Prof. Dr. Altan: Türkiye korkunç bir yere geldi

Altan, Türkiye'nin korkunç bir yere geldiğini belirterek, "Türkiye'de hukuktan, demokrasiden ve barıştan kopularak siyasi İslam faşizmine doğru yol alabilecek cehennem taşları döşeniyor" dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 2013 tarihi Amed Newroz'unda Kürt sorunun çözümü için başlattığı süreç 28 Şubat 2015'te Dolmabahçe'de açıklanan mutabakat ile taçlandırılırken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kürt sorunu yok. Ne müzakeresi. Ne mutabakatı. Çözüm sürecini buzdolabına kaldırdık" demesiyle Erdoğan ve AKP tarafından Kürtlere karşı başlatılan topyekûn inkar ve imha süreci katliam ve yıkımlar ile aralıksız bir şekilde devam ediyor. Kürdistan'da yaşanan gelişmeler, AKP'nin anti Kürt ve antidemokratik uygulamaları ile gelinen noktaya ilişkin Gazeteci-yazar Prof. Dr. Mehmet Altan ANF'ye konuştu.

'AKP'NİN SİYAL STRATEJİSİ ŞİDDET ÜZERİNE'

Türkiye'de her türlü derdin çaresinin gerçek bir demokrasinin uygulanması olduğunu söyleyen Altan, ancak mevcut siyasal iktidarın çok uzun bir süredir artan bir ivme ile değil demokrasi, 12 Eylül rejimini dahi aratacak bir istikamette yol aldığını vurguladı. Demokrasiden ve hukuk devletinden kopuşun ve daha da vahimi bir durumdaki istikametin süratle seyretmesinin başlangıç noktasının 17 ve 25 Aralık olduğunu kaydeden Altan, AKP'nin 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının yapılmasıyla sivil vesayetini koyulaştıracak bir darbe yaptığını dile getirdi. AKP'nin bunla hukuku yok ettiğini ve ortadan kaldırdığını belirten Altan, "Temel hak ve özgürlük ihlalleri çoğaldı. 7 Haziran'a kadar ki tavrını da Kürt sorunundaki tavrını değiştirerek, siyasal stratejisini şiddet üzerine kurdu. Bugün gelinen noktada bir siyasal İslam faşizmine doğru yol alındığını görüyoruz. Nitekim Meclis Başkanı laiklikten vazgeçilmesini ve dindar bir Anayasadan söz etmesini bunun başka bir göstergesidir. Bir taraftan hem Kürtler hem de Aleviler ile AKP'nin dışındaki tüm unsurların adeta düşman haline getirilmesinin de başka bir ifadesi" diye konuştu.

'KORKUNÇ BİR NOKTAYA GELDİK'

Altan, AKP'nin Kürdistan'daki Kürt kentlerinde antik Kürt politikaları çerçevesinde devreye koyduğu inkar ve imhaya dayalı konsepte de değinerek, "AKP'nin Güneydoğu'da çok ağır bir şiddete geri dönüldü. Şiddet ortamı yüzünden Türkiye'nin çocukları ölmeye devam ediyor. Ama bundan kazanılacak yararlı hiçbir şeyin olmayacağı daha önce de yaşanılarak görüldü. Bir tarafında çok ciddi bir savaşın diğer tarafında hukuksuzluğun, baskının ve zorbalığın sürdüğü bir Türkiye var. Aynı zamanda bu şiddet bütün topluma yayılmış. Maçlarda hakemlerin dövülüyor, Amedspor yöneticileri tribünlerden atılıyor. Sadece sporda da değil. Kadınların can güvenliğinin ortadan kalktığı korkunç bir noktaya geldik. Hukuk ve demokrasi olmadığı vakit; toplumun çökeceğini, parçalanacağını, kan revan içerisinde kalacağını hep biliyorduk. Ama maalesef bunu yaşar hale geldik. Siyasal İslam faşizmi dediğimiz bu hadise, demokratik yapının da değiştirilmesi; baskının, zorbanın yanında Türkiye'nin Sünnileştirilmesi, Türkiye'nin Suriyeli göçmenler üzerinden Kürtlerin ve Alevilerin bulunduğu coğrafyalarda bir farklı tablo ortaya çıkarabilecek hazırlıkların yapılması ve sonuç itibariyle Türkiye'nin hukuktan, demokrasiden ve barıştan kopup siyasi İslam faşizmine doğru yol alabilecek cehennem taşları döşenmesini ifade ediyor" dedi.

'ÇÖZÜM SÜRECİNİ İKBAL SÜRECİ OLDU'

Kürt sorunun bir çözüme ulaşmasının Türkiye Cumhuriyeti'nin çok radikal bir demokrasiyle oluşabileceğini söyleyen Altan, şunları dile getirdi: "Mevcut halde Kürt sorunun çözümü için masaya oturulmasından ziyade Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik bir değişime uğramasıyla sorunlar çözüme kavuşturabilir. Bir siyasal çözüm arayışı gibi gösterilen yapı bir başkanlık arzusu, Türk usulü bir faşizmin arantısı olduğunu ortaya koyduğunu yaşadık ve gördük. Onun için Türkiye'nin çözüm için masaya oturması siyasal bir konjonktüre göre şekillendiği vakit bundan barış, çocuklarımızın ölümünün önüne geçmek gibi kalıcı hedeflere varılamaz. Temel amaç Türkiye Cumhuriyeti'nin Avrupa standartlarında demokratikleşmesi ve bu demokratikleşme sürecinin sağlıklı yaşanması için de silahların susması gerekiyor. Çünkü AKP'nin demokrasiden bu kadar hızla uzaklaştığı zorbalıkla bir siyasal İslam rejimi kurma gayretinde olduğu bir sırada herhangi bir yerde masada otursa ve yahut masadan kalksa bunun çok da bir anlamı olmaz. Tabi kanın akmasının, insanlarımızın ölmesine engelleyecek çok acil bir şekilde silahların susmasına yönelik bir ihtiyaç var. Bu kan kaybıyla, bu çalkantılar ile bu alt üst oluşla Türkiye daha fazla gidemez. Bunu ne içeride nede dışarıda taşıyamaz.

Sürekli insanlarımız ölüyor. O nedenle ateşkesin sağlanması, ama sorunların çözümü için nihai kalıcı bir barış için de çok kesinkes bir demokrasiye ihtiyaç var. Gerçek bir demokratik cumhuriyete dönüşmeden kalıcı barış olmaz. Nitekim o sürecin bir ikbal aracı görüldüğünü gördük. O hedefe varılmadığı vakit de kan ve revana dönüştü Türkiye. Hala da bu korkunç şiddet ortamı devam ediyor. Onun için Türkiye'de barış isteyen herkesin bu cumhuriyetin de biran önce demokratikleşmesini, demokrasinin ihtiyacımız olan köklü ve kalıcı reformlarının yapılması, hukuk devleti anlayışına geri dönülmesi ve bu yozlaşmaları önleyecek çok ciddi onarımların yapılması lazım."