Sakine Cansız’ı kim, niçin katletti? - Günay Aslan

Sakine Cansız’ı kim, niçin katletti? - Günay Aslan

Geçen Çarşamba günü öðlen saatlerinde Paris’in göbeði sayılan bir bölgede, Kürdistan‘ın Jeanne d’Arc’ı; Kürt halkının gurur kaynaðı Sakine Cansız, Fidan Doðan ve Leyla Söylemez adındaki iki yoldaşıyla birlikte alçakça katledildi.

Kürt halkını derinden etkileyen, tarihimizin bu en önemli siyasi suikastiyle ilgili çok şey söylendi; söyleniyor, söylenecek.

Bütün zamanların asi ve güzel kadını Sakine Cansız’la 25 yıldır haklı kavgaya dair anlamlı, güzel şeyler paylaşan, onun ilgisi ve sevgisine mazhar olan, onun varlıðını armaðan olarak algılayan biri olarak ben de birşeyler söyledim, söylüyorum, söyleyeceðim...

Ancak, dört gündür acılı bir denizde çırpınan yüreðimin sesini bastırarak, şimdi konuşmasam sonsuza dek susacakmş gibi davranan duygularımı bir kenara koyarak, adice ve vahşice işlenmiş bu katliamın sadece siyasi boyutuyla ilgili birşeyler söyledim; söylüyorum, söyleyeceðim…

Şimdi kanayan taze bir yara olan Sara’yla (Sakine Cansız) ilgili; onun hayat içindeki yolculuðu ve haklı kavgada yürek çaðlatan duruşuyla ilgili duygu ve düşüncelerimi, bana şimdi durmuş gibi görünen zamana bırakıp, suikastin siyasi boyutuyla ilgili düşüncelerimi paylaşmakla yetineceðim…

*

Suikastle ilgili olarak dört gün boyunca çok sayıda komplo teorisi üretildi.

Daha cinayet işlenir işlenmez düðmesine basılmış gibi birçok merkez birden harekete geçti.

Gülen Cemaati, AKP sözcüleri, yandaş medya, yeminli PKK düşmanı sözde Kürt aydınları ve bir kısım Fransız medyası söz birliði etmişcesine‚ ‘fail PKK’dir‘ dedi.

Bunlar suikastin ‘iç infaz‘ olduðunu söyledir ve aslında elbirliðiyle kendilerini ‘deşifre‘ ettiler.

Halkların barış içinde birarada yaşamasından yana olan kesimlerse suikastin yeni sürece dönük bir ‘sabotaj‘ olduðunu söylediler.

Bunlar da sürecin kesintiye uðramamasını talep ettiler.

Elbette suikastin arkasındaki güçleri ve niyetlerini anlamak için bazı sonuçlara ulaşmak gerekiyor.

Ne var ki eldeki veriler kesin bir sonuca bu aşamada izin vermiyor.

Önce olayı aydınlatmak, sonra da çıkan sonuca uygun olarak yeni bir pozisyon almak gerekiyor.

Her şeyden önce suikastin arkasında Fransız gizli servisinin olduðu anlaşılıyor.

Kürtleri ve kurumlarını yıllardır gözetim altında tutulan Fransız gizli servisinin onayı olmadan katliamın gerçekleşeceði düşüncesi kimseye inandırıcı gelmiyor.

Dolayısıyla zan altındaki Fransa‘nın olayı süratle aydınlatması gerekiyor.

Fransa içişleri bakanı ile cumhurbaşkanının açıklamaları Fransa’nın olayı ciddiyetle takip ettiðini gösteriyor ama, bu yetmiyor.

Beklentimiz Fransa’nın bunu süratle ve bütün boyutlarıyla aydınlatmasıdır.

Öte yandan Fransa’nın hangi siyasi hesap yüzünden bu işe katıldıðı konusunda net bir fikir de yok.

Fransa’nın PKK’yle ciddi bir çekişme içinde olduðunu Kürtlere karşı sürdürdüðü peryodik operasyonlardan biliyoruz.

Fransa-PKK gerginliðini Ortadoðu’daki gelişmelerden, özellikle de Suriye’de olup bitenden baðımsız düşünemeyiz.

Fransa’nın peryodik baskınlarıyla PKK’ye dayatmada bulunduðu sır deðil.

Ancak Paris Suikasti bunun ötesinde bir anlam taşıyor.

Suikast PKK’ye açıktan ‘savaş ilanı‘ anlamına geliyor.

Bu da ister istemez başka bir gücü de gündeme getiriyor.

Kürt halkı katliamın Türk galdyosunun yaptıðına inanıyor.

AKP sözcüleri ve yandaş medyanın katliamı PKK’ye yıkma çabası bu inancı güçlendiriyor.

Çoðu Kürdistanlı suikasti Ýmralı’da başlayan süreçle irtibatlandırıyor.

Türk gizli servisinin gerçekleştirdiðini ve dolayısıyla ortada çözüm deðil, tasfiye planı olduðunu söylüyor.

Aslında katliamı kimin, ne amaçla işlediði sorusunun açık iki yanıtı bulunuyor.

Birincisi; Ýmralı üzerinden başlayan yeni uzlaşma sürecinin katliamla sabote edilmek istendiðidir.

Ýkincisi de; Ortada bir uzlaşmanın deðil, tasfiyenin olduðu ve katliamın tasfiye sürecini derinleştirmek amacıyla işlendiðidir.

Elbette hangisinin daha doðru olduðunu anlamak için elimizde bazı verilerin olması gerekiyor.

Şu aşamada ama, kesin olarak şudur ya da budur diyemiyorum.

Bana göre iki ihtimal de eşit mesafede duruyor.

AKP’nin suikast sonrası izlediði ‘iç infazdır‘ siyaseti tasfiye konseptinin yürülükte olduðu kanısını güçlendiriyor ancak, AKP’nin Avrupa’da siyasi suikastlere girişeceði, en azından buna onay vereceði düşüncesi bana mantıklı gelmiyor.

Avrupa’da Ýsrail ve Ýran tarzı suikastlerin sonuçları sadece AKP açısından deðil, Türkiye açısından da aðır olacaktır.

Böyle bir girişimle AKP siyasi geleceðini, Türkiye ise siyasal bütünlüðünü riske edecektir.

Bunun göze alınması, üstelik de bu süreçte kolay deðildir.

Ayrıca PKK’nin suikastle tasfiye edilmesi de mümkün deðildir. Bu yöntem geçmişte olduðu gibi bugün de ters tepecektir.

Dolayısıyla kesin olarak şudur demeden önce bazı ip uçlarını elde etmek amacıyla bir süre beklemek gerekmektedir.

Tabii, AKP ve Türk devletinin dışında bu katliamla kimin neyi hedeflediði sorusunun da yanıtını bulmak gerekiyor.

Bunun da açık iki yanıtı var.

Birincisi; Ortadoðu’da dengelerin deðişmesinden rahatsız olan güçlerin katliamla yeni başlayan süreci sabote etmek istemeleridir.

Ýkincisi de; Olası bir çözümün Türkiye’nin idari ve iç siyasi dengelerinde yaratacaðı deðişimlere karşı olan içerideki bazı güçlerin sürecin önünü kesme girişimleridir.

Kürt-Türk diyaloðu ve işbirliðinin gelişiyor olması, yeniden yapılandırılan Ortadoðu’da dengeleri ciddi biçimde deðiştirme özelliði taşıyor.

Ortadoðu’nun yükselen gücü Kürtlerle Türkiye’nin ortak gelecek etrafında uzlaşması ciddi bir sinerji yaratacaðından bu olasılık bazı bölgesel ve küresel güçleri rahatsız ediyor.

Bu güçlerin başında ise Ýran ve Rusya geliyor…

Dışarıda bölgesel bu güçlere, içeride ise ‘ulus devlet‘ paradigmasının deðişmesini istemeyenlere bakmak gerektiði inancındayım.

Şunu da unutmamak gerekiyor:

Paris Katliamı Gülen Cemaati’ni mutlu etmiştir. Cemaat cenahından yazılan ve söylenenler buna işaret ediyor.

Cemaatin sözcüleri de zaten uzun bir süredir PKK yöneticilerinin öldürülmesi gerektiðini vaaz ediyorlardı.

Cemaat Oslo sürecine de karşıydı. Oslo Mutabakatını da onun polisteki uzantıları deşifre etmişti.

AKP’nin ontolojik devletten sonra Kürtlerle de uzlaşma arayışına girmesi cemaati ve arkasında küresel odakları tedirgin ediyor.

Bunu da gözden kaçırmamak gerekiyor.

*

Son olarak; Kürt ve Kürdistan sorununun çok bileşenli karmaşık bir sorun olduðu gerçeðinden hareket etmeli ve önceliði Paris Suikastini aydınlatmaya vermeliyiz...

Kürdistan‘ın Jeanne d’Arc’ı; Kürt halkının gurur kaynaðı Sakine Cansız’ı kavgamızda ve sevdamızda yaşatmanın yolu onun ve yoldaşlarının katillerini bulmaktan, onların kirli hesaplarını bozmaktan ve bunun hesabını sormaktan geçiyor.

Sara’ya; onun anısına, özlemlerine ve umutlarına baðlılık bunu gerektiriyor…