Kuzey-Doğu Suriye ve Rojavayê Kurdistan, tüm dünyanın gözleri önünde işgal edildi. ‘Güvenli Bölge’ adı altında Kürtlere karşı yapılan saldırılar arttırıldı; Serêkaniyê ve Girê Spî işgal edilerek çetelerin talanına açıldı. Tüm halklar karşı çıkmasına rağmen devletlerin şahitliğinde bu işgal gerçekleştirildi. Açıklamalar, yaptırım söylemleri havada kaldı. İşgal saldırıları karşısındaki direnişin ölüm kalım evresinde ortaya atılan ateşkesin ise direnişi kırmaya yönelik olduğu görüldü. Türkler, bu taktiği Bakurê Kurdistan’da da uygulamış, adını da ‘çözüm süreci’ koymuştu. Rojava’da da ateşkes süreci denilmesine rağmen saldırılar sürüyor.

Böyle bir savaş içinde yoğun bir diplomatik trafiğin olması da olağan. ABD Başkanı Trump’ın Kuzey-Doğu Suriye, Kürtler, Türklerle ilgili tüm sorulara gayri ciddi bir yüz ifadesiyle “harika” diyerek cevap vermesi, inkarcı bir yaklaşımdır. Ortada harika olan tek şey, Kürtlerin direnişidir. Çünkü Bakurê Kurdistan’da soykırım saldırıları her boyutuyla; Başûrê Kurdistan’da işgal alanlarını genişletme ve imha saldırıları; Rojavayê Kurdistan’da işgal saldırıları sürüyor. Başta Bakurê Kurdistan olmak üzere tüm Kürdistan parçalarında Kürt halkının varlık ve özgürlük sorunu çözülmeden hiçbir şey harika olamaz.

Kürt halkının, PKK öncülüğündeki direnişi muhteşemdir. Öyle bir direniştir ki; tüm dünya devlerinin birleşip karşıtlık yaptığı, yok etmeye çalıştığı Kürt halkı, PKK öncülüğünde direnerek varlığını kesinleştirmenin ve özgürleşmenin mücadelesini vermiş, bu mücadeleyi tüm dünyaya duyurmuştur. PKK’nin kuruluşunun 42. yılında tüm dünyanın Kürtlerin özgürlük çığlığını duymuş olması, muhteşem bir sonuçtur.

NATO’NUN BEYİN ÖLÜMÜ

Aynı şekilde bir NATO üyesi olan Türk devletinin, bu ittifakı aşan ilişkileri, kimyasal silah kullanması, savaş suçunda artık limitini çoktan aşması, yeni tartışmaları doğurmuştur. Tüm Arap ülkelerinde Türkiye teşhir olmuş, itibarsızlaşmıştır. Ortadoğulu halklar, Türk devletinin bölgede bir kanser uru olduğunu, artık görüyor, biliyor ve dillendiriyor.

Fransa, NATO’nun beyin ölümünden söz etti. Böyle olması yeni güç dengeleri tartışmalarını da beraberinde getirmektedir. Ancak artık dengeleri devler kurmuyor, halkların direnişlerinin kuracağı bir çağa girildi. Demokratik Ulus paradigması, dengeleri tümden halkların kurduğu, emperyal dengelerin hakim olmadığı bir çağı başlatacaktır. NATO’nun beyin ölümünü sağlayan, Kürtlerin özgürlük mücadelesi etrafında gelişen çatışmalardır. PKK’nin 41 yıl önce başlattığı Kürdistan Özgürlük Mücadelesi, Türkiye’de birçok hükümeti devirdiği gibi şimdi de NATO’nun beyin ölümünün gerçekleşmesinde büyük bir rol sahibi olmuştur.

PKK DENGELERİ YERLE BİR ETTİ

PKK’nin 41 yıllık mücadelesi, emperyalist güçlerin yarattığı dengeleri yerle bir etti. İlk kez ABD’deki iç çatışmalar, fikir ayrılıkları bu kadar açıktan tartışılır oldu. ABD gibi bir emperyal gücün Kürtler üzerinden kendi içinde çelişki yaşaması ve bu çelişkinin görünür olması, paradigma değişiminin boyutunu göstermektedir. Bu, PKK’nin başarısıdır. Tüm dünya halklarının “başka bir yaşam mümkün” şeklinde dillendirdiği sloganın, PKK’nin direnişi ve Önder Apo’nun Demokratik Ulus paradigması etrafında şekillenerek somutlaşacağı ve güçlü bir yaşam programına dönüşeceği kesindir.

TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN İKİ NOKTA

Türkiye etrafında gelişen bir gündem vardır:

* Türkiye’nin ve bağlı çetelerin İdlip’den çıkması. Suriye devletinin bu konuda başlattığı bir mücadele var. İdlip’deki çeteleri sivil gösterme çabası olsa da boşa çıkacaktır. Türk devleti için İdlip’den çıkmakla bağlantılı olarak Efrîn başta olmak üzere Cerablus, Bab ve Ezaz’daki işgali yeniden gündeme gelecektir. Türkiye bu durumdan salt kendi sınırlarına çekilmekle kurtulamayacaktır.

* Türkiye’nin NATO’dan çıkması tartışılacak konulardandır. Bu durum, salt Türkiye’nin değil, NATO’nun da tartışmaya açılmasıyla paralel gelişecektir. Türkiye, tüm emperyal güçlerle ilişkisinde jeostratejik konumunu da kullanarak süreçten kazançlı çıkmayı umut ederken kayıpları artmış ve daha da kaybedecektir.