‘Ottawa Sözleşmesinin yükümlülüklerini yerine getirin’

‘Ottawa Sözleşmesinin yükümlülüklerini yerine getirin’

Mayınsız Bir Türkiye Girişimi’nin gerçekleştirdiği konferansta konuşan AKP Diyarbakır Milletvekili Ensarioğlu, “Mayınlar daha çok caydırıcı amaçlarla üretiliyor, öldürme amaçlı değil”  dedi. Ensarioğlu, mayınların dünyada 15-20 bin insanın ölümüne bir o kadar insanın da yaralanmasına sebep olduğunu belirtirken, Türkiye’de 185 bin 400 dekar mayınlı arazi bulunduğunu kaydetti. Konferansın ardından açıklanan deklarasyonda, "Türkiye'de mayın ve savaşın artığı patlayıcılardan hayatta kalanlar olarak bizler, hükümeti ve tarafı olduğu Ottowa Sözleşmesi yükümlülüklerini yerine getirmeye, Kartegana Eylem Planı'nı hayata geçirmeye çağırıyoruz" denildi.

Ottawa Sözleşmesi’nin(Mayın Yasağı Anlaşması) 16’ncı, Türkiye’nin Ottawa Sözleşmesi’ni imzalamasının 10’ncu yıldönümünde Mayınsız Bir Türkiye Girişimi, TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu, Diyarbakır YG-21 Kent Konseyi Engelliler Meclisi, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Diyarbakır Barosu, İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi, Mazlum-Der Diyarbakır Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği ve Diyarbakır Tabip Odası, Sümer Park'ta düzenlendiği konferans sona erdi.

Uluslararası Mayın Yasaklama Kampanyası (ICBL), Uluslararası Engelliler Örgütü (HANDİCAP) temsilcileri, ilgili bakanlık temsilcileri, TBMM'de grubu bulunan partilerin milletvekilleri, yerel yöneticiler, bölgede çalışmalar yürüten farklı meslek ve toplum kesimlerinin temsilcilerinin de katıldığı konferansta, Türkiye’deki uygulamalar ve uluslararası deneyimler ele alındı.

“Türkiye Mayın Yasaklama sözleşmesinin neresinde?”, “Mayın Yasaklama sözleşmesi ve ulusal yasalar yeterli mi?”, “Mayın temizliği sonrası toprakların durumu”, “Mayın yaralanmalarında ortopedik yaklaşımlar” konularının tartışıldığı konferansın öğleden sonraki ilk oturumunda ise İHD temsilcisi Abdurrahim Özmen moderatörlüğünde Handicap üyesi Marion Libertucci ile Uluslararası sözleşmeler, mayın yasaklama sözleşmesi ve kurbanlara yardım ile uluslararası Engelli Hakları Sözleşmesi ve uygulamalar, Diyarbakır Kent Konseyi Engelli Meclisi üyesi Ramazan Serim ile Türkiye’de engellilerin engelleri konuları tartışıldı.  

 Handicap üyesi Marion Libertucci, mayın mağdurlarına odaklanmak, mağduriyetlerini anlamak ve rehabilitasyon merkezleri sağlamak gerektiğine dikkat çekerek engellilik durumunun bir etkileşim olduğunu ifade etti. Libertucci, mağdurların toplumsal, ekonomik desteğe ihtiyaç duyduğunu kaydetti, ekonomik kapsayıcılığın önemine vurgu yaptı.

'TÜRKİYE’DE ENGELLİLERE YÖNELİK SAĞLIKLI BİR VERİ TABANI YOK'

Diyarbakır Kent Konseyi Engelli Meclisi üyesi Ramazan Serim ise, Türkiye’de engellilerin engellerine dikkat çektiği sunumunda, “Engellilerin sosyal hayata katılımını destekleyen politikalar yüz yıl öncesi metotlarla sürdürülen çalışmalardır. Ülkemizde Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde yapılan düzenlemeler teoriden pratiğe dönüşmemekte, çıkarılan kanun, yönetmelik bürokrasiye vicdanına bırakılmıştır. Birleşmiş Milletler insan hakları çerçevesinin iç hukuka aktarılması, etkin bir şekilde uygulanması ve yaptırımda bulunulması ancak devletlerin yasal ve kurumsal gücü sayesinde gerçekleştirilebilir. Bu anlamda Ortadoğu ve ülkemizde insana reva görülen savaşların insanlığa verdiği zararların temelindeki sorumlusu hükümetlerdir. Çıkarları için insanları yok sayan anlayışın kurbanları engelli insanlar olmuşlardır. Bu yasal düzenlemenin amacı olan ayrımcılık karşıtı somut politika hedeflerin gerçekleştirilebilmesi için, engellilerin hangi alanlarda ve düzeyde ayrımcılık yaşadıklarının Ortadoğu ve ülkemizde iyi irdelenmesi gerekir” diye konuştu.

Türkiye’de engellilere yönelik sağlıklı bir veri tabanı bulunmadığına dikkat çeken Serim, “Sosyal bir veri tabanız yoksa sosyal politikalarınız da yok demektir” dedi.

ENSARİOĞLU: TÜRKİYE’DE 185 BİN 400 MAYINLI ARAZİ VAR

Konferansın Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi moderatörlüğündeki BDP Muş Milletvekili Demir Çelik, AKP Diyarbakır Milletvekili M. Galip Ensarioğlu ve CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın katılımıyla gerçekleşen son oturumunda ise öncelikli olarak söz alan AKP’li vekil Ensarioğlu, kara mayınlarının insanlık dışı bir mesele olduğunu söyledi.

İnsanlık tarihi boyunca insanların sahip olduğunu korumak için savaştığını söyleyen Ensarioğlu, devletlerin sınırlarını korumak için bu anlayışı seçtiğini ifade etti. Mayınların dünyada 15-20 bin insanın ölümüne bir o kadar insanın da yaralanmasına sebep olduğunu belirten Ensarioğlu, 110 milyon mayının dünyaya yayıldığını ve bunlardan 977’sinin Türkiye sınırlarında olduğunu kaydetti.

“Terörle mücadele kapsamında kendi döşediği mayına basanlar var. Ve bunlar sadece bilinenler, bir de bilinmeyenler var” diyen Ensarioğlu, İran, Irak, Suriye, Ermenistan ve Nahçıvan’da bulunan 977 mayının yarısından çoğunun Suriye’de olduğunu belirtti. Ensarioğlu, 167 ülke tarafından imzalanan Ottawa Anlaşması’na Türkiye’nin 2003 yılında taraf olduğunu ve sözleşme gereği 4 yıl içerisinde stoklar temizlenmesi gerekirken TSK bünyesinde kurulan bir birimle Türkiye’nin 2010 yılında yani 2 yıl gecikmeli olarak stoklarını imha ettiğini söyledi.  AKP'li vekil şunları ekledi: “Yine sözleşme gereği 10 yıl içerisinde mayınların temizlenmesi gerekirken 250 bin mayın hala Türkiye topraklarındadır.”

Mayın temizlemenin maliyetine de değinen Ensarioğlu, Türkiye’de 185 bin 400 dekar mayınlı arazi bulunduğunu dile getirdi.

ATICI: MAYINLAR CAYDIRICI AMAÇLARLA ÜRETİLİYOR

“Mayın kimseye dost olmuyor. Hiçbir zaman din, dil, ırk ayrımı yapmıyor. Bunun ayırdına varmamız gerekiyor” diyerek sözlerine başlayan CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ise, verdiği örneklerle dünya genelinde her 22 dakikada birinin mayından yaşamını yitirdiğini ifade etti. Atıcı, “Mayınlar daha çok caydırıcı amaçlarla üretiliyor, öldürme amaçlı değil” dedi ve Bingöl’de yakın zamanda yaşanan mayın kurbanı aileden örnek verdi.

Dünya genelinde eğitim, sağlık için 40 bin dolara ihtiyaç varken silahlanma için 800 milyar dolar harcandığını belirten Atıcı, “Her yıl 100 bin mayın temizleniyor. Ancak dünya genelinde devletler mayın temizlemek yerine silahlanmalara harcama yapıyor. Niye öldürülüyoruz? Neden insan insanı öldürüyor? Farklı din, dil ve ırktan dolayı insanlar öldürülüyor. Ve emperyalist güçlerin çıkar amaçlarından sömürü amaçlı mayın döşeniyor” şeklinde konuştu.   Atıcı, mayını cazip hale getiren tasarımlar yapıldığına dikkat çekti.

“Türkiye’de 3 günde 1 kişi mayından ölüyor” diyen Atıcı, yapılan araştırmalara göre 2004 yılında yaşan 94 ölümden 26’sının çocuk, 41’inin ise siviller olduğunu belirtti.

Atıcı, “Mayınların temizlenmesinde öncelikli olarak siyasi irade gerekiyor. Türkiye’nin mayın mağdurları ile ilgili çalışma yok ve bir çalışma yaparak bunun gerekliliği yerine getirilmelidir. Mayınlar temizlenmeli, mağdurların hakları teslim edilerek, ihtiyaçları karşılanmalıdır” diyerek konuşmasını sona erdirdi.

ÇELİK: MAYIN BARIŞIN SAVUNUSUYLA ÜSTESİNDEN GELEBİLECEĞİMİZ BİR YARADIR

Konferansta son olarak söz alan BDP Muş Milletvekili Demir Çelik ise, mayınların toplumun siyasal ve sosyal travması olduğuna dikkat çektiği konuşmasında, “Mayın sanayi devleti olan ulus üniter devletlerle açığa çıkan ve hala varlığını sürdüren ulus üniter devletlerle ilişkisi olan bir konudur. Bu anlamda mayını iktidardan, hegomonik güçten, devletten bağımsız düşünmek abesle iştikal olur. Herşeyden önce ulus üniter devletler kendilerine ait bir pazarı oluşturmak, oluşturdukları pazarı korumak için güvenliğe dayalı yöntemlere ihtiyaç duydular. Yeri geldiğinde gümrük duvarları arkasına sığındılar, yeri geldiğinde savaşa başvurdular yeri geldiğinde mayın ve duvarlarla bu güvenliği sağlamaya çalıştılar. Bu anlamda mayın tek başın savaşın sürdürülebilirliğinin sonucu değildir. devletle, iktidarla ilişkilidir” diye konuştu.

Konuya öncelikle devlet dışı bir algı ile yaklaşılarak bir çözüm iradesi geliştirilebileceğini ifade eden Çelik, “Mayın bir insanlık suçudur. Ancak tek başına bir kitle imha silahı değildir. Aynı zamanda doğayı da toplumu da hedef alan, doğa ve toplum kırımdır. Bu çerçevede de barışın savunusuyla üstesinden gelebileceğimiz bir yaradır. Bu nedenle mayın gündeme taşınmalıdır. Ancak insani vicdani bir takım noktalarda açığa çıkan sosyal travmaların tedavisiyle sınırlandırılmış bir olgu bizi daraltır” ifadelerini kullandı.

'MAYIN İNSANLIK SUÇUDUR'

Ottawa Sözleşmesini imzalayan diğer ülkeler gibi sözleşmeyi imzalayan Türkiye’nin de gereğini yerine getirmediğini belirten Çelik bunun nedenini şöyle açıkladı: “Türkiye bu sözleşmenin gereğini yerine getirmez de. Çünkü söz konusu olan egemenliğinin paylaşılmasıdır. Ulusun parçalanmazlığı, toprağın parçalanmazlığı üzerine ulus üniter devletin getirdiği reflekstir. Bu refleks sonucudur ki, Türkiye’nin Suriye’deki 900 km sınırı yetinmiyor Irak ve İran Kürdistanı’nı bir bütün olarak ele aldığınızda parçalanmış, bölünmüş Kürdistan coğrafyası ile ilintilidir. Mayını bu çerçevede ele almadığımızda parçalanmış Kürdistan coğrafyası ile inkar edilen Kürt kimliği ile ilişkilendirmezseniz saygı duyarım. Ancak o noktada kalmaya mahkum olan bir adım atmış olursunuz.”

Mayına karşı geliştirilecek tepkinin anti-kapitalist ve anti-militarist olması, savaş karşıtı olarak barış savunusunu öne çıkarmak ve ekolojist yaklaşmak gerektiğinin altını çizen Çelik, Suriye’de sürmekte olan savaşa da dikkat çekti.

BDP Muş Milletvekili Çelik, mayına rastgele döşenmiş ortadan kaldırılması gereken bir olguyla yaklaşmak yerine, savaşı, düşmanlığı, ölme ve öldürmeyi dayatan zihniyete karşı toplumun demokratik öz gücüne dayalı demokratik bir algı ile hareket edilmesi gerektiğini vurguladı.

Çelik, çözüme yönelik önerilerini ise kısa ve uzun vadeli olmak üzere şöyle özetledi: “Uzun vadeli çözüm projesi;

-Devletçi, iktidarcı zihniyete egemenlikçi anlayışa karşı topluma dayalı yeni bir siyasal formülasyonu harekete geçirmek. Küresel bir demokrasi hareketi geliştirmek.

-Toplumlar devlete karşı meşru savunma zemininde dilini, kültürünü, yaşam hakkını özgücüne dayanarak koruyabilirse devletin güvenlikçi, asayişçi politikalarının dışında demokratik, ekolojik, ekonomik bir topluma kendini yatırabilirse bu sorunu kökten ve radikal olarak çözmüş oluruz.

-Ekolojik demokrasiyi harekete geçirmek.

-Ulus üniter devletin egemenliğine, paylaşılmazlığına itiraz etmek.

Kısa vadeli çözüm projeleri;

-Kürt sorunun barışçıl çözümüne ilişkin BDP’nin Meclis’te olmasını fırsat bilerek Meclis temelli çözümüne fırsat vermek. Meclis’te barış konseyi oluşturmak.

-33 yıldır kaldıramadığımız, artık mızrağın çuvala sığmadığı 12 Eylül Anayasası’nı terkedip demokratik, özgürlükçü bir anayasa inşa etmek.”

Konferans son oturumun ardından deklarasyonun açıklanmasının ardından sona erdi. Diyarbakır Kent Konseyi Engelliler Meclisi üyesi Ramazan Serim tarafından açıklanan deklarasyonda, "Türkiye'de mayın ve savaşın arttığı patlayıcılardan hayatta kalanlar olarak bizler, hükümeti ve tarafı olduğu Ottowa Sözleşmesi yükümlülüklerini yerine getirmeye, Kartegana Eylem Planı'nı hayata geçirmeye çağırıyoruz. Mayınların temizliğinde kaybedilen her gününün yeni bir kurban demek olduğuna dikkat çekiyor, mayınların derhal temizlenmesini istiyoruz. Mayınsız bir Türkiye için hemen şimdi harekete geçin. Mayın ve savaş arttığı patlayıcılardan hayatta kalan tüm çocukları, yetişkinleri, yaşlıları, kadınları ve erkekleri dinleyin ve yardım önceliklerini onların ihtiyaçları ve talepleri doğrultusunda uyarlayın. Bu ihtiyaçları ve taleplerin kapsamlı ve eylem planı oluşturulması gerekiyor. Kara mayının mağdurlarına destek ve yardımla ilgili tüm etkinlere dahil edilmelerini, tam ve etkili bir biçimde katılmalarını temin edin" denildi.