Pınarbaşı eyleminin ardından gerillaya
Pınarbaşı eyleminin ardından gerillaya
Pınarbaşı eyleminin ardından gerillaya
Lise yıllarında iki arkadaşının Türk devleti tarafından katledilişine şahit olan Demhat 2012 yılında çocukluk arkadaşı olan Cengiz Özek (Eriş) ile Ramazan Yılmaz (Andok)’un Kayseri Pınarbaşı’nda gerçekleştirdikleri “fedai” eylem ardından gerilla saflarına katıldı.
Gerilla alanlarında rastladığımız 1990 Gever doğumlu gerilla Demhat Gever, Türk devletinin özel savaş politikalarıyla Kürt gençlerine yönelik uygulamalarına ilişkin AKP hükümetinin Gever’de her türlü kirli oyununa da şahitlik etmiş.
Gerilla Gever, Türk devletinin baskısı sonucu terk ettikleri köylerinden Gever’e göç ediş dönemlerini anlatırken bizleri 90’lı yıllarda Türk devleti tarafından gerçekleştirilen köy boşaltmalarının ve köy yakmalarının olduğu o acılı yıllara götürdü.
‘KÖYÜMÜZÜ YAKMAK İSTİYORLARDI’
Gerilla Gever, 90’lı yıllarda köylerinde yaşanan baskıya ilişkin yaşananları şöyle dile getirdi: “ Ben köyümde büyüyemedim. 1993 yılında Türk devleti tarafından köyümüz boşaltıldı. Köyümüz Türkiye-İran sınırı üzerinde bulunan ve yurtsever bir köydü. Bunun için hem Türk hem de İran devletinin baskısı altında yaşamak zorunda kalıyordu. Türk devleti, Kürt özgürlük hareketinin gelişimini engellemek için saldırılarını Kürdistan’ın her yerinde olduğu gibi bizim köyümüzde de sürdürdü. Türk devletinin koruculuk dayatmalarına karşı köyümüz devletin silahını almadı. Köy koruculaşmayı kabul etmeyince Türk devletinin baskısına maruz kaldı. Devlet, köyümüzü yakmakla ve bizi öldürmekle tehdit ediyordu. Köyümüz hem Türk devletinin hem de İran devletinin bombalarına maruz kalıyordu. Yaşanan bu saldırılar sonucunda kendi evlerimizde yatamıyor her gece arazide yatmak zorunda kalıyorduk. “
‘UYUTULMUŞ BİR KÜRTTÜM’
Köyleri boşaltıldıktan sonra Gever’e yerleştiklerini dile getiren gerilla Gever devamla “ Köyde doğallığımızla, yaşıyorduk. Ama şehir yaşamı sistemin özel savaş kurumlarının çok yaygın olduğu bir yer. Devlet özellikle kendi özdeğerleriyle yaşayan Gever halkına, karşı kirli özel savaş politikalarını geliştiriyordu. Yaşadığım halde bunun farkına varamadım. Çünkü şehirde sistemin oluşturduğu sahte rahatlık bizi aldatmıştı. Bu yüzden sistemin gerçek yüzünü göremedim” dedi. Gever’de ortaokul ve liseyi okuyan gerilla Demhat, okuduğu yıllarda gerçek Kürt kimliğinden uzaklaştırıldığını ve kendi değerlerine karşı duyarsızlaştırıldığını dile getirirdi. Okulda verilen özel savaş derslerinin etkisinde bırakıldığını söyleyen gerilla Demhat, yaşadığı bu döneme ilişkin “uyutulmuş bir Kürttüm ve uyutulmuş Kürtler yaratılmak isteniyordu” sözleriyle özel savaş sistemi tarafından kendi öz değerlerinden uzaklaştırılmaya çalışıldığını ifade etti.
‘AKP HÜKÜMETİ ÇETECİLİĞİ VE UYUŞTURUCUYU YAYIYOR’
Gerilla Gever, Türk devletinin Gever üzerinde kirli oyunlarını sürdürdüğüne dikkat çekti. Devletin, Gever gençleri üzerinde oynadığı uyuşturucu kullanımını ve çeteciliği yaygınlaştırmasına değinen gerilla Gever, şahit olduğu olayları şu şekilde değerlendirdi: “2005 yılına kadar sistemin istediklerini yerine getirmediğimiz halde sisteme karşı da sessizdik. Ancak 2005 yılında artık Gever ayağa kalkmıştı. Devlet de buna karşılık olarak uyuşturucu, farklı maddeleri Gever’de yayarak gençleri yozlaştırarak gelişen halk direnişinin önünü almak istiyordu. Ve artık çevremizde bu maddelerin kullanımı yaygınlaşmıştı. Yine devlet çeteciliği Gever’de geliştirerek kendilerine tehdit gördükleri halk kesimlerini birbirlerine düşürmek istiyordu.”
‘LİSELİ 2 ARKADAŞIM KATLEDİLDİ’
Bunca yaşadıklarının ardından Gerilla Gever, AKP’nin Gever’de uygulamaya çalıştığı özel savaş sisteminin farkına varmaya çalıştığı süreci şu şekilde aktardı: “Lise 2’ye gittiğim yıllarda halk tarafından yoğun eylemler gelişiyordu. Bu eylemlerde beraber okuduğum 2 arkadaşım şehit düştü. Ondan sonra ben de kendi gerçekliğimin farkına varmaya başladım. Herkesin hakkı olan bir yürüyüş olmasına ve doğal tepkilerin dile getirilmesine rağmen devlet iki arkadaşımı da katletmişti. Ardından BDP’nin gençlik çalışmalarında yer aldım. Artık okula gitmemeye başladım. Okula gitmediğimi fark eden ailem neden okula gitmediğimi sordu. Ben de aileme, yaşadıklarımı ve gördüklerimi anlatarak bundan sonra halkıma hizmet edeceğimi söyledim.”
‘KÜRT OLUDĞUM İÇİN TERÖRİST DİYORLARDI’
Türk devleti tarafından, istemediği halde 2010 yılında zorla askere götürüldüğünü ve Kürt olduğu için orada yaşadığı baskıları dile getiren gerilla Gever o yıllara ilişkin “Zorlu yıllardı benim için. Kürt olduğum için bana terörist gözüyle bakıyorlardı. Bana insan muamelesini bile reva görmüyorlardı. Bu uygulamalardan dolayı çok zorlandım ve kimi zaman intihar etmeyi bile düşündüm. Yaşamın her anını bana bir işkenceye çevirmişlerdi” diye ifade etti.
‘ERİŞ VE ANDOK ARKADAŞLARIN ANISINA SAHİP ÇIKMALIYDIM’
Liseli iki arkadaşının devlet tarafından katledilmesinin ardında uzun yıllar yoğun çelişkilerle yaşayan gerilla Demhat son olarak …2012 tarihinde Kayseri Pınarbaş’ında gerçekleşen “fedai” eylemin ardından gerilla saflarına katılmaya karar verir. Çünkü o eylemi gerçekleştirenlerden Cengiz Özek (Eriş) gerilla Demhat’ın çocukluk arkadaşıydı. Gerilla saflarına uzanan süreci Gerilla Demhat şöyle ifade etti: “Yaşadıklarım beni çok etkilemişti. Ama beni en çok etkileyen olay, çocukluk arkadaşım olan Cengiz Özek (Eriş) ile Ramazan Yılmaz (Andok) arkadaşların, Önderliğin ve Kürt halkının özgürlüğü için gerçekleştirdikleri Kayseri Pınarbaşı’ndaki fedai eylemdi. Artık bende de bu iki arkadaşın fedai eylemine sahip çıkmalıydım. Kürt halkı ve şehitleri için bir şeyler yapmalıydım. Bunu mecburi bir görev olarak görüyordum. Kendi kendime mutlaka şehitlerin dalgalandırdıkları bayrağı taşımam gerekiyor, diyordum. Bunu da ancak gerilla saflarına katılarak gerçekleştireceğime inanıyordu. Bu temelde 2012 yılında gerilla saflarına katılma kararı verdim.”
‘HER ŞEYİ ANLAMIYLA YAŞIYORSUN’
Gerilla saflarına katıldıktan sonra gerilla yaşamını öğrenmeye ve yaşadığı her anı derinliğine yaşamaya çalıştığın ifade eden gerilla Demhat gerillada yaşadıklarına ilişkin olarak da şunları ifade etti: “İlk geldiğimde gerilla yaşamını bilmiyordum. İlk günler dağda, fiziki zorlanmalar yaşadım. Özellikle dağ yürüyüşlerinde zorlanıyordum. Ama buradaki arkadaşlıklar o kadar güzel ki zorlanmalarımı onlar sayesinde kısa sürede aştım. Gerillacılık farklı bir duygu olsa gerek. Burada emeğin ne olduğunu gördüm ve emeğimle oluşan bir şeyi gördüğüm zaman yaşam bana daha güzel geliyor. Bunun yanında beni etkileyen diğer bir şey de doğa ile iç içe bir yaşamın oluşu; Kürdistan dağları beni kendine hayran bıraktırdı. İnsan burada yaşamayı seviyor. Hele dağların zirvesine çıktığın an hissettiklerin ile yaşamada daha fazla bağlanıyorsun. İnsanda yaşam sevinci gelişiyor. Sistem bizi robotlaştırmaya çalışıyordu. Ama burada herkes her şeyde kendini sorumlu görüyor. İnsanın kendi iradesi yaşamın temel yürütücü gücü olduğu için yaptığın her şeyi anlamıyla yaşıyorsun. Özellikle Kürt özgürlük mücadelesi için kendini feda eden şehitlerin ve başkan APO’nun bizim için yarattıklarıyla yaşamak büyük anlam ifade ediyor. Ben de bu anlamlı yaşama sahip çıkmanın çabası içindeyim.”