‘Operasyonlar kadınların mücadele mekanizmalarını hedef almıştır’

‘Operasyonlar kadınların mücadele mekanizmalarını hedef almıştır’

"KCK" İstanbul ana davasında tutsak kadın siyasetçiler adına ortak savunma yapan BDP İstanbul eski Eşbaşkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, "KCK operasyonları Kürt kadınlarının yürüttüğü siyasi mücadelelerine dönük olarak gerçekleştirilmiştir. Kadınların oluşturduğu mücadele mekanizmaları hedef alınmıştır" dedi.

"KCK" adı altında 2011 yılında düzenlenen operasyon kapsamında haklarında dava açılan 111'i tutuklu 205 Kürt siyasetçinin ve insan hakları savunucusunun yargılandığı "KCK" İstanbul ana davasının 5'inci duruşmasının 6'ncı oturumu Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısında bulunan İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nde tutsak Kürt siyasetçilerin savunmaları ile sona erdi. Öğle arasının ardından BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel de duruşmaya izleyici olarak katıldı. Tercüman aracılığı ile Kürtçe savunma yapan BDP İstanbul eski Eş Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, "Barış ve Demokrasi Partisi Kadın Meclisi siyasette özgürlük ve hakikat arayışımız" başlığı ile kadınların ortak savunmasını yaptı. "Savunmanın bu bölümünde bu davada yargılanan kadınlar olarak kendi özgün durumumuzu ele alacağız. Çünkü her ne kadar bu iddianamede gözükmese de bizim BDP içinde özgün bir mücadelemiz, özgün ve özerk bir örgütlenmemiz özgün taleplerimiz vardır" diyerek savunmasına başlayan Kılıçgün, "Bu iddianamenin, Kürt halkının ve BDP'nin mücadelelerini kendi hakikati ve bütünlüğü içinde görmemek gibi temel bir zaafı var. Aynı şekilde genelde kadın mücadelesini, özgünlüğünü ve bütünü içinde göremiyor. Bu mücadelenin niteliğini kavrayamıyor. Onun için burada Kürt halkının ve bütün ezilenlerin eşitlik, özgürlük, adalet, demokrasi ve barış talepleri ile iç içe geçen, ama onları da aşan kendi taleplerimizi, gerekçelerimizi ve durduğumuz yeri ortaya koymaya çalışacağız" dedi. 

Yargılananların sadece kendilerinden ibaret olmadığını ifade eden Kılıçgün, "Bireyler şahsında yargılanan özgürlük ve eşitlik talepleri olan bir toplumdur. Bu iddianamede Kürtlerin mücadelesine ve Kürtlere tahammülsüzlüğü görüyoruz. Kadın hareketi toplumsal bir harekettir. Dünyada kadınların ortak talebi vardır. Kadınların yaşadıkları ortak sorunları ise şiddet, tecavüz, öldürülme, yok sayılma, kimliksizleştirilme, güven kırılması, erkeğe benzetilme olarak sıralayabiliriz. Bütün bunlar kişisel değil, ortak sorunlardır. Ayrımcılıksız, özgür ve eşit bir dünyayı talep ediyoruz. Ayrı ülkelerde ve kıtalarda kadınların örgütlü mücadelesi sonucu meclisler kurulmuştur. Ve kadınlar her yerde mücadele yürütüyor" dedi. Kadınların mücadelesini sosyal bir hareket olarak tanımlayan Kılıçgün, "KCK operasyonları Kürt kadınlarının yürüttüğü siyasi mücadelelerine dönük olarak gerçekleştirilmiştir. Kadınların oluşturduğu mücadele mekanizmaları hedef alınmıştır. 90'lı yıllarda milletvekili Leyla Zana, polis zoruyla TBMM'den çıkarılarak gözaltına alınmış. Bu kareler zihinlerden silinmeden 20 yıl sonra şimdi BDP'nin kadın milletvekilleri, eş başkanları ve yöneticileri mahkemelerde yargılanıyor. Dünyanın her yerinde yaşanan sorunların temel nedeni olarak kadın ve erkek eşitsizliğini görüyoruz. Siyaset biz kadınlar için yeni bir alan ve burada mücadelemizi vererek bize biçilen rolleri reddediyoruz. Yok sayan zihniyeti yıkarak, bütün toplumların barışını sağlamayı hedefliyoruz. Çalışma alanımız kadın katliamları ve bütün katliamları kapsıyor. Yaşanan bütün sorunlara kadın bakış açısıyla bakıyor ve çözüm üretiyoruz. Ne yazık ki sistem kadınların içinde bulunduğu her yapıyı potansiyel 'terörist' faaliyet olarak ele alıyor" dedi. 

Bu dava kapsamında yargılanan kadınlar olarak bulundukları her ortamda egemen sistemin kadını ötekileştiren, ezen, sömüren, kendi iktidarının dişisi haline getiren işleyişin karşısında durduklarını ifade eden Kılıçgün, "En eski sömürgenin başkaldırısı olarak tanımlanan feminizmin, kadının toplumsal yaşamdan dışlanışını tarihsel yanlarıyla ortaya koymuş, kadın erkek arasındaki eşitsizliği, toplumsal cinsiyetçiliği temel sorunlar olarak odak noktasına almış ve bu anlamda farkındalık yaratarak önemli bir çığır açmıştır. Bugün kadın özgürleşmesi ve özgün örgütlenmesinde bir aşama kaydetmişsek, feminist hareketin kadınların yüzlerce yıllık hak ve mücadele geleneği üzerinde şekillendiğini ifade ederek, bu mirasa sahip çıkarak, daha fazla yol alabileceğimizi belirtmek istiyoruz. Çalışmalarımızın ve mücadelemizin çerçevesi BDP Kadın Meclisi Yönetmeliği'nin 'Kadın Meclisinin Amacı' başlıklı 2'nci maddesinde orta konmuştur" dedi. BDP'li kadınlar olarak tüm sorunların çözümünde demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü bir toplumu inşa etmek için mücadele ettiklerini vurgulayan Kılıçgün, "Türkiye siyasi tarihinde bir ilki gerçekleştirerek, siyasi partilerdeki eril yönetim anlayışını mahkum edip eş başkanlık sistemini hayata geçirdik. Çağın temel çelişkisi cins çelişkisidir. Kadınlar bu tarihsel çelişki karşısında her dönem köklü ve güçlü bir mücadele içinde olmuşlardır. Kadınların toplumsal gelişimdeki bu öncülüğü nedeniyle Kürt isyanlarında ve direnişlerde de kadınlar karşıt güçler tarafından hep hedef alınmıştır. Örneğin Ağrı isyanında Gülizer Hanım, Yaşar Hanım, Dersim katliamında teslim olmayarak kendini uçurumdan atan Bese ve Zarife, Paris'te katledilen Sara, Rojbin ve Ronahi, Kürt kadınının haklarının direnişinin sembolü olmuştur. Yine Baas rejimine karşı verdiği mücadelede uçak kaçırma girişiminde bulunan Leyla Qasım'ın 13 Mayıs 1974 tarihinde idam edilmesi" diye konuştu. 

Kadınlar olarak barış çağrısı yaptıklarını ve operasyonların son bulmasını istediklerini ifade eden Kılıçgün, "Bizler yaşadığımız kan dondurucu felaketlere rağmen hiçbir zaman yok etme, bitirme dilini kullanmadık ve böyle çağrılar da yapmadık. Burada düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayan, demokratik siyaset zemini olabildiğince daraltan, özgürce siyaset yapmayı ve demokratik mücadeleyi olanaksızlaştıran zamanın ruhuna aykırı bir yaklaşım hakim. Heyetinizin iradesini siyasetin konusu olan meselelerin tartışma yerinin mahkemeler değil, siyaset zemini olduğu yönünde, demokratik siyaset alanında daraltılmasını kabul etmeme yönünde kullanması barışa da hizmet edecektir. Bu yargıyı siyasallaştırmaz, tam tersine burada bulunmamıza yol açan çıkmazı derinleştirme politikalarına hizmet eden siyasallaştırmanın giderilmesi anlamına gelir" dedi. Kılıçgün ortak savunmanın ardından kişisel savunmasına geçti. 

Kılıçgün, savunmasında "Bizim durumumuz da biraz buna benziyor. Üzerimizdeki zor ve zulme, cezaevinde kalmamıza, hukuk ve kanun diyorlar. Neyin hukuku kimin kanunu? Peki biz kimiz? Kürt sorunu Türkiye'de en ağır sorundur. Bunun adı terör sorunu değildir. Demokratik siyaset ve barışçıl yöntemlerle çözülebilir ve çözülmelidir de. 2 yıl İstanbul BDP eşbaşkanlığı yürüttüm. Yaklaşık 20 ilçemizde de eş başkanlık sistemi uyguladık. Birçok komisyon kurduk. BDP danışma meclisi, Demokratik Kent Konseyi yürüttüğümüz çalışmalardandır. Diğer önemli çalışmalarımızı da kadın çalışmaları oluşturmaktadır. Dünya tarihinden de biliyoruz ki eğer demokrasi oluşmuşsa bu da kadınların eliyle olmuştur. Öncelikli olarak demokrasi lazım. Bu da toplumun ve kadınların elindedir. Son olarak da gizli tanık Haydar olarak adlandırılan ve bir çok arkadaşım üzerine ifade veren kişi. Erkan Yanıt'tır. Erkan Yanıt, verdiği ifadesinde KCK yöneticisi ve kadın meclis sorumlusu olduğumu söylemiş. Bu iddianın ispatı yoktur. Mahkemeye çağırılmasını istiyorum. Bahsi geçen eylem ve toplantılarına katıldığım doğrudur. Bunların hepsi BDP'nin eylemleridir" dedi. Sürece değinen Kılıçgün, "Bütün bunlara rağmen demokratik siyasete ve Kürt sorununun barışçıl çözümüne inanıyor ve bunun için çalışmaya devam edeceğimizi belirtmek istiyorum. Elini değil taşın altına koymak, artık o taşı kucaklamak gerekiyor. Mahkemenin de bu gerçekliği gördüğüne inanıyorum. Sayın Öcalan'ın başlattığı ve devletin kurumlarının kayıtsız kaldığı bu barış projesine destek verilmesi gerektiğine inanıyor ve hem kendimin hem arkadaşlarımın tahliyesini talep ediyorum" dedi. 

Ardından delil ikamesine geçildi. Delil ikamesinde, mahkeme başkanı Ali Alçık'ın, "DÖKH'ün genel sekreterliğini kim yapar?" sorusuna Kılıçgün, "Sivil bir yapılanmadır. Birçok alanda özelde kadın özgürlüğünde çalışmaları olmuştur. En son Diyarbakır'da Ortadoğu Kadın Konferansı düzenlenmiştir. Eş başkanlarımız konuşma yapmıştır. Televizyonlar da bunu haberleştirmiştir. Legal bir yapılanmadır. İçinde yalnızca BDP yok. 100'e yakın kadın kurumu yer almaktadır" dedi. 

Kılıçgün'ün ardından BDP İstanbul İl Örgütü halkla ilişkiler çalışanı Meice Çelik'in savunmasına geçildi. Çelik, "Neyin savunmasını yapacağımızı bilmiyorum. Siyasi parti faaliyetlerimiz suç olarak gösterilmiş. Ben vicdani olarak bu çalışmalarda yer aldım. Kadınların birçok eylemine katıldım. Terör faaliyeti olarak gösterilen eylemde kadınlara gül dağıttık. Gül dağıtmak terör faaliyeti mi oluyor" dedi. Çelik'in savunmasının ardından delil ikamesine geçildi.

Delil ikamesinin ardından mahkeme heyeti duruşmayı yarına erteledi.