Minbic'teki savaş tüm uluslararası güçleri içine çekebilir

Şunu unutmamak ve hatırlatmak gerek; bu savaş uluslararası tüm güçleri içine çekebilecek bir karaktere sahiptir. Savaşın sonuçlarını değiştirecek olanın, Minbic Askeri Meclisi savaşçılarının bugüne kadar ortaya koyduğu direniş çizgisi olduğu açıktır.

Minbic, Türk devleti ve SUK çetelerinin saldırılarının başladığından bu yana en şiddetli çatışma gününü yaşadı. 

Minbic'in özgürleştirilmesinin ardından uçakların bu kez de Minbic Askeri Meclisi’ne karşı devreye girdiği ve yoğun obüs atışlarının yapıldığı Minbic ve çevresindeki direnişte, Türk devleti ve SUK çeteleri ağır silahlarla sabaha kadar çatıştı.

Minbic’te geçtiğimiz günlerde olduğu gibi bugün de savaşı yürüten güçlerin Türk devletine bağlı SUK çeteleri  ile DAİŞ çeteleri  olması, kirli ittifakları da ortaya koyuyor.

TÜRK DEVLETİ VE ÇETELER SALDIRIYOR

Minbic’in yaklaşık 20 kilometre batısında yer alan Osecli, Yılanlı, Kavaklı, Ulaşlı, Sebweran, Şex Nasır vb. köyler ile yine Minbic’in 24-29 kilometre batısında yer alan Arima kasabası, 2 haftadır Türk devleti ve SUK çetelerinin, zaman zaman ise DAİŞ çetelerinin saldırılarına uğruyor.

Türk devleti havadan savaş uçakları, karadan obüs, tank, füze ve ferdi silahlar ile saldırırken, desteklediği SUK çeteleri de ağır silahlar ile Minbic Askeri Meclisi savaşçılarına ve Minbic’e yönelik yoğun saldırılar geliştiriyor. Türk devleti ve SUK çeteleri ile koordineli bir şekilde yer yer DAİŞ çeteleri de saldırı geliştiriyor.

HEDEF BAB VE MİNBİC

Minbic’in batısındaki köyler ve Arima kasabasına birçok koldan saldırı yapan Türk devleti ve SUK çeteleri, Minbic’in özgürleştirilmesinin ardından Cerablus ve El Rai kasabası işgali ile başlattığı sürece yeni işgalleri sığdırmaya çalışıyor. Hedefte Şehba kentleri Bab ve Minbic bulunuyor.

Türk devleti ve SUK çeteleri bu amaç ile Minbic ve çevresindeki  birçok köy ve mezrayı, halkın evleri ve iş yerlerini savaş uçakları, obüs, füze, havan, tanklar ile bombalamaya devam ediyor. Türk devleti ve SUK çetelerinin  bu pervasızlığı, içine girdikleri çöküntüyü de işaret eden nitelikte.

Savaşın geride kalan 2 haftalık periyotuna ve günlük sonuçlarına bakıldığında; Minbic Askeri Meclisi savaşçılarının Türk devleti ve SUK çetelerine büyük darbeler vurduğu görülecektir. Savaş uçaklarına rağmen Minbic Askeri Meclisi savaşçıları bugüne kadar direnişten bir adım dahi geri adım atmadı.

Minbic Askeri Meclisi savaşçılarının ortaya koyduğu direniş karşısında psikolojik ve ruhsal olarak çöküntü içinde olan SUK çeteleri, canlarını kurtarmak için Minbic Askeri Meclis savaşçılarına teslim olmakta yada son aylarda çete gruplarının yaptığı gibi ve yaygın olan şekli ile askeri üniformalarını çıkarıp sivilleşerek kaçıyor.

'SAVAŞACAK GÜÇLERİ KALMADI'

Türk devleti ve SUK çetelerinin içinde bulunduğu durumu Minbic Askeri Meclisi komutanlarından Mıstefa Minbic’e sorduğumda, bu psikolojik durumuna ilişkin şunu ifade etti: "Türk devleti ve SUK çetelerinin havadan ve karadan savaşı kazanacak gücü kalmamıştır. Olsa dahi bütün cenazelerimizin üzerinden tanklar ile geçmeleri gerekiyor."

Şu an Minbic ve çevresinde Minbic Askeri Meclisi, Türk devleti ile SUK çeteleri  arasındaki savaşın yaklaşık 3 yıl önceki arka planına baktığımızda, SUK çetelerinin şehri DAİŞ çetelerine teslim ettiğini görürüz. 

SUK çeteleri yaklaşık 3 yıl önce Minbic’i DAİŞ çetelerine devretti. O dönemde savaşı bir başka alanda takip etmiş ve şuna açık bir şekilde tanık olmuştuk: Türk devleti tarafından desteklenen SUK çeteleri, tamamen DAİŞ çeteleri ile ideolojik ve organik bir bağ içerisinde.

SUK çeteleri içerisinde yer alan birçok çete grubu o dönem DAİŞ çetelerinin saflarına geçerek silahlarını Minbic halkına hatta SUK içindeki gruplara çevirmişti. DAİŞ çetelerinin gelişimi karşısında adım adım gerileyen SUK çeteleri, kenti o dönem DAİŞ çetelerine devretti.

Minbic halkının DAİŞ işgali altında yaptığı imdat çığlıklarına cevap olmak isteyen Minbic Askeri Meclisi, QSD güçlerinin desteğiyle Minbic halkının çıkarlarının ve insanlık değerlerinin tehlikeye düştüğünü görerek savaşa girip şehri çetelerden temizlemişti. 

Bu gerçeğe rağmen Türk devleti her defasında YPG genel Komutanlığı'nın resmi açıklama yaparak çekildiklerini duyurmasına rağmen YPG/YPJ ile QSD güçlerini bahane ederek her fırsatta Minbic’in kuzey hattında Minbic Askeri Meclisi savaşçılarına havadan ve karadan saldırılar geliştirmişti. Minbic’e saldırırak tahrik etti ve provokasyonlara başvurdu. 

MİNBİC HALKI: TÜRK DEVLETİNİ İSTEMİYORUZ

Bu durumu sorduğumuz Minbic halkından, "Yeri geldiği zaman bizi korumayan, bizi çetelerin insafına bırakan Türk devletini topraklarımızda istemiyoruz. Bizi koruyan ve halkların birlikte yaşam imkanlarını yaratan Minbic Askeri Meclisi savaşçılarıdır" yanıtını alıyoruz.

Türk devletinin tüm provokasyon, saldırı ve tehditlerine rağmen 1 Haziran’da başlatılan Minbic’i Özgürleştirme Hamlesi ile birlikte özgürce nefes alan Minbic’te, Kürt, Arap, Çerkes, Türkmen, Asuri vb. halk ve inanç toplulukları son 3 aydır belki de tarihlerinde ilk defa hiçbir kaygı duymadan, huzur ve barış ortamında yaşamaya başladı.

Bu ortam şüphesiz ki, Minbic Askeri Meclisi ve QSD güçlerinin 1 Haziran 2016 günü başlattıkları Minbic’i Özgürleştirme Hamlesi ile ortak yaşam imkanlarını yaratması, özveri ve fedakarlıkla halkı savunmasıyla oluşturuldu.

Türk devleti ve SUK çetelerinin 2 haftayı geride bırakan işgal saldırılarının önüne geçmeye çalıştıklarını ifade den Minbic Askeri Meclis komutanlarından Mıstefa Minbic, "Minbic’teki bu savaşın halkın yaşamına doğrudan etkileri oluyor. Minbic halkı, aşiret liderleri ve toplumun ruspileri Türk devleti ve SUK çetelerinin Minbic sınırlarında dahi olmasını istemiyor. Halk işgal ve saldırılar karşısında bu direnişin yükseltilmesini istiyor" diyor.

'DİRENİŞİMİZİ YÜKSELTECEĞİZ'

Mıstefa Minbic, devamında şunları ekliyor: "Türk devleti ve SUK çeteleri savaşı daha da tırmandırarak, havan, tank, top ve ardından uçaklarla rastgele saldırılar düzenlese de biz halkın talebine karşılık vererek direnişimizi yükselteceğiz."

Minbic’te Türk devleti ve SUK çetelerinin işgal girişimleri ve saldırılarının arka planına baktığımızda, bölge üzerinde etkili olmak isteyen güçlerin olduğunu çok rahatlıkla görebiliriz. 

Türk devletinin Kürt halkının inkar ve imhası üzerine kurulmuş olmasıyla, Erdoğan’ın Osmanlıcılık ve padişah hayallerinin Kobanê ile yıkıldığı, Minbic ile yerle bir edildiği, Rakka ile de tarihe gömüleceğinin altını çizelim. 

DAİŞ ve SUK gibi vahşi çete grupları ile hesapları yerle bir olan Türk devleti, yeni yöntemler ile Rojava-Kuzey Suriye halkına karşı savaşı devam ettirmek istiyor.  

Bu amaçla son aylarda Türk devletinin Rusya ile başladığı ve İran ile devam ettirdiği ilişkilerin temelinde, Rojava karşıtlığının yattığı net olarak Minbic’te ortaya çıktı. Çünkü, SUK ve DAİŞ çetelerinin artık savaşacak mecali kalmadığını, güçten düştüğünü, bu nedenle de Türk devletinin havadan ve karadan hiçbir başarı şansının kalmadığı herkesin malumu. 

Nitekim son 2 haftalık savaşta sadece geçtiğimiz gün 37 çete üyesi öldürülürken, şimdiye kadar onlarcası da kılık değiştirerek cepheden kaçmış durumda. 

Özellikle Minbic zaferinden sonra Türk devletinin ABD, Rusya, İran gibi ülkeler ile başlattığı görüşme ve diplomatik çalışmalarda Rojava-Kuzey Suriye üzerinden bazı anlaşmalara vardıkları anlaşılıyor. 

SAVAŞIN SONUÇLARINI DİRENİŞ DEĞİŞTİRECEK

Ancak şunu unutmamak ve hatırlatmak gerek; bu savaş uluslararası tüm güçleri içine çekebilecek bir karaktere sahiptir. Savaşın sonuçlarını değiştirecek olanın, Minbic Askeri Meclisi savaşçılarının bugüne kadar ortaya koyduğu direniş çizgisi olduğu açıktır.

Daha önce Kürtler ve özgürlükçü halk güçleri üzerinde yapılan anlaşmaların nasıl ki yaşam şansı olmadıysa, bu kirli ittifak ve savaşın da yaşam şansı olmayacağını belirtelim. Halklar ile bütünleşen Minbic Askeri Meclisi savaşçıları, direnişin zafer getireceğine iliklerine kadar inanmış ve bu temelde de mücadeleyi yükseltmiş durumdalar.