‘Özyönetim ilanları en meşru haktır, barışın tek adresi Öcalan’dır’

DEM-KURD ve İsviçre’de yaşayan sol ve demokratik çevreler Kuzey Kürdistan’da ilan edilen özyönetimlerin Kürtlerin en meşru hakkı olduğunu belirterek, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın barışın tek adresi olduğunu dile getirdi.

DEM-KURD ve İsviçre’de yaşayan sol ve demokratik çevreler Kuzey Kürdistan’da ilan edilen özyönetimlerin Kürtlerin en meşru hakkı olduğunu belirterek, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın barışın tek alternatifi olduğunu dile getirdi.

DEMİR: ÖZYÖNETİM İLANLARI KÜRT HALKININ EN MEŞRU HAKKIDIR

İsviçre Demokratik Kürt Merkezi’nden (DEM-KURD) Mustafa Demir, Kürdistan’daki öz yönetim ilanlarının Kürt halkının en meşru hakkıdır olduğunu belirtti. Özyönetim ilanlarına karşı yapılan saldırıların kronolojisine bakılması gerekildiğini ifade eden Demir, “7 Haziran ve Rojava yenilgisi ile birlikte devletin başta Kürdistan’daki il ve ilçelerinde halkın özyönetim ilanlarına karşı alabildiğine bir devlet şiddeti, bastırmacı adeta kan dökmeye yönelik bir durum gerçekleştirildi” dedi.

Özyönetim ilanlarının Kürdistan’da ve Türkiye gerçekliğinde en demokratik yönetim biçimi olduğunu vurgulayan Demir, bölgede yaşayan Kürt halkının temel istemi ve en meşru hakkı olduğunu vurguladı.

‘BARIŞIN TEK ADRESİ ÖCALAN’DIR’

5 Nisan’dan bu yana dünyada yaşayan milyonlarca Kürdün siyasal irade olarak beyan ettiği, ulusal önderleri olarak kabul ettiği Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde ağırlaştırışmış bir tecridin uygulandığını dile getiren Demir şunları söyledi: “Özellikle Kürt halkını Rojava ve Şengal’de elde etmiş olduğu kazanımlar yine Kuzey Kürdistan’daki özyönetim ilanları ve Kürdistan halkının topyekun başta AKP gericiliği ve DAİŞ barbarlığına karşı göstermiş olduğu direnişe müteakiben adeta Kürt halkının önderini de tecrit uygulanarak Öcalan şahsında Kürdistan halkına karşı tecrit uygulanmaktadır” dedi. Barışçıl bir ortamın sağlanılabilmesi için tecridin kaldırılmadı gerektiğini belirten Demir, “Barışın tek  adresi Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dır” dedi.

SEVİM: ÖZ YÖNETİMLER KÜRT HALKI İÇİN KAÇINILMAZ BİR DURUMDUR

Türk devletinin Kürt halkına özyönetimden başka bir seçenek bırakmadığını belirten İsviçre Göçmen İsçiler Federasyonu (İGİF) Eşbaşkanı Gülderen Sevim ise, “Özyönetimler Kürt halkı için kaçınılmaz bir durumdur” dedi.

Türk devletinin yapmış olduğu zülüm ve baskı karşısında Kürt halkının öz gücüyle kendi öz iradesiyle oluşturmuş olduğu özyönetimleri bu gün her yerde geliştirilmesi gerektiğini dile getiren Sevim, “Bu devlet, annelerin çocuklarının ölüsüyle yatmak zorunda bıraktı. Kürt haklı da yapılan bu baskı ve imha politikalarına karşı böylesi demokrat bir seçeneği yerine getirdi” diye konuştu.

Sevim, tüm halklara devrimci demokratik kamuoyuna ise şöyle seslendi: “Başta Silvan, Nusaybin, Cizre ve Kürdistan’ın birçok yerinde yaşatılan katliamları durdurmak için tüm devrimci demokrat halkların ayaklanıp yapılan katliamlara sessiz kalmaması ve katliamlara dur demesi gerekiyor.”

ERKAPALCI: FAŞİST BİR DEVLETLE KARŞI KARŞIYAYIZ

Tüm halklar için kendi kaderini tayin hakkını savunuyoruz diyen Mücadele Birliği Platformu temsilcilerinden Ferhat Erkapalcı, “Ezilen halkların özellikle Kürt halkının kendi kaderini beyan etme hakkına sahip olduğunu düşünüyoruz” dedi. Faşist bir devletle karşı karşıyayız şeklinde ifade eden Erkapalcı, Kürt halkının kendi dilini, kendi haklarını, kendi bölgelerini kurmak en doğal hak olduğunu ve emperyalist devletin bunu ön görmeyecek veya kabul etmeyecek kadar bir mantalite ye sahip olduğunu belirtti.

‘ÖCALAN BARIŞ İÇİN ÇOK ÖNEMLİ AKTÖRDÜR’

“Baskı ve tecride karşı çözüm tüm halkların birlikte mücadele edip zindanları yıkıp tutsakları özgürleştirerek sorunun çözebileceğine inanıyorum” diyen Erkapalcı, Öcalan’ın barış için çok önemli bir aktör olduğunu vurguladı. Erkapalcı, “Abdullah Öcalan’a karşı tecridin uygulanması özelde Kürt halkına karşı yapılan baskının başlangıcı ve devamıdır. Savaşanlar kazanacaktır. Tüm devrimci yurtsever halkımızı alanlara çıkmaya, meydanları birer savaş alanına çevirmeye ve devrim için ayaklanmaya davet ediyorum” dedi.

SEVİM: KATLİAMLARIN ESAS AMACI KENDİ DİKTATÖRLÜĞÜNÜ VE FAŞİST NİTELİĞİNİ GİZLEMEKTİR

Kürt halkına karşı önceden beri sürdürülen katliamları lanetleyerek sözlerine başlayan Tutsakların Sesi Platformu temsilcilerinde Hasan Sevim, “Katliamların esas amacı Kürt Özgürlük Hareketini bastırmak ve halklar arası savaşı derinleştirerek kendi hırsızlığını diktatörlüğünü faşist niteliğini gizlemektir” diye konuştu. Kürt halkının Nusaybin ve Silvan gibi sıkıyönetim ilan edilen yerlerde Kürt halkına yapılan katliamların hesabını soracağını söyleyen Sevim şunları belirtti: “Bu konuda halklarımız boyun eğmedi, eğmeyecektir.”

Erdoğan’ın muhalefeti etkisiz kılmak için var gücüyle çalıştığını dile getiren Sevim, Erdoğan’ın özellikle amaçlarından biri Kürdistan ve Türkiye’deki devrimci ilerici kurum ve kuruluşların tümünü tutsak ederek, özellikle Ortadoğu’ya kara harekâtını başlatmak için baskı altına alarak muhalefeti bastırmaya çalıştığını vurguladı.

“Öz yönetim ilanları haklı ve meşrudur” diyen Sevim, “Kürt halkı kendi öz yönetimlerini demokratik tarzda kendini ifade etme yönlendirme, yönetmek konusunda en meşru haktır. Bu hakkı hiçbir güç tarafından zorlan elinden alınması düşünülemez. Dolayısıyla Kürt halkının kendi üzerlerine gelen bu savaşa karşı başkaldırması doğaldır” dedi.

‘TECRİDİ ÇOK DAHA BOYUTLU OLARAK GÖRMEK GEREKİYOR’

Sarayın savaşı vasıtasıyla iktidarını sürdürmesinden kaynaklı olarak tak taraflı barış masasının devirdiğini dile getiren Sevim şunları söyledi: “Esas amaç gerçekten Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi, katmerli baskıyı büyüterek, şiddeti daha üst seviyeye çıkartıp Kürt ulusal hareketi ile arasındaki durumu keserek baskı yapmak istiyor. Sayın Abdullah Öcalan şahsında bütün tutsakların her yerde baskı altındadır. Öcalan’ın üzerinde uygulanan tecridin konumundan dolayı çok daha boyutlu olduğunu görmek gerekiyor. Yapılan baskılar insanlık dışı davranışlardır. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın üzerindeki baskıların kaldırılması, Kürt ulusal hareketi ile diyalog halinde olması dünya kamuoyu açısından da önem taşıyor.”

...