Rezza Zarrab davası, Erdoğan ve AKP hükümetini de kapsayacaktır – Ferda Çetin
Türkiye’deki ismi Rıza Sarraf, nam-ı diğer Rezza Zarrab.
Türkiye’deki ismi Rıza Sarraf, nam-ı diğer Rezza Zarrab.
Türkiye’deki ismi Rıza Sarraf, nam-ı diğer Rezza Zarrab.
Sanatçı Ebru Gündeş’in eşi.
Türkiye’nin “başarılı işverenleri” listesinde ve AKP hükümetinden ödüllü bir “işveren”.
İran vatandaşı babası altın ticareti ile uğraşıyormuş. Soy ismi de oradan geliyor.
14 Aralık soruşturması ile bir anda Türkiye’nin gündemine girdi.
19 Mart Cumartesi günü, FBI tarafından Miami’de yakalandıktan sonra da dünyanın gündeminde.
Lakin tek başına değil…
Bir kahramanlık yapıverse ve “sayın Jüri üyeleri, değerli mahkeme üyeleri, hiç kimse bana yardımcı olmadı, tüm suçu tek başıma işledim” dese dahi faydası yok.
Çünkü kendisine isnat edilen suçlar birden fazla kişi ve kurumun dahil olduğu “organize ve örgütlü suçlar” kapsamında.
Rezza Zarrab’ı gözaltına alan FBI ajanları, gerekçe olarak “ABD’yi dolandırma suçu”nu gösterdi.
Bu bakımdan ABD’yi dolandırmak, bankacılık sahtekarlığı, kara para aklama ve kaçak altın ticareti gibi suçlardan açılan Rezza Zarrab davası, kendisinden daha fazla İran yönetimini, Erdoğan ve AKP hükümetini ilgilendiriyor.
Çünkü Rezza Zarrab hakkında tutuklama kararı veren başsavcı Preet Bharara’nın yaptığı suçlamalar, ülkeler arası kaçakçılık, devletler arası kara para aklama ve kaçakçılık suçları olması itibarıyla Türkiye ve İran’ı ilgilendiriyor. Sonra da eski bakanlardan Egemen Bağış, Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Erdoğan Bayraktar’ın doğrudan içinde yer alıyor.
REZZA ZARRAB DAVASI ERDOĞAN VE AKP HÜKÜMETİNİ DE KAPSAYACAKTIR
Türkiye’de 14 Aralık 2013’te başlatılan rüşvet ve yolsuzluk soruşturması da, esas olarak Rezza Zarrab’ın odağında yer aldığı; Tayyip Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan ve ismi geçen dört bakanı kapsayan bir soruşturmaydı.
Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti, bu yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını “darbe” olarak niteledi ve karşı bir operasyon başlattı. Başlatılan soruşturma engellendi. Soruşturmayı başlatan savcı ve hakimler de “darbeye teşebbüs” suçundan tutuklandı. Soruşturmanın başsavcısı Zekeriya Öz’ün de içinde olduğu bir kısmı ülke dışına kaçtı.
Rezza Zarrab, milyar dolarlarla ifade edilen yasadışı kazancını “aklama ve yasallaştırma” işlemlerini Türkiye Halk Bankası üzerinden yapıyordu.
Rıza Sarraf-Halk Bankası ilişkisi, dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilindeydi. Çünkü Halk Bankası doğrudan başbakanlığa bağlı bir kuruluştu. Rezza Zarrab hükümetin kendisine sağladığı avantajlar karşılığında Erdoğan ailesine düzenli olarak rüşvet ödemeleri yaptı. Bilal Erdoğan’ın sahibi olduğu TÜRGEV VAKFI’na 100 milyon dolar bağış yaptı.
Rıza Sarraf Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan ile yüz yüze görüşmeler yanında, sık sık telefon görüşmesi yapıyordu. Para transferini ve bankada biriken paraların hareketini birlikte düzenliyorlardı.
REZZA ZARRAB-MUAMMER GÜLER SAMİMİYETİ
Rezza Zarrab’ın yürüttüğü bu karmaşık ve yasadışı ticari ilişkilerin, hiçbir polisiye ve mali denetim sorunuyla karşılaşmaması için, içişleri bakanı Muammer Güler’le doğrudan ilişkisi vardı. Telefon konuşmaları Muammer Güler’in “gözlerinden öperim” ve Zarrab’ın “ellerinden öperim” sözleriyle bitiyordu.
Bu ilişkiye daha sonra Muammer Güler’in oğlu Barış Güler de dahil olmuş, Zarrab ve Barış Güler sık sık görüşmeye başlamışlardır. Reza Zarrab’ın muhasebecisi Abdullah Happani, Barış Güler’e de, her biri 200 bin dolar olmak üzere iki kez rüşvet vermiştir. Rezza Zarrab’ın kardeşine Türk vatandaşlığı statüsü verilmesi için de Muammer Güler, 1 milyon TL rüşvet almıştır.
Bunun dışında Zabbani, Muammer Güler’in içişleri bakanlığı süresince, periyodik bir şekilde rüşvet ödemesi yapmıştır. Bu rüşvetlerin teslimatını Özgür Özdemir isimli aracı yapmıştır.
Rezza Zarrab, kendisine yönelik tutumu ve işlerini zorlaştırdığı için Fatih ilçe Emniyet müdürü Orhan İnce’yi Muammer Güler’e şikayet etmiş ve onun talimatıyla sürgün ettirmiştir. Bu olay daha sonra TBMM’ne yansımış, meclis soruşturma komisyonu 13 Kasım 2014 günü Orhan İnce’nin ifadesini almıştır.
EN BÜYÜK RÜŞVET EKONOMİ BAKANI ZAFER ÇAĞLAYAN’A
Rıza Zarrab’ın, yaptığı işlerin kapsamı ve niteliği itibarıyla doğrudan ilişkide olduğu devlet görevlilerinden biri de dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’dır. Çağlayan da Zarrab’a yarattığı olanakların karşılığında her ay yüklü bir rüşvet almaktadır. Zafer Çağlayan’a gönderilecek paraları hazırlayan ve kayıtlarını tutan Rıza Sarraf’ın muhasebecisi Abdullah Happani’dir.
Rüşvet taksitlerini, Zarrab’ın Sadık kod isimli kuryesi Mohammadzade Rastgarshshehg muhataplarına teslim etmektedir. Ödemeler genellikle Zafer Çağlayan’ın kardeşi Mehmet Şenol Çağlayan’a yapılmaktadır. Bazı taksitler ise Saatçi Yusuf Galeri’ye ve Galeri Sami-Yusuf Tutuş’a teslim edilmiştir. Bu şekilde Zarrab’dan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a, en küçüğü 209.480, en büyüğü30.589.000 Euro olan 30 ayrı ödeme yapılmıştır. İlk rüşvet taksiti 19.03.2012 de ödenmiş, 27.03.2013 tarihinde son taksit verilmiş ve ödemeler bitmiştir.
RÜŞVET ÇAYIRINDA AVRUPA BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ EGEMEN BAĞIŞ OTLUYOR
Rısa Sarraf’ın rüşvet ilişkisindeki halkalardan biri de TC’nin Avrupa Birliği Bakanı ve Başmükerecisi Egemen Bağış’tır. Rezza Zarrab’ın basına yansıyan, yardımcıları ile telefon konuşmalarında Egemen Bağış’ın kod ismi, bazen “Ege” bazen “Kısa”dır. Rıza Zarrab, elemanları ile konuşmalarında, doğrudan bir ihtiyaçları olmasa da “ileride lazım olur” kabilinden, Bağış’a rüşvet verdiği anlaşılmaktadır. 500 bin Euroluk bu rüşvet, Zarrab’ın para kuryesi Mohammadzade Rastgarshshehg (Sadık) tarafından, Egemen Bağış’ın evine götürülmüş, telefonla Bağış’tan onay alındıktan sonra hizmetçisi Marina’ya teslim edilmiştir.
REZZA ZARRAB TUTUKLANMAYA DA AÇILACAK DAVAYA DA HAZIRLIKLIYDI
Bu davanın büyük bir dava olduğu, dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’ı, ismi geçen bakanları ve bugünkü hükümeti kapsadığı tartışmasızdır.
Tartışma konusu olan Rezza Zarrab’ın bilerek ve isteyerek bu süreci başlatıp başlatmadığıdır.
Çünkü Zarrab’ın İran’daki ortağı Babek Zencani tutuklandı, yargılandı ve idam cezası aldı.
İran, Babek Zencani’yi cezalandırarak suçu “şahsileştirdi”.
İran Zencani’yi cezalandırmakla, “ABD ambargosunu delmek için kara para aklama ve altın kaçakçılığı” işlerinden habersiz olduğu izlenimi “yaratmış”oldu.
Fakaaat…
Reza Zarrab bütün olup biteni tüm ayrıntıları ile biliyordu. Kendisine isnat edilen suçların, İran ayağında da ortağı Babek Zencani ve İran İslam Cumhuriyeti yöneticileri olduğunu biliyordu.
Ortağı Zencani ile birlikte, Türkiye ve İran devletlerinin bilgisi ve ortaklığı ile yaptıkları işler Rezza Zarrab’ı açık bir hedef haline getirdi. İran ajanlarınca öldürülme veya İran’a teslim edilme korkusu, ABD’ye teslim olmasının yolunu açtı.
Ve deniliyor ki mallarının birçoğunu çok önceden Ebru Gündeş’in ve kardeşinin üzerine geçirmiş, bir kısmını satmıştı.
Yani Rezza Zarrab bu tutuklanmaya da açılan davaya da hazırlıklıydı.
Hazırlıksız olanlar düşünsün…