Rojava'da suikast – Seyit Evran
Rojava'da suikast – Seyit Evran
Rojava'da suikast – Seyit Evran
Rojava halkı, güne Qamışlo’da Kürt Yüksek Konseyi Diplomasi Komitesi Üyesi İso Huso’nun bombalı suikast sonucu yaşamını yitirmesi haberiyle uyandı.
Bu suikast Rojava’ya yönelik saldırıların yeni bir boyuta ulaştığını gösteriyor. Aslında bu tür suikast girişimleri yeni değil. Daha önce yılbaşında Afrin Halk Meclisi ile Afrin Kürt Arap Kardeşliği Meclisi üyesi Atuf Abdo’ya yönelik suikast gerçekleştirilmişti. Abdo, şans eseri saldırıdan yara almadan kurtulmuştu.
Rojava’ya yönelik saldırılar yeni biçimler alarak sürüyor. Çete gruplarının saldırıları sürerken, bugün sabah saatlerinde Rojava Kürtlerinin yerel önderlerinden ve Kürt Yüksek Konseyi Diplomasi Komitesi üyesi İso Huso’ya yönelik bombalı suikast düzenlendi. Saldırıda yaşamını yitiren İso Huso, rastgele seçilmiş bir hedef değil. Özgürlük hareketinin Rojava'daki ilk dostlarından ve devletin saldırı, işkencelerine rağmen bu mücadeleden kopmayarak direniş saflarında olan bir insandı. Devrimin gelişmesinde, gerçekleşmesinde büyük emekleri olan insanlardan biriydi. Ayrıca bir oğlunu Kürt Özgürlük Hareketi saflarındı yitirmiş bir babaydı.
Suikastin Kürt Yüksek Konseyi'nin Cenevre konferansına katılacağının kesinleştiği, Türkiye’nin Rojava ile görüşmeler, müzakereler başlattığı bir dönemde gerçekleştirilmiş olması dikkat çekici bir nokta. Saldırıyı henüz üstlenen olmadı. Ancak saldırının gerçekleştiği dönem ile seçilen hedef işin içinde birden fazla gücün olabileceğine işaret etmekte.
Bu saldırı ile Rojava’daki saldırıların yeni biçim ve yöntemlerle devam edeceğini gösteriyor. Zira başta ABD, Fransa, İngiltere, Türkiye olmak üzere bölgesel ve bazı Kürt güçleri devrimin öncülerinin elinde olmasını hazmetmiyor. Devrimi kendi denetimlerine almak için örgütledikleri, oluşturdukları güçlerle Rojava'nın birçok kent, kasaba ve köyünü yönelik saldırılar başlattılar. Bu saldırılara karşı verilen direniş esnasında bu konuya dair birçok bilgi, belge ele geçirildi. Kamuoyuna da açıklanan söz konusu belge ve bilgiler, bu saldırıların arkasında hangi ülke ve güçlerin olduğunu gösterdi. Ancak bugünkü suikast, saldırıların yeni bir aşamaya geçtiğini gösterdi. Aslında bu türden girişimlerin yaşanacağına dair asayişin elinde istihbarat bilgileri vardı. Bilgilerin bazıları güvenlik ve operasyonların sürmesi nedeniyle kamuoyuna duyrulmuş değil.
Bu türden bir girişim 2013 yılı başlarında Afrin’de gerçekleştirilmişti. Halk Meclisi ile Afrin Kürt Arap Kardeşliği Meclisi üyesi Atuf Abdo’ya yönelik saldırıda Abdo yara almadan kurtulmuştu. Atuf Abdo’ya yönelik yılbaşında gerçekleştirilen bu saldırı aslında bu tür suikast girişimlerinin olacağının habercisiydi. Devrime, devrimin öncülerine yönelik bundan böyle bu türden saldırıların olacağını, devrimi hazetmeyen güçlerin bu yöntemlere başvuracağını gösteriyordu.
Afrin Asayişi, Atuf Abdo’ya yönelik saldırıyı yapanların yakalanması için uzun süre çalışma yürüttü. Zira bu saldırıların arkasında karanlık hesaplar vardı. Çalışmalar sonucunda Atuf Abdo’ya yönelik bu saldırıyı gerçekleştirenler yakalandı. Hala devam eden soruşturmada açığa çıkan bilgilere göre saldırı Türkiye-Güney eksenli güçler tarafından gerçekleştirilmişti, bunlar itiraf edildi. Önemli ayrıntılardın biri olay organize eden kişinin Afrinli bir olduğu ve iki yıldan beridir Hewlêr’de oturduğu, suikastı örgütlemek için defalarca Türkiye’de sınır hattında bir ilçeye gidip faillerle toplantılar yaptığı, saldırı planının bu toplantılarda yapıldığı, planın gerçekleşmesi için kendisine görev verildiği, patlayıcı vb maddelerin elde edilmesi için eğitimini nerede ve nasıl yapıldığı konusunda kendileriyle konuşulduğudur. İtiraflarda diğer önemli bir nokta ise önümüzdeki günlerde bazı kişilere yönelik suikast girişimlerinin olabileceğindi.
Abdo’ya yönelik saldırının faillerinin itiraflarının ardından bu suikastın gerçekleşmesi uzun süreli bir planın olduğu ve fırsat bulunduğunda uygulanacak yöntem olduğunu gösteriyor. İtiraflar ve İsa Huso’ya yönelik suikast geçen sene ele geçirilen Hewler'in Türkiye büyükelçiliğine ait Türkiye Dış işleri bakanlığı ile bazı siyasi güçler ile işbirlikçilerin planlarının hala devam ettiğini gösteriyor. Zira belgedeki kararlardan devrimin öncülerine yönelik karalama, itibarsızlaştırma, kaçırma ve hatta katletme planları olduğu görülüyordu.
Soru şu: Neden böyle bir dönemde bu suikast?
Rojava’nın birçok kenti, kasabası, köyüne yönelik 2012 Kasım ayında Serekaniye’de başlayan çete saldırıları hala devam ediyor. Bu saldırılarla Kürtlerin iradeleri kırılmak istendi. Ancak her saldırı Kürtleri biraz daha birbirine yakınlaştırdı, aralarındaki çelişkiler en alt düzeye düştü. Tabii bu yerelde ortaya çıkan en önemli bir sonuçtu. Tüm saldırılara rağmen Kürtler içinde saldırıyı gerçekleştiren ve saldırının arkasında olan güçlere yönelik öfke giderek daha fazla büyüdü. Ve halk devrimlerini savunmak için en başta YPG saflarına katılmak üzere, demokratik özerklik sistemlerinin kurumlarındaki örgütlülüklerine ağırlık vererek karşı koydu.
Böyle bir ortamda bu saldırıyı gerçekleştiren güçlerin temel hedefi direnen Rojava halkı içinde korku yaratmaktır. Oysa doğanın bir yasası var; saldırıların olduğu yerde saldırıları püskürtmek için ona karşı büyük bir direniş de gösterileceği şimdiye kadarki devrimci ve toplumsal mücadeleler kanıtlamıştır. O yüzden bu saldırı Rojava halkında bir korku, paniğe yol açmanın aksine öfkelerini daha da pekiştirmiş durumda. Rojava halkı, şimdiden katilerden hesap sorma yemini ediyor.