Mutfak, kültürümüzün ve dünya vizyonumuzun aynası olarak deðerlendiriliyor. Aynı zamanda tarihin bir yansıması olarak görülüyor. Ermeni Mutfaðı kitabının yazarı Nathalie Maryam Baravian, “Mutfak bizi kimliðimize götürüyor” diyor.
1915 Ermeni soykırımının maðdurlarından birinin kızı olan Baravian, kendisini üçüncü kuşak bir Ermeni olarak tanımlıyor. 2007’de Fransa’da Actes Sud yayınlarından çıkan “La Cuisine Armenienne” (Ermeni Mutfaðı) adlı kitabı, aynı yıl Yabancı Mutfak Büyük Ödülü (Gourmand Awards) ve Eugénie Brazier Büyük Ödülü’ne layık görüldü.
Baravian’ın kitabı basit bir yemek tarifinden ibaret deðil. Trajik ve hareketli bir tarihe tanıklık ediyor ve dünyanın en eski mutfaklarından birini günümüze taşıyor. Kitap, mutfak üzerinden okuyucuyu Ermeni tarihine ve bu kültürün köklerine götürüyor.
Baravian, “Ermeni mutfaðı bir bakıma aktarım zincirindeki bir boşluðu doldurmaya çalışıyor ve kaybolma endişesini tatmin ediyor” derken, Ermeni mutfaðının kendisine büyük annesinden kalma “En deðerli elle tutulur miras” olduðunu söylüyor.
ANF ve Fransızca yayın yapan haber sitesi ActuKurde’e konuşan Baravian, geleneksel mutfaðın önemine işaret ederken, tarih boyunca yaşanan etkilenmeleri anlattı ve bu mirastan geriye nelerin kaldıðına ışık tuttu.
NE YEDÝÐÝNÝ SÖYLE, SANA KÝM OLDUÐUNU SÖYLEYEYÝM
*Bir halkın kültüründe mutfaðın yeri nedir ya da daha genel anlamda mutfaðı nasıl tanımlamak gerekiyor-Aşçılık bir besini uygun hale getirme sanatından çok daha fazlasıdır. Bir kültürün yansıması, bir yaşama sanatı, bir paylaşım sanatıdır. Bulunduðumuz alandaki ilişkilerimiz, ana topraðımızdaki ilişkilerimiz ve zaman, dönemsel ritimler, ritüel kutlamalarımız ve dinsel takvimimiz konusunda bilgi veriyor. Bizi kimliðimize götürüyor. Brillat-Savarin’ın (ünlü Fransız gastronom, 1755-1826) şu sözüne haklılık veriyor: Ne yediðini söyle, sana kim olduðunu söyleyeyim.
*Kitabınızda, Ermeni mutfaðının izini sürerken tarihe ve kökenlere iniyorsunuz. Şu vurgu dikkat çekiyor: Ermeni mutfaðı, Ermeni halkının tarihine tanıklık ediyor. Peki, bu trajik tarih, mutfak kültürüne nasıl etki etti?-Ermeni mutfaðı 3 bin yıllık uzun tarihinin yansımasıdır. Osmanlı Ýmparatorluðu’nda Türk, Arap, Kürt ve Yunan kültürleriyle seküler yakınlıðı, Ortadoðu ülkelerine doðru yaşanan sürgün ve aynı zamanda Rusya ile etkileşim bu kültürün tadını da melezleştirdi. Osmanlı dönemi öncesinde, Ermeni mutfaðında Bizans ve Moðol kültürünün izlerini de bulmak mümkün. Aynı zamanda, bu mutfak yemekleri ve özel hazırlama yöntemleri ile kendi özelliklerini de korumasını bildi.
Yine kitabınızda, mutfaðı bir paylaşım ve neşe anı olarak tanımlıyorsunuz. Mutfak ile davranışlar ve düşünme biçimlerinin aktarıldıðını ifade ederken, mutfak geleneðinin tarih boyunca anneden kıza devredilerek taşındıðını belirtiyorsunuz. Bu geleneksel aktarım kültüründen geriye ne kaldı?-Uzun süre babaannemle olmam benim için büyük bir şanstı. Müstesna bir kişilik ve harika bir aşçıydı. Kitabı yazmamdaki esin kaynaðı da oydu ve kitabımı ona adadım. Çok küçük yaşta Türkiye’yi terk etmek zorunda kalmıştı. Asla unutulmayacak geçmişle aramdaki baðdı. Binlerce şey arasında bize, annesinin ve büyük annesinin mutfaðını, yemek tariflerini, ama aynı zamanda jestleri ve atalarımızdan kalma tecrübeleri aktardı. O anneme, annem de bana aktardı. Şimdi de yazı yolu ile aktarma sırası bende. Benim hikâyem üçüncü kuşak Ermenilerin birçoðuna benziyor. Bu nedenle bu kitabıma deðer biçtiklerine inanıyorum.
MUTFAK BÝR KÜLTÜRÜN EN ÝYÝ BÜYÜKELÇÝSÝDÝR
-Aile içerisinde veya Ermeni dostlar arasında, atalarımızdan kalma yemekleri paylaşmaya devam ediyoruz. Bilmeyenlere de bu mutfaðımızı keşfettirmeyi seviyoruz, zira mutfak bir kültürün en iyi büyükelçisidir. Örneðin, aile içerisinde Noel günü Anuş Abur (tatlı çorba ya da Ermeni Noel Tatlısı) yapılıp paylaşılır, aynı şekilde Paskalya çörekleri ve soðan kabuðu ile yapılan yumurtalar da.
*Geleneksel aktarım ya da kültürel deðerler, “moderne ve uygar” denilen bu çaðda kaybolma tehlikesi altında mı?-Tarihteki rastlantılara raðmen, Ermeniler aðırlandıkları ülkelere, kendi kimliklerini muhafaza ederek entegre olmayı başardılar. Bu hayatta kalabilmek içindi. Her ne kadar daha zorlu olsa da halen aynı durumu sözkonusu ve bu ülkelerde (kültürel) “sulandırma”ya karşı mücadele etmek gerekiyor. Ermeniler kültürlerini, dillerini, çok sayıda dernek ve okul yolu ile aktarmak için her yerde örgütleniyorlar.
MODERNÝTEYE DÝRENEN GELENEKSEL MUTFAK
*Bugün tanık olduðumuz, kitaplardan veya televizyondan mutfaðı öðrenmek, geleneksel kültürel aktarımın yerini alabilir mi?-Geleneksel aktarım esas olarak sözlüydü. Büyük annemin yemek yapışını görmek için onunla uzun süre yaşama şansım oldu. Kitaplar ve televizyonlar ya da hatta internet siteleri bunun yerini doldurmaz ama bunu korumaya ve aktarmaya yardım ediyor zira üçüncü kuşak ve bilhassa dördüncü kuşaðın ne yazık ki bu şansı yok zira ana toprakları ile doðrudan baðları yok. Okuyucuların kitabımda deðer biçtiði şeyin, sadece geleneksel yemek tarifleri deðil, ama aynı zamanda tümüyle kültürümüzün bir unsuru olan bu mutfaðın hafızasını tanıma ve korumaya hizmet eden bir mutfaðı çevreleyen aile anıları ile küçük ve büyük öyküler olduðuna inanıyorum.
*Fast food kültürü ve yeni kuşaðın beslenme biçimi konusunda ne düşünüyorsunuz?-Bugün zaman giderek daha da kısalıyor, özellikle de şehir toplumunda. Ermeni mutfaðı da, genellikle uzun hazırlık zamanı gerektiren tüm büyük mutfaklar gibi, moderniteye zorlukla uzlaşıyor. Bununla birlikte, yemek kitaplarının başarısı, mutfaða ayrılan televizyon programları, mutfak ve “sıðınak kültürü”ne (geleneksel mutfak) dönüş için artan bir ilgiye tanıklık ediyor.
*Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar, Kürtler ve Ermeniler aynı topraklarda binlerce yıl birlikte yaşadılar. Bu aynı zamanda ortak bir mutfak anlamına geliyor. Ermeni mutfaðına ilişkin araştırmalarınızda bu ortak kültürün izleriyle sık sık karşılaştınız mı?-Doðalında Osmanlı kültürü dönemin toplumunun farklı bileşenlerinden oluşuyordu. Yunanlar, Ermeniler, Araplar, Kürtler bu mutfaðı etkilediler. Doðal olarak bu mutfaklar arasında ortak çok nokta bulunuyor çünkü aynı topraðı paylaştılar. Bu nedenle en zoru Ermeni mutfaðını ayrıştırmak oldu. Sadece örnek olarak, mezeler, bulgur, dolma, kadayıf herkes tarafından paylaşılıyor. Kim tavuktan, kim yumurtadandır bilmek zor… Ama araştırmalarım ve farklı tanıklıklar sayesinde, Ermenilere özgü yemekleri tespit edebildim. Örneðin, sucuk ve pastırma ile mantı Ermenilere ait.
ANF NEWS AGENCY