‘Oslo görüşmeleri’ ve PKK’yi yanlış okuma -Cahit Mervan

‘Oslo görüşmeleri’ ve PKK’yi yanlış okuma -Cahit Mervan

Federal Kürdistan bölge başkanı Mesut Barzani’nin Türkiye ziyareti ve Türk başbakanı Tayyip Erdoðan’ın ‘PKK silah bırakırsa, operasyonlar durur‘ açıklaması etrafında süren tartışmalara geçtiðimiz günlerde CHP lideri Kemal Kılıçdaroðlu da katıldı. Bir kez daha Kılıçdaroðlu ‘PKK ile hükümet arasında Oslo görüşmeleri devam ediyor’ dedi.

Şu ana kadar hükümet kanadından ‘ana muhalefet partisi’ liderinin ileri sürdüðü iddiaya karşı bir yalanlama gelmedi. Ya hükümet bu açıklamayı ciddiye almadı, ya da kendisi için böyle bilinmesinin daha yararlı olacaðını düşündü ve görmezlikten gelmeyi tercih etti. Her halükarda Kılıçdaroðlu, niyetinden baðımsız olarak ortaya ciddi bir iddia attı.

PKK, ‘Oslo sürecinin’ devam ettiðine ilişkin ileri sürülen bütün iddiaları ve spekülasyonları ret ediyor. Geçtiðimiz yılın Temmuz ayının ikinci haftasından bu yana insafsızca ‘masayı deviren’, süreci kesen’, ‘savaşı kızıştıran’, ‘çözüm istemeyen’ taraf olarak suçlanmasına raðmen bu konuya ilişkin yaptıðı açıklamalarda azami dikkat gösteriyor. Kılıçdaroðlu’nun iddialarını Kürt tarafı adına KCK yürütme konseyi üyesi Zübeyir Aydar yanıtladı. Ve görüşmelerin olmadıðını kesin bir dille ifade etti.

ERDOÐAN NEDEN SESSÝZ?

PKK’ye yakın çevreler, aynı zamanda ortaya atılan bu iddialara ilişkin esas Türk hükümetinin açıklama yapması gerektiði kanısındalar. ‘Görüşmeler var mıdır, yok mudur’ sorusunun muhatabının bu aşamada PKK olmadıðının altını ısrarla çiziyorlar. Bu soru gündeme geldiði zaman, ‘bunu PKK ile müzakere yapmayız diyen başbakan ve çevresinin yanıtlaması gerekiyor’ diye eklemeyi de unutmuyorlar.

Ancak hükümet, Tayyip Erdoðan ve danışmanları CHP liderinin ileri sürdüðü iddia konusunda halen sessizliklerini koruyorlar.

PKK-hükümet arasında ’Oslo görüşmeleri’ olarak adlandırılan ‘müzakere sürecinin’ hiç kesintisiz devam etmiş olma ihtimali, kesintiye uðradıktan sonra tekrardan başlamış olma ihtimali veya yeniden başlatılması için ‘mekik diplomasisinin’ devrede olma ihtimali doðrusu hiçte şaşırtıcı olmaz. Bu ‘işin doðası’ gereði bu ihtimallerden birisi olabilir.

Fakat ortada hükümet açısından ciddi siyasi bir güven bunalımı var. Kamuoyunu aldatma, yanlış yönlendirme, Kürt ve Kürdistan sorunu gibi hayati bir meseleyi günlük pragmatik çıkarlara kurban etme heves ve arzusu var. Müzakere süreçlerini günlük çıkarlara, AKP’nin geleceðine heba etme, Ankara’nın geleneksel Kürt inkarı üzerine şekillenen, ancak son dönemde yeni elbise giydirilerek devam ettirilmeye çalışılan ret ve inkar politikasının devamını saðlamak için bir ‘araç’ haline getirme arzusu var.

Erdoðan her konuda söz yetiştirdiði Kılıçdaroðlu’na bu konuda cevap vermemeyi sürdürmesi onun gizli bir ajandası olduðuna ilişkin iddiaları güçlendiriyor. Suç üstünde yakayı ele veriyor.

Görünen o ki Kürt tarafının kesin bir dille ret ettiði iddianın bir dönem daha kamuoyunu meşgul etmesi hükümetin işine geliyor. Ona zaman kazandırıyor. Kirli ve psikolojik savaşta inisiyatifi tekrardan ele geçirmek için manevra alanları açıyor. Hükümet tarafı kurnazca halkı ve Kürt tarafını beklenti içine sokmak, ‘işler yolunda gidiyor’ algısını oluşturmak için ‘Oslo görüşmeleri sürüyor’ iddiasını kullanıyor.

CHP ‘BÝZ DE VARIZ’ DÝYOR

Ancak bir konunun altını çizmekte yarar var. Kılıçdaroðlu ‘Oslo görüşmeleri devam ediyor’ derken hükümetten farklı bir noktada duruyor. O da şu:

CHP liderinin böylesine hassas bir konuda iddiasını sürdürmesi, özellikle de Federal Kürdistan bölge başkanı Mesut Barzani’nin Türkiye ziyareti sonrası yaptıðı deðerlendirmeler yan yana getirildiðinde, güncel politikanın ihtiyaçlarından kaynaklı olarak deðil, Kürt sorunun çözümünde ‘bizim de söyleyecek sözümüz var’ ihtiyacı üzerinden dillendirdiði daha akla yatkın geliyor.

CHP, önümüzdeki dönemde Türkiye ve bölgedeki iç dengeleri sarsmaya daha çok aday olan bu ‘sorun’ karşısında ‘biz de varız’ diyor. Ancak CHP’nin yumuşak karnını oluşturan ‘devletçi-Kemalist’ anlayışın hale güçlü olması, onu Kürt ve Kürdistan sorununda alması gereken pozisyonun önüne geçiyor. CHP hep birkaç adım geriden süreci takip ediyor. Söz söylüyor.

PKK YANLIŞ OKUNUYOR

PKK açısından durum ise çok farklı. PKK’de diyalog ve müzakere için iki-üç yıl öncesinde Türk tarafına duyduðu ‘güvenden’ bugün eser yok. PKK, Türk hükümetinin hem Ýmralı’daki görüşmelerde ortaya çıkan protokollere, hem de ‘Oslo müzakerelerinde’ saðlanan ‘mutabakat belgesine’ sadık kalmadıðını, Kürt tarafının her türlü iyi niyet adımını ve girişimini tasfiye için bir zemin olarak kullandıðını, sadece düşünmüyor, buna kesin inanıyor. PKK, Türk tarafıyla zaten var olan güven bunalımının AKP ve onun lideri Tayyip Erdoðan’ın fırsatçı ve partizanca tutumu sonucu bir krize ve savaşa dönüştüðünü görüyor. Politikasını, yakın ve orta vadedeki hazırlıklarını buna göre yapıyor.

Bu nedenle Kürt tarafı açısından görüşmelerin tekrardan başlaması için, Türk devletinin sorunun çözümü yönünde köklü karar deðişikliðine gitmesi gerektiðini, bunu yapmadan ne görüşmelerden bir sonuç çıkacaðını, ne de yapılan çaðrıların bir anlamı olduðuna inanıyor. Erdoðan’ı da, hükümeti de ciddiye almıyor.

Kürdistan Özgürlük Hareketi hem ‘Oslo görüşmeleri devam ediyor’ iddiası karşısında hükümetin suskun kalmasını, hem de Türk başbakanı Tayyip Erdoðan’ın ‘silah bıraksınlar, operasyonlar durur’ yönündeki ‘çaðrısını’ tasfiyeci politikalarının açıktan dışa vurumu olduðunu, çözüm diye bir dertlerinin olmadıðını düşünüyor. Bu söylem ve spekülasyonların ‘bir halkla ilişkiler çalışması’ olduðunu da en fazla PKK biliyor.

En son Federal Kürdistan bölge başkanı Mesut Barzani, ‘ya silah bırakırlar, ya çeker giderler’ türünden işi argo cümlelerle, terbiye sınırlarını aşarak, yalan haber yapmayı ve Kürtleri aşaðılamayı bir meslek haline getiren Türk basınını tekzip etti. Türk basınının yalanını yüzlerine vurdu. Bu bile Türk hükümetinin, onun emir ve talimatlarıyla manşet atan basının ‘görüşme’ ve ‘çözüm’ konusunda nasıl bir ruh hali içinde olduðunu göstermek için önemliydi.

Doðrusu son birkaç gündür, özellikle de Barzani’nin Türkiye ziyareti sonrası yapılan analiz ve yorumlara baktıðımızda hükümetin, onun akıl hocası ‘danışmanlarının’, hatta Kürt sorununda ‘dirsek çürüttük’ diyenlerin de son derece isabetsiz tespitler yaptıkları ortaya çıkıyor. En azından PKK’nin yakın dönemde ne yapacaðı konusunda ciddi bir fikre sahip deðiller. Barzani’nin söylemediði, kendilerinin ürettiði cümleler üzerinden Papatya Falı açıyorlar. Veya gerçeði kamuoyundan gizliyorlar.

ÖN KOŞULSUZ MÜZAKERE DÖNEMÝ BÝTTÝ

Bundan birkaç yıl öncesine kadar PKK ‘Oslo görüşmelerine’ bildiðimiz kadarıyla hiçbir ‘ön koşul’ ileri sürmeden oturmuştu. Bu meseleye ‘kafa yoran’ Türk tarafının bilmesi gerekiyor ki, PKK o noktada durmuyor. Müzakere veya diyalogun başlaması için anladıðımız kadarıyla artık ‘ön koşula’ sahip. PKK lideri Abdullah Öcalan’ın ‘saðlık, güvenlik ve özgürlüðü’, rehin alınan binlerce Kürt siyasetçisinin serbest bırakılması, askeri ve siyasi operasyonların durdurulmasını görüşmeler için ‘ön koşul’ olarak masaya sürüyor.

Öte yandan Türk başbakanı Erdoðan’ın ‘silah bıraksınlar, operasyonlar olmaz’ türünden çıkışı Kürt tarafında hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Hatta geçmişte olduðu gibi PKK’nin tek taraflı ‘ateşkes veya ‘eylemsizlik kararı’ alması da söz konu deðil. Bu dönemin kapandıðını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bundan sonra ne olacaðını deðil, ne olmayacaðını söylemek artık daha kolay. Tek taraflı ateşkes olmayacak. Öcalan’ın saðlıðı, güvenliði ve özgürlüðü konusunda gerekli güvence olmadan, siyasi ve askeri operasyonlar durmadan ‘Oslo görüşmeleri’ olmayacak. Ne PKK silah bırakacak, ne Barzani PKK silah bıraksın diye baskı uygulayacak, ne de PKK savaşırsa, ‘buradan çekin gidin’ diyecek. Muhataplardan biri olan BDP ve DTK, PKK’ye sırtını dönmeyecek, onu hiçbir şekilde arkadan hançerlemeyecek. PKK’nin tasfiyesini ve gerillayı silahsızlandırmayı amaçlayan Kürdistan Ulusal Kongresi hiçbir zaman toplanamayacak.

Peki ne olacak? Bırakalım onu da Kürt sorununda, PKK hakkında Papatya Falı açarcasına konuşan, yazanlar düşünsün.

ANF NEWS AGENCY