‘Sol, sosyalist güçler birleşmeli mücadeleyi yükseltmelidir’

‘Sol, sosyalist güçler birleşmeli mücadeleyi yükseltmelidir’

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık: “Kürtler özgürleşmeden Ortadoğu özgürleşmeyecektir. Kürtlerin özgürlük güvencesi ise Ortadoğu'nun özgürleşmesidir. Kürtlere rağmen Ortadoğu'da kalıcı bir çözüme gitmek mümkün değildir."

Özgür Gündem Gazetesi’nden Amed Pîran’a konuşan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Ortadoğu'da verilen mücadelelerden sonra ABD'nin, PKK düşmanlığı üzerinde politika yürütmesinin zor olduğu söyledi. SKendi öz gücüne dayanarak direnen ve kazanan Rojava devrimi karşısında ABD, Fransa vb. Avrupa devletlerinin son dönem tutum değişikliklerini örnek verdi. Bayık bundan sonraki kazanımlar için tüm devrimci, sosyalist güçleri ortak mücadeleye çağırdı.

Komplo sürecine aktif dahil olan devletlerin bugünkü Kürt politikasını nasıl görüyorsunuz? Bir politika değişikliği varsa, bunun belirleyeni ne olmuştur?

15 Şubat komplosunun ardından 16 yıl geçti. Bu uzun yıllar içerisinde Kürdistan'da ve Ortadoğu'da önemli gelişmeler yaşandı. Sömürgeci Türk devletiyle zaman zaman Oslo vb. bazı görüşmeler olduysa da, Türk devleti özellikle 2011 yılında önderliğimizin üzerindeki tecridi ağırlaştırıp hareketimize karşı tam bir yok etme konseptiyle saldırıya geçti. Savaş şiddetlendi. Türk devleti, özgür medya alanlarını daraltıp darbelemeyi düşünürken, Kuzey Kürdistan'da özgür medya alanları oluştu. Türk ordu güçleri ağır yenilgiler aldı. AKP siyaseti büyük ölçüde boşa çıkarıldı. Önderliğimiz bunun üzerinde 2013 Newrozu’nda yeni bir süreç başlattı. Ve bu süreç sorunlarla birlikte halen de devam etmektedir.

Özellikle DAİŞ faşistlerinin başta Kürdistan olmak üzere Ortadoğu'ya müdahalesi yeni çelişkilerle birlikte, yeni dengeler ortaya çıkarmıştır. Hareketimizin gerek Rojava'da gerek Şengal'de gerekse Kürdistan'ın birçok bölgesinde DAİŞ faşizmine karşı gösterdiği direniş, halklarda büyük bir umut ve heyecan yaratırken, hareketimizin demokrasi, özgürlük ve insanlığın değerlerini savunan niteliği bir kez daha açıkça ortaya çıkmıştır. Özgürlük hareketinin öncülüğünde Kürtler Ortadoğu'da tam bir irade gücü olmuşlardır. Demokrasi ve özgürlüğü savunan Kürtlerin bu iradesine karşı, dünyanın büyük sevgisi ve sempatisi gelişirken, uluslararası güçlerin bu gerçekliği görmemesi mümkün olmamıştır. Bu nedenle önderliğimiz ve hareketimiz için neredeyse yarım asırdır çok bilinçli ve örgütlü bir şekilde geliştirilen kara propaganda ve oluşturulmak istenen imaj yerle bir olmuştur. Kanıtlanan şudur ki, Kürtler özgürleşmeden Ortadoğu özgürleşmeyecektir. Kürtlerin özgürlük güvencesi ise Ortadoğu'nun özgürleşmesidir. Kürtlere rağmen Ortadoğu'da kalıcı bir çözüme gitmek mümkün değildir. Bu açıkça ortaya çıkmıştır.

Ortadoğu üzerinde siyaset yapan ve çıkarlarını dizayn etmek isteyen güçlerin, PKK'nin bu gerçekliğini ve Kürt halkının ortaya çıkan iradesini görmezden gelmeleri mümkün değildir. Çünkü PKK demokrasi ve özgürlük mücadelesiyle güçlü bir irade olarak Ortadoğu siyasetinde yer almaktadır. Bütün bu gelişmelerle birlikte, Türkiye'deki iç gelişmeler, AKP devletinin Türk - İslam sentezli hegemonik dış politikaları nedeniyle bölgesel ve uluslararası güçlerle yaşadığı çelişkiler ve sorunlar ABD, AB ve birçok bölge devletlerinin Kürt sorununa, dolaysıyla PKK'ye ve Türkiye'ye karşı politikalarında belli bir değişikliğe gitmeleri doğaldır. Hareketimizin, DAİŞ faşizmine karşı demokrasi, özgürlük ve insanlık değerlerini savunması, insanlık nezdinde büyük bir saygınlık yaratmıştır. Vicdan sahibi herkes demokrat – devrimci, aydın, yazar ve sanatçılar, akademisyenler ve politikacılar PKK gerçekliğini daha yakından anlamışlardır. Kamuoyunda PKK'ye karşı gelişen bu olumlu tepkiler devletler üzerinde de ekti yapmıştır. Bu nedenledir ki, PKK'nin terörist olmadığı, terörizm listesinden çıkarılması yönünde yoğun tartışmalar yapılmaktadır.

ABD'nin, şu saatten sonra PKK düşmanlığı üzerinde politika yürütmesi zordur. Kendi öz gücüne dayanarak direnen ve kazanan Rojava devrimi karşısında ABD, Fransa vb. Avrupa devletleri tutumlarını değiştirmek zorunda kalmışlardır. İsrail'in, Erdoğan ve AKP düşmanlığı ve karşılıklı yaşadığı sorunlar karşında PKK ve Kürt düşmanlığı üzerinde politika geliştirmesi gerçekçi ve kolay olmayacaktır. Rusya, Kürt sorunu karşısında başından beri edilgen ve pasif kalmıştır. Ortadoğu'da politika geliştirmek istiyorsa, Kürt gerçekliğini ve PKK hareketini görmek ve tanımak zorundadır. Sözümüz bugün esamesi okunmayan PASOK'a ve zamanın Yunanistan devletine ilişkindir. Yoksa Yunan halkının Kürtlerle her zaman dost olduğuna inanıyorum. Son seçimlerde Syriza'nın iktidara gelmesini olumlu karşılıyoruz. Kapitalist moderniteye onun ekonomik politikasına liberal ve neo liberal ideolojisine ne kadar direnir bilemiyorum. Ama değerli ve anlamlı bir çıkış yapmıştır. Yunan halkıyla birlikte yeni Yunanistan hükümetinin Kürt halkının özgürlüğüne destek olacağına inanıyorum. Demek ki adı geçen devletlerin PKK'ye ve Kürt sorununa yaklaşımları niyetsel bir yaklaşım değildir. Eğer Kürtler Kobanê'de yenilseydi özgürlük hareketi DAİŞ faşizmine karşı böyle görkemli bir direniş göstermeseydi ve sömürgeci Türk devleti özgürlük hareketine karşı başarılı olsaydı, Kürtler kesinlikle kimsenin gündeminde olmayacaktı. Direndikçe, güçlendikçe, örgütlendikçe ve siyaset dengelerini etkileyen bir düzey kazandıkça ancak devletler politikalarında değişikliğe giderler. Halklar için aynı şeyi söylemiyorum. Halkların çıkarları aynıdır, ortaktır. Onları birleştiren ve kardeşleştiren ortak demokrasi ve özgürlük istemleridir. Bu anlamda halklarla zaten her zaman dost ve kardeşiz.

Rojava devrimi, halkların ve uluslararası güçlerin Kürt özgürlük hareketine, Öcalan'a ve komploya bakışını nasıl etkiledi?

Rojava devrimi bu anlamda şüphesiz ki halklar ve güçler üzerinde olumlu bir ekti yapmıştır. Bu nedenledir ki, Reber Apo'nun özgürlüğü tüm halklar ve insanlık tarafından istenmektedir. Dolaysıyla halklar ve insanlıkla birlikte, bazı devletlerin bile uluslararası komploya bakışı değişmiş, ya da değişmek zorunda kalmıştır. Bunu yaratan Reber Apo'nun görüşleri ve bunu pratikleştiren halkımız ve özgürlük hareketimiz olmuştur. Tarihte tüm peygamberlerin, siyasi ve toplumsal liderlerin ilk ortaya çıktıklarında kolay anlaşılmadıkları, taşlandıkları, hatta lanetlendikleri bilinmektedir. Bunların büyüklüğü ne yazık ki daha sonra anlaşılmıştır. Marx'ın, komünist manifestosunun öldükten sonra yayınlandığı bilinmektedir. Bu da tarihsel büyük insanların bir şansızlığı mıdır, bilemiyorum. Reber Apo yarım asırlık mücadelesinden sonra ancak insanlık tarafından anlaşılmıştır. Bugün uluslararası komplocu güçler bile komployu savunamayacak kadar utangaç ve cesaretsiz bir duruma gelmişleridir. İnsanlığın yükselen demokrasi ve özgürlük değerleri Reber Apo'yu daha çok anlaşılır kılmakta ve komplocu güçleri daha çok zayıf düşürmektedir.

Türkiyeli demokratların, ilerici güçlerin komploya yaklaşımı nasıl oldu? Yeterli buluyor musunuz?

Reber APO, "ben Kürt olduğum için değil, sosyalist olduğum için Kürdistan özgürlük mücadelesini örgütledim" demektedir. İlk arkadaşları da zaten Türk kökenli olan devrimcilerdir. Israrla Türkiye sosyalist hareketiyle birlik olmak istemiştir. Fakat bunun gerçekleşmediğini görünce, yönünü Kürdistan'a dönmüştür. Halen ben Mahir Çayanların, Deniz Gezmişlerin, İbrahim Kaypakkayaların mirasını yaşatmanın ve başarmanın mücadelesini vermekteyim diyor. Hareketimizin içinde en yakın, en güvendiği yoldaşları Hakki Karer ve Kemal Pir yoldaşlardı. Şunu demek istiyorum: Reber Apo kişiliği, felsefesi ve mücadelesiyle kesinlikle Kürdistan'a sığdırılmayacak kadar en başta Türkiyeli daha sonra da uluslararası bir devrimci kişiliktir.

Önder APO'nun fikirleri yazdığı savunmalarla yansıyınca, insanlar ve örgütler bunları okuyup değerlendirdikçe önemli bazı doğruları görmeye başladılar. Bunu da önemsiyorum. Kürdistan halkının özgürlüğüyle birlikte, Türkiye'nin demokratikleşmesini her zaman esas alan Reber Apo aslında Türkiye sol ve sosyalist güçlerinin en yakın yoldaşı olmuştur. Bunu bugün verdiği mücadelesinde, geliştirdiği perspektif ve politikalarında da görmek mümkündür. Önemli olan çok istenmesine rağmen geçmişte çeşitli nedenlerle yapılamayanların bugün yapılması ve başarılmasıdır. Bunun için imkânlar ve zemin oldukça önemli ve elverişlidir. Türkiye devrimci sol-sosyalist hareketiyle, aydın ve ilerici güçleriyle bir birimizi anladığımız, doğru temelde birleştiğimiz ve mücadeleyi ortaklaşarak yükselttiğimiz kadar, halklarımızın gerçek özgürlüklerine kavuşacağı kesindir. Anti kapitalist, anti devletçi, demokratik sosyalizm ve özgürlüğü esas alan tüm sol-sosyalist devrimci güçlerle birleşmenin ve mücadeleyi birlikte yükseltmenin zamanıdır. Bu vesileyle çağırım şudur ki, PKK buna açıktır. Üzerine düşen her türlü görev ve sorumlulukları yerine getirmeye hazırdır. Tüm devrimci, sosyalist güçleri bu temelde bir kez daha mücadele birliğine çağırıyorum.

Öcalan'a özgürlük talebi, Türkiye'nin demokratikleşmesi açısından nereye oturuyor? Ne yapılmalı?

Reber Apo'nun tutsaklığı da, özgürlüğü de kendisiyle sınırlı değildir. Reber Apo'nun özgürlüğü halklarımız için demokrasi ve özgürlüğün zaferi anlamına gelecektir. Zaten halklarımız da böyle anlamaktadır. Demokratikleşmeyen bir Türkiye ortamında, özgür Kürdistan'dan söz edilemez. Özgürleşmeyen bir Kürdistan'dan ise demokratik bir Türkiye'den söz edilemez. Yani halklarımızın demokratik ve özgür geleceği bir birine bağlanmıştır. Bunu gerçekleştirmenin aklı ve paradigması, demokratik ulus ve Demokratik Konfederalizm olmaktadır.

Önder Apo bunun örgütünü ve perspektifini oluşturmak için projeler geliştirmiş, tüm devrimci sol-sosyalist ve tüm antikapitalist güçleri aynı mücadele noktasında birleştirmek için, büyük bir emek vermiştir. HDP gerçekliği bunun bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. HDP, her türlü şovenizm ve milliyetçilikten uzak, demokratik ulus perspektifiyle tüm ezilenlerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin, inançların birleşeceği tek mücadele adresi olmaktadır. HDP, Kürt sorunun çözümüyle birlikte, Türkiye'nin demokratikleşmesinde tarihsel bir görev ve sorumlulukla karşı karşıyadır. Bu doğru mücadele perspektifi ve proje doğru bir örgütlenme tarzıyla, inançlı ve kararlı bir şekilde hayata geçirilir ve pratikleştirilirse, Reber Apo ile birlikte Kürdistan'ın özgürlüğü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi kesindir. Bu açıdan Reber Apo'nun özgürlüğü talebiyle başlatılan kampanya aynı zamanda Kürt sorununun çözümü ve Türkiye'nin demokratikleştirilmesi mücadelesidir. Bunun içindir ki Kürdistan halkıyla birlikte, tüm Türkiye halkları Reber Apo'nun özgürlüğü için onurlu bir kampanya yürütmektedirler. Bu aslında kendi özgürlüklerinin mücadelesidir. Bu vesileyle Kürt sorunun çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi için Reber Apo'nun özgürlüğü adı altında başlatılan kampanyayı selamlıyor ve bu değerli kampanyayı örgütleyen ve emek veren herkesi kutluyorum.

Öcalan, yakalanması ardından etkisizleştirilmek istendi. Ama bugün özellikle Rojava devrimi ve Kobanê zaferinden sonra Ortadoğu'nun etkili aktörü haline geldi. Bunu neye bağlıyorsunuz?

"Öldüremeyen darbe daha da güçlendirir" denilen bir söz var. Reber Apo öldürülemezdi. Çünkü o bir halktı, bir gelecekti. Hem de örgütlü bir halk, öldürenlerin başına dünyayı yıkacak kadar direnişçi bir hareket ve isyancı bir halk! Bunu da Reber Apo yaratmıştı. Yoksa tarihte Kürt isyan liderlerinin başına getirilenler bilinmektedir. Birçokları sürgün yollarında, darağaçlarında öldürülmüştür. Birçoklarının cesetlerinin nerede olduğu, mezarları bile bilinmemektedir. Önder Apo yarattığı örgütlü halk gücüyle bunun önünü almıştır. Ancak uluslararası komplocu güçler Reber Apo'nun hareketimizden ve halkımızdan bağını koparıp PKK'nin tasfiye olmasını, halkımızın da köleliği kabul etmesini bekliyorlardı. Reber Apo tüm bu hesapları İmralı'ya derdest edildiği daha ilk günden boşa çıkardı. Bu da Reber Apo'nun yenilmezliğini, her koşul altında kendini yeniden var edip mücadeleye süreklilik kazandıran zafer tarzını ifade etmektedir.

Reber Apo sadece Türk devletiyle değil, küresel bir sistemle mücadele etmektedir. Kapitalist moderniteye karşı demokratik ulus eksenli geliştirdiği paradigma onu yaşatmıştır. Rojava devrimi ve Kobanê direnişinin zaferi bu gerçekliği açığa çıkaran ve zirveleştiren bir durum olmuştur. Ne Rojava devrimi ne Kobanê ve Şengal direnişi ne Kürdistan'ın dört parçasındaki halkımızın demokrasi ve özgürlük mücadelesi ne de Kürtlerin bugün Ortadoğu'nun en belirgin, iradeli bir güç durumuna gelmesi Önder Apo'dan ayrı, ele alınabilecek bir durum değildir. Zaten bunun içindir ki, Reber Apo'nun halklar ve insanlık nezdindeki saygınlığı artmış, Kürt halkının ve Ortadoğu halklarının geleceği açısında belirleyici bir rol oynamaktadır. Bu gerçekliği doğru çözümleyen bütün politik güçler Reber Apo'yu doğaldır ki eskisi gibi değerlendiremezler. Bir de Reber Apo Ortadoğu halklarının, inanç topluluklarının ve özelliklede Arap halkının tarihsel gerçekliğini, çelişkilerini ve çözüm yollarını çok kapsamlı değerlendirmiştir. Bunun içindir ki, Reber Apo Arap halkı, aydınları ve devrimcileri nezdinde ayrı bir yere sahiptir. Reber Apo politik ve askeri güçten ziyade halkların demokratik iradesine, halklar üzerinde yarattığı moral-manevi etkiye ve onların demokrasi ve özgürlük mücadelesine daha büyük değer vermektedir. Bu nedenle Önder Apo tanındığı ve anlaşıldığı kadar, daha da etkili ve belirleyici olmaktadır. Ortadoğu'nun en etkili aktörü diyorsunuz. Bu kesinlikle doğrudur. Aktör kelimesi bile yetersiz kalmaktadır. Çünkü Önder Apo'nun halklar nezdindeki yeri daha değerlidir. Politik olarak da örgütlü halk gücüyle bugün Ortadoğu'da en etkili bir konumda olduğu doğrudur.