sonra aynı gün Midyat Jandarma karakoluna giderek eşinin orada olup olmadığını sorduklarını kaydeden Halime Aydoğan, şöyle devam etti: “Bize karakolda Mardin Jandarma karakoluna götürüldüğünü söylediler. Eşim daha önce de gözaltına alınıp 10-15 gün tutuluyor ardından bırakılıyordu. Bu sürede sürekli olarak gidip Midyat Jandarma Karakoluna soruyorduk. Orada bize bırakılacağı söyleniyordu. Ancak bir türlü bir haber alamıyorduk.”

Aradan 20 gün geçtikten sonra köy muhtarının evini telefonla arayan bir kişinin eşi Nihat olduğunu söyleyerek, serbest bırakıldığını ve akşama evde olacağını söylediğini aktaran Aydoğan; “O sırada muhtar evde yok telefonu evin küçük çocuğu açıyor. Telefondaki kişi “ben Nihat, beni serbest bıraktılar akşama doğru eve geleceğim” diyor. Telefonu açan kişi bir yetişkin olmadığı için telefondaki sesin eşime ait olup olmadığını öğrenemedik. Akşama kadar bekledik ancak gelen olmadı” ifadelerini kullandı.

'EŞİNİ BIRAKTIK, GİTMİŞ PKK'YE KATILMIŞ!'

Sabah tekrar Midyat Jandarma Karakoluna gittiğini belirten Halime Aydoğan, orada kendisine “Biz onu bıraktık. O gitmiş PKK'ye katılmış” dediklerini dile getirdi. İki gün sonra Midyat Kaymakamlığına iki dilekçe verdiğini ifade eden Aydoğan “Dilekçemi okuma yazmam olmadığı için orada bulunan memurlar yazdı. Çevremdeki insanlar korktukları için bana dilekçe yazamıyorlardı. Dilekçelerime herhangi bir cevap alamadım” şeklinde konuştu.

Eşinin kaybedilmesinden 3 ay sonra 1995 yılında yanıma üç çocuğunu alarak İstanbul'a taşındığını ifade eden Halime Aydoğan “Büyük oğlum Fevzi babası kaybedilmeden 6 ay önce PKK'ye katılmıştı. Daha sonra bir çatışmada yaşamını yitirdiğini öğrendik” dedi.

'KARAKOL KOMUTANI EŞİMİN NÜFUSTAN DÜŞÜMÜNÜ YAPTIRMIŞ'

Bundan iki yıl önce Midyat jandarma Karakol komutanının köy muhtarını çağırarak “Nüfus Müdürlüğüne Nihat Aydoğan'ın öldüğüne dair belge ver” dediğini anlatan Aydoğan şunları aktardı: “Muhtar ‘Yarın dava açıp mezar yerini sorarlarsa ben ne yaparım? Ne cevap veririm?’ diyerek itiraz ediyor. Ancak karakol komutanı ‘sorumluluk bana ait’ diyerek muhtara Nüfustan düşümünü yapmasını istiyor. Eşimin öldüğüne dair nüfus belgesi köy muhtarında duruyor. Bir mezar yeri olmayan 19 yıldır kayıp olan eşim ölü olarak gösteriliyor”.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusu üzerine başlayan hukuki sürecin bir önce tamamlanmasını ve eşinin akıbetinin aydınlatılmasını istediğini vurgulayan Aydoğan, “eşimin en azından bir mezarı olsun. Bize yaşatılan bunca zulümden sonra faillerden hesap sorulsun. Gereken cezalar verilsin” diye ifade etti.

YARIN:1995 yılında Batman’da birlikte gözaltına alınan ve daha sonra Midyat Jandarma Karakoluna getirilen Hüsnü Çankaya ile Şehmus Erol Midyat Savcılığınca serbest bırakıldıktan sonra JİTEM tarafından kaçırıldı. Çankaya ve Erol’dan bir daha haber alınmadı. Aynı dönemde köylerinin yakınında bulunan iki kişiye ait cesetler ise yok edildi.