Stockholm'de barış süreci tartışıldı

Stockholm'de barış süreci tartışıldı

11 Eylül 2003 tarihinde uğradığı bir saldırı sonucu yaşamını yitiren İsveç eski Dışişleri Bakanı Anna Lindh’in anısına Stockholm’de düzenlenen bir seminerde konuşma yapan politikacılar dünyada ve kendi ülkelerindeki gelişmeler hakkında katılımcıları bilgilendirdi.

“İstikrarlı gelişme ve insan hakları” temasıyla yapılan seminere katılanlar arasında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjörn Jagland, Avrupa Birliği eski Komiseri Margot Wallström, Avrupa Sendikalar Federasyonu (ETUC) Genel Sekreteri Judith Kirton- Darling, Flilistin’in Avrupa Birliği Büyükelçisi Leyla Shahid, Irak eski İnsan Hakları Bakanı Narmin Osman, Makedonya Parlamentosu Milletvekili Radmila Sekerinska, Brezilya Çevre Bakanlığı Danışmanı Luis Antonio Correia, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)Avrupa Temsilcisi Faik Yağızay, Olof Palme Merkezi Başkanı Jens Orback, İsveç Sosyal Demokrat İşçi Partisi Genel Sekreteri Carin Jemtin, İsveç İşçi Sendikaları Konfederasyonu eski Genel Başkanı Wanja Ljungby Wedin, Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Sekreteri Elizabeth Dahlin de vardı.

Önümüzdeki yıl yapılacak seçimlerden sonra Başbakan olması beklenen Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin lideri Stefan Lövfen semineri açış konuşmasında, Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi İsveç’te de sınıflararası çelişki ve adaletsizliklerin artmasının yarattığı sorunlara dikkat çektikten sonra Suriye’de devam eden savaş hakkında değerlendirmelerde bulundu.

BARIŞ SÜRECİNE HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERMEYE HAZIRIZ

Suriye sorununun diplomatik yollardan ve müzakereyle çözülmesinden yana oduklarını vurgulayan Lövfen PKK ile Türk devleti arasında süren barış sürecinin önemine de değindi. Türkiye’deki barış sürecinin sadece Türkiye ve Orta-Doğu’yu değil tüm Avrupa’yı etkileyeceğini, bu nedenle de sürecin başarılı bir biçimde sonuçlanması için gereken her türlü desteği vermeye hazır olduklarını vurguladı.

Sosyal Demokrat İşçi Partisi eski Genel Başkanı Mona Sahlin de yaptığı konuşmada İsveç eski Dışişleri Bakanı Anna Lindh’in demokrasi ve insan hakları için verdiği mücadeleyi anlatırken Lindh’in her zaman Kürt halkının yanında yer aldığını, Türkiye’de Kürtlere ana dilde eğitim hakkı verilmesini istediğini hatırlattı.

Seminerin ikinci günü yapılan bir toplantıda konuşan  , Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)Avrupa Temsilcisi Faik Yağızay,Kürdistan’da süren çevre tahribatlarına dikkat çekti. Doğaya yönelik tahribatın bir devlet politikası olduğunu belirten Yağızay “Hükümet, hem bölgeyi sular altında bırakmak hem de gerillanın kullandığı alanları yok etmek ve ilerideki süreçte imzalanabilecek uluslararası anlaşmalardan kurtulmak için alel acele barajlar ve hidro elektrik santralleri yapmak istiyor” dedikten sonra bu girişimlere karşı Birleşmiş Milletler ve uluslararası çevre örgütlerinin harekete geçmeleri gerektiğini vurguladı.

AVRUPA KONSEYİ GENEL SEKRETERİ BARIŞ SÜRECİNDEN UMUTLU

Seminerle ilgili sorularımızı cevaplandıran Barış ve Demokrasi Partisi Avrupa Temsilcisi Yağızay, seminere Dünyanın 20 ülkesinden politikacının katıldığını ve ve katılımcılara Türkiye ve Kürdistan’daki son durum ile barış süreci hakkında açıklamalarda bulunduğunu söyledi. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjörn Jagland’la yaptığı ikili görüşmede Jagland’ın bundan bir kaç gün önce Türkiye’de Başbakan Erdoğan, Adalet ve Dışişleri bakanları ile yaptığı görüşmedeki izlenimleri kendisine aktardığını ifade etti. Jagland’ın Türk yetkililerin barış süreci ile ilgili yaptıkları değerlendirmeleri olumlu bulduğunu ve sürecin başarıyla sonuçlanacağından umutlu olduğunu dile getirdiğini aktardı.

Yağızay, Sosyal Demokrat İşçi Partisi lideriyle yaptığı ikili görüşmelerde, Lövfen’in barış sürecinin başarıya ulaşması için her türlü desteği vereceklerini, CHP’nin de barış süreci içinde yer almasından yana olduklarını ve bunun için de CHP liderleriyle ilşkiye geçeceklerini belirttiğini de ifade etti.

Seminerde yer alan katılımcıların neredeyse tamamının Taksim’de ortaya çıkan ve tüm ülkeye yayılan direnişle, barış süreci konusunda sorular yönelttiğine de dikkat çekti.

Başbakan Erdoğan’ın Akil İnsanlarla yaptığı toplantıdaki açıklamaları hakkında ne düşündüğü sorumuzu şu şekilde cevapladı.

“Akil İnsanların da Erdoğan’ın tavrı karşısında şaşkınlık duyduklarını biliyoruz. Erdoğan’ın otoriter, anti-demokratik, baskıcı yapısını ve samimi olmadığını biliyoruz. Bugün partimiz BDP Hükümete baskı yapmak için bir çok eylem kararı aldı. Uluslararası düzeyde de Erdoğan’ın giderek teşhir olduğunu görüyoruz. Son dönemde Avrupa’dan  Erdoğan’a yönelik ciddi eleştiriler onun psikolojisini daha da bozdu. Şu anda Erdoğan’ın içinde bulunduğu psikoloji bir tehlike arzediyor. Kendinde büyük bir güç bulunduran hasta biri tehlikeli olabilir.”

Yağızay, Kürtlere ve dostlarına düşen görevin Erdoğan ve AKP Hükümetinin olumlu adımlar atmasını sağlamak için aktif eylemlilik içinde olmaları gerektiğini söyledi. Kendilerinin ülkede olanları izleyerek Avrupa’daki tüm kurum ve kuruluşlara ileteceklerini  ve sürecin ilerlemesi için destek isteyeceklerini dile getirdi. Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yaptığı sert eleştirilere rağmen üyelik müzakareleri için yeni bir fasıl açmasını olumlu bulduklarını, bunun süreç üzerinde olumlu bir etki yapabileceğine inandığını da söyledi.

AVRUPA BİRLİĞİ SÜREÇ İÇİNDE YER ALABİLİR

Semineri açış konuşmasının ardından Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin lideri Stefan Lövfen’e Taksim’deki direniş sırasında göstericilere yönelik polis şiddeti ve barış süreci ile ilgili sorular yönelttik.

İnsanların düşüncelerini toplantı ve gösteriler yaparak özgürce ifade etmelerinden yana olduğunu söyleyen Lövfen, göstericilere yönelik polis şiddetini kınadıklarını vurguladı.

“PKK ile Türkiye arasındaki barış görüşmeleri tüm  bölge ülkeleri için büyük önem taşıyor. Çok uzun yıllardan beri devam eden savaşın bir anlaşmayla sonuçlanmasının çok önemli bir sembolik değeri var” diyen Löfven, bu sürecin daha sağlıklı yürütülebilmesi için tarafların istemesi durumunda Avrupa Birliği’nin devreye girebileceğini söyledi.