Bugün Ýstanbul şehir tiyatroları üzerinden başlayan tartışmada tarafları oluşturan AKP iktidarı ile tiyatro oyuncu ve yönetmenlerinin geçmişe dönük olarak bir çok toplumsal sorunda olduðu gibi Roboski katliamı karşısındaki tavırlarının da ortaklıðı bugün yaşanan tartışmanın niteliði açısından açıklayıcı bir durum arz ediyor. Zira uzak yakın geçmişimizde yaşanan bir çok toplumsal çalkantıya raðmen, kavganın tarafları bugüne kadar hiç bu denli açık bir biçimde karşı karşıya gelmedi.
Bu nedenle, tartışmaya taraf iktidarın ve tiyatro çalışanlarının pozisyon alışlarını ayrı ayrı ele almakta fayda var.
Son zamanlarda dünyanın önde gelen yayın organlarında Türkiye'ye ilişkin yapılan yorumlarda, aldıðı yüzde elliye varan oyla içine girdiði kibirden kurtulamadıðı için dünya ile ilişkilerini dengelemekte zorlanan bir başbakana dikkat çekiliyor. Ýktidara gelmesinin hemen ardından Moskova'da, kendisine ”Kürt sorununu ne yapacaðını soran” işçiye, ”düşünmezsen sorun yoktur” diyen, Mersin'de geçim sıkıntısından dert yanan bir başka vatandaşa da, ”ananı da al git” diyerek gerektiðinde ahlak sınırlarını da zorlayabileceðini gösteren başbakan.
Parlamento çatısı altında halk oyu ile seçilmiş milletvekillerinin elini sıkmayarak, demokrasinin bir sonucu olmaktan çok mutlak bir iktidarın sahibi gibi davranmayı ”uygun” bulan Erdoðan bugün de Ýstanbul Şehir Tiyatroları'nda yapılan yeni düzenleme ile ilgili olarak tiyatroculara, ”siz kimsiniz” diye baðırıyor. ”Aydınları” azarlarken sesini yükseltip parmaðını sallayarak, ”artık halka parmak sallayarak baskı yapamayacaklarını” söylüyor. Alenen parmak sallama sırasının kendisinde olduðunu, kendisinden olan olmayan herkese sadece kendisinin parmak sallayabileceðini ilan ediyor.
Uyguladıðı politikaların, ”yeni Osmanlıcı” olarak adlandırılmasından duyduðu keyfi bıyık altı bir gülümseme ile karşılıyor. Ancak, 1914'te bir Osmanlı kurumu olarak vücuda gelen ödenekli, ”Darülbedayi-i Osmani”nın bugünkü devamı Ýstanbul Şehir Tiyatroları'nı özelleştireceðini söylüyor. Erdoðan, bu uygulaması ile takipçisi olduðu Osmanlı'nın gerisine düşüyor hem de ondan yüz yıl sonra. Erdoðan, özel tiyatroların da ötesinde bir sanat kurumunu ihalaye çıkarmaya hazırlanıyor.
”Haddini bilmeyen” tiyatroculara ”hadlerini” bildirmek için, Şehir tiyatrolarını özelleştireceðini şöyle ifade ediyor;
”Ýstanbul’da şehir tiyatroları meselesinde o despot anlayış, o kibirli tavır tekrar kendini gösterdi. Soruyorum siz kimsiniz? Bu ülkede sanat sizin tekelinizde mi? Geçti o günler. Artık despot aydın tavrıyla parmaðınızı sallayarak bu milleti aşaðılama dönemi geride kaldı. Gelişmiş ülkelerin hemen hepsinde devlet eliyle tiyatroculuk olmaz. Ben Kadir Bey’i tebrik ediyorum. Aynı şeyi Bakanlar Kurulu’na getireceðim. Tiyatroları özelleştirmek suretiyle buyurun tiyatrolarınızı istediðiniz gibi oynayın. Destek gerekirse biz de istediðimiz oyunlara sponsor oluruz. Buyurun işte özgürlük.”
Görüldüðü gibi Erdoðan, despotizmin artık el deðiştirdiðini söylüyor. Özgürlük talebi ile dalga geçerek yeni despotun da eskisine çok benzediðini gösteriyor.
Son zamanlarda yaptıðı hemen tüm hataları, ”danışmanları tarafından yanıltılıyor” denilerek aslında bu denli ”cahil” olmadıðı vurgulanmak istenen Erdoðan bu kez de aynı zemine kayıyor. Kendi deyimi ile, ”gelişmiş” hiç bir ülkede devlet destekli tiyatro olmadıðını iddia ediyor. Kendi içinde birden çok ”yanlış” barındıran bu iddia da kendisinden öncekiler gibi Başbakan'ın derin bilgisizliðini gözler önüne seriyor. Birincisi Başbakan'ın meraklısı olduðu ”gelişmiş” dünyada belediyeler devlet kurumları deðil halkın yönetime direk katıldıðı yerel yönetimlerdir. Sözünü ettiði bir çok gelişmiş Avrupa ülkesinde de ABD'nin bir çok eyaletinde de yerel yönetimlerin finanse ettiði tiyatrolar faaliyet halindedir.
Başbakan'ın amacı muhalif iradesini kaybetmiş tüm kesimler karşısında mutlak iktidarını ilan etmek ve onları dize getirmektir.
Kavganın diðer tarafında yer alan tiyatro çalışanları (oyuncular, yönetmenler, senaristler, sanat yönetmenleri vd...) ilk kez iktidar ile bu denli açık bir biçimde karşı karşıya geldiler. Şiddeti iktidarının devamı için bir yönetime dönüştüren başbakanlara hiç bir zaman karşı çıkmadılar. Kendi duyarsızlıklarını, ”Dışarıda ne olursa olsun sahne perdesi açılmalı” aldatmacasının arkasına gizleyerek, kendilerince kutsadıkları sahnenin arkasına geçerek gerçek hayatla kendi aralarına bir perde çektiler.
Otuz yıllık savaşın, yüzlerce yargısız infazın, binlerce faili meçhulün, Tuzla'da yüzlerce iş kazasının, iktidar şiddetinin sokaktaki yansıması kadına yönelik kıyımın, eşcinsel cinayetlerinin karşısında tepkisiz kalmalarının bedelini bugün başbakanın, ”siz kimsiniz” azarıyla ödüyorlar.
Dün Kürtçe tiyatro yaptıðı için soruşturmalara tabi tutulan, hapislere atılan meslektaşlarına sahip çıkmadıkları için bugün başbakandan fırça yiyorlar maalesef. Televizyon dizilerinde kazandıkları büyük paraların ardından şoförlü arabalarla gezmeye başladıklarında kaybettiler onlar asli duruşlarını. Uzun zamandır ülkede yaşanan adaletsiz gelir daðılımında geniş emekçi kesimlerden daha fazla pay almayı içlerine sindirdikleri zaman kaybettiler asli duruşlarını. Muhalif kimliklerinden vazgeçtikleri için iktidar karşısında dikkate alınmayan, sadece ”kibirli” olmakla tarif edilen bir gruba dönüştüler. Nitekim, AKP'nin kararını ”protesto” eden grubun içinde yer alan ”ünlü” bir oyuncunun, ”Benim gibi bir adamı da bu denli sert konuşturuyorlarsa durumu siz düşünün” mealindeki sözleri bugüne kadar yaşananlar karşısında sessiz kalanların ne denli geciktiklerinin itirafı gibi duruyor.
Sınırlı da olsa, tek kanallı siyah beyaz TRT ekranında siyaset kurumuna ve uygulamalarına yönelik eleştiriler hala hafızalardadır. Seksen faşist darbesi sonrası Türkiyesi'nde televizyon kanallarından vaz geçtik tiyatro sahneleri de muhalefete kapandı.
Oysa şöyle düşünelim; Bugün hemen hepsi bir ya da bir kaç televizyon dizisinde rol alan tiyatrocuların Şehir Tiyatroları'na yönelik iktidar baskısını protesto ederek bu dizilerin çekimlerine katılmamalarının iktidar üzerinde yaratacaðı baskıya ve dolayısıyla konuya ilişkin toplumsal duyarlılıðın artmasına da ciddi bir ivme kazandırmaz mı?
[email protected]ANF NEWS AGENCY