PKK ve PAJK'lı tutsaklar: Sabrımız taşmadan Önderliğimiz ile görüşülsün

PKK ve PAJK'lı tutsaklar adına Deniz Kaya, darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile cezaevlerinde yaygınlaşan baskılara ilişkin açıklama yaptı.

PKK ve PAJK'lı tutsaklar, baskıların arttığı cezaevlerinin "OHAL'in laboratuvarına" dönüştüğünü vurguladı. Derhal Öcalan ile görüşülmesini isteyen tutsaklar, "Önderliğimizin yaşamına kastedilecek herhangi bir saldırı karşısında en üst seviyede eylem sahibi olacağız" uyarısında bulundu. Tutsaklar, faşizan politikalara direneceklerini açıklarken, hak ihlallerinin karşı ulusal ve uluslararası kurumlara iletilmesini istedi. Açıklamada bireysel eylem tarzlarının kabul edilmeyeceği de vurgulandı.

PKK ve PAJK'lı tutsaklar adına Deniz Kaya, darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile cezaevlerinde yaygınlaşan baskılara ilişkin açıklama yaptı.

Kaya, 15 Temmuz'da sistemsel olarak iktidarı pay edemeyen iki klik arasındaki savaşın bir bütünen gün yüzüne çıktığını vurgulayarak, şunları belirtti:

"7 Haziran'da darbe yapan Saray Gladyosu ve iktidarına karşı bir darbe girişiminde bulunulmuştur. Bu iktidar kliği tanklarla, uçaklarla, devletin birçok kurumunu bombalamıştır, sivil insanlara ateş etmiştir. Buna rağmen bir meşruiyet zemini oluşturmak için kendisine 'Yurtta Sulh Konseyi' adını vermiştir. Hakeza 7 Haziran'dan bu yana halkın iradesini hiçe sayan, meclisi baypas eden Saray darbesi de kendisine meşruiyet zemini oluşturmak için 'demokrasiye sahip çıkıyoruz' adı altında halkı sokağa, direnme hakkını kullanmaya çağırmıştır. Bununla birlikte tüm paramiliter çete güçlerini de sokağa salarak başta Kürtlerin, Alevilerin bulunduğu mahalleler başta olmak üzere tüm muhalif kesimler üzerinde dehşet, korku yaratmak istemişlerdir. Medyayı da arkasına alan bu iktidar kliği tüm bu dehşet saçan saldırıları, işkenceleri 'demokrasiyi savunuyoruz' adı altında meşrulaştırma gayreti içindedir."

DEMOKRASİ CEPHESİ ÇAĞRISI

İki darbeci klik arasındaki savaşın sona erer ermez, esas savaşın Kürtlere, Alevilere, demokratik İslami unsurlara, sosyalistlere, emekçilere ve farklı özgürlük arayışı olan her kesime dönük olacağını da ifade ederken, "Bu tehlikenin büyüklüğü görülerek tüm bu toplumsal kesimler bir an önce ortak demokrasi cephesinde yan yana gelmelidirler. Bunu başardıkları takdirde darbeyi yenilgiye uğratacakları kesindir. Esas görev ve sorumluluk; 'tam demokrasi' sloganı etrafında bir mücadele çizgisi geliştirmektir" dedi.

"Zindanda bulunan binlerce siyasi tutsak olarak bizler de bu çizginin birer mücadelecisi olarak kendimizi tanımlıyoruz" diyen Kaya, açıklamasının devamında şu hususlara değindi:

'KÜRT HALKININ SABRI TAŞMADAN ÖNDERLİĞİMİZ İLE GÖRÜŞÜLSÜN'

"Egemenlikçi iktidarcı sistemlerin en çetin ve acımasız savaşlarının bir boyutunu da zindandaki tutsaklar üzerinde uyguladıkları bilinmektedir. AKP iktidarları döneminde zindanlardaki işkence, sürgün, tecrit, hak gaspları neredeyse rutin, olağan politikalara dönüşmüştür. Şu an itibariyle zindanlar bu darbeci kliklerin birbirlerini alt etme mücadelelerinin verildiği alanlara dönmüştür. Zindanlar adeta 'darbe süreci' sonrası yürürlüğe konulan OHAL'in laboratuvarına dönüşmüştür. Dikkat edilirse OHAL uygulamalarının pratikleştiği alan İmralı, yöneldiği ilk kişi de Önder Apo'dur. Uzun bir zamandır fiilen uygulanan ağırlaştırılmış tecrit uygulamaları resmileştirilmiş; görüş, telefon, mektup, faks gibi tüm iletişim haklarından yoksun bırakılmıştır. Bunların da ötesinde darbe gecesi ve sonrasında İmralı'da ne yaşandığı bilinmemektedir. Önderliğimizden herhangi bir haber alınamıyor. Bu durum çok açıktır ki, AKP iktidarı tarafından Kürt halkının sinir uçlarıyla oynaması anlamına geliyor. Oysa herkes biliyor ki; Önder Apo bu ülke için barışın ve demokrasinin tek adresi ve güvencesidir. Aynı zamanda Kürt halkının ve onun öncüsü olan Özgürlük Hareketinin kırmızı çizgisidir. Dolayısıyla bir an önce Önderliğimiz ailesi, avukatlarıyla ve heyetlerle görüştürülmelidir. Kürt halkının sabrı taşırılmadan özgür koşullarda müzakere etme imkanları sağlanmalıdır. Biz zindanlardaki PKK ve PAJK'lı tutsaklar olarak, Önderliğimizin yaşamını kendi yaşamımız olarak görüyoruz. Onun yaşamına kast edilecek herhangi bir saldırı karşısında en üst seviyede eylem sahibi olacağımızı buradan tüm kamuoyuna duyuruyoruz."

Kaya, şöyle devam etti: "Darbeye karşı mücadele ediyorum adı altında bu meşruiyet arayışı ve zemini de AKP tarafından kullanılarak daha suçlu olup olmadığı bile belli olmayan mahkemeleri devam eden tutuklular başta olmak üzere tüm tutsaklar için yeni baskı, işkence, hak gaspı devreye konmuş durumdadır. Tutukluların hafta da bir olan 10 dakikalık telefon görüşme ve haftalık görüş hakları olağanüstü kararnamelerle gasp edilerek 15 günde bir yapılacak şekilde yeniden düzenlenmiştir. Tutukluların avukatlarıyla görüşmeleri hiçbir ulusal ve uluslararası hukukta yeri olmamasına rağmen kayıt altına alınmaktadır. Çok keyfi bir şekilde olur olmaz her anda koğuşlara baskın yapılmakta, kitaplara, kişilerin bireysel yazımlarına el konulmakta, buna karşı duran, direnen tutsaklar darp edilmekte, işkence edilerek tekli hücrelere alınmaktadırlar."

Kaya, yine disiplin cezaları ve adli soruşturmalarla tutsakların teslim alınmaya çalışıldığını, ağır hasta tutsakların tedavilerinin yapılmadığını ve hastaneye sevklerinin durdurulduğunu da belirtti.

'UYGULAMALARI KABUL ETMEYECEĞİZ'

PKK'li ve PAJK'lı tutsakların esas gündeminin darbecilerin gündemi olmadığını da belirten Kaya, şunları da kaydetti:

"Esas gündemimiz Kürdistan'daki öz yönetim inşası, demokratik Türkiye ve projenin mimarı olan önder Apo'nun özgürlüğüdür. Siyasal kimliğimize, onurumuza dönük geliştirilen her türlü saldırı karşısında halkımızın birer fedaileri olduğumuz ve bu uğurda direnme ve mücadele edeceğimiz açıktır. Her birimiz zindan direniş geleneğimizi biliyoruz. Bu mirasın anlam dünyası, bilinç, varlık ve form oluşturmada tarihi rolünü ve misyonunu oynamıştır. 12 Eylül askeri cuntasının vahşet politikaları karşısında mücadele ve direniş önderlerimiz Mazlum, Kemal, Hayri, Ferhat ve Önderliğimizin İmralı'daki direniş tarzı esas çizgimizdir. Bu anlamda en üst düzeydeki eylemlerden tutalım da kısa vadeli her türlü çeşitliliği içeren eylem diline ve yöntemine sahip olduğumuz biliniyor. Hangi eylemin nerede ne zaman yapacağımızı biliyoruz. Ayakta sayım verme, bir cezaevinden başka bir cezaevine sürgün edilirken zorla soyundurma türü onursuz hiçbir dayatmayı kabul etmiyoruz. Telekonferansla ifade vermeyi şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da kabul etmeyeceğiz. Zorla SEGBİS'e götürüldüğümüzde ise ifade vermeyeceğiz. Çünkü SEGBİS yöntemi sürgün politikalarını meşrulaştırmaktadır. Öz yönetim savunmasını çıkacağımız mahkemelerde yapmaya devam edeceğiz. Avukatlarımızla görüşme esasındaki kayıtları kabul etmeyeceğiz. Bu durumla karşılaşan her arkadaşımız söylenmesi gerekenleri kendi avukatlarıyla paylaşıp bu uygulamayı protesto ederek görüşmeden ayrılır. İletişim hakkından muaf tutma, sık sık odalara baskın yapma, arama adı altında kitaplara el koyma, sohbet, spor hakkını engelleme haklarından muaf tutma türü uygulamaları da kabul etmeyeceğimizi belirtiyoruz." 

'BİREYSEL EYLEMLERİ KABUL ETMİYORUZ'

Devreye konulan uygulamalar karşısında esas eylemliliklerinin örgütlülüklerini koruma, kendini yenileme, üretir duruma getirme olduğu yönünde olduğunun altını çizen Kaya, "Bununla birlikte merkezi eylemliklerimiz dışında her zindan alanımız provokasyonlara gelmeden bu uygulamalar karşısında gerekli tavırları sergilemelidir. Sorunları çözme yöntemimiz diyalog olduğu unutulmamalıdır. Ama bunun koşulları sağlanmadığı takdirde sivil itaatsizlik eylemleri, slogan atma, mazgal vurma, bürokrasi işlerini yavaşlatma vb. eylemsellikler yapılmalıdır. Elbistan zindanında ölüm orucuna giren Selver Yıldırım arkadaş bir an önce eylemine son vermelidir. Bireysel hiçbir eylem tarzını kabul etmediğimizi, kendi başına ferdi eylem süreçlerini geliştirmenin doğru olmadığını bir kez daha açık bir biçimde ifade ediyoruz" dedi. 

'DİRENECEĞİZ!'

Deniz Kaya, açıklamasını şöyle noktaladı: "Türkiye'de hukuki zemin koşulları ortadan kalkmış olsa da, hem ulusal hem uluslararası zemini mümkün mertebede sonuna kadar kullanmak gerekmektedir. Demokratik kurumlara, siyasi partilere insanlık dışı hak gaspları iletilmelidir. Her PKK'li ve PAJK'lı tutsağın bu tarihi rol ve misyonuna denk yürüyüş, örgütlenme ve bir bütünlük içinde oluş halinde olması kaçınılmazdır. Bu görev ve sorumluluk bilinciyle; faşizan politikalara karşı direneceğimizi bir kez daha vurguluyor, halkımızı selamlıyoruz."