Muslim: Esaret bizim için büyük ayıptır

PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Salih Muslim, “Önder Apo’nun o şartlarda geçirdiği her an, bizim için büyük bir ayıptır” dedi.

Komplocu güçlerin, 1990’dan sonra Kürt Halk Önderi’ni yok etmek istediklerini hatırlatan PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Salih Muslim, şunları altını çizdi: “Önderlik, Hareketi ve kendisini korumakla birlikte mücadeleyi öyle bir konuma taşıdı ki; Kürt halkı Ortadoğu’da demokrasiyi geliştirebilecek mekanizmaya ulaştı. Onlar, başı gövdeden koparamadı. Bu nedenledir ki 2015’ten beri Önderlik üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit devam ediyor. Önderliğin tek bir sözünün dışarı çıkmasına izin vermiyorlar, çünkü her koşul altında halka ve Harekete öncülük etmeye devam etti.”

PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Salih Muslim, uluslararası komplonun yıl dönümüyle ilgili ANF’ye konuştu.

Uluslararası komploda yer alan güçlerin amacı neydi?

Önder Apo’ya karşı yapılan uluslararası komployu, 22. yıl dönümünde bir kez daha kınıyoruz. Kürt halkı için kara bir gündür. Kürt Halk Önderi hala onların elinde ve bu esaret devam ettiği sürece komplo devam ediyor demektir. Bu anlamda elimizden gelen her şeyi yapmamız gerekiyor. Komplo, Kürt Halk Önderi şahsında tüm Kürtler ve bölge halklarına yönelik yapıldı. Geçen sürede komplonun amacının ne olduğu, kimler tarafından yapıldığı netleşti. Zaten Kürt Halk Önderi tarafından da defalarca dile getirildi ve değerlendirildi.

Bölge halklarının demokrasi ve özgürlüğe ihtiyacı vardı. Hegemon güçler ise bu halkları kendi istedikleri gibi yönetmek istiyordu. Daha 90’larda Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesinden/yapılanmasından söz ediyorlardı. Kendi çıkarlarını sağlamak için 1995’te değiştirme planı üzerinde çalışıyorlardı. Bu güçler çıkarlarını sağlamak için halklar arasındaki çatışma ve çelişkiler ile besleniyor. Bu şekilde halklar üzerine hakimiyetlerini güçlendireceklerdi. Kürt halkı ise Kürt Özgürlük Hareketi ile bir uyanış yaşıyordu ve bu sürece öncülük ediyordu. Halkların özgürlük ve demokrasi mücadelesinde dinamo görevi görüyordu. Tabii ki buna öncülük eden ve halkın bu duruma gelmesini sağlayan önder Abdullah Öcalan’dı. Bu nedenle ortadan kaldırmak istediler. Önderlik, fikri, felsefesi, söylemi ve ideolojisiyle halklara öncülük yapıyordu. Bu nedenle hegemon güçlerin planları önünde engel oluşturuyordu.

1980’den sonra tüm halklar onunla birlikte ayaklanmaya başladı. Kürt halkı tüm umutlarını bu devrime bağladı ve onunla hareket etti. Hem fikir ve ideoloji vardı hem de bu fikir ve ideolojiyi harekete geçirecek bir güç vardı; o da Kürt halkıydı. Bu nedenle onlar ilk başta Kürt Halk Önderi’ni ortadan kaldırmak ve sonra da Kürt halkı içinde oluşturulan örgütsel birliği parçalamak istedi. Bu şekilde istedikleri gibi halkı yönetebileceklerdi. Bu komplonun en büyük korucusu ve öncüsü de uluslararası güçlerdi. Türk devletine ise bu komploda gardiyanlık görevi verilmişti. Hatta o dönem Türk Başbakan Ecevit, ‘kucağımıza bir bomba bıraktılar, ne yapacağımızı bilmiyoruz’ demişti. Bugün İmralı üzerinde yürütülen kanunlar ne Türk devletinin kanunlarıdır ne de Avrupa’nın kanunlarıdır; özel kanunlardır. Aslında bunlar kanun bile değil, çünkü kanun yok. Bu şekilde yürütülüyor, ancak bizim sırtımızı vermiş olduğumuz direnişle güçlüdür. Komplo başarılı olmadı. Ne önder Apo’yu tasfiye edebildiler ne Kürt halkını parçalayabildiler. Komplo istediği sonuca ulaşamadı ama hala devam ediyor. Elbette bunu biz de görüyoruz ve bu yönlü mücadele ediyoruz. Kürt halkının mücadelesi devam ediyor.

Kürt Halk Önderi bu komployu boşa çıkarma rolünü nasıl oynadı?

1990’dan sonra onların tek çabası Önder Apo’yu yok etmekti. Önderlik, Hareketi ve kendisini korumakla birlikte mücadeleyi öyle bir konuma taşıdı ki; Kürt halkı Ortadoğu’da demokrasiyi geliştirebilecek mekanizmaya ulaştı. Önderlik, avukatları ve mahkemeler aracılığıyla halka savunmalarını ulaştırdı. Onlar, başı gövdeden koparamadı. Bu nedenledir ki 2015’ten beri Önderlik üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit devam ediyor. Önderliğin tek bir sözünün dışarı çıkmasına izin vermiyorlar, çünkü her koşul altında halka ve Harekete öncülük etmeye devam etti.

Bu nedenle komplo hala devam ediyor. Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesinde öncülük etmek için sahip olduğu dinamizmi kullanmasına engel olmak, bu gücü bertaraf etmek istiyorlar. Bunu da başaramıyorlar. Rojava’da gerçekleşen devrim göz önündedir. Önderliğin demokratik ulus projesi Rojava’da pratikleşiyor. Bu projenin halklar için en iyi model olduğu görülüyor. Bu nedenle her geçen gün çıldırıyor, saldırılarını arttırıyorlar. Bu saldırılar demokratik ulus projesine yöneliktir. Demokratik ulus projesi, sadece Rojava’da değil tüm Suriye ve Ortadoğu’da gelişecek.

Rojava Devrimi ve kazanımlarının korunması için ne yapmak gerekir?

Elbette ne kadar sahip çıkarsan, korursan ve mücadele edersen o kadar başarıya ulaşırsın. Bu da halkın örgütlülüğüyle mümkün olur. Kobanê başarısı bunun sonucuydu. Her ne kadar bizim istediğimiz düzeyde bir örgütlülük olmasa da bir düzeye kadar örgütlülük vardı. Bu nedenle Kobanê direnişi oldu, sahip çıkıldı, başarıya ulaştı. Biz bu örgütlülüğü ne kadar genişletirsek, diğer halkları da içine alırsak o kadar başarıya ulaşır. Halk şimdiye kadar yaptığı her şeyin kendisi için olduğunu biliyor.

Bununla birlikte Suriye’de birçok güç var; Amerika, Rusya ve başka devletler ve güçler. Bizim asla bunun dışında kalmamamız gerekiyor. Bunun içinde siyasi bir tecrübeye ve siyasi bir görüşe sahip olmak gerekiyor. Nasıl onlar kendi çıkarları için seninle alıp veriyorsa senin de aynı şekilde kendi çıkarın için onlarla görüşmen ve diyalog içinde olman gerekiyor. Sen kendi fikrine ve felsefene göre alıp vereceksin, ancak kapın da herkese açık olacak. Kuzey-Doğu Suriye yönetimi olarak şimdiye kadar kimseyle diyaloğumuzu kesmedik. Eğer düşmanlık yapacaksak neden düşman olduğumuzu bilelim ve eğer dostluk kuracaksak yine bunun temeli olmalı.

En öncelikli görevimiz, halkların örgütlenmesi ve zihniyet değişimidir. Eğer bunu sağlayabilirsek kendi kültürümüzle, inançlarımızla ve renklerimizle birlikte demokratik ulus projesi çerçevesinde yaşamak mümkün. Aynı zamanda şunu da unutmamamız gerekir ki; Önder Apo’nun o şartlarda geçirdiği her an bizim için büyük bir ayıptır.