Ortadoğu’nun özgürlük ocağı-Mustafa Karasu

2015 tarihi Newrozu, kırk yıllık büyük mücadelenin güçlü bir halk ve büyük sonuçlar ortaya çıkardığını bir daha gözler önüne sermiştir. Newroz’a gösterilen ilgi, Türkiye’nin temel sorununun Kürt sorunu olduğunun kanıtı olmuştur.

2015 tarihi Newrozu, kırk yıllık büyük mücadelenin güçlü bir halk ve büyük sonuçlar ortaya çıkardığını bir daha gözler önüne sermiştir. Newroz’a gösterilen ilgi, Türkiye’nin temel sorununun Kürt sorunu olduğunun kanıtı olmuştur. Bu yönüyle Tayyip Erdoğan’ın “Kürt sorunu yoktur” sözüne güçlü bir cevap verilmiştir. Türkiye siyasetini belirleyenin Önder Apo olduğu görülmüştür. Zaten Tayyip Erdoğan’ın tüm çırpınışı, Önder Apo’nun Türkiye siyasetini belirleyen bir siyasi güç olmasını engellemeye yöneliktir. 

Sadece Amed Newroz’u değil, tüm Newrozlar bu yıl çok coşkuluydu. Halkın coşkun ve mücadele ısrarını tüm dünya gördü. 2015 Newroz’u yenilmez bir halkın fotoğrafıydı. Bu halkı artık köle yapmak ve egemenlik altında tutmak mümkün değildir. Kürt halkının bu duruşu Türkiye başta olmak üzere İran, Irak ve Suriye devletleri için de güçlü bir mesaj olmuştur. Sadece Türkiye değil, Kürtlerin bulunduğu tüm ülkelerin iktidarlarına da “bu sorunu çözün” çağrısı olmuştur. Zaten Amed Newrozu artık sadece Bakurê Kurdistan’ın değil, Rojhilat, Rojava, Başûr, tüm Kürdistan’ın Newroz’udur. Amed Kürdistan’ın paytaxtı olduğunu bir daha göstermiştir. Tabii ki Kürt halkı artık devlet ve iktidar istemiyor. Devletin özgürlük ve demokrasi getirmeyeceğini biliyor. Demokratik toplum ve demokratik öz yönetime dayalı özgürlük istiyor. İşte özgür Kürt’ün merkezi de Amed’tir. Amed bu onuru fazlasıyla hak etmiştir. 

Amed’te toplanan milyonlar sadece Bakurê Kurdistan’ın değil, sadece dört parça Kürdistan’ın değil, tüm Ortadoğu’nun özgürlük ve demokrasi gücüdür. Amed’te toplanan dinamik toplum Türkiye’yi de tüm Ortadoğu’yu da özgürleştirecek toplumdur. Artık Kürdistan Ortadoğu’nun özgürlük ocağıdır. Ortadoğu’ya özgürlük, demokrasi ve sosyalizm ışığı buradan yayılacaktır. Amed böyle bir tarihi rol üstlenmiştir. Amed halkı bu konumunun tam farkında olmasa da tarihsel rol ve gerçeklik böyledir. Tek tek bireyler bunun farkında olmasalar da toplum olarak Amed halkı bunu yerine getirecektir; zaten getiriyor da. On yıllardır Kürdistan’ın tüm parçalarını zaten Amed etkiliyor ve yönlendiriyor. Çünkü Amed’in rahmine demokratik toplum paradigması ve manifestosu düşmüştür. Yaşamı uğruna ölecek kadar sevenlerin, direnmek yaşamaktır diyenlerin ruhunu verdiği bir Amed tabii ki özgür ve demokratik yaşamın kaynağı olacaktır. Amed burçlarında Zekiye Alkan’ın yaktığı özgürlük ateşi sönmeyecek, demokratik sosyalizm bayrağı bu burçlarda sonsuza kadar dalgalanacaktır. 

Bugün Ortadoğu’nun krizli, kaoslu siyasi ortamına tek çözüm gücü olacak Amed ruhudur. Ortadoğu’nun ayağına takılan zincirleri kıracak balyoz Newroz’da tüm gücüyle havaya kalkan Kürt balyozudur. 21 Mart Amed Newrozu’nda bu balyoz Ortadoğu’nun zincirlerini kırmak için havaya kalkmıştır. Önder Apo’nun dediği ortak Ortadoğu evini bu balyoz ulus-devlet sınırlarını, zincirlerini parçalayarak gerçekleştirecektir. Ortadoğu, Kürt, Türk, Arap, Fars, Asuri-Süryani, Türkmen tüm halkların içinde olduğu demokratik Ortadoğu konfederasyonunu gerçekleştirecektir. Ortadoğu’nun böyle bir kardeşleşme ve birlik dışında bir kurtuluşu da yoktur. Tarihte Ortadoğu halkları, ülkeleri hep konfederasyon olarak bir siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamı sürdürmüşlerdir. Ortadoğu konfederal olduğu dönemde her bakımdan güçlü olmuş, uygarlığın beşiği olmuştur. Ne zaman kırk parçaya bölünmüş, o zaman kaderi tersine çevrilmiştir. Yeniden demokratik Ortadoğu konfederasyonu sağlanırsa bu Ortadoğu’nun önünü kimse tutamaz. Tabii ki bu konfederasyon bir devletin hakimiyetinde olursa yine sorunlar çözülmez. Zaten bir ülkenin, devletin hakimiyetinde günümüzde böyle bir konfederasyon da sağlanamaz. Ancak eşitlik, demokrasi, özgürlük koşullarında demokratik Ortadoğu konfederasyonu gerçekleşebilir. 

Böyle bir konfederasyon da Önder Apo’nun zihniyeti ve paradigmasıyla kurulabilir. Demokratik ulus tezi, demokratik konfederasyonun temelidir. Demokratik ulusta kimlikler birbiriyle çok katı biçimde ayrı durmayacak; iç içe olacak ve birbirinden değerler alarak yakınlaşacaktır. Hiçbir toplum asimile olmadan, kimliğini kaybetmeden, bir erime yaşamadan birinden birine yakınlaşma ve geçişin olduğu bir özgür ve demokratik yaşam sistemi olacaktır. Bu geçirgenlik de eşit, özgür ve demokratik yaşam içinde olduğundan bireyler de toplumlar da güçlenir. Herkes bir diğerinin daha güzel ve güçlü yanlarını alır. Bundan da herkes, her toplum kazançlı çıkar. Önder Apo böyle bir demokratik ulus yaşamını ve demokratik Ortadoğu konfederasyonunu öngörmektedir.

Önder Apo’nun bu Newroz mesajındaki en çarpıcı yanı, bu ortak Ortadoğu eviydi. Bu, tabii ki 2015 Newroz ruhunun da ifadesiydi. Önder Apo’nun tüm mesajı Ortadoğu’nun demokratikleşmesini hedeflemektedir. Çünkü Ortadoğu demokratikleşmeden ne Kürt halkının özgürlüğü güvenceye alınabilir, ne de herhangi bir ülkede istikrar ve barış sağlanabilir. Önder Apo’nun Türkiye’ye yönelik demokratikleşme ve Kürt sorununun çözüm projesi de esas olarak Ortadoğu’nun demokratikleşmesini hedeflemektedir. Zaten bugünkü Ortadoğu gerçeğinde böyle bir ufka ve projeye sahip olmayan bir siyasi hareketin lokal olarak da başarılı olma şansı yoktur.  

Önder Apo Ortadoğu’nun demokratikleşmesinin de bir Kürt-Türk barışından geçtiğini iyi bilmektedir. Anadolu’nun ve Mezopotamya’nın ortaklaşmasına dayanan bir barışın tüm Ortadoğu’yu etkileyeceği tarihsel bir gerçektir. Anadolu ve Mezopotamya diyalektiği hem Ortadoğu’yu özgür ve demokratik kılacaktır, hem de Batı karşısında demokratik temelde güçlü olacaktır. Aslında demokratik Türkiye özgür Kürdistan, dünyanın en eski uygarlıklarının sentezini yaparak yeni bir uygarlık çıkışını yapacak tek seçenektir. Bu projenin gücü de buna dayanmaktadır. Kürtlerin demokratik toplum temelinde güçlenmesinin ve özgürlük tutkusunun kadın özgürlük çizgisinde zirveleşmesi böyle bir seçeneğin hem gerçekleştirici gücü hem de güvencesidir. 

Türkiye’de mevcut durumda ya MHP’nin inkarcı seçeneği devreye girecektir ya da Kürt Özgürlük Hareketi’nin özgürlükçü demokratik seçeneği. AKP ve CHP artık mevcut politikalarıyla Türkiye gerçeğine cevap olamazlar. Çünkü onların orjinal düşüncelerini MHP savunmaktadır. AKP ve CHP klasik devlet politikalarının Kürt Özgürlük Mücadelesi karşısında oportünist ve psikolojik savaş karakterine bürünmesidir. Çözümsüzlüğü yeni koşullara uyarlamaktadırlar. MHP’nin savunduğu ise yüz yıllık inkarcı devlet politikasıdır. MHP, devlet politikasında, inkarcı soykırımcı politikasında hiçbir söylem değişikliği bile yapmadan sürdürmeyi ifade etmektedir. Ancak kırk yıllık mücadele bu politikayı iflas ettirmiş ve sürdürülemez hale getirmiştir. Bu politikanın hiçbir meşruiyeti kalmamıştır. Bu nedenle Kürt Özgürlük Hareketi karşısında başarı şansı yoktur. En çabuk kırılmaya uğrayacak bir politikadır. İşte bu nedenle Önder Apo’nun ortaya koyduğu Türkiye projesi Türkiye için tek seçenektir. Bunun dışındaki her politika çözümsüzlük ve Türkiye için yıkım politikasıdır.

Aslında Türkiye düşmanları bu nedenle Önder Apo’nun projesine karşı çıkmakta ve düşmanlık beslemektedirler. Çünkü diğer politikaların Türkiye’yi yeni dengelerin kurulduğu Ortadoğu’da karmaşa içinde zayıf düşürecek politikalardır. Aslında Türkiye’ye ait olmayan politikalardır. Bu açıdan bakıldığında en fazla Türkiye karşıtı politika MHP’ye aittir. MHP, Türkiye düşmanı güçlerin içerideki uzantısı gibidir. Bu kadar Kürt düşmanlığı aslında Türkiye ve Türk düşmanlığıdır. Tarihe biraz bakmak bile bu gerçeği gösterir. MHP Türkiye milliyetçiliği maskesi altında Türkiye düşmanlığının iç uzantısı olma gerçeğini gizlemektedir. Bu kadar Kürt düşmanı olmasının başka bir anlamı olamaz. 

Newroz’da MHP’nin kongre yapması ve kendisini gündemleştirmesi, aslında Türkiye’deki çözümsüzlük politikasının ifadesi olmaktadır. Çünkü gelinen aşamada ya çözümsüzlük açıkça savunulacaktır ya da Kürt sorununun çözümü gündemleşecektir. Ortada kalmak, kem küm etmek artık gelinen aşamada mümkün değildir. Bu nedenle MHP’nin kongresi kendini gündem yapabilmiştir. Bu durum aynı zamanda Türkiye içinde bile Türkiye düşmanlarının olduğunu göstermektedir. Çünkü mevcut durumda çözümsüzlüğü açıkça dayatmak Türkiye’yi zayıflatmak ve başka güçlerin elinde oyuncak haline getirmektir. MHP bu rolü üstlenmiştir. AKP ve CHP MHP’nin oynadığı bu rolü utangaçca ve oportünistçe oynamak istemektedir. Aslında MHP’nin böyle bir biçimde gündemleşmesine zemin olanlar AKP ve CHP’dir.İşte bu açıdan da HDP’nin Türkiye siyasetine güçlü biçimde girmesi zorunludur. Çünkü HDP Türkiye siyaetine güçlü biçimde girdiğinde her siyasi güç konumunu netleştirmek zorunda kalacaktır. AKP ve CHP ya MHP safına geçecekler ya da HDP’nin temsil ettiği demokrasi cephesine geçeceklerdir; ya da bölüneceklerdir. Her iki durumda da Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü önünde engel olmaktan çıkacaklardır.

2015 Newrozu, Türkiye’nin gündeminin demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü olduğunu daha da netleştirmiştir. Artık tüm siyasi gelişmeler ve tutumlar bu gündem etrafında şekillenecektir. Önder Apo’nun 28 Şubat hamlesi 2015 Newrozu’nda daha fazla toplumsallaşmış, Türkiye’nin ve dünyanın gündemi olmuştur. Demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü de HDP’nin programı ve gündemi olduğundan, Önder Apo’nun yarattığı bu siyasi ortamdan en fazla da HDP yararlanacaktır ve seçimden Türkiye’nin geleceğini belirleyecek bir siyasi hareket olarak çıkacaktır. 

Tayyip Erdoğan’ın öfkesi, seçim öncesi siyasi ortamın HDP’nin programı doğrultusunda şekillenmesinedir. Önder Apo’nun demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümünü gündemleştirmesinedir. Erdoğan Türkiye için tehlikeler olduğunu iddia edip bu temelde otoriterleşmeyi ve başkanlık sistemini seçimin temel gündemi haline getirecekken, karşısına demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü çıkmıştır. Türkiye’de siyaseti belirleyen Önder Apo olmuştur. Bu durum büyük şef Tayyip Erdoğan’ı çileden çıkarmıştır; öfke krizine sokmuştur. Bu nedenle en uç şeyler söyleyerek gündemi değiştirmeye çalışmaktadır. Tabii ki gerçek zihniyetini de ortaya saçmıştır. ‘’Kürt sorunu yoktur; Dolmabahçe yanlıştı, izleme heyetini doğru bulmuyorum’’ sözlerini bu nedenle dillendirilmiştir. Türkiye siyasetinde inisiyatifi yeniden ele almak ve gündemi istediği gibi belirlemek istemiştir. Ancak Newroz Tayyip’e en büyük cevap ya da şamar olmuştur. Öyle ki, AKP Önder Apo’nun siyasi mahareti ve hamlesiyle çatlamıştır. Bülent Arınç’ın Tayyip Erdoğan’ı azarlaması Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü gündemi dışına çıktıklarında kaybedeceklerini görmesi nedeniyledir. Yoksa Bülent Arınç bu çıkışı gerçekleştirmezdi. 

Erdoğan ve AKP ne yaparsa yapsın, demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü gündemden düşürülemez. Kendi otoriterleşme gündemlerini dayatamazlar. Bu süreci Önder Apo’nun hamlesi şekillendirecek, bu ortamda HDP barajı yüksek bir yüzdeyle aşarak Türkiye’de yeni bir siyasi tarih başlatacaktır. Bu da demokratik Türkiye ve özgür Kürdistan’ın Ortadoğu’yu şekillendirmesi anlamına gelecektir.  


KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA