Sağlık örgütlerinden uyarı: Rojava’da acil ilaç ihtiyacı var

Sağlık örgütlerinden uyarı: Rojava’da acil ilaç ihtiyacı var

DTK ve sağlık meslek örgütlerinin Rojava'da sağlık hizmetlerine dönük yaptığı incelemelere dair konuşan DTK Daimi Meclis üyesi Saliha Aydeniz, bölgede sağlık hizmetlerine erişimde ciddi sıkıntılar yaşandığını söyledi. Bölgenin acil biçimde ilaca ihtiyacı olduğunu belirten Aydeniz, Nusaybin Sınır Kapısı'nın açılmaması halinde bölgede başlayan bulaşıcı hastalıkların hızla yayılacağı, insanların yaşamını tehdit edeceği ve Türkiye'ye de yayılabileceği uyarısında bulundu. 

26-29 Mayıs tarihleri arasında Rojava'da incelemelerde bulunan DTK, SES, bölgedeki tabip odaları, Diyarbakır Eczacılar Odası ve diş hekimlerinde oluşan heyet, çalışmanın sonucunu DTK binasında düzenledikleri basın toplantısı ile açıkladı. Toplantıda konuşan DTK Daimi Meclis üyesi Saliha Aydeniz, Afrin, Qamişlo, Kobani bölgelerinde incelemelerde bulunduklarını söyledi. Afrin'in birinci basamak sağlık hizmetlerine değinen Aydeniz, "Savaş öncesi birinci basamak sağlık sistemi, sağlık merkezi ve aile hekimliği sistemi üzerinden yürümekte iken savaştan sonra birinci basamak sağlık sistemi hiçbir şekilde çalışmamaktadır. Toplamda kasaba, köy ve merkezde 24 tane sağlık merkezi bulunmakta iken, şu anda Afrin merkezinde sadece 2 tane sağlık merkezi pasif hizmet vermektedir. Aşılar savaş öncesinde düzenli olarak yapıldığından, bulaşıcı hastalıklar en asgari düzeyde iken, şu anda aşı yapılamayarak bulaşıcı hastalıklar artmaya başlamıştır. Bunların başında şark çıbanı (1000 civarında), tifo, brucella, kolera, kızamık ve hepatit gelmektedir. Şu anda merkezi hükümet tarafından çok sınırlı oranda aşı gönderilmektedir; ancak gönderilen aşı daha önce 24 olan sağlık merkezinin yerine iki sağlık merkezine gönderilmekte ve 2 milyona ulaşmış nüfusa yetmeyecek düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Bu da önümüzdeki sürede bulaşıcı hastalıkların artacağı anlamına gelmektedir" diye konuştu. 

Aydeniz, Afrin'in ikinci basamak sağlık hizmetlerine değinerek, şunları söyledi: "Nüfusu 700 bin olduğu halde devlet tam teşekküllü hastaneyi Afrin'e yapmak yerine, Afrin'e 35 km uzaklıktaki Azaz ilçesine kurmuştur. Ancak şu anda hastane, ÖSO tarafından siper olarak kullanıldığı için tam teşekküllü hastane hizmet vermeyecek durumdadır. Savaş öncesi 3 özel hastane bulunmakta iken şu an ek olarak, 30 yataklı ve içinde eczanesi olan bir adet halk hastanesi açılarak, zor koşullar altında 4 hastane hizmet vermeye devam etmektedir. Mevcut 4 hastanede de araç-gereç ve sağlık personeli başta olmak üzere kısıtlı koşullarda hizmet vermektedir. Savaştan önce Afrin'de 50'si hekim olmak üzere 300 sağlık çalışanı birinci basamakta hizmet verirken, şu anda çalışanlar merkezi hükümetin maaşlarını kesme tehdidi nedeniyle çalışmamaktalar. Bunun dışında halk hastanesinde çalışanların bir kısmı ise Halep şehrinden gelerek hizmet vermeye devam etmektedirler." 

Afrin'in üçüncü sağlık hizmetlerine hakkında bilgi veren Aydeniz, "En yakın üniversite hastanesi Halep'te bulunmaktadır. Ancak şu anda Halep'teki üniversite hastanesi üçte bir oranında hizmet vermektedir. Halep'te artan çatışmalar nedeniyle sağlık çalışanlarının büyük bir kısmı şehri terk etmiş durumdadır" diye belirtti. 

Aydeniz ardından Afrin Belediyesi'nin çalışmalarına yönelik bilgi vererek, "Şu anda yüzde 10 oranında hizmet vermektedir. Çöp toplama, suların klorlanması işlemleri halk tarafından yapılmaktadır. Ancak klorlama sadece şehir şebekesine yapılabilmektedir. Oysa apartmanlara ait çok sayıda kuyu bulunmaktadır. Fakat bu kuyulara klorlama yapılamamaktadır. Şehrin kanalizasyonu şehrin içinden geçmekte olan Afrin çayına, atık sular da caddelere akmaktadır. Dolayısıyla bulaşıcı hastalıklar kaynağı olarak görülmektedir. Çöpler çoğu zaman toplanamamakla beraber zaman zaman kısıtlı araç ve gereçlerle toplanılarak şehir dışına çıkarılıp, yakma yöntemiyle yok edilmeye çalışılmaktadır. Şehirde sık sık elektrik kesintisi olması nedeniyle çok sayıda jeneratör çalıştırılmaktadır. Bu durum da kullanılan mazotun ağırlıklı ham madde olması nedeniyle karbon monoksit yaymaktadır. Dolayısıyla insan sağlığı üzerinde ciddi bir risk teşkil etmektedir. Yine koruyucu sağlık hizmetlerinin alması gereken önlemlerde haşerelerle mücadele, araç gereç ve ilaç eksikliği nedeniyle yapılamamaktadır" diye konuştu. 2 milyon nüfuslu Afrin ilçesinin Halep, Azaz, Kobani, Kilis ve İslahiye ile iletişimlerinin kesildiğine dikkat çeken Aydeniz, "Afrin'de halk adeta tecrit edilerek, ambargo altında tutulmaktadır. Yaptığımız çalışma sonucunda tespitimiz, halkın ağırlıklı olarak bundan 20 yıl önce açık olan İslahiye Sınır Kapısı'nın açılmasının aciliyet arz ettiği yönündedir" dedi. 

Qamişlo'ya dair izlenimlerini paylaşan Aydeniz, Türkiye ve Suriye arasındaki tampon bölgede sağlık çalışanları ile görüşme yaptıklarını ifade ederek, "Qamışlo'nun nüfusu savaştan önce 500 bin iken, şu an 1 milyonu aşmış durumdadır" dedi. Qamişlo'daki birinci basamak sağlık hizmetlerinin eksiklikleriyle birlikte devam ettiğini kaydeden Aydeniz, şunları söyledi: "Birinci basamak sağlık hizmetleri hala merkezi hükümet politikaları tarafından yürütülmektedir. Bazı yerlerde önceden çalışan sağlık çalışanlarının artık çalışmadığı tespit edilmiştir. Yapılan tespitlerde koruyucu sağlık hizmetlerinin aksadığı gözlemlenmiştir. Bunun sonucunda, şark çıbanı, hepatit B, şeker hastalığı, sıtma, ishal, suçiçeği, polio (çocuk felci), kuduz, kızamık ve Akdeniz Anemisi vakalarında artış olduğu görülmüştür." Aydeniz, Qamışlo'da 1963-1965 yıllarından şimdiye kadar sıtma ve şark çıbanı hastalıklarının hiç görülmediğini belirterek, "Savaşla birlikte bu vakalarda hızlı bir artış olduğu tarafımıza aktarılmıştır. Aşırı toz nedeniyle astım hastalarında da artış olduğu heyetimize aktarılmıştır" dedi. 

Qamışlo'daki ikinci basamak sağlık hizmetleri hakkında bilgi veren Aydeniz, "2'si devlet, 4'ü özel olmak üzere toplamda 6 tane hastane mevcuttur. Elektriklerin sık sık kesilmesi nedeniyle hastanelerde ameliyatlar, görüntüleme merkezleri, laboratuar kitleri gibi hizmetler aksamaktadır. İkinci basamakta yaşanan sıkıntılar Afrin bölgesinde yaşanan sıkıntıların benzeridir" diye konuştu. 

Qamışlo'daki belediye çalışmaları hakkında da bilgi veren Aydeniz, Qamışlo ve bağlı yerel beldelerde toplamda 6 belediyenin olduğunu belirterek, şunları ifade etti: "Belediyelerin bir kısmı merkezi hükümete bağlı, bir kısmı da halk tarafından yönetilmektedir. Köy ve beldelerden tedavi amaçlı merkeze gelebilecek hastaların yollardaki güvenlik sorunu nedeni ile gelemedikleri tespit edilmiştir. Birinci basamak sağlık hizmetinde bahsedildiği çerçevede çok sayıda hastalıklar mevcut olup, hızla artmaktadır. Yıllarca kapalı olan petrol kuyularının açılması sonucunda kalitesi düşük mazot üretimi yapılmaktadır. Bu da aşırı karbonmonoksit yayılmasına neden olmaktadır." Bunların insan sağlığı üzerinde ciddi zararlar doğurduğuna vurgu yapan Aydeniz, çatışmalardan dolayı belediye hizmetlerinin yerine getirilmesinde sıkıntılar yaşandığını kaydetti. 

Kobani'deki izlenimlerini paylaşan Aydeniz, savaş süresi içerisinde çevre bölgelerle ve merkezle iletişiminin kesildiğini söyleyerek, Kobani'deki birinci ve ikinci basamak sağlık hizmetlerinin Qamışlo üzerinden yürütüldüğünü aktardı. Serêkaniyê-Haseki bölgesinde ÖSO üyelerinin, sağlık binasını mevzi olarak kullandığını tespit ettiklerini aktaran Aydeniz, bu durumun aynı zamanda savaş hukukuna da aykırı olduğunun altını çizdi. Aydeniz, Tıltemer'de ise sağlık hizmetlerinin bir bütün olarak Heyva Sor a Kurd üzerinden yürütüldüğünü aktardı. 

Kobani'deki belediye çalışmalarına değinen Aydeniz, belediyenin eksik ve yetersiz çalışmaları nedeniyle suların eksik biçimde klorlandığını, çöplerin uygun toplanmadığını aktardı. Dışarıdan yapılan aşı, ilaç vb. yardımların yetersiz olduğunu belirten Aydeniz, savaştan önce devlete ait 2, şahıslara ait 6 olmak üzere 8 ilaç fabrikası olduğunu, ilaç ihtiyacının özel şirketler tarafından kısıtlı biçimde gerçekleştiğini söyledi. Akrep ve yılan ısırmalarına karşı panzehirin olmadığını belirten Aydeniz, "Bütün bölgede ilaç ve tıbbi malzeme eksikliği hat safhada olduğu belirtilmiştir. Her türlü ilaç, laboratuar, ilk yardım malzemesi, mayiler ve kan transfüzyon setleri, hemodiyaliz cihazları, tomografi başta olmak üzere görüntüleme cihazları, ortopedi malzemeleri, yeni doğan ünitelerine ve akla gelebilecek her türlü malzemeye acil ihtiyaç bulunmaktadır" dedi.

Rojava'da Hevya Sor a Kurd'un yaptığı çalışmalara yönelik bilgi veren Aydeniz, Heyva Sor a Kurd'un şehirlerin durumuna yönelik tespitler yaptığını söyleyerek, "Maddi ve manevi anlamda yardımlar toplanıp, ihtiyacı olanlara dağıtılmaktadır. Kritik hastaların ameliyatlarının başka bir şehirde veya ülkede yapılması için gerekli girişimlerde bulunmakta ve kısıtlı imkanlarla parasal yardım yapmaktadır. Tedavi masraflarını karşılamayacak durumda olan hastaların tedavi giderlerinin yarısını karşılamaktadır. Şehirde yaşayanların kan gruplarının tespiti yapılarak, kan verilmesi için hastanelere yönlendirme yapılmaktadır. Şu anda kan torbalarının ve saklama yerlerinin olmamasından dolayı kan stoku yapılamamaktadır. Qamışlo, Kobani, Serêkaniyê ve Afrin bölgesinde Heyva Sor a Kurd sağlık meclisleri ile koordineli olarak çalışmaktadır. Uluslararası alanda muhatap olmakla birlikte tam bir kurumsal temsiliyet kazanmamıştır" diye belirtti. 

Aydeniz, açıklamasının sonunda Afrin, Qamışlo, Kobani, Serêkaniyê, Tıltemer ve Heseki yerleşim yerlerinde hastanelerin sağlık hizmetlerini yürütebilecek sayıda olmasına rağmen, sağlık çalışanı, ilaç, malzeme ve araç-gereç konusunda eksikliklerin olmasından dolayı sağlık hizmetlerinin sunumunda ciddi sorunlar yaşanmakta olduğunu işaret ederek, "Türkiye hükümeti tarafından sınırlı açılan Nusaybin kapısının tamamen açılması gerekmektedir. Aksi halde bölgede başlayan bulaşıcı hastalıkların hızla yayılacağı, insanların yaşamını tehdit edeceği ve Türkiye'ye de yayılabilecek sürece gidebileceği vurgulanmıştır. Kapanan ilaç depoları ve fabrikalar nedeniyle ilaç yetersizliğinin giderilmesi için Türkiye hükümetinin ilaç yardımı yapması gerekmektedir. Başta bölge belediyeleri olmak üzere Türkiye genelinde savaş süreçlerinde yapılan yardımların (ilaç, gıda, giyecek) bir an önce özerk bölgeye yapılması ve sorunların aşılması için de siyasi anlamda da bazı kararların alınması ile Antep İslahiye, Mardin Nusaybin ve Urfa Akçakale sınır kapılarının açılması gerekmektedir" çağrısında bulundu. 

Konuya ilişkin basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Kemal Karadaş ise, Suriyeli Kürtlerin dört bir yandan çepere alındığını söyleyerek, "Bu sınır kapılarının açılmasının aciliyeti vardır. Artmaya başlayan bulaşıcı hastalıkların Türkiye'ye sıçraması ihtimal dahilindedir. Daha önce görülmeyen hastalıklar kendini göstermeye başladı. Nitekim sınır illerinde bazı bulaşıcı hastalıkların görülmeye başlanmıştır. Yazın gelmesiyle birlikte bulaşıcı hastalıklar artacaktır. Rojava'yı zor günler bekliyor" uyarısında bulundu.