Stockholm'de 'Türkiye nereye gidiyor?' temalı panel düzenlendi

İsveç'in başketi Stockholm'de "Türkiye nereye gidiyor?” konulu bir panel düzenlendi.

İsveç'in başketi Stockholm'de önceki akşam düzenlenen ”Türkiye nereye gidiyor?” temalı panelde, Türk devletinin gerçekleştirdiği insan hakları ihallleri, Kürt Halkı ve Rojava'ya yönelik düşmanca politikası ve Nisan ayında halk oylamasına sunulması beklenen yeni Anayasa tasarısı tartışıldı.

ABF'de (İşçi Eğitim Merkezi) düzenlenen panelin moderatörlüğünü ABF eski Müdürü Göran Eriksson yaparken, konuşmacı olarak Siyaset Bilimci Ekim Çağlar, Kürt Federasyonu Başkanı Keya İzol ve Gazeteci-Yazar Kurdo Baksi katıldı. Paneli neredeyse tamamı İsveçli 100'ü aşkın kişi izledi.

Panelin ilk konuşmacısı Ekim Çağlar, 15 Temmuz askeri darbe girişiminden sonra Gülen Hareketi'ne karşı uygulanacağı söylenerek ilan edilen olağanüstü halin amacı dışında kullanıldığını, darbe ve Gülen Hareketi ile ilişkisi olmayan onbinlerce kişnin işten atıldığını, tutusaklara işkence ve kötü muamele yapıldığını söyledi.

MUHALEFET YAPAN HERKES AJANLIKLA SUÇLANIYOR

Yüzlerce medya kuruluşu ve sivil toplum örgütünün temelsiz suçlamalarla kapatıldığını, parlamentonun 3. büyük partisinin Eşbaşkanları ve milletvekilleri ile yüzlerce belediye yöneticisinin tutuklandığını ve belediye yönetimlerine bürokratların getirildiğini belirten Çağlar, Erdoğan ve AKP Hükümeti'nin muhalefet yapan herkesi yabancı günlerin ajanı olmakla suçlayarak susturmaya çalıştığına dikkat çekti.

AKP Hükümeti'nin MHP'nin desteğiyle Erdoğan'ı güçlendirecek ve tüm yetkileri ele geçirmesini sağlayacak olan yeni anayasa tasarısını için yapılacak halk oylaması öncesi muhalefete ve anayasaya “Hayır” diyenlere karşı baskı ve saldırılarının arttığını somut örnekler vererek anlattı.

ERDOĞAN YARGILANABİLİR

AKP Hükümeti ve Erdoğan'ın referandumu kazanmak için her şeyi yaptığına, yeni anayasaya karşı olanları Gülen Hareketi ve teröristlerle işbirliği yapmakla suçladıklarına dikkat çeken Çağlar, “AKP Hükümeti yıllarca Gülen ile birlikte çalıştı. 10 yıl ülkeyi birlikte yönettiler. Darbe girişiminden sonra Erdoğan, Gülen'le işbirliği yaptığı için özür diledi. Türkiye'deki yasalara göre yaptığı suçtu ve o bu suçu kabul etti” dedi.

Türkiye'de koşulların değişmesi ve farklı bir hükümetin kurulması durumunda Erdoğan'ın geçmişte işlediği suçlardan yargılanabileceğini de sözlerine ekledi.

Keya İzol, Türkiye'de 1923'te kurulduğu günden bu yana üç önemli güç odağı olduğu değerlendirmesini yaptıktan sonra bu güçleri; Kemalistler, İslamcılar ve Kürtler olarak sıraladı. Uzun yıllar Kemalistler tarafından yönetilen Türkiye'nin son 15 yıldır İslamcıların denetimine geçtiği, AKP ve Gülen Hareketi'nin 10 yıl süreyle iktidar ortaklığı yaptıklarını söyledi.

PKK'YE DESTEK DAHA DA ARTTI

1923'ten beri Kürtlerin en temel hakları için ayaklandıklarını söyleyen İzol, “En son isyan da 1980'li yıllarda PKK tarafından başlatıldı. PKK lideri ABD ve diğer güçler tarafından Türkiye'ye teslim edildi. Şu anda cezaevinde. Ama tüm bu olanlara karşı PKK'ye destek daha da arttı. Kürdistan'da her aile Türk devletine karşı verilen savaşta bir yakınını kaybetti. Bu nedenle de tüm Kürtler Türk devletinin uygulamalarına karşı mücadele etme hassasiyetini taşıyor” şeklinde konuştu.

7 Haziran 2015'te yapılan seçimlerde HDP'nin büyük bir başarı gösterdiğini ve güçlü bir biçimde temsil edilme hakkını kazandığını hatırlattıktan sonra Erdoğan'ın halkın iradesine saygı göstermediğini, milliyetçi kesimlerin oylarını almak için Kürt Halkına savaş açtığını söyledi.

ORHAN PAMUK SESSİZ KALARAK AKP'YE DESTEK VERİYOR

Bu saldırılar karşısında bazı aydınların olanlara karşı çıkmak yerine sessiz kalmayı yeğlediğini söyleyen İzol, örnek olarak da Nobel Ödüllü Orhan Pamuk'ta gözlemlediği değişimleri şu cümlelerle aktardı:

“Pamuk'un ödül almadan önce Stockholm'de bu binada şimdi bu paneli yöneten Göran Eriksson'un da katıldığı bir toplantıda konuştu. Pamuk, 'Türkiye 1,5 milyon Ermeniye ve 40 bin Kürde soykırım uyguladı. Kürtlere yapılan baskılar Güney Afrika'da Apartheid rejimi sırasında yapılan baskıların aynısıdır' dedi. Geçen gün Nobel Komitesi Başkanı Per Västberg'ye 'Türkiye'nin sorunlarını çözmek benim işim değil' dedi. Daha önce sesini çıkaran pek çok aydın dönüş yaptı veya seslerini çıkarmıyorlar.”

KÜRTLERE GÜÇLÜ DESTEK VAR

Rojava'daki gelişmelere de değinen İzol, “Kürtler bölgede büyük bir potansiyel ve iktidar faktörüdür. Ortadoğu yeniden yapılandırırken Kürtlerin hakları gözetilmeli. Rojava'da silahlı bir gerilla hareketi, YPG/YPJ var. Ulusal toplum bu hareketinin bilincinde ve onlara ve Irak'taki Kürtlere silah yardımı yapıyor. Şimdi Kürtlerin kendi devletlerini kurma tartışmaları var. Eğer bir halkın devleti yoksa halkını savunamaz. Biz Kürt kadın ve çocuklarının DAİŞ tarafından katledilirken devletlerin onları durdurmadığını gördük. Kürt devletinin kurulması yakındır ve buna güçlü destek var” şeklinde konuştu.

TÜRKİYE DIŞ POLİTİKASINI KÜRTLERE GÖRE BELİRLİYOR

Kurdo Baksi ise, Türkiye'nin dış ve Kürtlere yönelik politikalarını ele alan bir konuşma yaptı.

Erdoğan'ın hükumet kurduğunda komşu ülkelerle sıfır sorunu uygulayacağını ve ilişkileri iyileştireceğini söylemesine rağmen 2014 gelindiğinde tüm komşularıyla kavgalı hale geldiğini söyledi.

Türkiye'nin dış politikasının Kürtlere göre şekillendirildiği değerlendirmesinde bulunan Baksi, “Erdoğan Kürtlerin Kuzey Suriye'de ilerlemeler kaydettiklerini, federatif bir yapılanmaya gittiklerini anlayınca bunu engellemek için daha önce düşman olduğu tüm güçler ve ülkelerle uzlaşmaya başladı” dedi.

Erdoğan'ın Avrupa Birliği'nin Kürtlere yönelik katliamlara, ülkede gerçekleştirdiği insan hakları ve ifade özgürlüğü ihlallerine karşı sessiz kalması için ülkede bulunan 3,5 milyon sığınmacıyı Avrupa ve dünyaya bir şantaj olarak kullandığına dikkat çekti.