Sempatizanlıktan gerilla komutanlığına

Sempatizanlıktan gerilla komutanlığına

PKK ile 1970’li yılların sonlarında tanışan Kadri Çelik (Hüseyin Mahir) gerilla savaşında atılan her savaş hamlesinde aktif olarak yer aldı. 34 yıllık devrimcilik hayatında bir an bile durmadan mücadele eden Mahir, ömrünü Kürdistan dağlarında gerilla savaşını geliştirmeye adadı.

Hüseyin Mahir, 1959 yılında Muş’un Durugöze (Tivnîk) köyünde orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Zabıta olan babası tüm imkanlarını kullanarak çocuklarını okutmayı esas alır. Bu sayede okuma şansını bulanlardan olur. Kürdistan’da okuma imkanlarının sınırlı olduğu o yıllarda İstanbul Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine giriş yapar. Üniversiteye giriş yaptığı yetmişli yıllar Türkiye devrimci gençliğinin de en hareketli olduğu yıllara denk gelmektedir. Tüm üniversitelerde devrimci dalgalanmalar söz konusudur. Gençliği bir devrim coşkusu sarmıştır. Sosyalist gençlik için yıllardır süre gelen “faşist” rejimden intikam alma zamanı gelmiştir. Her yer eylem alanına dönüşmüştür. Toplumun başta ezilen kesimleri olmak üzere birçok kesimi devrimci dalganın içinde yer almaktadır. Tabii toplumu yönlendirecek güçlü örgütlenmelere de ihtiyaç vardır. Bu temelde de toplumda ve gençlik içinde gelişen birçok örgüt de söz konusudur. Böylesine yoğun bir ortamda üniversiteyi okuduğu yıllarda Türkiye devrim atmosferini yakından soluma ve birçok örgütü de tanıma şansını bulur. Birçok hareketi de yakından takip eder, inceler ve anlamaya çalışır.

DİKKATİNİ APOCULAR ÇEKER

Onlarca devrimci hareketin içinden yalnız bir grup dikkatini çeker. Herkesten daha farklı, tutarlı söz ve eylemlere sahip olan bu grup Apoculardır. Kısa bir süre içerisinde Apocularla tanışan Hüseyin Mahir artık kopmayacak şekilde onlarla bir bağ kurar. Apocular onu derinden etkilemiştir ve artık ömrünün sonuna kadar sürecek olan yaşamın adını da o yıllarda koyacaktır: “Yaşam olacaksa ya özgür olacak ya da asla olmayacaktı...”

12 Eylül 1980 askeri darbesi ile birlikte sistem, Türkiye Devrimci Hareketlerine karşı imha temelinde yönelir.  Bu faşist darbe karşısında birçok örgüt ya yok olur, ya da Avrupa gibi yerlere kaçmak zorunda kalır. Mücadele etmek isteyenler ise zindanlarda ve dışarıda direnir. Tabii tüm devrimci hareketleri hedef alan 12 Eylül darbesinin asıl hedefi Kürt Özgürlük Hareketi yani Apocular olmaktadır. Direnişçi ruhundan taviz vermeyen Apocular 12 Eylül rejiminin tüm faşist ve vahşi saldırılarına karşı amansız bir şekilde direnir. Önce Amed zindanındaki faşist uygulamalara karşı, Mazlum Doğan’ın 1982 Newroz gecesinde Amed Zindanında kendini yakarak gerçekleştirdiği eylemin ardından 14 Temmuz ölüm orucu eylemleriyle direnen PKK’liler, Apocu çizgiden bir an bile taviz vermezler. Amed Zındanı’nda  başlayan bu direniş dalgasına Kürdistan ve Türkiye’deki diğer zindanlar da katılır.

Zindanlarda başlayan bu direnişe gerilla alanlarında da 15 Ağustos 1984 “Diriliş Hamlesiyle” cevap verilir. 15 Ağustos ile birlikte Kürdistan’da özgürlük savaşının gerilla alanında da amansız bir şekilde olacağı tüm dünyaya gösterilmiş olur. Artık Apocu direniş çizgisi Kürdistan dağlarında ordulaşarak 12 Eylül ile yaratılmış olan ve Kürt imhasını tamamlamak isteyen sisteme karşı Kürt halkının boyun eğmeyeceğini ve direneceğini gösterir.

ASKERLİKTEN GERİLLACILIĞA

1970’ler ve sonrasında 12 Eylül “faşist” askeri darbesi ardından yaşanan gelişmelerin birçoğuna şahitlik eden Hüseyin Mahir, sempatizanı olduğu PKK’nin direnişini yakından takip eder. Türk faşist devlet sisteminin gerçek yüzünü de yakından gören ve tanıyan Hüseyin Mahir, askeri alanda büyük bir savaşla Kürt halkının özgürlüğünün sağlanacağına inanır. PKK’nin doğuş ve ilk direniş tarihine tanıklık eden Hüseyin Mahir, 15 Ağustos Atılımı ile başlayan gerillalaşmanın daha da ilerletilmesi için aktif olarak gerillalaşma kararına ulaşır. Bu temelde de 1989 yılına geldiğinde, Türk askerliğinden firar ederek “Amed Eyaletinden” gerilla saflarına katılır.

KISA SÜRECE KOMUTANLAŞTI

Hüseyin Mahir,  gerillacılığı boyunca Kürdistan’ın Amed, Garzan, Botan, Mardin, Haftanin, Xınere, Xakurkê, Kandil ve Behdinan alanlarında kalır. Başarılı bir gerillacılık ve devrimci duruş sergileyen Hüseyin Mahir kısa bir süre içerisinde üst düzey sorumluklar almaya başlar. ARGK ve HPG’de Komuta Konseyi görevleri de dahil olmak üzere bir çok görevi üslenir. PKK militan kişiliğini kendi şahsında güçlü bir biçimde temsil ederek parti çalışmalarını ilerletmesi yanında, PKK’nin yeniden inşa süreciyle birlikte PKK Meclis Üyeliği göreviyle de büyük sorumluluklar alır. Bir süre siyasi çalışmalara katılım gösteren Hüseyin Mahir, üç yıllık bir süre içinde KCK Yürütme Konseyi üyesi olarak önemli görevler üstlenir.

TÜM SAVAŞ HAMLELERİNDE YER ALDI

Türk devletinin sömürgeci ve işgalci gerçeğini çok iyi tanıdığı için “zaferin gerillayı ve gerilla savaşını geliştirmeyle sağlanacağına” inanır. Onun için de her zaman savaşın en keskin ve sert olduğu alanlarda katılım göstermek ister. Bu temelde bir katılımın sahibi olur. PKK’nin her dönemki gerilla hamlelerine en aktif bir şekilde katılım gösterir. 1995 yılında PKK’nin 5. Kongresinde alınan karar temelinde savaş hamlesine en aktif katılanlardan olur. O zaman Botan alanında yürütülen hamle içerisinde birçok eylemi hem örgütler hem de direkt içinde yer alarak Türk ordusuna ağır darbeler vurur.

1999 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a karşı geliştirilen uluslararası komplo sonrası, Kürt özgürlük hareketinin Kürt sorununu demokratik siyasetle çözme çabasına rağmen, Türk devletinin ve AKP hükümetinin PKK içerisindeki “tasfiyeci eğilimden” güç alarak adım atmaması ardından başlayan, 1 Haziran 2004 gerilla hamlesine Botan alanında katılım gösterir. 2 Ağustos 1999 yılından sonra gerillanın geri çekilmesi ardında “bir daha gerillanın savaşamaz” propagandalarını boşa çıkaran 1 Haziran hamlesini Botan alanında komuta düzeyinde yönlendirir.

Hüseyin Mahir, 1 Haziran 2004 hamlesinin ardından 2007 yılında Türk devletinin ve ordusunun Kürt Halk Önderine, Kürt halkına ve PKK gerillasına yönelik geliştirdiği imha saldırılarına karşı KCK’nin başlatmış olduğu “Edî Bese “hamlesine de en aktif bir şekilde Zagros alanında katılır. Türk devletini ve ordusunu sarsan meşhur Oramar ve Bêzelê eylemlerine, koordine düzeyinde katılarak Türk sistemine beklemediği bir anda en ağır darbeyi vuranlardandır. Bu eylemlerin ardından Türk devleti hem askeri olarak hem de siyasi olarak büyük bir sarsıntı yaşadı. 

Son olarak PKK’nin 1 Haziran 2010 yılında başlatmış olduğu “Devrimci Halk Savaşı Hamlesinde” yer alan Hüseyin Mahir, bu temelde de ilerlemiş yaşına aldırış etmeden 2012 yılında Botan alanına geçer. “Beytüşşebap Devrimci Harekatının” geliştirilmesinde büyük emeği olanlardan biri olur. Bugün Türk devletinin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ayağına kadar gitmesine ve Kürt Halk Önderinin 2013 Amed Newrozunda ilan ettiği “Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa” sürecinin gelişimine yol açan savaşın unutulmazlarından biri olarak tarihe adını yazdırır.  

ONURLU BARIŞ İÇİN SAVAŞ DAHA BÜYÜK OLMALI

Örgüt oluşturma ve örgüt yaratma noktasında her zaman Kürt Halk Önderi’nin çizgisini esas alan Hüseyin Mahir, askeri yönü gelişkin gerilla komutanlarından biri olarak tanınır. “Ortadoğu’da örgütsüz bir yaprağın bile kıpırdamayacağını” söyler. Ondan dolayı da örgütü korumak için her zaman net tutum ve kararlı bir duruşun sahibi olur. “Ne kadar örgütlü ve askeri olarak kendimizi geliştirirsek o kadar da düşmana cevap olabiliriz” der. Onun için gerilla ve gerilla savaşı her şeyden önce gelir. Gerillacılıkta ne kadar çok başarı yakalanırsa devrimin o kadar çabuk ve kolay olacağını, kendisi için bir ilke haline getirir. Eğer bir barış olacaksa bunun mücadelesinin ve savaşının çok büyük olması gerektiğini söyler. Onurlu bir barış için de gerilla çalışmasının esas ve hayati olduğunu ifade eden Hüseyin Mahir bu temelde de güçlü bir askeri yoğunlaşma içerisinde olur.

ÖRNEK KOMUTAN DURUŞU SERGİLEDİ

Sürekli olarak Türk ordusunu taktik ve teknik olarak inceler, Türk ordusunun durumuna karşı nasıl bir gerillacılık gerektiği noktasında sürekli yoğunlaşır. Onun için de askeri yönü çok güçlü biri olur. “Türk sömürgeci sistemine” karşı olan öfkesi ve kini onu gerillacılıkta daha fazla ısrarcı olmasına götürür.  Hüseyin Mahir devrimciliğinin her anında “Türk sömürgeciliğinden” intikam almak için mücadele eder.  Mücadele yürüttüğü tüm alanlarda her zaman büyük bir emekle katılım göstererek örnek komutan duruşu sergiler.

TASFİYECİLİĞE KARŞI DURDU

Hüseyin Mahir, tüm mücadele pratiklerinde her zaman seçkin, ideolojik, felsefik bir duruşun sahibi olduğu gibi, bulunduğu tüm alanlarda “tasfiyeci” pratiklere karşı da güçlü bir militan duruş sergiler. 34 yıllık devrimcilik hayatında PKK tarihine şahitlik eden Hüseyin Mahir, örgütü içeriden parçalamaya dönük gelişen “tasfiyeci” yaklaşımları en iyi tahlil edenlerden olur. 2006 yılında 15 Ağustos atılımı ile 1 Haziran atılımını karşılaştırmasını yaptığı değerlendirmesindeki ifadelerinde örgüt içi geliştirilmek istenen tasfiyeciliklere ilişkin şu tespitlerde bulunur: “15 Ağustos’un yaşandığı süreçle 1 Haziran’ın yaşandığı süreç Kürdistan açısından büyük farklılıklar taşımaktadır. Kürdistan 1980-84 arasında tamamen ölüm sessizliğin kol gezdiği, belirtildiği gibi yaprağın bile kıpırdamadığı bir süreç. 12 Eylül cuntasının geldiği ve kendisine devrimciyim diyen birçok grubun dağılması ve fakat bir avuçta olsa davada, çizgide, halka verdiği sözde ısrar eden özgürlük hareketi kadroları dışarı çıkabildi. Israrla mücadeleyi sürdürme istemi devam etti. Bu temelde bilinir; Amed zindanlarında destanlar yaratıldı. Apocu ruhla 14 Temmuz’a gidildi. Fakat bu yıllar tabii ki hareketimizin en zor yıllarıdır da. Bu yılları bilmeden kadrolaşmak, PKK’lileşmek mümkün değil. Çünkü bir taraftan 12 Eylül cuntası, bir taraftan da artık bundan sonra mücadelenin yürütülemeyeceğini dile getiren Semir önderliğinde tasfiyeci eğiliminin ciddi anlamda parti çalışmalarını provoke etmesi, zorlaması, boşa çıkartmak istemesi, bilinir ki Önderliği ciddi anlamda zorlamıştır...15 Ağustos öncesi Semir “Hakkari’ye gidilmez, bu bir ölüm felsefesidir” diyordu. Bu kez 1 Haziran öncesi Ferhat-Botan tasfiyeciliği “Mücadele beyhudedir, dolayısıyla bırakmak gerekir” dediler. Üslup değişiklikleri, söylem farklılıkları elbette ki vardır. O zaman Semir tüm kadrolara Avrupa’yı gösterirdi bunlar da Norveç’i gösteriyorlardı...”

İlerlemiş yaşına rağmen yüreğindeki mücadele azmi ve coşkusu ile gittiği Botan alanında “Beytüşşebap Devrimci Hamlesine” katılan Hüseyin Mahir 2 Ağustos 2012’de Kato Jirka alanında mayına basarak yaşamını yitirir. Adını Kürt Özgürlük tarihine yazdıran Hüseyin Mahir bugün Kürt gerillalarının yüreğinde ve beyninde yer eden gerilla komutanlarından biri oldu.