Artık telaş başladı.
Dünkü köşe yazısında Taha Akyol bu telaştan söz etti.
Ýdris Naim Şahinin dili olumsuz örnektir, bölgede olumsuz etkiler yapmıştır. Bunu Sabahta Nazlı Ilıcak, Zamanda Hüseyin Gülerce, Yeni Şafakta Ali Bayramoðlu, Bugünde Ahmet Taşgetiren de yazdı.
Kendisi de bu yazarlara katılıyor.
Telaş ne? Yazısının başlıðı telaşı anlatıyor:
Psikolojik kopuş!
Akyol hukukçu. Ama yazılarından anladıðımız kadarıyla sosyoloji ve sosyal psikolojiye de meraklı. Bu durumda kalıcı kimliklere baðlı toplulukların psikolojisindeki deðişiklikleri kopuş olarak nitelemenin anlamını biliyor olmalı. Burada her hangi bir olay karşısında ortaya çıkan ve polis jargonunda kitle psikoloji sözleriyle tanımlanan, geçici, ani reaksiyondan söz etmiyoruz. Psikolojik kopuş, bir halkın geçici olmayan ruh haliyle ilgilidir.
Çünkü böyle toplulukların psikolojik kopuşu, her hangi bir bireyin psikolojik kopuşuna hiç benzemez. Bireyin psikolog ya da psikiyatrist müdahalesiyle toplumdan, ailesinden, sevdiklerinden ve hayattan kopmasını önleyebilirsin. Onu intihardan vaz geçirtebilirsin.
Ama söz konusu bir halk ise, psikolojik kopuş bir hastalık, bir anomali, tedavisi gereken bir olgu olarak görülemez. Bir halk, aynı devlet çatısı altında yaşadıðı diðer halktan psikolojik olarak koptuðu zaman, bu artık tamiri ancak kopuşun siyasi olarak da gerçekleşmesinden sonra mümkün olacak bir sosyolojik gerçekliðe dönüşür.
Eðer sen kopuş öncesinde Türkle Kürdü eşitleyememişsen, psikolojik kopuştan sonra, onları artık eski statüko içinde bir arada tutma imkanını da kaybetmiş olursun.
Psikolojik kopuşun derecesi arttıðı ölçüde bir arada yaşamanın imkanları daralır.
Psikolojik kopuşun bugünkü düzeyinde, artık Türklerle Kürtler eski merkeziyetçi devlet içinde yalnızca kültürel ve bireysel hakların tanınması ve herkesi biçimsel olarak eşitleyen bir yurttaşlık tanımı temelinde bir arada yaşayamaz. Bundan 30 yıl once böyle bir birliktelik mümkün olabilirdi. Bugün olmaz.
Bugünkü kopuş derecesine uygun düşen statü, adem-i merkeziyetçi devlet çatısı altında, iki dilli demokratik özerkliktir.
Eðer bu statü bugün tanınmaz ve bu yüzden psikolojik kopuş daha bir üst aşamaya yükselirse, bilinmeli ki, demokratik özerklik statüsü de halkın psikolojik dünyasında bütün anlamını yitirir. Psikolojik kopuşun her ileri aşamasında devreye administrativ, teritoryal otonomiden, federal ve konfederal devlete doðru alternatifler bir birini izler ve giderek ayrılma ve ayrı devlet kurma dışında alternatif kalmaz. Psikolojik kopuşun en üst aşaması deðildir ayrı devlet. Çekoslavakya modelinde olduðu gibi psikolojik kopuşun en yüksek aşamasının dostane ayrılıkla sonuçlanması da mümkündür; Türk/Ermeni psikolojik kopuşunda olduðu gibi ayrılıðın Ermeni jenosidiyle ve iki düşman devlet biçimiyle sonuçlanması da mümkündür.
Bütün bunlar neyi göstermektedir?
Bütün bunlar, Kürt halkının Türklerden ve devletten psikolojik kopuşunda temel rolü mevcut devlet ve hükümetin oynadıðını göstermektedir. Cumhuriyet kurulduktan sonra, Kürt halkının psikolojik kopuşu, ayrılıkçı propagandanın deðil, devlet iktidarlarının uyguladıkları siyasetin sonucu adım adım, etap etap gerçekleşmiştir.
PKK önderi Öcalan ve Kürt özgürlük hareketi bütün güçleriyle Kürt halkının Türk halkından son ve nihai kopuşa sürüklenmesini önlemek için elden geleni yapmaktadır.
Bunun kanıtı şudur: Fıratın Batısında Kürt halkı devletin bütün amansız ve kanlı saldırılarına raðmen, bu bölgede yaşayan sivil Türk azınlıðına karşı düşmanlık duyguları içinde olmamıştır. Batıda yaşanan linçlerin tek bir benzerine Kürtlerin arasında yaşayan Türk azınlıðından hiç kimse uðramamıştır.
Bu olgu da bize anlatıyor ki, Kürtlerin psikolojik kopuşu henüz en son noktaya ulaşmamıştır. Bu Türkiye için, Türkiyede yaşayan farklı etnik, dini, mezhebi topluluklar için bir nimettir.
Bu aynı zamanda bugünkü psikolojik kopuşun sorumluluðunun devlette ve şimdi devleti yöneten AKP hükümetinde olduðunu da ortaya koymuştur.
Şikayet hakkınız yok. Kürt halkının bugünkü psikolojik kopuş düzeyine uygun çözüm PKK önderi tarafından formüle edilen demokratik ulus temelinde, demokratik cumhuriyet çatısı altında, Türkle Kürdü eşitleyen demokratik özerkliktir.
Kopuşu biraz daha zorlarsanız, biliniz ki, bu çözüm de hızla eskiyecektir.
Taha Akyol şöyle yazdı: Balkan milliyetçilikleri de Osmanlı şemsiyesi altında diye başlamıştı, sonrası malum...
Malum olan ne? Bulgarların, Yunanlıların, Makedonyalıların, Arnavutların v.s. ayrı devlet kurmaları mı? Akyolun buna itirazı mı var? Türkiye Balkanlarda meydana gelen bu tarihsel psikolojik kopuşun siyasi diplomotik sonuçlarını deðiştirebilir mi?
Geç kalırsanız, bütün parçalardaki psikolojik kopuşun mukadder siyasi diplomatic sonuçlarını da tıpkı Balkanlarda olduðu gibi deðiştirmeye muktedir olamayacaksınız
Akıllı olun!