Sol partilerden Hükümet'e çağrı: Paketi açıkla, adım at

Sol partilerden Hükümet'e çağrı: Paketi açıkla, adım at

HDK Yürütme Kurulu Üyesi Altınışık, ESP Genel Başkanı Yüksekdağ ve SDP Genel Başkanı Turan, Kürt tarafının barış ve çözüm için ne kadar kararlı olduğunu net bir şekilde gösterdiğine dikkat çekti, hükümete, "Önce paketi açıkla, ardından çözüm için adım at" dedi.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Yürütme Kurulu Üyesi Hatice Altınışık, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkanı Rıdvan Turan, 1 Eylül'e sayılı günler kala, süreç ile ilgili olarak ANF'ye açıklamalarda bulundu.

'HÜKÜMET İPE UN SERMEYİ BIRAKMALI'

HDK Yürütme Kurulu Üyesi Hatice Altınışık, Kürt tarafının barış ve çözüm için ne kadar kararlı olduğunu attığı adımlarla gösterdiğini belirtti ancak hükümetin gerekli adımları atmadığına dikkat çekti. 

Altınışık, "Hükümetin bir an evvel adım atması gerekiyor. Çünkü ortada bir tarih, bir takvim var. Hükümet ipe un sermeyi bırakmalı, adım atmalı. Örneğin, talepler arasında hasta tutukluların serbest bırakılması var. Bunun için Meclis'in toplanması gerekmiyor. Ancak bu talebin karşılanması için bile adım atılmış değil" dedi.

"Sürecin gidişatı açısından tedirginim, kaygılıyım" diyen Altınışık, "Dünyanın pekçok tarafındaki örneklerde duraklama duraklarında çatışmalar yaşandı, yeniden acılar, ölümler yaşanmaya başladı. Dolayısıyla sonraki süreçte yeniden başlamak daha da zorlaşacaktır. Hazır bu noktaya gelmişken ve bir taraf o kadar niyetli ve istekliyken hükümet ipe un sermeyi bırakmalı ve adım atmalı" diye konuştu.

Altınışık, sürecin tıkanmaması için atılması gereken adımları şöyle sıraladı: "Müzakere süreçlerinin mekanizmaları oluşturulmalı. Şeffaf yürütülmeli, görüşmeler, çalışmalar halka aktarılmalı. Müzakere mekanizması uluslararası standartlara getirilmeli, gözlemcileri olmalı. Yaşanacak tıkanıklarda arabuluculuk yapabilecek kurumları oluşturulmalı. Sayın Abdullah Öcalan'ın sürecin ilerleyebilmesi için bütün talepleri müzakere edebileceği ekibinin yanında olması, dolayısıyla serbest bırakılması gerekiyor."

'TAKSİM İLE ROJAVA 1 EYLÜL'DE BİRLEŞECEK'

ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, 1 Eylül'e birkaç gün kala AKP cephesinden umut verici bir yaklaşım gelmediğine dikkat çekti. Yüksekdağ, "Bir demokrasi paketinden söz ediliyor ama demokrasi paketinin içinde Kürt halkının temel taleplerinin olmadığı yönünde çok güçlü kanaatler oluştu" diye konuştu.  
 
ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, şöyle konuştu: "Türbanı kamuda serbest bırakmak gibi bir takım değişiklikler düşünülüyor ama başka bir demokratik talep olan anadilde eğitim hakkı pakette yer almıyor. Bu, AKP'nin kendi demokrasisini oluşturduğu sonucunu gösteriyor. AKP kendisine demokrasi bir paketi hazırlamış durumda. En temel ve asgari talepler, anadil, seçim barajının önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Askeri yapılanmaların, koruculuğun özellikle kaldırılmadır. TCK ve TMK'da yapılması gereken değişikliklerdir. Binlerce Kürt siyasetçi ve devrimci, sosyalist hapishanede. Çok temel bir politik özgürlük sorunu olarak, Kürt sorununun çözümünde bir engel olarak da duruyor. Bunu ortadan kaldırmaya yönelik somut bir adım yok." 
 
ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, paketin açıklanmasıyla beraber Kürt sorununda yaşanan çözümsüzlük zeminin aşılacağına dair bir umut ve beklenti içinde olmadıklarını söyledi, "Bu durum Kürdistan ve Türkiye bakımından savaş durumunun yeniden yükselmesi anlamına geliyor. 1 Eylül o bakımdan, savaşa ve hükümetin çözümsüzlük politikalarına karşı halkın birleşik direnişinin yükseleceği bir zemin olacaktır" dedi. 
 
Kürt halkının çözüm ve barış talebinin 1 Eylül'de kritik bir noktaya geldiğine dikkat çeken Yüksekdağ, "Batı'da da Türkiye halklarının özgür, onurlu bir yaşam isteği, özellikle Gezi direnişi ile beraber belli bir eşiğe geldi. Bu iki eşik 1 Eylül'de birleşecek" diye konuştu.

Yüksekdağ, son olarak şöyle konuştu: "Türk hükümetinin ve siyasi iktidarının, hem bölgesel savaş politikalarına hem de Kürt sorununun çözümsüzlüğünde ısrar ederek Türkiye coğrafyasını bir savaş ortamına dönüştürme politikalarına karşı güçlü ve birleşik bir tepkinin verileceğini öngörebiliriz. Bu 1 Eylül'ü sosyalistler olarak, Gezi ile Lice'nin, Taksim ile Rojava'nın birleştiği bir mücadele zemini olarak ele alıyoruz. 1 Eylül meydanlarında birleşik mücadeleyi, barış ve çözüm mücadelesini büyütme yolundan yürüyeceğiz."

'HÜKÜMET ÖNCE PAKETİ AÇIKLAMALI'

SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan, hükümetin öncelikle "demokratikleşme paketi" adını verdiği paketi, açıklaması gerektiğini söyledi, "O pakette sürecin ilerleyip ilerlemeyeceğine dair önemli veriler olacak" dedi.

KCK Genel Başkanı Abdullah Öcalan'ın İmralı Cezaevi'nde tutulduğu odanın değiştirildiğinin açıklandığını söyleyen Turan, "Ancak, bu yeterli değil. Süreci devam ettirebilmesi için koşullarının daha da iyileştirilmesi gerekiyor" diye konuştu.

AKP'nin süreci teknik bir mesele olarak algıladığının altını çizen Turan, "Süreci zaman kazanma hamlesi olarak değerlendiriyor. Mart ayında genel seçimler var, ardından genel seçimler var. Dış politikada çuvallamışken, iç politikada Gezi gibi bir kayaya çarpmışken, toplum nezdinde hegemonyası önemli ölçüde hasar görmüşken, seçim sürecini sorunsuz geçirmek onların temel hedeflerinden birisi haline geldi" dedi.

Turan, AKP'nin seçim öncesinde oy kaybı kaygısıyla adım atmayacağını söyledi, ancak orta vadede AKP'nin elinin son derece zayıfladığını belirtti, "Bu adımları atmaktan başka yapacağı bir şey yok" dedi.

SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan, son olarak şunları söyledi: "Bu konuda ivedilikle adım atmalılar. Bu mesele Türkiye'deki bütün halkları ilgilendiren bir mesele. Çözümün elbette geleceğinden kuşku duymuyorum ama bu dönem sorunsuz bir süreç değil. Sürecin başında demiştik; barış süreçleri, savaş zemininin üzerine basar ama barışı hedefler. Yani bir anda barış gelmiyor, aksine çeşitli enstrümanlarla, yol ve yöntemlerle, politik cinliklerle AKP karşısını güçten düşürmeye çalışıyor. Bu da savaşın başka enstrümanlarla sürdürüğünü gösteriyor. Bu süreçte başta HDK olmak üzere tüm toplumsal kesimler, daha fazla barışa kitlenen, özgürlük mücadelesinin yanında saf tutan bir siyasi pozisyonu olmalı ki karşıdaki çizgiyi bu noktada geriletelim."