‘Rahşan sonsuz bir nehir gibiydi‘
1992 Newrozu'nda devletin Kürdistan’da gerçekleştirdiği kanlı saldırılara metropollerde yaşayan Kürdistan halkı eylemlerle karşılık verirken, 17 yaşındaki Rahşan Demirel, bu eylemlerin sembolü haline gelmişti.
1992 Newrozu'nda devletin Kürdistan’da gerçekleştirdiği kanlı saldırılara metropollerde yaşayan Kürdistan halkı eylemlerle karşılık verirken, 17 yaşındaki Rahşan Demirel, bu eylemlerin sembolü haline gelmişti.
Kürt halkı '90’lı yıllar ile birlikte baskı ve katliamlara rağmen Kürdistan’da Newroz‘u kutlarken, Türkiye metropollerinde yaşayan Kürtler de buna kayıtsız kalmıyordu. 1992 Newrozu'nda devletin Kürdistan’da gerçekleştirdiği kanlı saldırılara metropollerde yaşayan Kürdistan halkı eylemlerle karşılık verirken, 17 yaşındaki Rahşan Demirel, bu eylemlerin sembolü haline gelmişti.
Rahşan Demirel, henüz lise öğrencisiyken, 21 Mart 1992 günü Newroz’u kutlayan Cizre halkına uygulanan katliama karşı bir gün sonra, 22 Mart Pazar sabahı İzmir Kadifekale surlarında bedenini ateşe verdi ve kendi deyimi ile Newrozlaştı!
Rahşan Demirel’i şehadetinin yıl dönümünde, “Sonsuz akan bir nehir” sözleri ile tarif eden annesi Emine Demirel ve “Sıradan bir yaşamı asla kabul etmedi” diyen ablası Türkan Demirel ANF'ye anlattı...
ANNE DEMİREL: KÜÇÜKTÜ AMA BÜYÜK DÜŞÜNÜYORDU
Kızının 1975 yılında Mardin-Nusaybin’de dünyaya geldiğini, henüz 2 yaşındayken İzmir‘e göç ettiklerini söyleyen Emine Demirel, "Altı çocuğum vardı. Rahşan diğer çocuklarıma hiç benzemiyordu, sıradışı davranışları vardı. Küçüktü ama büyük düşünüyordu. Rahşan, acayip geliyordu bana. Ben din alimiyim ancak Rahşan’a henüz küçücük yaşında din konusunda cevap olamıyordum. Rahşan sorularına verdiğim cevaplarla tatmin olmuyordu" dedi.
'KÜRDİSTAN'A GİDİNCE DEVLET BASKISI ONU ETKİLEDİ'
Rahşan 12 yaşındayken Nusaybin’e gittiklerini belirten Anne Demirel, ”Kürdistan'ı ilk defa görüyordu. Kürdistan’ı gördükten sonra metropol ve Kürdistan arasındaki farkı görmeye başladı. Kürdistan’a gelişi Rahşan için adeta yeni bir yaşamın mayasına dönüştü. Kürdistan’da tanık olduğu baskı ve devlet vahşeti Rahşan’ı çok etkiledi. Dağa gitmek istedi, fiziksel olarak zayıf ve küçük yaşta olduğu için geri çevirdiler. Bu Rahşan’ın çok ağrına gitti, 'yapabilirim, bunu herkese göstereceğim' diyordu” ifadelerini kullandı.
‘KADİFEKALE’DE HER YIL NEWROZ’U KUTLUYORDU‘
Rahşan’ın 13 yaşından sonra artık mücadele de yer almaya başladığı söyleyen Demirel, kızının çok cesur olduğunu ve her yıl Newroz’da Kadifekale’ye az sayıda arkadaşı ile birlikte çıkarak Newroz’u kutladığını dile getirdi. Her seferinde polis saldırısına uğramasına rağmen bunu her yıl yaptığını da ekledi.
‘GENÇLİK ÇALIŞMALARINA ÖNCÜLÜK EDİYORDU‘
Kızının Kadifekale’de gençler arasında çalışmalar yürüttüğünü söyleyen Anne Demirel, şöyle devam etti:
"Gençlik içerisinde doğal bir öncülüğü vardı. Lise çağına geldiğinde benzer bir misyonu öğrenci gençlik içerisinde de yerine getiriyordu.
Bir gün ona ne yapacağını, ne yapmak istediğini sordum. 'Büyük şeyler yapacağım. Öyle büyük olmalı ki, yer yerinden oynamalı. Herkesi etkilemeli' dedi.
Bazen bir cümle üzerinde günlerce düşünüyor ve benimle tartışıyordu. En çok tarih okuyordu, tarihi bilmek gerektiğini vurguluyordu. Zaten geride bıraktığı ses kaydında 'Med İmparatorluğundan PKK’nin doğuşuna kadar tarihimi biliyorum' demişti.
13 yaşındayken Yunan mitolojisi ile ilgileniyordu.Truvalı Helen’i anlatıyordu. Helen’in bir bir Yunan kadını olarak Ege’de direndiğinden söz ediyordu. Rahşan’a kimse yetmiyordu, onu anlatmaya da kimse yetemez. Rahşan, yatağına sığmayan bir nehir gibiydi. Onun söylediklerini, düşüncelerini anlatmak çok zor.”
'ÖNDER APO’YU ÇOK OKUYORDU'
Kızının en çok Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çalışmalarını okuduğunu ifade eden Demirel, "Önder Apo felsefesini öğrenmek için çok okuyordu. Sadece okumak ve bilmek ile kalmıyordu, yaşamında da uyguluyordu. Rahşan’ın doğal bir önderlik özelliği vardı. Kendisini bir kadro gibi görüyordu ve ona göre davranıyordu" diyerek, anlatmaya şöyle devam etti:
"İlerleyen dönemlerde yeniden Nusaybin’e gitti. Öğrenci çalışmalarında yerini aldı. O dönem Nusaybin gençliğinin örgütlenmesinde önemli rol oynadı.
Kürdistan’da kaldığı dönemde yaşadıklarını, geldiğinde bana anlatıyordu. Daha sonra okula gittiği için İzmir’e geri geldi.
Tütün fabrikasından işçi olarak çalışıyordum ve Rahşan hiç ihtiyacımız olmamasına rağmen yaz tatillerinde yanımda çalışmak istiyordu. Onu götürmek istemedim ama ısrar etti. İki yaz benimle fabrikada çalıştı. Kısa sürede fabrikada çalışan işçiler tarafından çok sevildi. Hepsine yardım ediyordu, işini erkenden bitiriyordu ancak fabrikadan çıkmıyordu ve gidip işini bitiremeyen işçilere yardım ediyordu."
'BİR ŞEYLER YAPMANIN ZAMANI GELDİ'
Demirel, kızının Leyla Zana’nın Meclis'te yaptığı Kürtçe konuşmaya gösterilen tepki karşısında müthiş bir öfke duyduğunu kaydederek, şöyle konuştu:
"O gün 'Artık bir şeyler yapmanın zamanı geldi' diyordu. Meclis'te yaşananlara duyduğu tepkinin ardından 1992 yılı başlarına gelindiğinde artık Rahşan’da daha farklı bir ruh hali belirmeye başladı. Bir şeyler yapacağından şüpheleniyordum. Rahşan’ın dağa gideceğini düşünüyordum, bunu çok istiyordu. Ama bu ruh hali, konuşmalar başka bir şeye işaret ediyordu. Bir gün 'Acaba İzmir’i nasıl sallayabilirim, ayağa kaldırabilirim' diye sordu. Yani artık Rahşan’ın sıradışı bir şeyler yapacağını sezmiştim. Zekiye Alkan, 91 Newrozu'nda bedenini ateşe vermişti. Zekiye Alkan’ı anlatmaya başlamıştı. Ölümsüzlükten ve sonsuz bir yaşamdan bahsediyordu. Tüm bunlara rağmen Rahşan’ın bu tarz bir eyleme girişebileceğini düşünemedim. Aslında Rahşan’ın kişiliği düşünüldüğünde böyle sıradışı bir eylemi gerçekleştirebileceğini düşünmeliydim.”
'BİTKİSEL HAYAT'
Yaşadıkları hayatın kızı tarafından 'bitkisel hayat' olarak değerlendirildiğini dile getiren Demirel, Rahşan 'Biz beslenen ölüleriz' diyordu. Köleliği ve özgürlüğün olmadığı bir yaşamı asla kabul etmeyeceğini ifade ediyordu. Mart ayına doğru bu tarz konuşmaları artmıştı, eylem günü yaklaştıkça Rahşan’a bir ağırlık çökmeye başladı. Saatlerce düşünüyordu" diye ifade etti.
DEVLET VE MEDYAYA TEPKİ GÖSTERDİ
21 Mart günü Cizre’den katliam haberi geldiğini belirten Demirel, akşamında ise dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin’in provokatif 'Teşekkür' açıklaması geldiğini söyledi. Sezgin’in Nusaybin halkına teşekkür ettiğini dile getiren Demirel, kızının o gece Sezgin’in Kürt halkını aşağıladığını ve mutlaka hem katliama hem de Sezgin’e cevap vermek gerektiğini söylediğini paylaştı. Yine aynı akşam Türk medyasının katliamı vermek yerine Cizre’de görev yapan savcının eşine ait bir ceketin isabet eden bir kurşunla delinmesini dakikalarca haber yaptığını da sözlerine ekleyen Demirel, kızının 'İnsanlar katledilmiş ama onlar için savcının eşine ait bir ceketin delinmesi insanların ölmesinden daha önemli oluyor' diyerek büyük tepki gösterdiğini kaydetti.
SON SÖZÜ ‘BİJİ SEROK APO’ OLDU
Anne Demirel, eylem günü yaşananları ise şöyle anlattı:
“Eylemi gerçekleştireceği 22 Mart sabahında beni uyandırdı. 'Namaza geç kalmışsın' dedi. Kalktım, namazımı kıldım, yeniden uyumaya başladım. Bu sırada, Rahşan’ın eylemi ardından dağa giden ve kendisi de Mart ayında şehit düşen kızım Nazan gelerek bana 'Rahşan Kadifekale’ye çıktı' dedi. Büyük kızım Türkan’ı uyandırdım. Türkan, Rahşan’ın girişteki masaya bıraktığı mektubu gördü. Mektupta, eylem yapacağını belirtmiş ve eylem amacını da 'Barbar Türk devletinin katliamlarını ve İsmet Sezgin’in açıklamarını bir PKK’li olarak protesto ediyorum' şeklinde açıklamıştı. Ağabeyini hemen Kadifekale’ye yolladım. Ağabeyi arayarak 'Anne Kadifekale’de bir genç kadın bedenini ateşe vermiş' dedi.Hemen oraya gittik, binlerce insan toplanmıştı. Polisin engellemelerine rağmen kızıma ulaştım. Rahşan, eylem yerine de bir mektup bırakmıştı. Kadifekale karakolunda görevli olan ve Rahşan bedenini ateşe verdiği sırada buna tanık olan bir bekçi, ifadesinde, Rahşan’ın son ana kadar 'Biji Serok Apo' sloganını haykırdığını söyledi.”
“ASKER POLİS ABLUKASI”
Kızının cenazesini alarak Nusaybin’e getirdiğini aktaran Demirel, Nusaybin'in ateş altında olduğunu, asker ve polisin halkı çembere aldığını, kızını da bu abluka altında defnettiklerini belirtti.
'KIZIM NALAN DA 8 MART'TA ŞEHİT DÜŞTÜ'
Rahşan’dan sonra devletin baskıları karşısında 1992'nin sonuna doğru Adana’ya göç ettiklerini söyleyen Demirel, "Rahşan’ın bir büyüğü olan, Rahşan’ın yoldaşı, sırdaşı kızım Nalan da dağların yolunu tuttu. Kızım Nalan da bir 8 Mart günü şehit düştü. Şehadetini geçen yıl öğrendim" dedi.
'ÖNDER APO'NUN MESAJINI BÜYÜK BİR HEYECANLA DİNLEDİM'
“Şehitlerimle gurur duyuyorum.”diye devam eden Anne Emine Demirel, şunları ifade etti: "Önder Apo’nun felsefesi ve halkımıza kazandırdıkları karşısında ne yapsak azdır. Önder Apo’nun Newroz mesajını da büyük bir heyecanla dinledim. AKP devleti artık Önder Apo’nun attığı adımlara karşılık vermeli. Aksi halde Kürdistan topraklarında Rahşan olabilecek milyonlarca gencimiz var. Sonuna kadar mücadelemiz sürecek. Kızım ile ilgili anılarımı bir kitap haline getireceğim."
ABLA DEMİREL: İŞÇİLERE SÖMÜRÜDEN BAHSEDİYORDU
Abla Türkan Demirel ise kardeşinden, “Çok yardımseverdi. Benim gibi değildi, ben sıradan bir yaşam istiyordum. Ama Rahşan öyle değildi, sıradan yaşama ve işlere karşıydı. Çok fedakardı, iyi bir kardeşti. Biz ona ne kadar haksızlık etsek de gülerek karşılıyordu. Kimseye kızmıyordu. Rahşan çevrede komşuların, dostların büyük sevgisi ve saygısını kazanan birisiydi. Emekçiydi, öğrenci iken annem karşı çıkmasına rağmen gelip bizim çalıştığımız fabrikada çalıştı. İşçilere emek ve sömürüden bahsediyordu" diye söz etti.
'HARÇLIĞINI ŞEHİT AİLELERİ İLE PAYLAŞIRDI'
Demirel, kardeşinin yoldaşlık ve dayanışma çabalarını da şu ifadelerle anlattı:
”Annem bize her hafta harçlık verirdi. Hepimiz harçlığımızı İzmir’de gezerek, dolaşarak bitirirdik. Rahşan, harçlığına dokunmaz, biriktirirdi, sonra da o parayla mücadelede şehit düşenlerin çocuklarına, ailelerine yardım ederdi. Çocukalarına çoraplar, oyuncaklar, tokalar alırdı, pazardan alış veriş yapar onlara götürürdü. Hiç unutmam; annemin çok sevdiği bir halısı ve battaniyesi vardı. Aile yadigarıydı. Rahşan o halı ve battaniyeyi alıp götürdü, bir tutsak ailesine verdi. Eve döndüğünde ona kızdım, 'Rahşan neden öyle yapıyorsun' dedim. 'Onların ihtiyacı var. Bizim için mücadele ediyorlar' diye cevap verdi. Pazar günleri biz çalışmıyorduk ama Rahşan, o günde gidip çalışıyordu ve Pazar günü için aldığı parayı götürüp şehit ve tutsak ailelerine veriyordu."
'İSTİKLAL MARŞI DAYATMASINA TOKATLA CEVAP VERDİ'
Rahşan’ın yeşil, sarı, kırmızı renkte bir hırkası olduğunu ve okulda hep onu giydiğini, bir gün okulda öğretmenin ona zorla İstiklal Marşı okutmaya çalıştığını söyleyen Demirel, "Rahşan, o zaman öğretmenin yüzüne bir tokat indirdi. İstiklal Marşı'nı kimsenin kendisine okutamayacağını söyledi. Rahşan, şehit düştüğünde o öğretmen taziyesine gelerek Rahşan’a saygı duyduğunu, onun büyük bir insan olduğunu belirtti" dedi.
Türkan Demirel son olarak, "Rahşan’ı unutmamız mümkün değildir. Kardeşim’in anısına bağlı kalmak için mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir" diye ekledi.