PKK kurucularından Sakine Cansız, KNK Paris temsilcisi Fidan Doðan ve Leyla Söylemez Fransanın başkenti Pariste katledildiler. Bu satırlar kaleme alındıðı zamana kadar Fransız yetkililerden katliamın kimler tarafından ve nasıl gerçekleştirildiðine ilişkin açıklama yapılmadı.
Cenazeler daha yerde iken, olay yeri inceleme ekibi işini bitirmemişken, Paris Valisi, polisi, Fransa içişleri bakanı ve istihbaratı tarafından suikasta ilişkin bir açıklama yapılmamışken, Ankaradan gelen açıklamalar katilin adresine ilişkin ilk bilgileri verdi.
Türk Başbakan yardımcısı Hüseyin Çelikin katliamı PKKnin üstüne yıkmak için yaptıðı açıklama ile adeta katilin olay yerine döndüðünü gösteriyor. Yakayı ele veriyor. Alçakça ve bir o kadarda kalleşçe olan bu suikastı üstlenmiş oluyor.
Fransa Devleti bu katliamı tüm detaylarıyla açıða çıkaracak durumdadır. Katliamın yapıldıðı bölge 24 saat güvenlik kameralarının açık olduðu ve polis denetiminin çok sık olduðu bir bölgedir. Bu nedenle Fransız Polisi çok kısa zamanda katil veya katillerin kimler olduðunu ortaya çıkarabilir.
Olay yerine gelip Kürtlerle görüşme yapan Fransa Ýçişleri Bakanı Manuel Valls'in olayı açıða çıkaracakları yönündeki açıklaması ve Ýçişleri bakanlıðının katliamı soruşturmak için özel bir ekibin kurulduðunu bildirmesi, katliamın tüm detaylarıyla açıða çıkarılması için şimdilik umut veriyor.
Kürdistan kamuoyu Fransa hükümetinin bu katliamı aydınlatacaðını şiddetle talep etmektedir.
Bu iki nedenle önemlidir:
Bu katliam Fransanın başkenti Pariste işlenmiştir. Katliam aynı zamanda Fransaya ve demokrasiye bir meydan okumadır. Saldırı Kürt kadınına, Kürtlere yapıldıðı kadar Fransaya karşı da yapılmış bir suikasttır.
Ýkincisi, Kürt sorununun diyalogdan müzakereye geçiş sürecinde yapılan bu saldırının açıða kavuşması bütün bir bölgeyi ve süreci etkileyecektir. Belki bu katliamın çözülmesiyle ve açıða çıkarılmasıyla Kürt sorunun çözümsüz kalmasında ısrar eden derin aklın ve derin tetiklerin tasfiyesine yol açacaktır.
Yalçın Akdoðan-Emre Uslu-Şamil Tayyar gibi derin kalemlerin rasyonalize ettiði bu 'derin akıl' son 10 gün içinde birden fazla cinayete imza attı. Ve süreci resmen sabote ettiler. Bu kirli işe sözüm ona siyasetle müzakere, terörle mücadele adını takmış durumdalar.
Ýmralıda trafiðin sıklaştıðı ve DTK heyetinin ziyaretine saatler kaldıðı sırada Licede 10 Kürdistan Özgürlük savaşçısı kalleşçe katledildi. Daha bu olayın acısı taze iken bu kez Çukurcada 8 özgürlük savaşçısı öldürüldü.
Gözler ve dikkatler Kürdistandaki savaşa çevrilmişken Paristen gelen katliam haberi derin aklın gözünün döndüðü gösteriyor.
Doðrusunu söylemek gerekirse katliamın duyulduðu andan itibaren Kürtlerin aklına Ankaradan başka hiçbir adres gelmiyor. Çünkü, Kürtler böylesine bir kalleşliðin ancak bu merkezde planlana bileceðini düşünüyorlar. Bakan Çelikin açıklaması ve Türk medyasının anında dil deðiştirmesi bu kuşkuyu derinleştiriyor.
DTK Eş başkanı Ahmet Türkün Paristeki katliamdan habersiz olarak dün akşam (Çarşamba akşamı) katıldıðı bir televizyon programında sürecin hassaslıðına dikkat çekerek bize yönelikte saldırı olabilir yönündeki sözlerini buraya not olarak düşelim.
Ankara daha önce de benzeri suikast ve kalleşçe saldırıları planladı ve uyguladı. 1982-1985 yılları arasında Paris başta olmak üzere Atina, Brüksel gibi merkezlerde Ermeni siyasetçi, kültür ve din adamlarına karşı suikast ve sabotaj eylemleri gerçekleştirdi, Bu iş için Türk kontrgerillasının nam-ı deðer reisi Abdullah Çatlı ve ekibi tetikçi olarak kullanıldı.
Sakine Cansız, Fidan Doðan ve Leyla Söylemezin katlediliş biçimleri bu izleri taşıyor.
80lı yılların başında kontrgerillanın eylemlerini Fransa, Belçika ve Yunanistan topraklarına taşımaya karar veren Türk devlet ve hükümet yetkililerinin o dönemde açıklamalarıyla, bugün Kürdistan Özgürlük Hareketine karşı entegre strateji uyguladıklarını söyleyenlerin açıklamaları hemen hemen aynıdır. Adete kopi-pas gibidir.
Görünen o ki Paristeki katliam, vahşet ve kalleşlik AKPnin ve Türk devletinin entegre stratejisinin bir ürünüdür. Bu katliam kararının tıpkı daha önce olduðu gibi en son yapılan Milli Güvenlik Kurulunda alındıðını söylemek için Kürtlerin çok nedenleri vardır.
Kaldı ki Hüseyin Çelik Paris katliamını göz göre göre PKKnin üstüne yıkmaya çalışırken Faili meçhul kimseler tarafından yapılan bir saldırıdır demesi, bundan sonrada bu tür kalleşçe ve alçakça saldırılarını olacaðının işaretini vermiştir.
Hüseyin Çelikin ardından, Türkiyenin Paris büyük elçisi Tahsin Burcuoðlunun yaptıðı açıklamalar bu katliamın Ankarada planlandıðını ve Türk kontrgerilla elamanları tarafından gerçekleştirildiði yönündeki kuşkuları daha da artırıyor.
Şimdi Fransa adaletinin sözünü söylemesinin zamanıdır. Üç Kürt kadının kimler tarafından ve nasıl katledildiðini bir an önce, tüm yönleriyle ve baðlantılarıyla açıklaması hayatı derecede önemlidir. Kürtlerin ve Kürt sorunun barışçıl çözümünden yana olan herkesin beklentisi budur.
Bu katliam asla ve asla Fransa-Türkiye ilişkilerine kurban edilmemeli, olay aydınlatılmalıdır. Çünkü aydınlatılmadıðı zaman sadece cinayet deðil, Fransa demokrasisi ve hukuk sistemi de karanlıkta kalacaktır.
Ve bu kalleşçe katliamı yapanlar için küçük bir hatırlatma;
90lı yılların başında binlerce faili meçhul cinayete maruz kalan Kürtler şimdi bu alçaklıðın evrensel tarihini yeniden yazmaya çalışanlar karşında korkarlar mı, diz çökerler mi? Kesinlikle hayır. Bilinmelidir ki hiçbir katliam veya suikast Kürtleri daha fazla kendi davaları etrafında kenetlenmekten alıkoyamaz.