Sezai Temelli: Türkiye demokrasisi, Kürt meselesinin demokratik çözümüne muhtaçtır

Sezai Temelli, CHP’li belediyelere yönelik operasyonları kastederek “Kürt meselesinin demokratik çözümüyle Türkiye'nin demokratikleşmesi birbirine o denli bağlıdır ki, biri olmadan diğerinin olmasını beklemek gerçekten siyaseten gaflete düşmektir" dedi.

SEZAİ TEMELLİ

Ekim 2024’ten bu yana CHP’li belediyelere yönelik operasyonlar ve soruşturmalar devam ediyor. Yürütülen operasyonlar kapsamında bugüne kadar 15 belediye başkanı tutuklanırken, tutuklanan isimler arasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yanı sıra Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek ve Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar da bulunuyor.

Tutuklamaların ardından İçişleri Bakanlığı iki belediyeye kayyum atadı, 10 belediyeye CHP’li meclis üyeleri vekil seçildi, bir belediye ise AKP’ye geçti. Operasyonlar devam etmesine rağmen henüz bir iddianame hazırlanmadı.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncay Bakırhan, iktidar tarafından yürütülen operasyonlara tepki göstererek, “Eğer hırsızlık, yolsuzluk arıyorsan, vallahi kayyum belediyelerine git. Hırsızlığın, yolsuzluğun, usulsüzlüğün alası var” dedi.

Yaşanan operasyonlar hakkında değerlendirmelerde bulunan DEM Parti TBMM Grup Başkanvekili Sezai Temelli ise, “Kürt meselesinin demokratik çözümüyle Türkiye'nin demokratikleşmesi birbirine o denli bağlıdır ki, biri olmadan diğerinin olmasını beklemek gerçekten siyaseten gaflete düşmektir” diye konuştu.

‘TOPLUMU UMUTSUZLUĞA SÜRÜKLÜYOR’

Temelli, yaşananların toplumda barış ve demokrasi konusunda kaygı uyandırdığını ifade ederek şunları dile getirdi:

“19 Mart'tan bugüne süren operasyonlar toplumu demokrasi, barış ve yaşadığımız süreç konusunda kaygılandırıyor, umutsuzluğa sürüklüyor. Çünkü özellikle 1 Ekim'de başlayan, 27 Şubat'ta Sayın Öcalan’ın açıklamalarından sonra doruğa çıkan, tarihi açıklamayla adeta Türkiye'de bütün herkesi barış ve demokrasi konusunda umutlandıran bu gelişmenin hemen ardından böyle bir sürecin başlamasını daha önce de nitelendirdik ve buna barış sürecine yönelik bir sabotajdır, dedik.

Bunu hem iktidara hem toplumdaki birçok kesime anlatmaya çalıştık. Türkiye'de barış süreciyle demokrasi süreci, simbiyotik bir ilişki içindedir. Kürt meselesinin demokratik çözümüyle Türkiye'nin demokratikleşmesi birbirine o denli bağlıdır ki, biri olmadan diğerinin olmasını beklemek gerçekten siyaseten gaflete düşmektir.

O nedenle Türkiye demokrasisi, Kürt meselesinin demokratik çözümüne muhtaçtır. Kürt meselesinin demokratik çözümü de bu süreçte Türkiye'nin demokratikleşmesine ihtiyaç duyar. Bu ikisine doğru bir yerden yaklaşmak, gerçekten toplumun da beklentilerini karşılayacak bir yaklaşımdır.”

‘YAKLAŞIMIMIZ BAŞINDAN BERİ NET’

Demokratikleşme olmadan bu sürecin sağlıklı ilerlemesinin çok olanaklı olmadığını belirten Temelli, bu konudaki yaklaşımlarının net olduğu ifade ederek şöyle devam etti:

“Maalesef iktidar, bu süreci çok dar bir kulvarda götürerek, “Terörsüz Türkiye”, “silah bırakma” gibi meselenin sadece kriminal boyutuna indirgenmiş bir akılla meseleye yaklaşarak, siyaseten ciddi bir handikap yaratıyor. Bu, ister istemez bütün toplumda kaygı oluşturuyor. Biz de DEM Parti olarak bu konuda başından beri sözümüzü tam da buradan kurarak söylüyoruz. Yaklaşımımız bu konuda nettir. Demokratikleşme olmadan, bu sürecin sağlıklı ilerlemesi çok olanaklı değil.

O yüzden iktidarı, bugünkü devleti bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz. Fakat iktidar, salt bir iktidar hesabıyla ve yine demokrasiden kaçan bir anlayışa sığınarak bu süreci böyle bir ikili yapıyla götürmek istiyor. Yani Kürt meselesinin silahsızlanmasıyla Türkiye'nin otoriter rejim hattında yürümesini arzular bir yerden yaklaşıyor.

Bugün silahlı mücadele sonlanıyor ama Kürt meselesinin demokratik çözümüne dair mücadele de yükseliyor. Demokrasi mücadelesinin içinde siyasi tutsaklıkların ve bu türden yargının siyasallaşmış bir anlayışının var olması çok mümkün değil. O yüzden yargının bağımsız ve tarafsız olması, siyasi tutsaklıkların sona erdirilmesi ve Türkiye’nin kayyumcı anlayıştan kurtulması, belki de atılması gereken ilk adımlardır.”

‘KABUL EDİLEBİLİR DEĞİL’

Sezai Temelli ayrıca, operasyonlar başlarken kent uzlaşısının ve HDK’nin bu süreçte kriminalize edilmeye çalışıldığını hatırlatarak bağımsız bir yargının önemine dikkat çekti:

“Cumhuriyet Halk Partisi'ne yönelik operasyonların çok çok büyük bir kısmı yolsuzluk dosyalarıyla gündeme getiriliyor. Kamuoyuna ‘Bakın, bu bir siyasi mesele değil, tamamen yolsuzlukla ilgili’ deniyor. Ama şunu çok iyi biliyoruz ki 19 Mart'ta başlayan operasyonlarda ‘Kent Uzlaşısı’ bir suç kavramına dönüştürüldü ve üç CHP'li belediyeye kayyum atandı. Bizim de 10 belediyemizde kayyum var. Diğer taraftan HDK suçlandı. Bundan dolayı içeride yatan arkadaşlarımız var. Böyle baktığınızda buradan başladı. Bir kere bunun da düzeltilmesi lazım.

Diğer taraftan, yolsuzluk deniyorsa ve gerçekten bu konuda ciddi suçlar söz konusuysa, bununla ilgili soruşturmalar ve yargılamalar başlar. Belediye başkanlarını şafak operasyonlarıyla gözaltına almak, tutuklamak, mahkemesinin görülmediği bir yerde algı yönetimiyle hemen suç ilan etmek, kabul edilebilir bir şey de değil. Dolayısıyla bütün bunların acilen düzeltilmesi gerekiyor.

Belediye başkanlarıyla ilgili öyle komik iddialar var, öyle boş dosyalar var ki; asgari ücret düzeyindeki paraların bir rüşvet meselesi olması ya da insanların belli bağışlarının buraya çekilmesi gibi. Ciddi bir soruşturmaya konu olacak dosya da yok karşımızda. İddianameler olmadığı için tabii çok ayrıntılı bir şey de söylemek mümkün değil.

Türkiye'nin bu sıkışmışlıktan kurtulmasının yolu, gerçekten adaleti esas alan bağımsız bir yargılama sürecinin var edilmesi; siyasi tutsaklıkların, kayyımların sonlanması gibi gelişmelere ihtiyacımız varken, biz bugün bile yeni operasyonları işitmeye devam ediyoruz.”