Oluç: Abdullah Öcalan avukatları ve ailesiyle görüştürülmelidir!

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, "Talebimiz çok açık: İmralı’da Abdullah Öcalan ve yanındaki üç siyasi hükümlü avukatlarıyla ve aileleriyle görüştürülmelidir. Hem de hızlıca. Bu en doğal haktır" dedi.

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Oluç'un değerlendirmelerinin öne çıkan bölümleri şöyle:

"Biliyorsunuz, Türkiye’de ekonomi literatüründe artık yeni bir yöntem ve yaklaşım var. Bunun adı Nebati yöntemi. Nedir bu yöntem? Mesela fiyat istikrarı için ya da yüksek enflasyona, rekorlar kıran ithalata, işsizliğe atasözleri, deyimler ve şiirlerden alıntılarla müdahale etmeye çalışmak. Aslında yöntem basit ve maliyeti de yok. Maliyeti yok neden? Söylediği sözlerin bir kısmını sakızların sarıldığı kağıtlarda alıyor. Oradaki manilerden alan bir Hazine ve Maliye Bakanıyla karşı karşıyayız.

Türkiye’nin ihracatı nisan ayında geçen yılın aynı ayına göre 24,6 artmış ve 23 milyar 368 milyon dolar olmuş. İthalat ne olmuş yine bir yıl öncesiyle karşılaştırırsak, yüzde 35 yükselmiş ve 29 milyar 489 milyon dolar olarak gerçekleşmiş. Nisan ayında aradaki fark 6 milyar dolardan fazla. Mayısta ne olmuş? İthalat ile ihracat arasındaki açık 10 milyar 679 milyon dolar olmuş. 2022 yılın ocak ve mayıs arasındaki periyotta 43 milyar 232 milyon dolar açık gerçekleşmiş. Bunları konuşsana Hazine ve Maliye Bakanı! İthalatın ihracatı karşılama oranı düşmüş. Nisan 2021’de 85.9'muş ihracatın ithalatı karşılama oranı, mayıs ayında yüzde 79.3’e gelmiş.

Hazine ve Maliye Bakanı açıkça manipülasyon yapıyor.

Halkın sırtından aldığınız vergileri azaltmıyorsunuz.

Kur korumalı mevduat devreye girdiğinden bu yana döviz mevduatı artmaya devam etmiş.

Halkın vergilerinden alınan ödemeler aslında bir avuç rantiye aktarılıyor.

Asgari ücrete düzenlemeyi düşük yapmak için TÜİK enflasyonu düşük açıklıyor.

YARGIDA SÜRGÜN

HSK 5426 savcı ve hakimin görev yerlerini değiştirdi. İktidar güdümündeki bir HSK’dan bahsediyoruz. Ve baktık, çok ilginç değişiklikler yapılmış. Havuç sopa yöntemini kullanıyor bu HSK. Hakim ve savcılara karşı. İktidarın siyasi çıkarlarına hizmet edecek kararları veren hakim ve savcılar terfi almışlar ama iktidarın çıkarına olmayan kararlar veren yargıçların terfisi düşürülmüş. Oradan oraya sürülmüşler. Birkaç örnek vermek istiyorum. Bir tanesi Gezi Davasında muhalefet şerhi veren tek hakim Kürşat Bektaş İstanbul’dan Tokat’a sürülmüş. Kime bu işaret, bütün hakimlere. Kobanî Kumpas Davasında hukuku ayaklar altına alan Savcı Ahmet Altun’a bir havuç verilmiş. Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili olmuş. Çok iyi çalıştın diye. HDP’ye yönelik dava açmak, fezleke göndermek savcılar için terfi meselesidir. Almış işte Ahmet Altun da. Cumhuriyet Gazetesine yönelik soruşturma yürüten ve operasyonlara imza atan savcı da terfi etmiş Malatya’dan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Üyeliğine getirilmiş.  

'KÜRT GAZETECİLERİ TUTUKLAYANLARA TATİL!'

Cemal Kaşıkçı davası iade edildi Arabistan’a. Bu hafta Suudi Prensi gelecek. Davanın Suudi Arabistan’a devrine ilişkin karara şerh düşen hakim Maraş’a gönderilmiş. Sürgün yeri. Geçen hafta Diyarbakır’da 22 gazeteci gözaltına alındı, 16 gazeteci tutuklandı. Bu Kürt gazetecilerle ilgili soruşturma yürüten Bismil Cumhuriyet Başsavcısı İzmir'e gönderilmiş. İzmir'e tatil biletine sahip olmuş o savcı. Tutuklama kararı veren hakim nereye gönderilmiş, Bismil’den Sakarya’ya. Yani örnekleri artırabiliriz ama bu kadarı yetsin. Çok açık ve net bir şekilde HSK bütün hakim ve savcılara bu atamalarla demiş ki; iktidarın istediği yönde karar verenleri terfi ettiririz, iktidarın istemediği kararları veren, şerh yazanları ise terfi ettirmeyiz, sürgüne göndeririz, rütbesini alırız. Çok açık ve net bu görülüyor.

SANSÜR YASASI

Ayrıca basında ve sosyal medyada düzenlemeler içeren bir yasa ile karşı karşıyayız. Bunun neden getirildiğini biliyoruz. Çok büyük bir sansür yasası ile karşı karşıyayız. Sansürü krizin üstünü örtmek için istiyorlar. Yani TÜİK’in yalan ve hormonlu rakamlarını düzeltmeye çalışanlara yönelik sopa sallıyor iktidar. Sadece TÜİK değil bütün alanlardaki krizin üstünü örtmek için bu yasayı getirdiler. İktidar özgür biçimde dezenformasyon yapmak istiyor. Onun için bu sansür yasasını gündeme getirdi. İstiyor ki bütün medya ve sosyal medya, görsel işitsel ve yazılı medya tek yerden yönetilsin. Tek fikir hakim olsun orada. Örneğin A Haber gibi herkes yapsın haberlerini. İktidar bunu istiyor. İktidarın medyası, AKP’nin trolleri her yere hakim olsun da gerçekler konuşulmasın istiyor. Bununla ilgili bir yasa geliyor. Düşünce ve ifade özgürlüğüne ve evrensel haklara ağır bir darbedir. İletişim hakkına, haber alma hakkına ağır bir darbedir. Bunları konuşmaya devam edeceğiz.

İMRALI TECRİDİ

Son bir konu var konuşmak istediğim. Bir haftayı geçti televizyon programlarında her zaman olduğu gibi HDP olmaksızın en fazla HDP konuşuluyor. Adımıza sınırsız söz kuruluyor. Kurulan sözler doğru olsa, çok güzel söylüyorsunuz diyeceğiz. Yanlış, gerçek bilgiden yoksun sözler kuruluyor. Tamamen bir spekülasyon ortamı. Bunu sadece iktidar medyası yapmıyor, kendisine muhalefet diyen kanallarda da görüyoruz. Bilgisiz yorumlar, bilgi sahibi olmadan yapılan yorumlar. Bunları daha açık konuşacağız. Bazı sorular sormak istiyoruz. Konu İmralı'daki mutlak tecrit. Sorular ne? İktidara da muhalefete de soruyoruz. Bir insanın kim olduğundan bağımsız olarak ailesiyle görüşme hakkı var mı? Hükümlüden bahsediyoruz. Hukukun herhangi bir yerinde var mı ailesiyle görüşme yapamayacağına dair bir hüküm? Hayır yok. Ama cevap verin. Var mı? Hukukun herhangi bir yerinde var mı? 23 yıl boyunca hükümlü olan birinin avukatlarıyla görüşemeyeceğine dair bir hüküm? Ulusal ve uluslararası hukuku kastediyorum. Hukukun hangi maddesi telefon hakkını kullanamaz diyor? Peki, CPT başta olmak üzere diğer uluslararası kurumların var dediği tecrit bir işkence sistemi değil midir? İnsanlık dışı ve hukuk dışı değil midir? Bu soruları soruyoruz. Bu basit sorular aslında tüm meselenin özüne işaret eden sorulardır.

İhlal ve hukuksuzluk var diyorsanız, bu konuya dair hukuki ve insani söz kurmak zorundasınız. Hukukun uygulanmasının önünü açmak zorundasınız. İktidara da muhalefete de söylüyorum. Siyasetin görevi budur. Bizim de söylediğimiz budur. Şimdi koşulsuz ve zamansız olarak bu gerçeklerin yanında duruyoruz. Talebimiz çok açık, daha önce de konuştuk, ben burada basın toplantılarında konuştum, Genel Kurul’da konuştuk ve konuşmaya devam edeceğiz. Talebimiz çok açık: İmralı’da Abdullah Öcalan ve yanındaki üç siyasi hükümlü avukatlarıyla ve aileleriyle görüştürülmelidir. Hem de hızlıca. Bu en doğal haktır. Kimse bunun üzerinden spekülasyon yapmaya kalkışmasın. Özellikle muhalefeti kastederek söylüyorum. Artık bu tür spekülasyonlara son verin, hukukun gereğini yapın ya da bunu savunun. Bu konuyu tartışmaya devam edeceğiz. Çeşitli yanlarıyla değerlendirmeye devam edeceğiz. Biz hukuksuzluğun sona ermesi için bunu yapıyoruz. Hedefimiz esas olarak budur."