PKK 'terör örgütleri listesi'nden çıkarılmalı

PKK 'terör örgütleri listesi'nden çıkarılmalı

AP’nin ev sahipliği yaptığı 11. Kürt Konferansı “Türk -Kürt Barış süreci: Türkiye ve Bölge için barış şansı mı” konulu oturumla devam ediyor. Oturumda konuşan Hollandalı avukat Marieke van Eik, “PKK’nin terör örgütleri listesinde olması süreci olumsuz etkiliyor” dedi.

Oturumda, Berghof Vakfı’ndan Prof. Dr. Hans Joachim Giesmann, AP milletvekili Rina Ronya Kari, gazeteci ve Akil İnsanlar üyesi Hüseyin Yayman, Ankara Üniversitesi’nden Arzu Yılmaz ve Hollandalı avukat Marieke van Eik birer konuşma yaptı.

YOL HARİTASINA UYULMALI

Oturumun ilk konuşmasını Berghof Vakfı’ndan Prof. Dr. Hans Joachim Giesmann yaptı. Bölgede gerçek bir savaş olduğunu, insan haklarının sürekli ihlal edildiği, suçların işlendiği bölgeden bahsettiklerini vurgulayan Giesmann, “Savaş olduğunda siyasetin ötesine geçiyor ve kontrolsüz bir hale geliyor. Bu barışı da tehdit edebilir. İkinci husus ise, önceliklerin değişmesidir” diye konuştu.

Tarafların müzakere dışında bir alternatiflerinin olmadığı konusunda anlaşması gerektiğini söyleyen Giesman, “Müzakereler barışı garantilemeli” diye devam etti. Uzun ve kısa vadeli hedefler olması gerektiğini ifade eden Giesman, şunları söyledi. “Uzun ve kısa vadeli hedefler olmalı. Gerçek müzakereler için, müzakereleri yürüten bütün kesimlerin meşruluğu olmalı. Müzakereci taraflar hedeflere saygı duymalı. Avrupalı destek de bence çok önemli.

Müzakerelerin barışa evrilmesi için, çatışmanın ana kaynağına inilmesi gerekiyor. Tarihi sebebinin ele alınması gerekiyor. İçte bir arabuluculuk gerekiyor. Müzakereci gönderenlere de güven olması gerekiyor.”

Müzakerelerde farklı yöntemlerle çatışmaları yürütmek için gerekçe olarak kullanılmaması gerektiğini de söyleyen Giesmann “Sağlam ve güvenilir müzakereler yürütülmeli. Yol haritaları çok önemli, ama çoğu zaman uyulmuyor. Yol haritası yerine, farklı noktaları müzakere etme gibi bir yöntem uygulanailir mi? Müzakere paketleri hazırlanabilir. Bütün paketler tarafların hoşuna gitmeyebilir ama bu da bir yöntem” diye konuştu.

AVRUPA TÜRKİYE’YE BASKI YAPMALI

AP Sol Grup Danimarka milletvekili Rina Ronja Kari ise Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını grup olarak desteklediklerini ifade etti.

Türkiye’de insan hakları ihlallerinin sadece Kürtler için değil, genel anlamda Türkiye toplumu için kötü olduğunu söyleyen Kari “AB ve üye ülkeler demokrasi ve insan hakları konusunda baskıda bulunmalı. AB ve üye ülkeler Türk devletine net bir mesaj göndermeli” diye devam etti.

AB’nin sadece Türkiye’ye baskı yapmaması gerektiğini, kendi kapısının önünü de temizlemesinin önemli olduğuna dikkat çeken Kari şunları ifade etti: “PKK terör örgütleri listesinden çıkarılmalı. Bu barış sürecini desteklemek açısından çok önemli bir adım. Erdoğan ve Öcalan arasındaki barış görüşmeleri desteklenmeli. Türkiye DAİŞ’e geçişleri engellemeli. DAİŞ’e ekonomik yardımları engellemek için AB ve üye ülkelere önemli görevler düşüyor.”

ÖCALAN’IN ELİ GÜÇLENDİRİLMELİ

Akil İnsanlar heyetinde yer alan gazeteci Hüseyin Yayman da çözüm sürecinin tarihi bir an olduğunu belirtti. Daha önce görüşmeler olduğunu hatırlatan Yayman, görüşmelerin yeni bir şiddet dönemine evrildiğini kaydetti.

Bu sürece ilişkin üç tespitte bulunduğunu vurgulayan Yayman şöyle konuştu: “Birincisi, Erdoğan ve Öcalan karar alarak süreç başladı. Bu sürecin bittiğini belirtmek için ikisinden birisinin demesi gerekiyor. İkincisi bu süreç her iki taraf için bir sınav. Her iki taraf bu sınavdan başarı ile çıktı. Çözüm süreci konusunda üçüncü temel tespitim ise, bu süreci diğer süreçlerden ayıran bir yan var o da var olan pratik ve literatürdür.”

Geçmişte aracılar vasıtası ile görüşmeler yapıldığını, ilk kez Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın muhatap alınarak görüşmelerin yapıldığını söyleyen Yayman, “Kürt sorununun çözümü, Türkiye’de bir politik irade ve kararlılık meselesidir. Taraflarda bu irade ve kararlılık olduğu müddetçe sürecin olumluya evrileceğini söyleyebiliriz” diye devam etti.

Çözüm sürecinin partiler üstü bir süreç olarak ele alınması gerektiğini de ifade eden Yayman, yeni bir takvimin oluşturulması ve toplumlara anlatılması gerektiğini söyledi. “Terörle” mücadelede yeni düzenleme yapılması gerektiğini de kaydeden Yayman, şunları belirtti: “Muhatap Öcalan ve müzakere onun üzerinden yürütülüyorsa çözüm sürecinde Öcalan’ın eli güçlendirilmeli. 21 Mart stratejisinden kopulmamalı. AB çözüm sürecini desteklemek için taraflara destek vermeli ve aktörleri cesaretlendirmelidir.”

3’üncü tarafın hükümeti yanlış okuduğunu söyleyen Yayman, “Tam tersine daha da elini güçlendirir. Kürt siyasi hareketlerinin talepleri olumludur. Üçüncü göz adaya, gazetecilerin gitmesi hasta tutsakların bırakılması gibi yaklaşımlar sonucudur” diye konuştu.

PKK BARIŞIN TAHSİSİ İÇİN ÖNCÜ ROLÜ ÜSTLENDİ

Ankara Üniversitesi’nden Arzu Yılmaz ise PKK’nin silahlı güçlerinin bölgede barışın tahsisi için öncü rolü üstlendiğini vurguladı. Bu örnekten yola çıkarak, değişim ve değişime dair çok bariz anlatımlar olduğunu da belirten Yılmaz, “Kürt sorunu dediğimiz zaman, meselinin özünde Kürtlerin kimliğinin tanıması, eşit vatandaşlık hakları bulunuyor” dedi.

Kürt sorununun çözümünün iç sorun ve demokratikleşme süreci gibi bir çerçeveye oturttuğunu da kaydeden Yılmaz şunları belirtti: “Kürtlerin Kürdistan’daki gündemin Ankara merkezli oluştuğunu görüyoruz. Ankara’nın ne söylediği çok önemli oluyor. Barış süreci, İmralı sürecinin tam da Kürdistan’i olan yeni yapılama sürecine cevap olarak üretildiğini düşünüyorum. Abdullah Öcalan, Türkler ve Kürtleri Ortadoğu’da iki temel güç olarak belirtiyor.”

İmralı görüşmelerinin hedefinin demokratikleşmeden ziyade büyüme olarak belirlendiğine de dikkat çeken Yılmaz, “Konu demokratikleşme olsaydı seçim barajının bir tartışma konusu olmazdı” dedi. Bu örneğin, hedefin demokratikleşme olmadığını ortaya koyduğunu vurguladı.

Yılmaz Kürtlerin kendi arasındaki dayanışmanın savunma refleksini geliştirebildiğini de ifade eden Yılmaz, Kobanê’nin ortak savunma refleksinin coğrafik koşullardan dolayı gerçekleştirilemiyor olmasının 6-8 Ekim olaylarının patlamasına neden olduğunu da sözlerine ekledi.

PKK’NİN LİSTEDE TUTULMASI BARIŞI OLUMSUZ ETKİLİYOR

Hollandalı avukat Marieke van Eik ise PKK’nin terör örgütleri listesinde olmasının anlamsızlığına ilişkin bir değerlendirme yaptı. PKK’nin terör örgütleri listesinde olmasının Kürt sorununun çözümü konusunda olumsuzluklar yaratır mı? Biçiminde bir soru soran van Eik, AB’nin terör örgütleri listesini hazırladığı süreçteki uygulamaları hakkında da bilgi verdi.

PKK adına 2014 yılında bir başvuruda bulunduklarını söyleyen van Eik, “PKK 2 Mayıs 2002’den bu yana listede. Sayın Öcalan Türk yetkililerle görüşme yürütüyor. Yeni bir sürecin başladığını belirtti. Öcalan ve Türk yetkililer arasında barış ve müzakere çağrısı AB ve üye ülkeler tarafından olumlu karşılandı” dedi.

Çözüm sürecinin Tükiye’nin AB üyelik sürecini de olumlu etkileyeceği biçiminde bir değerlendirmede bulunan Hollandalı avukat, AB’nin Türkiye’ye Kürt azınlığın haklarının garanti altına alınmasını talep ettiğini hatırlattı.

van Eik, PKK’nin Kürt halkının özgürlüğü için mücadele ettiği, AB ve üye ülkelerin bazı durumlarda halkların kendi kaderini tayin hakkını tanıdığı, bu konuda karar verdiğini için PKK’nin listeden çıkarılması için başvuruda bulunduklarını söyledi.

“PKK’yi listede tutulması, barış ve Kürtlerin durumunu olumsuz etkiliyor” diyen van Eik, müzakereleri engellediğini ifade etti.