Sancar: AKP/MHP'nin savaş politikası insanları aç ve yoksul bırakıyor

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, savaş politikalarının yoksulluğu da derinleştirdiğine dikkat çekerek, "İnsanlar iktidarın savaş politikaları, talan, sömürü ve rant uygulamaları nedeniyle bu şartlarda yaşıyor" dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Meclis grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

Sancar'ın konuşmasının satır başları şöyle:

"İçinde bulunduğumuz 10-16 Mayıs Engelliler Haftası vesilesiyle bir kez daha engellilerin sesine kulak vermemiz, yaşadıkları sorunları, eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri konuşmamız ve birlikte çözüm aramamız gerekiyor. Altına imza attığımız BM Engellilerin Hakları Sözleşmesinin gereklerini 12 yıldır yerine getirmeyen Türkiye’deki iktidarın, tüm engelli grupların temel hak ve özgürlüklerini büyük risk altına soktuğunu buradan hatırlatalım, vurgulayalım.

Engellilerin derin yoksulluğu ve işsizliği, kamu hizmetlerine erişmemesi, temel yurttaşlık haklarından yoksun bırakılması ve daha birçok ayrımcı uygulama acil çözümler üretmemiz gereken temel sorunlar olarak karşımızda durmaktadır. Yaşanan ekonomik çöküş toplumun bütün kesimlerini ağır bir şekilde etkiliyor ama bazı kesimler bundan çok daha büyük pay alıyor.

HDP, engelliliği bir kimlik mücadelesi olarak görüyor.

Adalet mücadelesini engelliler ile birlikte bütün imkanlarımızla veriyoruz.

'İKTİDAR SIĞINMACI VE GÖÇMEN MESELESİNİ İSTİSMAR EDİYOR'

Ekonomik, siyasal ve toplumsal krizlere çözüm üretmeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu iktidarın ana çabası, temel gayreti kriz algısını yönetmek ve sürekli kriz odağını değiştirmektedir. Türkiye ekonomisi tarihinin en yüksek enflasyon oranlarından biriyle, toplum ise tarihinin en büyük yoksulluk ve sefaletiyle karşı karşıya iken iktidar yarattığı krizlerin üzerini yeni krizler üreterek kapatma telaşındadır. Şimdi gündemde sığınmacılar, göçmenler meselesi var ve herkes bu meseleyi araçsallaştırarak kullanmaya çalışıyor. Tabii ki bu kesimlerin başında iktidar geliyor. İktidar da sığınmacılar ve göçmenler meselesini araçsallaştırıyor, istismar ediyor. Milyonlarca sığınmacı ve bu insani kriz, Suriye iç savaşını tahrik eden hatta savaşın tarafı olan yayılmacı politikalarının sonucu olarak karşımızda durmaktadır. Sorunların kaynağına inmeyen her yaklaşım, sorunları ağırlaştırmaktan başka bir sonuç yaratamaz. Sorunların kaynağı ile yüzleşmeyen, yüzleşmeye cesaret edemeyen yaklaşımların çözüm üretmesi de mümkün değildir.

İktidar, sığınmacı sorununun kaynağı olan politikalarını sürdürüyor.

Suriyeli sığınmacıların geri gönderileceğine dair yandaş medyada her gün yeni bir haber servis edilirken birden bire AKP Genel Başkanı başka bir dil kullanıyor. Yandaş medyanın da işi zor! Onlar da hangisine sarılacakların kestiremiyorlar.

Bu büyük insani ve siyasi meseleyi, öteki düşmanlığını körükleyen ve bir biçimde günlük siyaset için araçsallaştıran sadece iktidar değildir. Maalesef diğer muhalefet partileri veya kendilerine muhalefet partisi diyen çevreler de aynı oyunun parçası durumundadırlar. Nefret, kin, gerilim ve düşmanlık politikalarından başka bir yol tanımayan anlayışlar şimdi de bu politikaları sığınmacılar ve göçmenler üzerinden hayata geçirmeye çalışıyorlar.

Nefret, düşmanlık ve hedef gösterme politikalarına karşıyız.

İnsan onurunu esas alıyoruz, hak temelli yaklaşımı benimsiyoruz. Çözümün, sebepleri ortadan kaldırmaktan geçtiğini söylüyoruz.

Çözümü ortak akıl ve mücadele ile bulacağız.

'SEBEP SAVAŞTIR'

Bu ülkede hak temelli, insan onurunu esas alan yaklaşım bir büyük hedefle bütünleşirse ancak sonuç alabilir. O da bölgesel barıştır. Bölgesel barışı hedeflemeyen, savaş politikalarında ısrar eden, savaş politikalarına örtülü veya açık destek veren anlayışların ne sığınmacı sorununu çözmesi mümkündür ne de bu topluma barışı, huzuru refahı ve demokrasiyi getirmesi mümkündür. Toplumu bugün bu iki kutbun birbirine yakın zihniyetine mahkum göstermeye çalışan çabaların hepsini, bizler ortak demokratik mücadeleyle boşa çıkaracağız. Boşa çıkarmak zorundayız ve mutlaka da başaracağız.

HDP çözümün adresi, krizden çıkışın meşalesidir.

GEZİ VE KUMPAS DAVALARI

Bu iktidar sorunları çözemeyince, krizlerin içinde debelenince çareyi zulmü yükseltmekte buluyor. Kumpas davalarıyla muhalifleri susturmaya çalışıyor. Çeşitli provokasyonlarla topluma korku yaymaya çalışıyor. Mesela Gezi Davası gözlerimizin önünde. Tarihte rastlayabileceğiniz en rezil kurmaca yargılamalardan biriyle karşı karşıyayız. Herkesin gözü önünde bir kumpas sergilendi, gözlere soka soka yalan bir yargılama yürütüldü. Ve ağır cezalar verildi yargılananlara. Başta Osman Kavala olmak üzere diğer arkadaşlarımıza da ağır cezalar verildi. Amaç belli; toplumu sindirmek, itiraz iradesini yok etmek, korkuyu derinleştirmek. Ama kimsenin korkacağı yok. Asıl korku bu politikalardan medet umanlardadır. Korktukları için daha fazla baskı ve zulüm uygulamaktadırlar. Dünya tarihinde en kara sayfalarda yer alan yargılamalara bakın. Onlardan bile daha kirli bir kurgu var Gezi yargılamasında. Dreyfus davasında bile, Almanya’da Reichstag yangınlarından sonra Nazi döneminde yürütülen Leipzig yargılamalarında bile şeklen bir hukuka bağlılık çabası vardı. Şeklen de olsa göz boyamak için de olsa vardı. Gezi yargılamasında o da yok. İddia ediyorum Gezi yargılaması -ve biraz sonra Kobanê Kumpas Davasına değineceğim- dünya hukuk ve yargı tarihinde kirli, kumpas, kurgu yargılamaları listesinin en başında yer alacaktır. Bu utanç, bu tezgahı kuranların alnından ebediyen silinmeyecektir.

Aynı şey Kobanê Davası için de geçerli. Her gün yeniden yeniden rezilliklerini ortaya seriyoruz. Sanık sandalyesinde oturtulan hakikati, her gün arkadaşlarımız yüzlerine haykırıyor. Kendi buldukları tanıklar bile isteklerinin değil aksinin ifadesini veriyorlar. Kobanî Kumpas Davası da dünya yargı tarihine aynı kara listenin başında geçecek şekilde yer alacaktır. Orada güya yargılananlar ise tarihin en parlak ve aydınlık sayfalarında onurlu duruşlarıyla anılacaklar. Bu kumpasları tezgahlayanlar ise en kirli ve kara sayfalarda yerlerini alacaktır. Bu dava elbette çökecektir, Kobanî Kumpas Davası. Gezi'deki haksız, adaletsiz yargılamanın sonucu verilen hükümler elbette geçersiz kalacaktır. Bunun için ortak demokratik mücadeleyi büyütmeye, bu iktidarı hep birlikte değiştirmeye ve bu düzeni yine birlikte değiştirmeye ihtiyacımız var. Düzeni de değiştireceğiz iktidarı da göndereceğiz. Buna gücümüz var yeter ki ortak demokratik mücadelede kararlılığımızdan bir an bile vazgeçmeyelim, inancımızdan en ufak şekilde şüphe duymayalım. Gücümüz var, inancımız var mutlaka da sonuç alacağız.

HDP'YE DÖNÜK TEHDİT

İşte Genel Merkezimizin önüne yine provokasyon amaçlı bir tezgah koydular. Kadın Meclisi Sözcümüz, milletvekili arkadaşımız Ayşe Acar Başaran, kolluk görevlileri tarafından dünyanın gözü önünde tehdit edildi. Bu tehditler bizim için yeni değil ama herkes görsün. Bu, ülkeyi karanlığa getiren, bu sefalet ve kanlı döngünün sebebi olan zihniyettir. Orada polis sıfatıyla arkadaşımıza o tehdidi yöneltenlerin hangi amaçlara hizmete ettiğini biliyoruz. Adalet arayışımız ve hedefimiz bu oyunlara alet olanlara da bir uyarı olmalıdır. Bu oyunları tezgahlayanları, kuranları, başlarındakileri, çetecileri, suç örgütleriyle ilişkileri ayan beyan ortada olanları biz bu iktidarı değiştirdiğimizde elbette gerçek bağımsız yargının adaletine göndereceğiz ama onlara alet olanlar da yarın öbür gün kendi başlarına bırakılacaklarını bilsinler. Bu oyunlara alet olmaktan vazgeçsinler.

Bu provokasyonların yapıldığı saatlerde enflasyon oranları açıklanmıştı, yüzde 70. Tabii bu TÜİK’in verileri ama gün boyu bu mesele konuşulmadı. Enflasyonun son 20 yılın en yüksek seviyesine çıktığı - o da çarpıtılmış rakamlarla - haberlerde yer almadı. Tezgah belliydi, kendi medyalarını canlı yayın araçlarıyla Genel Merkezimizin önüne yerleştirdiler. Gün boyu oradan canlı yayın yaptılar. Kendi provokasyonlarını canlı yayınladılar. Ama dediğim gibi onu boşa çıkardık. Halkımız da şunu bilsin: Burada yapılmak istenen bizim üzerimizden yoksulluk ve zulüm politikalarını halkın gündeminden çıkarmak, dikkatleri başka yere çekmek ve mücadele azmini zayıflatmaktır, karamsarlığı ve umutsuzluğu yaymaktır. Gün boyu enflasyon konuşulmadı, Genel Merkezimiz önünde yapılan bu acemice ve çirkin tezgahı canlı yayınladılar. Sonuç ortada. O tezgahı aldık onların yüzüne çarptık. Bunu demokratik siyasetteki ısrarımız ve mücadeledeki kararlılığımızla yaptık. Aynı zamanda büyük dayanışma ile ortaya koyduk.

Provokasyon ve kaos planlarını boşa çıkarmanın en etkili yolu dayanışma.

HDP’nin demokratik düzen hedefi iktidara karşı gerçek alternatiftir.

Bu kısır ve kanlı döngüyü, bu sefalet ve rezalet düzenini değiştirmenin mümkün olduğunu halklarımız gösteriyor. 8 Mart’ta kadın mücadelesi bunun en güzel örneklerini meydanlarda verdi. Newroz’da milyonlar bu iradenin sesi oldu. Bu arayışın adresini gösterdi. Ve 1 Mayıs. Emekçiler yüzbinlerle, milyonlarla alanlara aktılar. Adaleti, eşitliği ve insan onuruna yaraşan demokratik bir yaşamı hep birlikte haykırdılar. Şimdi bütün bu sesleri birleştirdiğimizde çözüm adresi de kendiliğinden ortaya çıkıyor. Kadın mücadelesini, Kürtlerin yılmadan on yıllardır verdiği o büyük mücadeleyi ve emekçilerin o haklı mücadelesini birleştirdiğimiz gün bu düzen değişecek, bu iktidar gidecek. İşte o zaman bu ülkeye aydınlık da gelecek ortak mücadeleyle, ortak iradeyle. Ve mutlaka gelecek.

'SAVAŞ POLİTİKASI AÇLIK YAŞATIYOR'

Hangi verilerle konuşsak, ekonomideki sefaleti nasıl anlatsak? Uzun uzun örnekler vermek mümkün ama yoksulluk sınırının bugün 17 bin 340 TL düzeyine geldiğini hatırlatalım. Asgari ücret ile bu rakamı karşılaştırın. Milyonlarca işçi ve asgari ücretle çalışan emekçi açlık sınırının altındadır. İşsizlerin sayısı iktidara göre 3,5 milyon. Gerçek sayı biliyoruz ki 8 milyon civarındadır. Bu insanlar iktidarın savaş politikaları, talan, sömürü ve rant uygulamaları nedeniyle bu şartlarda yaşıyorlar. Çare de belli. Savaş politikalarını durduracağız. Hedefimizde toplumsal sorunları diyalog ve müzakereyle, demokratik siyasetle çözmek olacak. Emekçiye ve bütün mağdur toplum kesimlerine toplumsal adaleti getirecek düzeni kuracağız. Bölgesel barışla da bu ülkenin halklarının bütün Ortadoğu’ya örnek bir irade ortaya koymasını sağlayacağız. Mücadelemiz o nedenle önemli, görevimiz ağır ve sorumluluğumuz büyüktür. Hem bu ülkede düzeni değiştireceğiz hem de bölgede barışın öncüsü olacağız. Her türlü savaş tezgahına, suç ekonomisi ve siyasetine karşı çıkarak başaracağız. Bu topraklarda yaşayan halklarla birlikte başaracağız, bunu başarmak zorundayız. O günler uzak değildir. Buna herkes gönülden inansın. Halka gerçek alternatifi inançlı ve kararlı bir şekilde gösterdiğiniz zaman, bu halk ve toplum buna kulak verecektir. İşte o zaman bu düzen -tekrar söylüyorum- değişecek, bu iktidar gidecek ama yerine ona benzer başka bir yönetim değil halk için halkla birlikte yönetmek isteyen güçler gelecek, bizler geleceğiz.

Emekliye, üreticiye, öğrenciye, çalışana verilmeyen paralar dış operasyonlara harcanıyor.

DEMOKRASİ GÜÇLERİNE ÇAĞRI

Bu, geleceği kurma meselesidir. Seçim bunun önemli bir parçasıdır ama tek aracı değildir. Ortak mücadeleyi büyüttükçe, geleceği inşa etme iradesini güçlendirdikçe seçim meselesini de en güzel şekliyle ve en etkili biçimiyle mutlaka birlikte çözeceğiz. Yani o seçimde nasıl davranacağız, nasıl ittifak içinde kendi gücümüzü büyüterek parlamentoya en güçlü şekilde taşıyacağız bunu mücadele ederken zaten birlikte kararlaştıracağız. Onun için ortak mücadeleyi sağlamlaştıralım. Bu zemini büyütelim, güçlendirelim. Bu zemin üzerine parlamentoya en güçlü  iradeyle halkların temsil edileceği sonucu alalım. Alırız arkadaşlarım, mutlaka alırız, yeter ki inanalım buna. Yeter ki bu konuda küçük hesaplara ve ayrıntılara takılmayı bırakalım. Ayrıntılar önemsizdir demiyorum ama hep birlikte mücadele ettikçe her şeyi birlikte konuşmak da mümkündür. Bütün demokrasi güçlerine çağrımdır; gelin mücadeleyi büyütelim. Türkiye’yi bu kısır döngüye mahkum eden iki kutuplu düzenden birlikte çıkaralım. Ve çıkarmak için de yeterince birikimimiz ve gücümüz var. Yürüyelim arkadaşlar.

Taneyle domates almak zorunda bırakılan insanlara milyonluk binaları satmayı planlıyorlar.

Meydanlardan yükselen itiraz dalgası yeni bir geleceğin kapısıdır."