Muhatapları Öcalan kadar samimi mi?-Erdem Can

Muhatapları Öcalan kadar samimi mi?-Erdem Can

MGK'nın AKP Hükümeti eli ile Kürt sorununun çözümünde nihai yöntemin müzakere olduðunu yeniden ikrar etmesi olumlu bir gelişme. Bu müzakerelerin temel muhatabının PKK Lideri Abdullah Öcalan olduðunun kabulü ise Ankara egemenliðinin sorunu kavramasında yeni bir aşamayı işaret ediyor.

Yine de Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in, Öcalan ile görüşmek üzere Ýmralı Adası'na giden DTK Eşbaşkanı ve Diyarbakır Milletvekili Ahmet Türk ve BDP milletvekili Ayla Akat'ın Öcalan ile görüşmesini deðerlendirirken kullandıðı, ”Ziyarete biz izin verdik ama istismar edilirse devamı gelmez” üslubu kendi içinde bir istismarı barındırıyor. Görüşmelerin bir tarafını temsi eden AKP hükümeti üyelerinin sürecin saðlıklı yürütülebilmesi için daha dikkatli bir dil kullanmaları, bu yersiz kibir dilinden kurtulmaları gerekiyor. Sürmekte olan savaşın sonlandırılması gibi hayati bir konuda hala son derece subjektif yargılarla elindeki yetki ile tehdit etme dili barışa giden yolu başından güvensiz bir hale getiriyor.

Bu güvensiz dile bir de, hem yer yer AKP kanadından hem de Türk basınında bilinçli bir biçimde pompalanan, ”Kandil Öcalan'ı dinler mi, Avrupa örgütü ne der” gibi son derece provokatif soruları eklemek süreci zora sokmaktan başka bir fayda getirmez.

Cezaevlerinde sürmekte olan açlık grevlerinin 67. gün gibi kritik bir evresinde devreye girerek bu eylemi sonlandıran Öcalan, hem kendisi hem de KCK adına bir kez daha rollerini barıştan yana oynama kararlılıðında olduklarını gösterdi. Aynı biçimde Öcalan'ın açlık grevlerinin sonlandırılması çaðrısı ardından KCK Yürütme Konseyi Başkanlıðı imzası ile yapılan açıklamada, ”Nerede olursa olsun Hareketimizin, Kürt Özgürlük Hareketinin militanlarının, Kürt halkının yine onun öncülerinin tüm bileşenleriyle Önder Apo’yla bir bütün olduðu, Apocu militanlıðın, yurtseverliðin yenilmez olduðu hakikati kendisini en yalın bir biçimde göstermiştir” vurgusunun hatırlanması gerekir.

KCK ile Öcalan arasındaki ilişki bu denli açık bir biçimde ortadayken aksi yönde bir durum varmış gibi yaparak gündemi mesnetsiz bazı sorularla boðmak, aslında barış sürecini boðmaktır. Türk Hükümeti ve basını bu süreci sekteye, akamete uðratabilecek bazı girişimleri deşifre etme yoluna gitmelidir. Erdoðan'ın Öcalan'la görüşmelerin sürdüðü yönündeki açıklamalarının ardından gerçekleşen gözaltılar, açılan yeni davalar ve Öcalan'ın kitaplarına yönelik yasaklamanın zamanlaması izaha muhtaçtır. Bu durumu ”yargı baðımsızlıðı” safsatası ile geçiştirmek gayri ciddiliktir. Eðer burada iktidarın iradesini aşan bir girişim söz konusu ise bu kamuoyuna anlatılmalı. Bu sabotaj kokan girişimler bertaraf ve deşifre edilmelidir.

Hiç vakit kaybetmeden AKP Hükümeti başta saðlık sorunları bulunan KCK tutsaklarının serbest bırakılması ile başlayarak iyi niyet göstergesi olarak ilk adımlarını atmalıdır. Bu arada Türk basını da bu suni gündemleri her gün yeniden üretmek yerine, bu adımların atılması için sorgulayıcı ve ön açıcı bir yol izlemelidir. Bu otuz yılı aşkın savaşta Türk basının işlediði insanlık suçlarının telafisi için bir başlangıç olabilir.

Geçmiş bir çok deneyimden de biliyoruz ki Öcalan ve KCK'nin sivil Kürt siyaseti ile bu süreci de bir bütün olarak yürüteceði açık. Buna karşın AKP ve basının yanı sıra anamuhalefet olarak CHP ve sivil faşist blok olarak MHP'nin de katkı sunmasalar da sabote etme yoluna da gitmemeleri gerekir. Hali hazırda Kürdistan'da hiç bir siyasal valıðı olmayan bu iki partinin üzerine oynayacaðı zemininin Batı illeri olduðu düşünüldüðünde ırkçı hezeyanların kabarmasında etkili olacakları da aşikar.

Burada MHP'nin her ne tavır takınacaksa genel merkezin belirleyiciliðinde bir ortak tavır ya da tavırsızlık içinde olacaðı açık. Ancak ülkenin Kürt sorunu, inanç özgürlüðü gibi temel sorunlarında da kendi içinde hala ortak bir dil oluşturamayan CHP'yi aðır bir imtihan bekliyor. Ortaya çıkan iradenin doðru deðerlendirilmesi durumunda barışın inşasının mümkün olduðu görülüyor. Bunu sabote etme çabasına girecek CHP'nin Batı illerinde de gerilemenin sınırlarına kadar ineceði açık.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroðlu, yeni döneme ilişkin olarak, “AKP'ye yeni kredi açıyoruz, sorunu çözün” açıklaması ilk bakışta olumlu gibi görünse de kendi içinde problemler barındırıyor. Kılıçdaroðlu, çözümün bir parçası olma sorumluluðu yerine salt ”anamuhalefet” partisi olma sıfatıyla ”kredi” açan bir konumda olmayı tercih ediyor. CHP bu tavrıyla çözümün bir aktörü olmak yerine pusuda bekleyen karakter oyuncusu olmayı tercih ediyor. Kılıçdaroðlu'nun bu pasif tavrı CHP içerisindeki ırkçı baðnazlıðı cesaretlendiriyor.

[email protected]