Öcalan'ın avukatı Dinç: Hükümet suç işliyor, müvekkilimizle görüşmeliyiz
Öcalan'ın avukatı Dinç: Hükümet suç işliyor, müvekkilimizle görüşmeliyiz
Öcalan'ın avukatı Dinç: Hükümet suç işliyor, müvekkilimizle görüşmeliyiz
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesi 27 Temmuz 2011’den beri engelleniyor. Öcalan’ın avukatlarından Mazlum Dinç, hükümetin görüşmeyi engelleyip suç işlediğini belirterek, “Bir an önce bu hukuksuzluğa son verilmeli ve Sayın Öcalan’la görüşme yapabilmeliyiz” dedi. Av. Dinç, Öcalan'ın şimdiye kadar hiçbir bağımsız sağlık heyeti tarafından kontrol edilmediğini hatırlatarak, soruna endişeyle yaklaştıklarını ve bunun için yapılan başvurunun kabul edilmesini istedi.
Öcalan’ın avukatlarının, kendisiyle İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde görüşmek için yaptıkları başvurular 27 Temmuz 2011’den beri engelleniyor. Öcalan son olarak İmralı’ya giden BDP heyeti aracılığıyla, avukatlarıyla görüşmek istediğini bir kez daha aktarmıştı. Buna rağmen avukatların başvurusu dün de, iki yıldır olduğu gibi “gemi bozuk” gerekçesiyle engellendi.
ANF’ye açıklama yapan, Öcalan’ın avukatlarından, Asrın Hukuk Bürosu’ndan Mazlum Dinç müvekkilleriyle görüşmelerinin temel bir hak olmasına rağmen engellenmeye devam etmesine tepki gösterdi. “Uluslar arası sözleşmelerde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde, Anayasa’da ve hatta kanunlarda güvence altına alınmış savunma hakkının gereği olarak avukat görüşü hiçbir şekilde engellenemez. Diğer cezaevlerinde buna ilişkin bir sınırlama yok” diyen Av. Dinç, İmralı sistemi açısından değerlendirildiğinde, bu engellemenin ‘99’dan beri sürdüğünü kaydetti: “Görüşme hakkı, 1999’dan bu yana kısıtlı şekilde uygulanıyordu. Yasal dayanağı olmamasına rağmen haftada 1 gün ve 1 saatle sınırlıydı. Nitekim 27 Temmuz 2011’den itibaren bu hak bile uygulanmıyor.”
'ULUSLAR ARASI KURUMLARI CİDDİ BİR TAVIR SAHİBİ OLMALILAR'
Yasal dayanağı olmadığı için görüşmenin pratikte “gemi bozuk”, “hava muhalefeti” gibi fiili yollarla engellendiğine dikkat çeken Av. Dinç, şunları kaydetti: “Temel sebebin siyasi gerekçeler olduğunu biliyoruz. Hatta Başbakan’ın, Adalet Bakanı’nın ve kimi hükümet yetkililerinin de bu yönde açıklamaları oldu. Başbakan görüşmenin kendileri tarafından engellendiğini itiraf etmişti. Bunu çekinmeden kamuoyuna açıkladılar. ’Biz engelliyoruz, avukatlarla görüşmesi olmayacak’ dediler. Aslında suç işliyorlar. Güvence altına alınmış temel hakkın kendilerinin talimatıyla uygulanmadığını belirtiyorlar. Bunla ilgili suç duyurularında bulunduk ama sonuçsuz kaldı. Bülent Arınç ‘dosyaları bitmiş, avukatlarla görüşmesine gerek yok’ gibi temelsiz bir açıklama yapmıştı. Temelsiz çünkü Sayın Öcalan’ın dosyaları devam ediyor. AİHM’de, Ankara İdari Mahkemesi’nde ve çeşitli yerlerde dosyaları mevcut. Bunlar açısından da kendisiyle görüşmemiz gerekir.”
Uluslararası kurumlara da devreye girme çağrısında bulunan Av. Dinç, bu hukuksuzluğu AİHM’e taşıdıklarını, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ile görüştükleri belirterek, ekledi: “Konuyu AİHM’e taşıdık, tedbir talebiyle başvurduk, dosya devam ediyor ama somut bir gelişme yok. Biz bu kurumların da; AİHM ve CPT gibi kurumların da 2 yıldır devam eden bu hukuksuzluğa karşı daha ciddi bir tavır sahibi olmalarını bekliyoruz. Aksi takdirde kendi saygınlıkları da zedelenir.”
'HEM HUKUKİ HEM DE ÇÖZÜM SÜRECİ BAKIMINDAN HÜKÜMET YANLIŞ YAPIYOR'
Öcalan’ın avukatı Mazlum Dinç, “temel bir hak olduğu için bu hakkın bir minnet olarak görülmemesi gerektiğini” ifade ederek, “Televizyon meselesinde de bu tutum gündeme geldi. Sayın Öcalan’ın odasına televizyon konulduğunda da hükümet yetkilileri bir nimetmiş gibi ‘biz koydurduk, talimat verdirdik’ şeklinde ifadeler kullandı. Türkiye’nin tüm cezaevlerinde bu bir temel haktır. Hatta disiplin cezası alanlar bile yararlanır. Ama Sayın Öcalan ‘99’dan beri bu haktan da mahrumdu. Bu hakkın yerine getirilmesinin siyasi gelişmelerle ilgiliymiş gibi yansıtılmasını kabul etmiyoruz. Temel hakların siyasi pazarlık haline getirilmesini kabul edilir bulmuyoruz” dedi.
Öcalan’ın kendileriyle görüşmesinin engellenmesinin, sadece hukuki olarak değil, çözüm süreciyle bağlantılı olarak da uygun olmadığına vurgu yapan Av. Dinç, “Öcalan’ın Kürt sorununun çözümünde temel muhatap olduğunu dünyanın kabul ettiğini” belirtti. “Bu noktada rolünü oynayabilmesi için de –ki kendisi de koşullarının düzeltilmesini bu nedenle de ele alıyor- artık bu hukuksuzluğa son verilmesi gerekiyor. Bu koşullarda rolünü oynayabilmesi mümkün değil. Siyasi heyetlerin gitmesiyle devam ettirilecek bir süreç değil. Hükümetin de dahil olduğu bir siyasi sürecin muhatabı olarak Öcalan’ın, bütün aktörlerle görüşebilmesi lazım” ifadelerini kullandı.
'İMRALI'DA KONTROLLERİ YAPILMALI VE TAM DONANIMLI HASTANEDE TEDAVİ EDİLEBİLMELİ'
Müvekkilleri Öcalan'ın aynı zamanda sağlık koşullarına karşı da hukuki davranılmasını isteyen Av. Dinç, Öcalan'ın sağlık sorunlarının tecrit koşullarıyla bağlantılı olduğunu dile getirdi. Av. Dinç, şöyle konuştu: "Sağlık koşullarıyla ilgili olumsuz durum da '99'dan bu yana devam eden tecrit koşullarıyla birebir bağlantılı. İmralı Adası'na alınana kadar hiçbir sağlık sorunu olmamasına rağmen İmralı ile birlikte ağır tecrit koşullarıyla alakalı olarak sağlık sorunu giderek ağırlaştı.
Zehirlenme iddiaları da söz konusu olmuştu. AİHM'de bunla ilgili de dosya devam ediyor. Önemli bir şahsiyet olarak, Kürtlerin iradesi kabul ettiği bir şahsiyet olarak sağlık meselesinde ciddi kuşkular söz konusu. Adalet Bakanlığı, kendisinin bağımsız sağlık heyeti istemesini ciddiye alıp, bunla ilgili yapılan başvuruları kabul etmeli. Sayın Öcalan şimdiye kadar hiçbir bağımsız heyetin denetiminden geçmiş değil. Bu sağlık sorunları giderek ciddileşiyor ve kronikleşiyor. Hiçbir çözüm bulunmuyor; kalıcı tedaviler uygulanmış değil. Görüştüğümüz doktorlar kontrollerin orada yapılmasından sonra tedavisinin yapılacağı donanımlı bir hastaneye götürülmesini istiyor. İlk aşamada muhakkak bağımsız heyetin gitmesi gerekir. Adalet Bakanlığı buna engel çıkarmamalı. Daha sonrası için de tam donanımlı hastaneler, koşullarının değişmesi gibi hususlar sağlanmalı."
KAMUOYUNA DUYARLILIK ÇAĞRISI
Bir an önce hükümeti mevcut tavrını değiştirmeye çağıran Av. Dinç, "Bu tavrın Kürt sorununun demokratik, barışçıl şekilde çözülmesine de yararı olmadığı görülmeli. Kamuoyunu, demokratik kitle örgütlerini, kurumları da bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz. Biz hukuki yönden anti demokratik, 'ben yaptım oldu' anlayışına karşı ulusal ve uluslararası mücadelemizi devam ettireceğiz" dedi.