Sarıyıldız: Tecrit siyasi suikasttır
HDP Şırnak Milletvekilli Faysal Sarıyıldız, Öcalan’a yönelik ağır tecridi parçalama ve Öcalan’ın özgürlüğünü sağlamanın yolunun toplumsal eylemliliklerden geçeceğini belirtti.
HDP Şırnak Milletvekilli Faysal Sarıyıldız, Öcalan’a yönelik ağır tecridi parçalama ve Öcalan’ın özgürlüğünü sağlamanın yolunun toplumsal eylemliliklerden geçeceğini belirtti.
5 Nisan 2015 tarihinden bu yana İmralı Heyeti ile bağlantısı koparılan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'dan yaklaşık bir yılı aşkın bir süredir haber alınamıyor. AKP iktidarı tarafından müzakere süreci sonlandırılarak hayata geçirilen insanlık suçu olan tecrit, ağırlaştırılmış koşullarda her geçen gün devam etmekte. AKP iktidarının Öcalan şahsında başlattığı kirli politikalarla beraber Kürt halkını da uygulanan tecridin bir parçası olarak görme ısrarını mevcut yürüttüğü savaş süreci ile sürdürüyor.
15 Temmuz darbe girişiyle beraber ilan edilen 3 aylık ‘OHAL’ süreci boyunca ise Öcalan’la görüşme talebinde bulunulması dahi Türk devleti tarafından durduruldu. Kürt Halkı başta olmak üzere bütün muhalif kesimlerin Öcalan’ın sağlığından endişe duyması ve bunun üzerine yapılan çağrılar son durumla beraber yoğunlaşmaya başladı. Öcalan’a uygulanan tecride tepki gösteren Halkların Demokratik Partisi (HDP) Şırnak Milletvekilli Faysal Sarıyıldız, tecride ve son sürece ilişkin ajansımızın sorularını yanıtladı.
‘AKP BARIŞTAN KORKUYOR’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrit ile yapılmak istenen nedir?
İmralı Kapalı Cezaevi doğrudan tek bir şahsa göre dizayn edilmiş ve devletin bir halka dönük yaklaşımının daracık bir mekâna hapsedilmiş bir kişi üzerinden verdiği belki de dünyadaki tek örnektir. İmralı tecrit sistemi, bugün dünyada ve Türkiye’de hiç bir benzeri olmayan, herhangi bir cezaevi mantığı ile açıklanamayan bir sistemdir. Konjonktüre göre kurallarının değiştiği elastik bir hukuk İmralı’da uygulanmaktadır. Bu itibarla Sayın Öcalan şahsına yönelik uygulanan ağır tecrit Kürt halkının ulusal-demokratik talepleri ve aidiyetlerinin yok sayılması anlamına gelmektedir.
‘İMRALI SİSTEMİ OLDUĞU SÜRECE TÜRKİYE DARBELERDEN KURTULAMAZ’
İmralı Kapalı Cezaevi’nin ağır tecrit ve izolasyon gerçeği ile birlikte değerlendirildiğinde, uzun vadede burada bu ağır şartlar altında yaşamanın, insan üzerinde birçok fiziksel ve ruhsal tahribatlar yaratması kaçınılmazdır. İmralı Cezaevinin fiziki koşulları ve AKP Hükümeti’nin tecrit politikaları adım adım işleyen bir siyasi suikasttır. AKP ve Erdoğan’ın tecrit ile uyguladığı bu siyasi suikast Türkiye’yi felakete götürür.
Bu açıdan acilen İmralı tecrit sistemine son verilmelidir. İmralı’da tecrit sistemi olduğu müddetçe Türkiye çok korktuğu darbelerden asla kurtulamaz. Çünkü Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit Kürt sorunun çözümsüzlüğünü getirir. Kürt sorunun çözümsüzlüğü de her zaman Türkiye’de yeni darbe ve kaoslara zemin sunacaktır. Türkiye’nin demokrasiye kavuşması ve darbe tehdidinden kurtulması isteniyorsa ilk etapta Sayın Öcalan’ın siyasete ve çözüme katkı sunabileceği fiziki koşulları yaratılmalı ardından özgürlüğü sağlanmalıdır. Türkiye Devleti hiçbir zaman Kürt halkının demokratik talep ve isteklerini kendiliğinden yerine getirmediği gibi Sayın Öcalan’ın koşullarının düzeltilmesi ve özgürlüğü konusunda da toplumsal bir basınç olmadan adım atmayacaktır. Dolayısıyla çözümü devletten beklemeden Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü sağlayacak acil bir toplumsal eylem planını hayata geçirmeliyiz.
AKP Hükümeti Sayın Öcalan için “Örgüte ülkemizi zora sokacak emir ve talimat verebileceği değerlendirildiği” gerekçesi ile her türlü ziyaretçi, yazılı haberleşme ve telefon görüşmeleri haklarını OHAL süresince yasakladı. Oysaki çok iyi biliyoruz ki Sayın Öcalan’a tecrit uygulandığı vakit Türkiye en ağır çatışma koşullarını yaşarken, tecridin kısmen kaldırıldığı süreçte tek bir insan bile çatışmalar nedeniyle hayatını kaybetmemiştir. 1999 yılından beri Öcalan sadece barışın talimatını vermiştir. Ancak AKP Hükümeti barışı baltalayarak Kürt halkına savaşı dayatmıştır. Çünkü AKP barıştan korkuyor.
‘DARBE GİRİŞİMİNİ SADECE CEMAATE BAĞLAMAK YANILGIDIR’
15 Temmuz darbe girişimiyle 3 ay boyunca OHAL ilan edildi ve bu süre içinde Öcalan ile yapılan görüşme başvuruları bu süre zarfında bir bütünlen askıya alındı. Tecrit içinde tecrit anlamına gelen ve kendisinden hiçbir şekilde haber alınamayan Öcalan için duyulan kaygılar hat safhaya ulaşmışken sizce burada AKP hükümeti ne yapmaya çalışıyor?
Türkiye Cumhuriyeti’nde siyasetin ana omurgası devlet aklının elindedir. Devlet aklı kavramı çok soyut bir ifade olarak görünse de aslında bütün kurumların ve yaşamın her alanında örgütlenmiş-statükocu bir ağa sahiptir. Bu statüko 93 yıllık Cumhuriyet tarihinin siyasi geleneği ve tecrübelerine sahiptir. Türkiye’nin görünen yüzü Hükümetler olsa bile kalbi ve beyni devlet aklıdır. Ancak diğer Hükümetlerden farklı olarak AKP ve Cemaat ittifakı bu devlet organizmasının kalbi ve beyni de olmak istedi. Birçok siyasi icraatı ve toplumsal mühendisliği beraber yürüten AKP ve Cemaatin iktidar kavgası bahsettiğimiz devlet aklına bir fırsat sundu. Bu açıdan15 Temmuz Darbe girişimini sadece cemaate bağlamak büyük bir yanılgı olur. Bu darbe girişimini cesaretlendiren ve daha sonra kendisini geri çeken devlet aklı bir taşta iki kuş vurdu. Cemaat tasfiye edilirken AKP’yi de Kemalist ittifaka zorlayarak devletin yeniden restorasyonunu sağlamaya çalışacak. AKP yine bir müddet daha devletin görünen yüzü olacak.
‘AKP İTTİFAKI GENİŞLETEREK KRİZ GEÇİREN SİSTEME NEFES ALDIRMAYA ÇALIŞIYOR’
AKP kriz geçiren rejime masaj yapıyor. Saray'da CHP ve MHP'nin dahil olduğu zirve "milli cephenin amacı darbeye karşı bir konsensüs olduğu izlenimini vermektir. AKP ittifakı genişleterek kriz geçiren sisteme nefes aldırmaya çalışıyor. Devlet otoritesinin yeniden tesisi için her zamanki gibi olağanüstü hal rejimine başvurulmuştur. Devletin bu “milli cepheye” verdiği misyon en başta Kürtlerin statüye kavuşmasının engellenmesidir. Rojava’daki Kürt statüsü özellikle statükocu devleti rahatsız etmektedir. Amiyane bir tabirle devlet bu partilere şu talimatı verdi: ‘Siz kendi aranızda boğuşurken Kürtler ilerliyor. Kürtlerin statü elde etmesi Türkiye’deki statükonun çatırdamasına neden olacak. Sorunlarınızı bir kenara bırakın ve birleşin”
Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit de bu planın bir parçasıdır. Sayın Öcalan’ı kendi hareketinden ve halkından uzaklaştırıp Kürt tasfiyesini hızlandırmak istiyorlar. Önümüzdeki süreçte Kürt Özgürlük Hareketine, Kürt halkına ve siyasi kurumlarına çok daha kapsamlı bir saldırı olabilir. Bu saldırının amacı Kürtleri hizaya çekmek ve küçük reformlara ikna etmek olacaktır. Bu saldırının diğer ve asıl hedefi Rojava Devriminin toplumsal, moral ve siyasi dayanaklarından biri olan Kuzey’i etkisizleştirip, Rojava’yı güçsüz kılıp tasfiye etmektir.
Devletin Öcalan ile görüştüğü iddialarının doğruluk payı nedir. Sizce böyle bir görüşme oldu mu?
Bu kısa süreçte Sayın Öcalan ile devletin görüşüp görüşmediği konusunda herhangi bir bilgim bulunmamaktadır. Devlet 17 yıldır İmralı Kapalı Cezaevi’nde olan Sayın Öcalan ile her zaman görüşmüştür. Devletin Kürt halkının önderi olan Sayın Öcalan ile görüşememesi abesle iştigal olur. Ancak önemli olan görüşmelerin karakteridir. Bu görüşmeler demokratik, barışçıl bir karaktere sahip olmuş olsaydı Sayın Öcalan’a bugün ağır bir tecrit uygulanmazdı. Şimdi bırakın görüşme olup olmadığını biz Sayın Öcalan’ın hayatından endişe duyuyoruz. Asıl mevzu bu. Çünkü şu ana kadar AKP Hükümeti Kürt halkını tatmin edebilmiş bir yanıt vermiş değil.
‘DEVLET KÜRT HALKININ SABRIYLA OYNUYOR’
Kürt halkı Öcalan'ın kendilerini küllerinden yeniden yarattığını ve bu yüzden de Önder'leri olarak kabul ediyorlar. Kendisinden haber alamamaları ve duydukları kaygılar doğrultusunda başlanan eylem ve etkinlikler cevap bulmadığı takdirde bir ayaklanma olur mu Kürtler tarafından?
Sayın Öcalan Kürt halkının en büyük hassasiyetlerinden biridir. Bu hassasiyetin farkında olan devlet bunun için Kürt halkının sabrı ile oynuyor. Kürt halkının özgürlüğü ile Sayın Öcalan’ın özgürlüğü birbiri ile kopmaz bağlar taşıyor. Kürt halkını esaret zincirinden kurtulması için hayatını adayan Sayın Öcalan Kürt halkının yüreğinde müstesna bir yere sahiptir. Bakın 9 Ekim 1998 komplosundan itibaren Sayın Öcalan tasvip etmediği halde 60’ı aşkın kişi bedenini ateşe vererek hayatına son verdi. ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ eylemleri Kürt halkının Sayın Öcalan’a olan bağlılıklarının en net ifadesidir. İnsanlar en değerli varlığı olan bedenleri ile Sayın Öcalan’ın etrafında ateşten duvar ördü. Kürt halkı kendi varlığını ve iradesini Sayın Öcalan şahsında birleştirdi. Bu nedenle Sayın Öcalan’a uygulanan bu ağır tecrit Kürt halkının varlığı ve iradesine dönüktür. Kürt halkı artık kendi önderlerine darağacında idam edildikten sonra sadece ağıt yakan bir halk olmadığını herkes çok iyi bilmeli. Seyid Rıza’yı, Şeyh Said’i, Qazi Muhamed’i, Abdurrahman Qasimlo gibi Kürt liderlerini bizden koparanlar asla ve asla Sayın Öcalan da başarıya ulaşamayacaklar. Çünkü Kürt halkı artık çok daha örgütlü ve tarihten ders çıkarmış bir halktır.
‘SOKAKLARI DEMOKRATİK EYLEMLİKLERLE SARSMALIYIZ’
Son olarak Öcalan'a uygulanan tecrit için ne demek istersiniz? Buradan bir çağrınız var mı?
Kürt halkı özellikle bir yıldır büyük bedeller ödedi. Devlet güçleri Kürdistan kentlerini yerle bir etti. En değerlilerimizi bodrumlarda yakarak, direniş alanlarında katlederek aramızdan aldı. Sancılı bir süreçten geçiyoruz. Ancak, Kürt halkı özgürlüğe her zamankinden daha yakın. Ortadoğu’da artık Kürt halkı en önemli siyasi ve toplumsal bir güç haline geldi. Kürt halkının bu güce erişmesinin öncülüğünü Sayın Öcalan yapmıştır. Bu nedenle zaferi ve barışı Sayın Öcalan’ın özgürlüğü ile taçlandırmalıyız. Sayın Öcalan’a yönelik ağır tecridi parçalama ve özgürlüğünü sağlamanın yolu toplumsal eylemliliklerden geçer. Sokakları demokratik eylemliklerimiz ile sarsmalıyız.