Oluç'tan Leyla Güven için AB, AP ve CPT’ye çağrı

HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, "Her geçen gün Leyla Güven için sona doğru gitmek anlamına geliyor" uyarısında bulundu. Oluç, AB, AP, CPT başta olmak üzere uluslararası kurumlara harakete geçme çağrısı yaptı.

DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in sağlık durumuna kulak tıkayan Hükümet ve Meclis Başkanı’na bir kez daha seslenirken, “İnsan hakları kurumlarına barolara, sivil toplum örgütleri, uluslararası kurum ve kuruluşlara çağrı yapıyoruz, AB, AP, CPT’ye çağrı yapıyoruz. Leyla Güven ciddi sağlık sorunları yaşamaya doğru yol almaktadır” dedi.  

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Saruhan Oluç, Genel Merkezi binasında, yerel seçim hazırlıkları ve gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. 

'LEYLA GÜVEN HER GÜN SONA DOĞRU GİDİYOR!'

Oluç, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle 76 gündür açlık grevinde olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven’in sağlık durumuna ilişkin konuştu. Güven'in sadece Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) oluşturacağı bağımsız doktor heyetini kabul edeceğini dile getiren Oluç, şöyle devam etti: 

"Ama ne hikmetse Adalet Bakanlığı, TTB’nin heyetini kabul etmiyor. Leyla Güven kritik eşiktedir ve devlet, hükümet bunu fark etmelidir. İnsan hakları kurumlarına barolara, sivil toplum örgütleri, uluslararası kurum ve kuruluşlara çağrı yapıyoruz, AB, AP, CPT’ye çağrı yapıyoruz. Leyla Güven ciddi sağlık sorunları yaşamaya doğru yol almaktadır. Şimdiye kadar yaptığım bütün açıklamalarda Meclis Başkanlığı’na çağrı yaptık. Meclis Başkanı olarak ‘vekilinize çağrı yapıyorsunuz’ dedik. ABD’lilerin deyimi ile topal ördek olan Meclis Başkanı’na sesleniyorum; Madem orada duruyorsunuz vicdanınıza göre karar verin. Yapacağınız son bir iş, Hakkari halkının iradesi olan, parlamenter olan Leyla Güven’in haklarını savunmaktadır. Her geçen gün Leyla Güven için sona doğru gitmek anlamına geliyor.

Hükümet ise Leyla Güven’in durumuna ilişkin adım atmak ve İmralı’daki tecride yönelik bir düzenleme yapmak yerine, bu tecridi kaldırmak yerine, Leyla Güven dayanışma yapanlara saldırmaktadır. Daha geçen Diyarbakır’da milletvekilimiz Remziye Tosun başta olmak üzere, bu eylemi yapan kadınlara ağır saldırı yapılmış, TOMA’lar ile saldırılmıştır. Meclis Başkanı, Adalet Bakanı, STK’ler, hukuk kurumları bir an evvel adım atmazsa ağır sorunların yaşanacağı bir döneme girilecektir. Büyük vicdani kırılmaların yaşanacağı bir döneme girilecektir. Bunun aşılması gerektiğini vurguluyoruz.”

ATK'NİN 'SÎSÊ BİNGÖL' RAPORUNA TEPKİ

Adli Tıp Kurumu’nun hasta tutuklu Sîsê Bingöl’e verdiği rapora da tepki gösteren Oluç, şunları dile getirdi: “Sîsê Bingöl Mersin Üniversitesi bir rapor düzenledi ve yaşlılıktan kaynaklı sorunlara işaret edildi. Hatırlamama, kendine bakamama durumuna işaret edildi. Bu rapor adli tıp kurumuna gitti ve adli tıp kurumu bir sonuç raporuna dönüştürdü. Sise bingöl 84 yaşındadır ve Türkçe bilmediği için bazı testler yapılamamıştır. Adli Tıp Kurumu raporu diyor ki, ‘Sîsê Bingöl kendisini kötü gösterme çabası içinde olduğu düşünülüyor.' Şimdi yani bu doktorlara bu Adli Tıp Kurumu'nda bu raporunu düzenleyenlere sormak istiyoruz; ‘düşünülüyor’ demişsiniz ya, sizin düşünecek beyniniz var mı? Sizin vicdanınız var mı? Siz doktor musunuz? Bu doktorlar araştırılmalıdır. İktidarın baskısı altında bu raporların yazılığı ortaya çıkarılmalıdır."

YEREL SEÇİMLER

Yerele seçimlere dair de değerlendirmelerde bulunan Oluç, AKP Van Milletvekili Abdulahat Arvas’ın "AKP Van'da kaybederse, tüccarlar kaybedecek..." şeklindeki açıklamalarına ilişkin, şunları söyledi: “Durumun AKP açısından ne kadar vahim olduğunu gösteren bir açıklama. Bunlar yalan tacirleri. AKP’nin yerel yönetimde ya da belediye olmadığı her kentte başörtülüler de başörtüsüzlerle beraber rahatça dolaşıyor. Bu sadece Kürt illeri için değil batı için de geçerli. AKP'nin olmadığı her yerde tüccar da esnaf da kazanabiliyor. Eğer bugün tüccar ve esnaf kazanamıyorsa, AKP’nin yarattığı krizden kaynaklanıyor. Arvas bir korku ve yalan iklimi yaratıyor. Oysa Arvas'ın konuşması gereken başka bir şey var. Bekir Kaya’yı neden tutukladınız ve mahkum ettiniz? Çünkü Van halkı Bekir Kaya’yı seviyordu ve onun demokratik belediyecilik anlayışını destekliyordu. Bekir Kaya bugün tutuklu olmasaydı yeniden Van halkının teveccühünü alacaktı. Asıl konuşulması gereken Sayıştay raporları ve kayyum felaketidir."

Oluç, şunları belirtti: “Harap binalara seçmen kaybettiğinizi tespit ettik, bunların şikayetini yaptık. Boş asker ve polis lojmanlarına seçmen kaydettiğinizi tespit ettik ve başvurduk. Bu kadar büyük bir seçmen taşıma meselesinde bir organizasyon var. Bu organizasyon içinde İçişleri Bakanlığı kurum olarak var mıdır? İçişleri Bakanlığı bu organizasyondan haberdar mı? Belli ki çalışan bir masa ve organizatör bir odak var ve bu odak bu işi adım adım örgütlüyor. Uluslararası alan da bu konunun farkındadır. AGİT raporlarına yansıdı bunlar. Son 3 seçimdir AGİT raporlarına yansıdı."

Kürt illerinde sandık hakimiyetinin asker, polis, korucu tarafından yapıldığına dikkat çeken Oluç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Onlar sandıkların başında insanları korkutarak, yıldırılarak bu hakimiyet sağlanmaya çalışıyor. Elbette halkımız buna izin vermiyor. Batıda nasıl yapılıyor peki? Buralarda başka bir yol uygulanıyor. Batıda da daha çok muhalif gözlemcinin olmadığı iller, ilçeler ve sandıklar seçiliyor. Seçmen baskılanıyor, sandık kurulu bastırılıyor. Buna da ‘seçmeni baskılamak’ deniyor. Bu iki husus sandık hakimiyeti adı altında Türkiye'deki son 3 seçimde uygulanan hilenin adıdır. Şaibeyi yaratan kimse onları açığa çıkarın. Öyle ‘biz şu kadar tespit ettik, üzerine gidiyoruz’ demekle olmuyor."