Ronahi: Direnişe de savaşa da hazırız
Ronahi: Direnişe de savaşa da hazırız
Ronahi: Direnişe de savaşa da hazırız
İmralı sürecine en güçlü yanıtı kadınların ve anaların verdiğine dikkat çeken KCK Yürütme Konseyi Üyesi Elif Ronahi, “Süreç her zamankinden fazla örgütlü bir duruşu gerektirmektedir. Kendimizi yanıltmadan, rehavete kapılmadan, tam bir özel savaş hükümeti olan AKP hükümetinin barış adı altında geliştirdiği entegre politikalarının farkında ve bilincinde hareket ederek daha çok eylem, daha çok örgüt ve daha çok başarı diyoruz. Her koşul altında direniş savaşına da onurlu barışa da hazır olduğumuzu dosta da düşmana da göstermeliyiz” dedi.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesi ile ajansımızın sorularını cevaplayan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Elif Ronahi, bu yılki 8 Mart’ın ne anlam ifade ettiğini, Paris cinayetlerinin hedefini, AKP hükümetinin Kürt kadınına yönelik saldırılarının amacını, İmralı sürecinde kadınların rolüne ilişkin merak edilen konuları değerlendirdi.
Kürt özgürlük hareketi olarak bu yılki 8 Mart’ı Paris’te katledilen Kürt kadın siyasetçilerin adına direniş gününe çevireceğinizi söylediniz. Böyle bir kararı almanızdaki nedenler nelerdir?
Yakın bir dönemde Paris’te katledilen Sakine Cansız, Leyla Şöylemez ve Fidan Doğan yoldaşların şahsında tüm devrim şehitlerini saygıyla anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Uluslararası Gladio güçlerinin örgütlü komplosuyla gerçekleşen 9 Ocak saldırısı özgür kadın gelişimini hedeflemiştir. 15 Şubat komplosunun devamı olan Paris saldırısı özgürleşen kadına yöneltilen bir komplodur. Günümüzün hegemon sisteminin çıkarlarını riske sokan PKK önderliğine dayatılan komplonun izinde gelişen Paris saldırısı özgürleşerek toplumu özgürleştiren kadın gerçekleşmesine yöneltilen bir komplodur. Bu vesile ile bir kez daha bu vahşi saldırıyı gerçekleştiren ulusla arası güçleri kınıyoruz.
‘ÖZGÜRLÜĞÜN MÜCADELESİNİ TUTKU DÜZEYİNDE VEREN SARA YOLDAŞTI’
Evet, Kürt hareketi olarak bu yılki 8 Mart’ı Paris’te katledilen Sakine Cansız, Leyla Şaylemez ve Fidan Doğan yoldaşların anısına atfettik. Apocu hareketin kurucu üyesi olan Sakine Cansız (Sara) yoldaş Kürt Kadın Hareketinin de öncüsü ve ilklerini oluşturandı. Evrensel kadın gerçeğinin de adı olan Sakine Cansız yoldaş kadının evrensel bazdaki direniş gerçeğinin ifadesi oldu. Eril aklın yarattığı hiç bir sınıra, kalıba sığmayan yaşam ve mücadele felsefesiyle dünya kadınının da öncüsü olan Sakine Cansız yoldaş barış ve özgür bir dünya idelini gerçekleştirmek için durmadan mücadele etti. Kuşkusuz her insan barış ve özgürlüğü sever ama barış ve özgürlüğün mücadelesini tutku düzeyinde veren Sara yoldaştı. Tüm yaşamı direnişle geçen Sara yoldaş özgür yaşam ve özgür kadın gerçekleşmesinin hakikati oldu. Mücadelesiyle tüm dünyalı kadınlara büyük bir mücadele mirası yaratan yoldaşımızın şahadetine vereceğimiz en anlamlı yanıt direnişi tırmandırmak olacaktır.
Yine barış diplomasisini veren Rojbin yoldaş gibi gençlik dinamizmini halkının ve kadının özgürlüğüne katık yapan Leyla yoldaşların da anılarını zalimlerden hesap soran bir kadın duruşu ile ölümsüz kılmak gerekmektedir. Yalancı ve zalim eril tanrılara inat yeryüzünü kadınlı özgür yaşamların mekânı kılmak 9 Ocak saldırısına vereceğimiz yegâne yanıt olacaktır. Bu amaçla kadınlar olarak Rozaların, Claraların, Sakinelerin açtığı yolda dayatılan tüm komplolara rağmen tıpkı Sakineler gibi direnip mutlaka kazanacağız. Bu inanç ve kararlılıkla tüm dünya emekçi kadınlarının 8 Mart gününü kutluyoruz.
“AKP KADIN DÜŞMANI OLARAK İŞLEV GÖRMEKTE”
Paris katliamı dahil, özellikle son iki yıldır Kürt kadınlarına yönelik saldırılarda bir artış görülmekte. Mart 2012’de 15 kadın gerilla düzenlenen bir operasyonla katledildi. Türk Başbakan Erdoğan katliamı gerçekleştiren askerleri kutlamaktan geri durmadı. AKP hükümeti neden Kürt kadınını hedef alıyor?
Türkiyeli halklar olarak gelmiş geçmiş tüm iktidarlardan büyük zararlar gördük. Tabi ki bu iktidarların en olumsuzu AKP hükümetidir. Halklar hiçbir iktidardan yarar göremedikleri gibi kadınlar en fazla bu iktidarların mağdur kıldığı toplumsal kesimler oldular. Savaşçı, iktidarcı olan bu hükümetlerin en iyi becerdikleri şey toplumsal cinsiyetçiliği daha fazla yoğunlaştırmak olmuştur. Ulus devlet ideolojisinin vazgeçilmezleri arasında yer alan toplumsal cinsiyetçilik günümüz iktidarlarının varlık nedenidir. Bu nedenle iktidarları var eden bu olgu olmaksızın iktidarcılığın, savaşçılığın hayat bulması mümkün değildir. Milliyetçilik, dincilik, bilimcilik ve cinsiyetçilik zırhına bürünmüş günümüz iktidarlarının somutlaşmış ifadesi olan AKP iktidarı topluma, halklara ve doğaya yıkım getirmekten bir an dahi geri durmamaktadır. Her sözü savaşa davetiye çıkartan, tüm icraatları büyük toplum kırımı barındıran bu iktidar tam bir kadın düşmanı olarak işlev görmektedir.
‘KADIN GERİLLALAR TOPLUMSAL CİNSİYETÇİLİĞİN AŞILMASINDA BÜYÜK BİR ROLÜN SAHİBİ OLDULAR’
Egemenlikçi sistemlerin hakim olduğu tüm mekan ve zamanlarda kadınlar sömürüldüler, anlamca yok sayıldılar. Bu sistemin en güçlü uygulayıcısı olan AKP iktidarı kadınlara gelmiş geçmiş tüm iktidarlardan daha fazla kötülük uygulamıştır. Kadın intiharlarının, cinayetlerinin yine taciz ve tecavüz olaylarının ayyuka çıkması bu gerçekliğin somut ifadesi olmuştur. Kadınlara dayatılan bu soykırımı sorgulayan Kürt kadınları her sahada geliştirdikleri mücadeleleriyle kadınların sahipsiz ve korumasız olmadıklarını kanıtlamışlardır. İktidarların en ağır yükünün bindirildiği kadın gerçeğini sorgulayan, ret eden Kürt kadın gerillalar toplumsal cinsiyetçiliğin aşılmasında büyük bir rolün sahibi oldular. İktidarların kadın şahsında topluma dayattıkları anti yaşam halini sorgulayan Kürt kadın gerillaları geliştirdikleri mücadeleye kadınların iradeleşmelerine güç ve kimlik sahibi olmalarına neden olmuşlardır. Bugün cinsiyetçi düzeni zorlayan Kürt kadın hareketi iktidarları en fazla zorlayan dinamik olmuştur. AKP’nin Kürt kadınlarına yönelik her sahada yoğunlaştırdığı saldırıların bir tek nedeni var oda şudur; özgürleşen, iradeleşen kadın gerçeği iktidarların panzehiridir. Bunun farkında olan AKP iktidarı her fırsatta Kürt kadınlarına saldırmaktadır. AKP’nin Kürt kadın gerillalarına yönelik geliştirdiği saldırıları da bu temelde okumak gerekir. Bizler Kürt kadınları olarak direnişimizle AKP iktidarının sınırlarını zorladık, zorluyoruz ve zorlamaya da devam edeceğiz.
‘KADINLAR SÜRECE ÖNCÜLÜK ETMELİDİR’
İmralı görüşmelerinin geliştiği bir dönemde hem Kürt kadınları hem de Türkiye’deki demokratik kadın örgütleri bu yılın 8 Mart’ını nasıl karşılamalılar?
Bahar, tüm ilklerin aşk tadında yaşandığı mevsimin adıdır. Bahar yeniden doğuş ve diriliştir. Tüm renklerin buluştuğu, harmanlandığı sevginin dile geldiği andır. Bahar özgürlüktür yani farklılığın içinde birliğin geliştiği, hareketin iradece yeni doğumlara kaynaklık ettiği anın adıdır bahar. Tabi ki biz de bahar mücadelenin bahar coşkusunda ve renkliliğinde yaşandığı dönemdir. Kardelenler misali hiçbir engeli tanımadan mücadeleye akmaktır. Yine tıpkı badem çiçekleri gibi özgürlükle tomurcuklanmayı başarmaktır bahar.
Barışın tartışıldığı bir süreçte 8 Mart’ı karşılıyor olmak çok anlamlıdır. Barışı en çok seven ve hak edenler olarak barış militanlığını da kuşkusuz en iyi ve en güçlü bir biçimde geliştirmesi gerekenler bizleriz. Savaşçı iktidarlardan hiçbir hayır görmeyen kadınların en fazla gelişip, güçleneceği iklim barış iklimidir. Barış kadın militanlığının en kutsal amacıysa geliştirilmek istenen barış sürecine de biz kadınların öncülük etmesi gerekmektedir. Bu nedenle barış tartışmalarının yapıldığı bir süreçte gündeme giren 8 Mart etkinliklerini barışın halklarımızın yaşayan gerçeği kılınmasına vesile kılmalıyız. Barışa en çok inanan ve barışı en çok arzulayanlar olarak barışın sesi ve eylemi olmalıyız. Kadınların iktidar amaçlı savaşlardan sağladığı hiçbir fayda olmamıştır. Ama barıştan en çok kazançlı çıkacak olanlar bizleriz. Barış kadının asıl adıdır. Barış kutsallığın insanca ve kadınca yaşamanın adıdır. O zaman gün bu gerçeğe sahip çıkmanın günüdür. Kadının emek ve direniş gününü barış eylemlilikleriyle daha da anlamlılaştıracağına güveniyoruz. Bu yüzden diyoruz ki bu 8 Mart’ı geçmiş tüm 8 Mart’lardan daha görkemli kutlamalıyız. Barış herkesten daha çok biz kadınlara sorumluluklar yüklemektedir. Erkeklerin yarattığı savaşçı kültüre inat analarımızı, kadınlarımızı ve genç kadınları meydanları doldurmaya davet ediyoruz.
‘KADIN İRADESİNİN YANSIMADIĞI BİR SÜRECE İNANMIYORUZ’
İmralı süreci olarak gelişen bu yeni süreçte kadınların rolü nedir? Kadınlar Kürt sorununun demokratik siyasal çözümünde nasıl bir katkıda bulunmalılar?
İmralı barış sürecinin başarısı kadının bu sürece katılmasıyla gelişecektir. Toplumsal sorun denilen mesele özünde kadının iradesizleşmesiyle gelişen süreçtir. Günümüzde toplumsal sorunlar bu kadar gelişip boyutlanmışlarsa bunun en önemli nedenlerinden biri kadına dayatılan kölelik gerçekliğidir. Bu anlamda şunu belirtiyoruz; iradesi felç edilen kadın iradesi felç edilen toplumdur. Günümüzde tüm sorunların çözümünde kadın önemli bir dinamiktir. Kadın iradesinin yansımadığı bir barış sürecinin de köklü sonuçlar yaratabileceğine inanmıyoruz. Eril aklın sapmalarından biri olan kadınsız barış süreçlerinin umulanı yaratmadıkları yaşanan deneyimlerden de anlaşılmıştır. Bu gerçekliğin de bize öğrettiği dersler temelinde diyoruz ki; Kürt sorunun demokratik çözüme evirilmesinde de kadının demokratik gücü ve eylemliliğinin rolü belirleyici olacaktır. Biz kadınlar binlerce yıldır eril aklın uygulamalarının kurbanları olduk. Kadın aklının dışlandığı tek taraflı siyasetin sorunların asıl nedeni olduğu anlaşılmıştır. Tüm toplumsal kesimlerin katıldığı politik süreçlerin sorun çözücü niteliği en fazla da devrim gerçekliliğimizde netleşmiştir.
Kürt kadınlarının kitlesel bazda politikaya katıldığı günümüzde toplumsal sorunların çözümü mümkün hale gelmiştir. Bugün İmralı’dan yükselen barış sesine en güçlü yanıtı veren toplumsal kesimlerin başında kadınlar ve analar gelmektedir. Anaların ve kadınların barış seçeneğine sarılmalarının bir değil, yüz değil binlerce gerekçeleri var. Bu gerekçeler yerden göğe kadar haklıdır. Şunu çok rahatlıkla belirtebiliriz ki; toplumsal sorunların çıkmaz hale gelmesinde kadının politika dışı tutulması yatmaktadır. Aynı biçimde sorunların köklü çözümünün de formülü kadının politik süreçlere aktif katılmasından geçmektedir. Bu nedenle diyoruz ki kadınlar en fazla bu süreçte örgütlü, iradeli, eylemli bir düzey yaratmalıdırlar. Hakkımız olan onurlu barış ve demokratik çözümün gelişmesinde gelişmeleri izleyen değil, süreci asıl belirleyen güç olmalıyız. Gelişmeyi, değişimi, barışı, demokrasiyi başkalarından beklemeden kendimiz arzu ettiğimiz çözümü geliştirmenin mücadelesini güçlü yürütmeliyiz. Bu yolda hiçbir engeli tanımadan, zengin eylem biçimleriyle sesimizi ve irademizi İmralı’dan gelen sese katarak süreci başarıya ulaştırmalıyız.
‘SÜREÇ BİRÇOK GELİŞMEYE GEBEDİR’
Fakat şu gerçekliğin de bir an dahi akıllardan çıkartılmaması gerekmektedir. Geçmiş süreçlerde de barış girişimleri gündeme geldi. Sabote edilen bu süreçlerin nedenleri bilinmektedir. Barış süreçleri çok büyük riskler barındırmaktadırlar. Günümüzde de bu türden tehlikeler var. İktidarların çıkarcı yapılarından kaynağını alan bu risklerin görülmesi gerekmektedir. Bu noktada AKP iktidarının sahte barış çabalarının görülmesi gerekmektedir. Barış edebiyatının yapıldığı günümüzde siyasi ve askeri operasyonlara son verilemediği gibi önderliğimize dayatılan tecrit politikalarında da bir değişiklik gündeme girmemiştir. İnsanlarımız güpe gündüz tüm dünyanın gözü önünde infaz edilmişlerdir. İkili bir karakter taşıyan bu süreç birçok gelişmeye gebedir. Çok iyi örgütlenip, demokratik mücadeleyi etkili kılabilirsek bu süreç onurlu barışa da evirilebilir. Fakat bunun yanı sıra süreç topyekun direniş sürecine evirilebilir. Süreç her zamankinden fazla örgütlü bir duruşu gerektirmektedir. Kendimizi yanıltmadan, rehavete kapılmadan, tam bir özel savaş hükümeti olan AKP hükümetinin barış adı altında geliştirdiği entegre politikalarının farkında ve bilincinde hareket ederek daha çok eylem, daha çok örgüt ve daha çok başarı diyoruz. Her koşul altında direniş savaşına da onurlu barışa da hazır olduğumuzu dosta da düşmana da göstermeliyiz. Süreç herkese bu biçimde düşünmeyi ve başarmayı şart koşmaktadır.
‘VARLIĞINI KAZANMA, ÖZGÜRLÜĞÜNÜ SAĞLAMA İLKESİNDEN TAVİZ VERİLMEYECEKTİR’
Her yıl 8 Martı bir serhıldan havasında karşılayan Kürt kadınları bu yılkini nasıl karşılamalı?
Tarihten günümüze isyan olgusu büyük bir öneme sahiptir, ezilen, sömürülen kültürel ve fiziki soykırıma tabi tutulmak istenen sayısız halk gerçekliği kendini bu direniş kültürüyle günümüze kadar taşırmış ve var kılabilmişlerdir. Bu gün bunun en çarpıcı örneği Kürt gerçekliği olmaktadır. Sayısız kez katliamdan geçirilen bu halk ‘varlık-yokluk’ ikilemi arasında eşi benzerine az rastlanan bir var olma mücadelesi yürütmektedir. Tarihte belki de hiçbir halkın tanık olmadığı toplumsal ve kültürel soykırıma maruz bırakılmış, dili, kültürü, toprağı özcesi bir halkı var kılan tüm tarihi değerleri ayaklar altına alınmıştır. Kendini bu yok oluşun kucağından, uçurumun kenarından adeta kanatlanarak kurtarmıştır. Tarihe yeniden adını serhıldanlarla yazdıran Kürt halkı tabii ki bu tarihi dönemeçte ‘varlığını kazanma, özgürlüğünü sağlama’ mücadelesinde serhıldan olgusundan asla taviz vermeyecektir, çünkü serhıldanın bu halk için tanımı net bilinmektedir.Serhıldan Kürt halkı için ‘yaşam, var olma, onur mücadelesi, değerlerine sahip çıkma’ anlamına gelmektedir. 28 Kürt isyanı bastırıldı, ancak bu Kürt özgürlük bilincinin, direncinin tamamıyla yok olduğu anlamına gelmedi. PKK’nin 1984 yılında Hilvan-Siverek direnişiyle attığı ilk kurşun; ölümle yüz yüze olan bir halkın beynine, yüreğine yeniden kan pompalayan bir patlamaydı. PKK’nin yarattığı devrimsel çıkışta bu ilk kurşunla uyanan halkımızın 90’larla başlayan serhıldan süreci inkar edilen Kürt varlığını kanıtladı, günümüz serhıldan ruhu ve düzeyi de Kürt varlığını yasal bir statüye kavuşturacaktır.
Serhıldanların öncüsü olan Kürt kadının yarattığı eylem ve bilinç düzeyi bugün savaşta ısrarlı olan iktidarları en fazla zorlayan güç olmuştur. Bin yıllardır kırıma maruz bırakılan kadının ortak çığlığı olan 8 Mart’ın isyan ve direniş ruhuyla karşılanması gerekmektedir.
Bu vesileyle tüm kadınları ortak mücadele cephesinde birleşerek serhıldan ruhu ile direnişi yükseltemeye davet ediyoruz. Direnişi sadece bir güne sığdırmadan egemen dünyanın zulmüne karşı yaşamı serhıldan ruhuyla yaşayarak zamanı ve yaşamı özgür kılmak için daima serhıldan diyoruz. Özgür yaşam, özgür vatan ve özgür dünya için daima serhıldan diyoruz.